Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 499 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Balzac'ın 1836 yılında yayımlanan fakat yeterince ilgi görmeyen, üzerinde en çok çalıştığı ve ?en kusursuz romanım" dediği eseri, romantizm ile realizmin etkileyici harmanlanmasıyla kaleme alınmıştır. Aristokrat bir aileden gelen Felix de Vandennesse; aile sevgisinden yoksun, otoriter bir ortamda yetişmiştir. Babası, Felix'i Tours'a çağırır. Katıldığı bir baloda gördüğü Henriette'nin güzelliği karşısında büyülenir ve uzun süre onu unutamaz. Tesadüf eseri Indre Vadisi'nde Felix, Henriette ile tekrar karşıl
Şaman Kız uçuyor... Uçmak ne denli zevkliymiş. Kişi geri dönmek yere inmek istemiyor. O halde kuşların yerde işi ne? Neden hep Gök'te kalmazlar iyi tinler gibi... ?Tak, tak, tak, tak..." Son darbeyi vurun kötülere. Savaşı siz kazanın. İyilerleyiz biz, biz iyileriz. Alkışa durdu: ?Gök bizi bırakmaz. Biz Gök'ü bırakmayız. Gök bizi bırakmaz. Güneş varlığı ile parıldar. Güneş bizi bırakmaz. Ay varlığı ile parıldar. Ay tanık şimdi olanlara. Onun kutunda varlığımız. Ay bizi bırakmaz. Yıldızlar ışıl ışıl. Yıldızl
Savaş Barıştır Özgürlük Köleliktir Cehalet Güçtür Kâbus gibi bir gelecekte, her biri totaliter sistemle yönetilen üç süper devlet dünyayı kendi arasında bölüşmüştür. 1984, bu devlerden biri olan Okyanusya'da geçer. Okyanusya'da geçmiş, şimdi ve gelecek Parti'nin elindedir. Hiç kimsenin görmediği ve nerede yaşadığını dahi bilmediği Büyük Birader ise Parti'nin vücut bulmuş halidir. Okyanusya'da artık bireysellik yoktur, özgürlük yoktur, tarih yoktur. İnsan hafızası yok sayılmaktadır. Parti elini daima geçmiş
"İnsan'a ve kullandığı bütün yöntemlere düşmanlık beslemeniz gerektiğini asla unutmayın. İki ayağı üzerinde yürüyen her şey düşmanınızdır. Dört ayağı üzerinde yürüyen veya kanatları olan her şey dostunuzdur. Şunu da unutmayın, İnsan ile mücadele ederken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğinizde bile onların davranışlarını benimsemeyin. İnsan'ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ayrıca, her şeyden daha önemlisi, hiçbir hayvan kendi türüne zorbalık etmemelidir. Zayıfı, güçlüsü, akıllısı, safı, hepimiz karde
Bilmek; evrimsel sürecin günümüz dünyasında memeliler içinde Homo sapiens = akıllı insanı tanımlayan başlıca özelliktir. Dünyada 5.416 ve Türkiye'de 169 türün temsil ettiği canlı grubu olan memeli hayvanları bilmek; bir memeli olan insanı kendi akraba türlerinden ayıran ve evrilmiş insanlar içinde yaşayan tek tür olan H. sapiens'in en temel özelliğidir. Öyleyse gelin bilelim... Afrika'daki Rift vadisinde altı milyon yıl önce Ardipitecus'lar diğer tüm tetrapedal (dört ayak üzerinde hareket eden) memelilerden
‘Benim adım Şefika, babamınki Tayyar, karaca üzümün kartlaşmamışçası. Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mı? Ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım, ne de kapı gıcırdatıcılardan. Bir berber bir berbere bire berber beri gel demiş. Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi.Bir tarlaya kemkem ekmişler, iki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış. Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kö
Machiavelli’nin 1513 yılında kaleme aldığı, ancak onun ölümünden beş yıl sonra (1532’de) yayımlanan Prens, Machiavellist düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Machiavelli, mutlak güç sahibi bir yöneticinin ülke açısından çok daha faydalı olacağını düşünmüş, bu amaca giden yolda gerekli olan araçları birer başlık altında ele almıştır.Prenslerin iktidarı ele geçirmek ve sonrasında korumak için etik olmayan bazı yöntemleri kullanabileceğini salık vermesi bakımından eserde yer alan fikirler günümüz insanına fazl
Ömer Seyfettin, 1884’te Balıkesir Gönen’de doğdu.Askerlik, öğretmenlik ve yazarlık yaparak hayatını sürdürdü. Askerlikten ayrılmasına rağmen Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi’nin savunması sırasında Yunanlara esir düştü.Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul’a döndü. 1914’te Kabataş Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı.Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Selanik’te yayımlanan Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla ünlendi, I. Dünya Savaşı yılla
Aşk, Schopenhauer’e göre yaşama istencinin başka herhangi bir dürtü veya arzudan çok daha güçlü bir şekilde vücut bulmuş halidir dolayısıyla insanın içinde bulunduğu mutsuzluğun da baş sorumlusudur. En romantik haliyle bile aşk, türün devam ettirilmesine yönelik içgüdüyü içinde barındırır. İki kişiyi birbiri için şiddetle ve özellikle çekici kılan şey, tüm türlerde kendini gösteren yaşama istencinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla birey, amaçlarını gerçekleştirme yolunda bir kişinin bir başka kişiye h
Yarı köpek yarı kurt olan Beyaz Diş ailesinden geriye kalan tek bireydir. Doğanın çetin koşulları altında ve hayvanların vahşi dünyasında yalnız başına hayatta kalmaya çalışırken, sadece kendi aklına ve içgüdülerine güvenmesi sayesinde giderek güçlenir ve muazzam bir yaşam savaşçısına dönüşür. Bir yandan da uğradığı zorbalıklar nedeniyle hırçınlaşır yalnızlık, sevgisizlik ve vahşilikle yoğrulur adeta kendi türünün düşmanı haline gelir. Sonra, en az onlar kadar acımasız olan insanlarla tanışır. İlkel içgüd
Tükendi
Yüzündeki kahverengilikler ve göğsünün tam ortasından aşağı doğru inen beyaz tüyler olmasa, devasa bir kurt olduğu düşünülebilirdi. Boyunu bosunu St. Bernard babasından almıştı ama bu iri cüsseye biçim veren, İskoç çoban köpeği annesiydi. Burnu, herhangi bir kurdunkinden daha uzundu. Adı Buck idi. Sıcak iklimli Kaliforniya’nın Santa Clara Vadisi’ndeki bir çiftlikte son derece rahat bir hayat sürerken kaçırıldı, Alaska’da kızağa koşuldu. Artık yaban hayatının zorlukları ve insanların acımasızlıklarıyla dolu
Yirminci yüzyılın başlarında Oakland’da yaşayan denizci Martin Eden’in hayatı, beladan kurtardığı bir gencin onu evine davet etmesiyle değişir. Bu burjuva ailenin konuşmaları, davranışları sanata, edebiyata, müziğe ve kültüre olan ilgileri onu çok etkiler.İşçi sınıfının fakir ve cahil Martin’i, hayran kaldığı bu sınıfın bir bireyi olmak ister. Bunda, ilk görüşte âşık olduğu evin kızı Ruth’un da etkisi vardır. Eğer kendini geliştirirse aralarındaki uçurumun kapanabileceğini düşünür.Bunun için de tek yol eği
Tükendi
BÖRÜ 1 Yeniden Dirilişin ve İntikamın Kitabı 408 sayfa Bir intikama kaç taht sığabilir? Acılı parmaklarla yapılmış kaç gösterişli taç, burçlarından kan taşan sarayların pürüzsüz merdivenlerinden yuvarlanabilir? Hayat Ağacının köklerinde filizlenen kötülük, acunun direğindeki çatlağı zorluyor. Sürek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor! Kanının sesini dinleyen ve küllere gömülmüş iki hanedanlık, öç ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor. Büyük mabedin (Göbeklitepe
Tükendi
“Bu kitap, en nadir olan insanlaradır. Belki de onlardan biri bile henüz dünyaya gelmedi. Onlar Zerdüşt’ümü anlayanların arasında olacaktır: Ama kendimi bugünden kulak kabartanlarla karıştırmam mümkün mü? Bana ait olan, yarından sonraki gündür. Bazıları öldükten sonra doğar.”Nietzsche Deccal’i 1888 yılında kaleme almış olsa da, tartışmalara yol açan içeriği nedeniyle 1895’te yayımlanmıştır. Önsöz bölümünde, kitabın anlaşılması için okuyucunun, bizzat kendisinin ciddiyetine ve tutkusuna yalnızca tahammül ede
Tükendi
Türkler “Barak” derlerdi, kara tüylü köpeğe,Böyle ad verirlerdi, büyük soylu köpeğe.Aslında efsaneler, bir köpek anarlardı.Onu da köpeklerin atası sayarlardı.Bu köpek soylu idi, çok büyük boylu idi,Av çoban köpekleri, hep onun oğlu idi.Kuzeybatı Asya’da güya “İt-Barak” vardı,Türklerse İç Asya’da, onlara uzaklardı.Başları köpek imiş, vücutları insanmış,Renkleriyse karaymış, sanki kara şeytanmış.Kadınları güzelmiş, Türklerden kaçmaz imiş,İlaç sürünürlermiş, ok mızrak batmaz imiş.Destanda denilmiş ki, Oğuz Han
“Zaman ne tuhaf bir kavram, değil mi? Ben yazıyorum, sen okuyorsun ve aynı anı paylaşıyoruz. Ama ben bunu yazarken, Herr Hauptkommissar, sen uyuyorsun ve benim bir sonraki kurbanım hâlâ yaşıyor: Sen okurken ise çoktan ölmüş olacak. Dansımız işte böyle devam ediyor.”Ardında hiç iz bırakmayan ve kurbanlarını rastgele seçiyor gibi görünen bir seri katil nasıl bulunur?Kurbanların her birinin göğüs kafesi açılarak ciğerleri sökülmüş ve bir Viking ritüelini andırırcasına, kanat gibi iki yana açılmıştır. Üstelik ö
Kumarbaz, Dostoyevski’nin kendisinin de gençliğinde bağımlı olduğu kumar tutkusunu ironik şekilde kaleme aldığı ve yayınevine verdiği sözü tutabilmek için yirmi beş günde bitirmek zorunda olduğu eseridir. Hatta bu romanı bitirebilmek için bir stenograf tutmuştur.Romanda, ana karakter Aleksey İvanoviç’in, dünyanın her yerinden gelen kumar tutkunlarını ağırlayan kurmaca bir Alman kasabası olan Roulettenburg’da geçirdiği günler anlatılmaktadır. Bir yandan kumara zaafıyla baş etmeye çalışan İvanoviç, diğer yand
Dünyaca ünlü iki uzman tarafından, bilim dünyasında günümüzün en önemli fikirlerinden biri olan Antroposen'e bilimsel, tarihsel ve politik bir bakış. Biz insanlar yalnızca bugünü etkilemekle kalmıyoruz. Yerküre'nin dört buçuk milyar yıllık tarihinde ilk kez, kendi geleceğini tayin eden bir tür söz konusu. Eskiden göktaşları, süper yanardağ patlamaları ve anakaralardaki yavaş tektonik hareketler Yerküre'nin ikliminde ve üzerindeki yaşam formlarında köklü değişikliklere neden olurdu. Şimdiyse Yerküre'yi değiş
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın duruşmaları 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu'nda, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Mahkemesi'nde, Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında başlamış ve 9 Ekim 1971 günü sonuçlanmıştı. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, THKO-1 Davası'nda TCK'nın 146. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldılar.İdam cezaları o zamanlar meclis tarafından da onaylanmak zorundaydı. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit "Siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalı" di
Tükendi
İtalya'da Rönesans Kültürü, İtalya'nın on dört ila on altıncı yüzyıllardaki modernleşme sürecini gözler önüne seren bir klasik niteliği taşımakta; bu niteliği öne sürdüğü tezlerin öneminden ve anlatılış biçiminden almaktadır. Burckhardt, İtalyan Rönesansı'nı hem modernizmin hem de bireyselliğin doğuşu olarak tanımlamaktadır ki bu güçlü tezler bugün pek çok tarihçi tarafından kabul görmektedir. Burckhardt, Orta Çağ'ın entelektüel açıdan bir durağanlık dönemi olduğunu, Rönesans'ın ise yalnızca klasik kültürün
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 499 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4