Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 305 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Carl Schmitt, 1934 tarihli bu eserinde Batı hukuk bilimi tarihindeki belli başlı düşünce hatlarını, geniş bir tarihsel dönem kapsamında ve özel olarak üç ayrı ülkede, Almanya, Fransa ve İngiltere'deki gelişimi içinde tasnif eder. Bu tasnif, betimleyici olmaktan ziyade eleştireldir ve temelinde siyasal ontolojiye dayalı güçlü bir felsefi konum alış yatar. Schmitt'in iddiası radikaldir; hem hukuk bilimi tarihine yönelik bir karşı çıkış getirerek klasik tasnifleri alaşağı eder hem de çoğu yorumcuya göre Schmit
"Doğal hukuk, bırakınız hâkimin kurduğu hükümde öznel gerekçelere dayanmasını, meclisin yapacağı yasanın ve hatta bunun da ötesinde herhangi bir insanın gündelik, alelade eyleminin dahi gerekçeli olmasını bekler. Bu gerekçeyi de felsefi bilgiden türetir."
İran asıllı hukuk sosyoloğu Reza Banakar, 28 Ağustos 2020'de altmış bir yaşında vefat etti. Hukuk sosyolojisi literatürüne çok önemli katkı yapmış olan bu bilim insanının Türkiye'deki okura tanıtılmasını kendimize görev bildik ve elinizdeki kitap ortaya çıktı. Kitap, Reza Banakar'ın üç makalesinin çevirisinden oluşmaktadır. İran toplumunun ve hukukunun çeşitli yönlerine sosyolojik bir perspektifle yaklaşan bu makaleler gerek İran hukuk düzenine dair ortaya koyduğu bilgiler gerekse bu bilgileri ortaya koymad
"Buradaki konum tarihte var olduğu şekliyle iyi yaşam fikridir. Kitabın yarısı tarihsel araştırmalardan oluşmaktadır; daha sonra da "idealist" ve tam olarak "monoteist" iyi hayat varsayımlarını inceliyorum." 19. yüzyılın en etkin teologlarından biri olan Charles Gore, uzman olmayanlara da hitap eden bu derslerinde sadece Hıristiyanlığı değil, Zerdüştçülüğü, Budizmi ve diğer Doğu dinlerini, bunun yanında Batıdaki felsefi akımları inceler ve nihayetinde iyi yaşam felsefesini ortaya çıkarmaya çalışır.
"Toplum, belirli ve bağımsız bir toprakta birlikte yaşayan ve belirli bir anayasaya bağlı olan bir insan grubudur. Fakat tüm toplumlar millet değildir." der Mauss. Millet kavramını aydınlatmak için öncelikle düşünce tarihine ve karşılaştırmalı filolojiye başvurur ve ardından, toplumların siyasi örgütlenmesine ilişkin genel bir tarih eskizi çizer. Mauss, toplumların gelişimi üzerine geniş bir ampirik araştırmaya dayalı bu düşüncesini a priori bir siyasal felsefi perspektifle değil, etnolojik ve sosyolojik bi
1932 yılında Zürih'teki Psikoloji Kulübünde Kundalini Yoga üzerine verilen bu seminerler, Batı kültürünün Doğu kültürüne bakışı konusunda bir dönüm noktası olarak görülür. Avrupa-merkezciliğin zirve dönemini yaşadığı bir devirde Jung, çoğu entelektüel çevrede geri ve hatta ilkel görülen Doğu düşüncesini psikolojik açılardan anlamaya ve iç tecrübedeki simgesel dönüşümleri kavramaya çalışır. Kundalini Yoga, yüksek bir bilincin gelişim aşamaları için bir modeldir. Jung da buradaki simgeleri bireyleşme süreci d
Bu kitapta anayasal teori demokratik teorinin bir karşıtı değil, aksine tarihsel bir çıktısı olarak ele alınıyor. Mustafa Bayram Mısır, anayasal tasarım teorisini tasarımcıların anayasa mühendisliği projesinin aksi yönde, demokratik anayasal teorinin uygulanması ya da aynı anlama gelmek üzere pratikte sınanması olarak tarihselleştirerek, anayasal tasarımın demokratik teorisi olarak yeniden kurmayı öneriyor. Anayasa mühendislerine toplumsal özyönetim düşüncesi ile barışık komünal ve federatif erke dayalı yen
Tükendi
Her bir bilimsel alanda bilimsel bilginin daha anlaşılır ve paylaşılabilir olması ortak bir terminolojinin varlığıyla yakından ilgilidir. Ancak ne yazık ki ülkemizde psikolojiyle ilgili halihazırda ortak bir Türkçe terminolojinin olmadığını belirtmek zorundayız. Bu çalışmayla temel amacımız ortak bir terminolojiye doğru adım atmak olmuştur. Diğer taraftan Türkçe yazında birçok bilimsel makale ve kitaplar dahil olmak üzere aynı psikolojik terim farklı Türkçe karşılıklarla kullanılabilmektedir. Bu durum elbet
Felsefe tarihinin büyük sistem felsefeleri içinde "armağan", hiçbir zaman birincil ve merkezi bir araştırma konusu olarak ele alınmamıştır. Bu anlamda armağana, armağanın ne olduğuna ve armağanın fenomenolojisine ilişkin tartışma, her ne kadar tarihsel olarak daha gerilerdeki felsefi söylemlerle kısmen ilişkilendirilebilecek olsa da, en temelde 20. yüzyıla ve onun düşünme alanına aittir. İlginin, odağın, merakın armağan üzerine yöneldiği, döndüğü vakit 20. yüzyıldır ve armağana ilişkin farklı yaklaşımlar ve
Yazar : Hilmi Yavuz, Murat Belge, Ömer Laçiner, Gün Zileli, Y. Gurur Sev, Murat Erşen, M. Ertan Kardeş, Aydın Çubukçu, Celal Abdi Güzel, Aydın Afacan, Kemal İnal, Lale Özgenel, Tansu Türkdoğan, Eyüp Ali Kılıçarslan, Uğur Ekren, Feryal Saygılıgil, Süreyya Karacabey, Ayşen Candaş, Mustafa Kemal Coşkun, Ilgın Salman, Sadık Erol Er, Vefa Saygın Öğütle, Demet Lüküslü, Funda Civelekoğlu, Mehmet Barış Albayrak, Hasan Aksakal, Gamze Keskin, Ömer Küçük, Semih Uçar, Selin Dilmaç, Çağatay Balkaya Romantikler, "Tanrı
Psikoloji ve Felsefe, bir tür öğrenci kulübü ya da kardeşlik cemiyeti olan Zofingia'nın Basel şubesinde, Jung'un öğrenci arkadaşlarına verdiği derslerin derlemesidir. Dönem 19. yüzyılın sonu; I. Dünya Savaşının eli kulağında ve antisemitizm rüzgarı Almanca konuşulan toplumları sarmakta... Henüz düşünsel serüveninin başındaki genç Jung'un ömrü boyunca etrafında dönüp duracağı sorularla ilk kez yüzleşmesine tanık oluyoruz burada. Sivri dili, otobiyografik göndermeleri ve dönemin genel entelektüel havasına tan
Brentano, Husserl, Scheler, Heidegger, Sartre, Merleau-Ponty, Ricœur ve Levinas gibi ünlü fenomenolog filozoflar üzerinden ilerleyen bu çalışma, Fenomenolojik Hareketin en başından son döneme kadar olan serüvenini sunar. Fenomenolojik hareketin coğrafyası ve yöntemin esasları da 900 sayfalık bu eserin kapsamı dahilinde.
MS 125-180 yılları arasında yaşamış olan Süryani hiciv ustası Samsatlı Loukianos'un derlenen ve Eski Yunanca aslından çevirisi yapılan bu üç metni, bize hem onun ne kadar usta bir edebiyatçı olduğunu hem de kendi döneminin bilimine nasıl baktığını gösterir. Loukianos, Şölen metninde Platon'un meşhur Şölen'inin bir parodisini bize sunarken Yunan ve Roma dünyasını etkisi altına alan felsefî ekolleri de kendine has üslubuyla eleştirir. Bu eserde Stoacılığın Epikürosçulukla çatışması, Kinik felsefenin öğretiler
Yazarlar: Werner Stegmaier, Nazile Kalaycı, Zeynep Talay Turner, Barış Parkan, E. Murat Çelik, Şengün M. Acar Keskin, Necdet Yıldız Türkiye'de en çok okunan Almanca yazan filozofların başında gelen Nietzsche'nin tüm popülaritesine, tüm tanıdıklığına rağmen hala bir "yabancı" olarak düşünce dünyamızda var olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda Türkiye'de sayısı geçmiş yıllara göre artan ikincil Nietzsche literatürü bu eksiği kapatmaya başlamışsa da bizim çağımızın sorunlarına karşı yeniden onun düşüncesini
Fars edebiyatı tarihsel geçmişi, etki alanı ve çeşitli açılardan değişik boyutlarıyla dünya edebiyatları, özellikle de doğu edebiyatları içerisinde önemli bir konuma, Türk edebiyatıyla klasik dönemlerden beri süre gelen sıkı ilişkileri ve divan edebiyatı üzerindeki etkisiyle de özgün bir yere sahiptir. Diğer dünya edebiyatları gibi Fars edebiyatı da gerçekte kültürel gelişmeler, düşünce ve bilgi aktarımı gibi etkenlerin yanı sıra çeşitli alanlarda değişik dönemlerde yaşanan karşılıklı etkileşimlerin ortaya
İlk insanlar nasıl yaşıyordu? İlk toplumlar nasıl kuruldu? Filozofların tarih öncesi dönemlere ilişkin görüşleri nelerdi? Arkeoloji ve antropolojinin olmadığı bir zamanda geçmişe dönük bu yeniden inşaa çabaları neye dayandırılıyordu, neden yapılıyordu? Bu kitap, insan topluluklarının düzenli toplumlara ve oradan da devlet denen karmaşık yapıyı oluşturmaya geçişini anlayabilmek için tüm bu soruların izini sürüyor. Bunu yapabilmek için de mitoloji ve dinden gelen öğelerle süslenmiş bu anlatıların içinden asıl
On sekizinci yüzyılın özellikle kendi çağına damga vurmuş olan büyük Alman filozof Christian Wolff bir felsefeye giriş kitabı olarak ele alınabilecek bu eserde "nedenlerin bilgisi" olarak gördüğü felsefeyi önce "olguların bilgisi" dediği tarih ve "niceliklerin bilgisi" dediği matematikten ayırıyor. Felsefenin bu bilgi türleriyle ilişkisini yahut iş birliğini gösterdikten sonra da onun sınırlarını ve dallarını ve/veya kısımlarını belirliyor. Bu kısımları gerektiği gibi birbirinden ayırıp sıraladıktan ve bu t
Hukukun Hareket Tarzı başlıklı bu çalışmasında Donald Black, hukukun nasıl "işlediğini, hareket ettiğini, salındığını" göstermeye çalışıyor. Çok alışık olmadığımız bir şekilde, hukukun niceliğinin nasıl değiştiği sorusunun peşine düşüyor. "Bu kitap hukukun sosyal alandaki görünümleriyle ilgili çok sayıda önerme içermektedir. Bu önermelerin amacı hukukun değişimini tespit etmek, böylece bilimsel bir hukuk teorisine katkıda bulunmaktır. Bu türden bir teorinin pratik kullanımları söz konusudur ve ayrıca diğer
"Bu kitap hukukun sosyolojik bakımdan çalışılmasına genel bir giriş olarak tasarlandı. Potansiyel alanı devasadır, bu yüzden amaçları sıkı bir şekilde sınırlanmıştır. Esas olarak konusunu, sadece günümüzde Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da bulunan sanayileşmiş toplumlardaki, yani klasik sosyal teorisyenlerin on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başında ‘modern toplum' diye adlandırdıklarının ardılı olan toplumlardaki hukukla ilgili teori ve ampirik araştırma oluşturuyor". Roger Cotterrell'in Hukuk Sosy
Bu metin, yazarın 1845 yılında yayımlanmış olan Stadier paa Livets Vej (Hayat Yolundaki Merhaleler) adlı eserinin ikinci bölümünü oluşturuyor. Bu eserin ilk bölümü olan In Vino Veritas başlıklı metinde Kierkegaard, Platon'un Symposion eserindeki kurgudan esinlenerek kendi Symposion'unu yaratır. Bu aynı zamanda o eserin mizahi bir uyarlamasıdır. Mekân bir içki sofrasıdır, ve katılımcılar kadına ve evliliğe ilişkin sert kanaatler sergilerler. Kitabın ikinci bölümünde, "yargıç Vilhelm" bunlara tek tek değinere
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 305 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3