Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 305 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bu kitap, Appianos’un Eski Yunanca dilinde kaleme almış olduğu Roma Tarihi eserinin giriş ve parçalar hâlinde günümüze ulaşmış ilk beş kitabını içerir. Appianos, yaşadığı dönemden dokuz yüzyıl öncesine gidip, Roma’nın kuruluşundan başlayarak kralların hüküm sürdüğü dönemi, İtalya’da yaşanan olayları, Samnit Savaşları’nı, Keltler ile Romalıların etkileşimlerini ve Sicilya ile diğer adalar üzerindeki hakimiyet mücadelesini aktarmaya çalışır.
Bugün Nietzsche’yi en az Marx ve Hegel gibi 19 yüzyılın çığır açan düşünürleri kadar okumamızın birçok nedeni var. O bize tekrar tekrar dönerek kendi gündemimizle meşguliyetimize eşlik ediyor. Zaten bir düşünür ancak okunduğu çağın sorunlarında yankılanıyorsa kendini bize açar, o sorunları daha uygun bir bağlama yerleştirmemize olanak tanır. Soruları yeniden formüle etmemize yardımcı olur. Nietzsche bugün artık giderek karmaşıklaşmış sorunlar çokluğumuza o sert ama bir o kadar da isabetli oklarıyla vurmaya
Çalışmaları, mikro-tarih yaklaşımına önderlik eden, tarihin kıyısında bırakılan insanların peşine düşmesiyle tanınan kültür tarihçisi Carlo Ginzburg, Engizisyon arşivlerine dayanarak kuzey İtalya’daki Friuli bölgesi köylüleri arasında yaygın bir tarım kültünün izini sürüyor. 16 ve 17 yüzyıllarda cadı oldukları gerekçesiyle Engizisyon’a ihbar edilen Friuli köylülerinin verdikleri ifadeleri ustalıkla çözümleyen Ginzburg, cadılara ve büyücülere karşı hasatlarını korumak için savaşan “Benandanti” adlı gizli bir
Edebiyat tarihi aynı zamanda bir sosyal ilişkiler tarihidir. Bu sosyal ilişkiler kanonik ilişkilerdir ve hayranlık kadar rekabet ve mücadeleyi de içerir. Biz okurların heyecanla okuduğumuz büyük yazarlar, işte bu çetin mücadelede hayatta kalmayı başaran ve kendilerini kanonik ilişkiler ağı içinde özgün bir yerde konumlandırmayı bilen dehalardır. Hiçbir deha ve hiçbir eser boşlukta durmaz. Dehayı ve eserini ölümsüzlüğe kavuşturan daima kanonik ilişkiler ağının kontekstidir. Borges’in dediği gibi her büyük ya
Edebiyatın tekelinde gibi görünen kavramlara felsefi perspektiften yaklaşan Scheler, bu sefer utanç ve tevazu kavramlarını inceliyor; bu kavramların yerini, koşullarını, temel formlarını ve işlevlerini araştırıyor. Cinsel utanmayı aşama aşama irdeleyip konuyu hem edebiyatın hem de felsefenin ufukları ardına taşıyor. Kadında ve erkekte ruhsal ve bedensel utanmayı da ayrıntısıyla açıklıyor.
Amerikan sosyolojisinin kurucu isimlerinden olan Robert E. Park, bu eserinde toplumsal etkileşime ve toplumsal güçlere odaklanıyor. Bu kavramların ve fikirlerin temellerini açıklıyor, yardımcı kavramlar aracılığıyla bağlamlarını aydınlatıyor, bunun yanında konuya dair okuma listeleri de sunuyor. Sosyoloji Bilimine Giriş dizisinin bir parçası olan bu metinler, kapsamı ve tarihselliği bakımından referans eser niteliğinde.
Önceki metinlerde farklı farklı mahlas isimlerle karşımıza çıkan Kierkegaard, bu kez Frater Taciturnus kişiliğiyle sahne alıyor; derin bir aşka tutulmuş ama bu tutkudan da kurtulmak zorunda hissediyor. Çektiği ıstırabı anlatmadan duramıyor, ve bu anlatı psikolojik bir deneye dönüşüyor.
On sekizinci yüzyılın sonlarına doğru Avrupalı bilim adamlarının Sanskrit dilini keşfetmesi hem karşılaştırmalı dilbilim çalışmalarını başlatmış hem de dilbilimin gelişmesine büyük katkı sağla- mıştır. Ait olduğu dil grubunun “Hint-Avrupa” olarak adlandırılmasına neden olan bu dil, Avrupa dillerinin birçoğuyla akraba olmasının yanı sıra, Hititçe, Latince, Grekçe ve Persçe gibi eski diller- le de akrabadır. Eskiliğine oranla çok gelişmiş bir yapı göstermesi ve çok geniş bir edebiyatının olması, bu dili gelmi
İslâmiyet, VII. yüzyıl ortalarında İranlılar tarafından kabul edildikten sonra İran topraklarında hızla yayıldı; gerçek bilginlerini ve destekçilerini de bu topraklarda buldu. Aynı dönemlerde yerel edebiyatlar doğal gelişimlerini sürdürürken, yerel lehçeler de Arapçanın yoğun etkisinde köklü bir değişime uğradı. Bu lehçeler arasında hızla gelişerek alabildiğine yaygın bir edebiyatın dili olmayı başaran, bağımsız bir dil halini alan “Fârsî- yi Derî: Yeni Farsça” günümüze kadar İran'ın resmi, siyasi ve ed
Düşünme ve felsefe her zaman, daha en baştan, sessizlik–olmayan bir şeyin düşünmesi ve felsefesi olmuştur. Bu sessizlik–olmayan ifadesi şimdilik, ve en başta, söz ve yazı’nın bir karşılığı olarak kullanılıyormuş gibi görülebilir. Zira hem genellikle yazılı metinler üzerinden ilerleyen felsefe tarihi, hem de sözsel, anlatısal, kulaktan kulağa aktarılan ve felsefe tarihine eklemlenebilen kültürel ve düşünsel tüm öğeler, bir anlamda sessizliğin orada olmadığı, sessizliği olanaksız kılan bir olanağın gerçekleşm
Ksenophon, avcılık yapmak için gerekli olan her unsuru ve avcılığın nasıl yapılması gerektiğini tüm detaylarıyla açıklamaya çalışır. Avcılığın erdem kazanma konusunda en önemli uğraş olduğunu düşünen Ksenophon, metnin sonunda bu işe gönül vermiş olan gençlerin hem kendilerine hem de yurtlarına sağladığı faydalardan bahsederken, sofistlere ve avcılığı göz ardı ederek yalnızca kendi çıkarları uğruna siyaset işleriyle ilgilenenlere ağır eleştiriler getirir.
Etki Terapisi: Danışmanlık Cesareti, mesleğinde tecrübeli terapistler için olduğu kadar öğrenciler ve mesleğe henüz adım atmış danışmanlar için de yazılmıştır. Bu kitapta tanımlanan danışmanlık yaklaşımı; danışmanlığın dinamik, interaktif ve yaratıcı bir süreç olduğu inancını yansıtan aktif bir yaklaşımdır. Eserde yer alan teknik ve fikirler, her tür ortamdaki danışman için faydalı olmanın yanında her yaşa ve birçok farklı duruma uyarlanabilir. Etki Terapisi: Danışmanlık Cesareti,danışmanların daha hızlı ve
Aile sistemleri kavramlarını intrapsişik alana uygulayan İçsel Aile Sistemleri (İAS) Modeli bireylerin alt kişiliklerinin aileler gibi etkileşimde bulunduğunu ve değiştiğini ileri sürer. Bu değerli kitap ve klinik kaynak, kişinin yanlarının nasıl felç edici içsel ittifaklar oluşturabildiğini ve bu ittifakların işlevsiz ailelerdeki yıkıcı koalisyonlarla nasıl benzerlik gösterdiğini anlatıyor. İAS Modelini tedaviyle birleştirmek için uygulaması kolay ilkeler ortaya koyuyor. "İçimdeki ses asla başaramayacak
Tükendi
Aydınlanma felsefesinin kurucu figürleri arasında bulunan David Hume sadece metafizik alanında değil aynı zamanda edebi, kültürel, tarihsel, estetik ve hatta demografik konularda da yenilikçi bir otorite olduğunu bu denemelerle ortaya koyuyor. Hume'un farklı alanlar üzerine ürettiği yazılardan derlenen bu eser bir yandan filozofun zorlu felsefesini kavramak için ipuçları sunarken diğer yandan yaşadığı çağın anlaşılması için bir ufuk kazandırıyor.
Lakhes, Platon’un cesaret üzerine bir diyaloğudur. Esere ismini veren ünlü Atinalı general Lakhes başta olmak üzere tartışmaya katılanlar, cesareti tanımlamaya çalışırlar ve pek tabii bu tanımlar Sokrates’in itirazlarıyla karşılaşır. Tartışma aynı zamanda belirli ahlaki erdemleri ifade etme amacı da taşır.
“…Borcum var benim bu memlekete borcum! İşte bu yüzden bu kent için fikrimi söylerim! Mevcut durumdan daha iyisini söylüyorsam susturma beni! Erkek doğmamış olmak mı sorun? Erkekleri doğuran benim!..” Milattan önce 431-404 yılları arasında gerçekleşen Peloponnessos Savaşının Atina için en sıkıntılı dönemlerinden birinde yani 412’de kaleme alındığı düşünülen ve Eski Yunanca aslından Türkçeye ilk kez çevrilen bu eser, Atina demokrasisini kurtarma endişesini ve savaş ortamında kadının gücünü ortaya koy
“Şüphesiz, daima geride kalan bir hukuk tekniği ile hukukun belli bir şekilde devingen mevcudiyeti arasında çatışma yaşanması, ilk defa bizim devrimizde meydana gelmiş bir şey değildir. Fakat daha önceki devirlerde -örneğin on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda- bu gibi çatışmaları yatıştırmak ve hukuk tekniğini hukuk gerçekliğine uydurmak üzere doğal hukuka başvuruluyordu. Oysa salt akıldan çıkarıldığı iddia olunan bu doğal hukuk, gerçekte soyut formüller içine hapsedilmiş olan hukuka karşı isyan hâlindek
Eski Hint Tarihi anlatılırken her zaman İndus Vadisi Uygarlığından ve Ārilerden başlamak genel kabul görmüş bir tutumdur. Oysaki Hindistan’ın yerlileri olan Ādivāsīler kayıt tutmuş olsalardı farklı bir Hint Tarihi ortaya çıkabilirdi. Hindistan’da birçok kabilenin başlangıcı İndus Uygarlığından bile daha eski, belirsiz zamanlara kadar geri gider. Altı yüzden fazla kabilesi olan alt kıtanın kabilelerinin toplam nüfusu, yüz milyondan daha fazla bir sayı yapar ki bu rakam dünyadaki birçok ülkenin nüfusundan faz
Bu kitapta ele aldığım konular sanat ile felsefe arasındaki sınır aralığından devşirilmiştir. Heykel, müzik ve drama gibi oldukça değişik sanat dallarında büyüklüğünü kanıtlamış Rodin, Wagner ve Maeterlinck gibi üç sanatçıyı ve birbirlerinden oldukça farklı ve epey tipik üç düşünürü, Tolstoy, Hegel ve Nietzsche’yi seçtim. Bu insanların hepsi sanat hakkında çok şey söyledi; özel konuları irdeleyip genel kuramlar geliştirdiler. Bu kuramların çoğu hayali, dayanıksız ve acemicedir. Kayda değer düşünceler
İbnü’l-Arabî’ye tam anlamıyla bir filozof denilebilir mi? İbnü’l-Arabî’nin metinlerindeki felsefî referanslar nasıl okunmalıdır? O hangi felsefî gelenekle ilişkilendirilebilir? Okuduğu felsefî metinler var mıdır, varsa hangileridir? Bir disiplin olarak felsefeye ve filozoflara yaklaşımı nasıldır? Eserlerinde felsefenin hangi temalarına değinir? Felsefî bilginin mahiyet ve değerine karşı tutumu nedir? Çoğaltılması mümkün olan bu ve benzeri sorular, aynı zamanda modern dönem İbnü’l-Arabî araştırmalarının doğr
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 305 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1