Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48
Aşkın bütün halleri... Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi... Rezil olmaktan duyduğumuz haz... Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi... Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir. Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı... İmkânsız olanın çekiciliği... Yani gönüllü kölelik... Yani insanoğlunun en masum hali... Yani bildiğiniz delilik... Yani en yalansız aşk öyküleri... "Düşümü gerçekleştirdiğimden de emin değilim. Böyle bir düşüm var mıydı, yok muydu, ondan bile
Tükendi
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu'nda büyümüş, Beyoğlu'nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi... İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân... Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final...Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa
Tükendi
Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?" Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed
Tükendi
Adım Mayıs, Mayıs’ın dördünde doğmuşum. “Mayıs olsun adı,” demiş annem Babam da sevmiş bu adı. Adım Mayıs. Santiagoluyum ben. Tıpkı bir kan damlası gibi sıcak, canlı, renkli… Tıpkı bir kar çölünde gibi yapayalnız, uzak bir damla Latin kırmızısı Adım Mayıs. Mayıs’ın dördünde doğmuşum. Benim adım Mayıs.
Bu çalışmaya üç nedenle katlandım; 1) 1986 Türkiyesi'nde, Türkiye ilericiliğinin önderlerinden, "bilim adamı" kimliği ile ünlü, etkin ve üretken bir Türk aydını, "Türk estetiği ve roman" konularındaki düşüncelerini anlatmayı vaat ettiği bir çalışmasında, genç bir yazarın, hemen her kitapçıda bulunabilecek bir yapıtını, Latife Tekin'in Gece Derslerini, yetersiz ya da bağlam dışı aktarmalar ve yorumlarla, yapıtta var olanı yok, yok olanı var ederek, kendi tezlerini doğrulayacağını umduğu biçimde ve okurların
Tükendi
Türkçenin en üretken isimlerinden biri Çetin Altan. Gazeteciliği ve siyasetçiliği ile öne çıkması, bu üretkenliğini asla gölgelemedi. Romanlar, oyunlar, denemeler, öyküler, anılar... Kalemi keskin tabiri bilinmese, o icat ederdi kendi için. Çok icadı var, en çok bilineni tekrar etmekten zarar gelmez: Enseyi karartmayalım. Enseyi karartmadan okunacak oyunların ?keşfi" zor olanı ?Keşif" dizisinden okuyucusunun karşısında. İlk defa! İlk günkü gibi, ilk günkü kadar taze! Trapez Türkiye'nin özeti niteliğinde.
Zeynep Alpaslan'dan cesur bir ilk roman! Anahtar sözcükler: 90'lar, grunge müzik, fanzin, enjektör, sado-mazo ilişkiler, halüsinasyon, arayış, çözümleme. Anahtar kişiler: ?ncitmekten ve incinmekten korkmayanlar, en çok kendinden korkanlar, hayata zaaflarından bağlı olanlar, hep gitme hayali kuranlar, ailesinden kaçıp kendi çetesini kuranlar, kurtulanlar... Pagoda, sustuğu yerlerde bile okurun zihninde konuşmaya, ?müziğini çalmaya" devam ediyor. Özlem babasının sırtındaki pagoda dövmesine dikti gözlerini.
"Octavio Paz'ın en büyük başarısı, düşünceye şiiri, şiire de düşünceyi yedirebilmiş olmasıdır. Düzyazısı metaforların gücünü, şiiri de mantıksal berraklığı barındırır." CARLOS FUENTES Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Octavio Paz'dan, ilkgençliğinden olgunluk çağına kadar izini sürdüğü aşk, erotizm ve cinselliğin farklı görünümleri üzerine düşünsel bir yolculuk. Paz, insanoğlunun ölüme meydan okumak için bulduğu en güçlü yanıtlardan biri olan aşk ve erotizmin billurlaşma, yüceltme, saptırma ve yoğunlaşma anların
Bir ilk roman İlerde Hep Yalnız. Dağların dağ olduğu, ovanın ovaya benzediği bir roman. Talip'in talip olduğu yollar var içinde. Bu coğrafyaya benzer her şeyi kişiliğinden sezdiğimiz Muhtar var. Marazi aşk da var, harita peşinde ömür tüketen adamlar da var. Sahi, Bağdat'ı almaya çalışmak Bağdat'ın kendinden daha mı güzel, ne? Abdullah Aren Çelik, yola düzülüyor. Çetin bir yola
Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri Mutluluğu ve huzuru hiçbir yerde ve hiçbir kimsede bulamayan, kimseye güvenemeyen genç bir kadın: Nilsu. Terk edilmekten korktuğu için hep kendisi terk ediyor. Annesine olan hayranlığı ve bağlılığı kendi yaşamını kurmasına engel olan, duygusal ve ütopik bir çevreci: Teoman. Annesinin gizemli intiharıyla yaşamı altüst oluyor. Buket Uzuner´in artık bir klasik olan İki Yeşil Su Samuru romanı çağdaş bir kadının portresi etrafında çok katmanlı olarak insan durumların
Tükendi
İnsanı en derininden kavrayarak anlatan kalemlerin başında gelen Orhan Kemal, ölümsüz karakteri Murtaza ile Türk edebiyatına asla silinemeyecek biçimde damgasını vurmuştur. Yazıldığı günden beri defalarca filmlere, oyunlara konu olan bu karakter, insanın en çapraşık durumlarından birini kara mizahla yüklü bir dille anlatır. Otorite ile doğru kavramı arasında sıkışıp kalan, doğruculuğundan ödün vermemek için çabaladıkça daha çözümsüz durumlara düşen, bu arada gittikçe insanı anlamaktan uzaklaşıp salt ilkeler
Tükendi
Türkçe edebiyatın ?bilge"si Melih Cevdet Anday, ilk şiirlerinin yayımlandığı 1936'dan 2002'deki ölümüne kadar aralıksız yazdı ve ardında binlerce sayfalık devasa bir külliyat bıraktı. Her ne kadar her şeyden önce bir şair olarak anılsa da, yalnızca şiirleri değil denemeleri, romanları, tiyatro oyunlarıyla da Türkçe edebiyatta seçkin ve önemli bir yer edindi. ?Bir dünya daha olmalı" diyen şairi yankılayarak Dünyada Geçirdim Çocukluğumu adını verdiğimiz bu seçkide, Anday'ın iyi bilinen şiirleri, romanları,
GörSen; resim, fotoğraf, heykel üzerine yazdıkları¬mı bir araya getiriyor. Tanıdığım, yapıtlarından estetik tadlar aldığım sanatçıların bazıları, sergileri hakkında iz¬lenimlerimi yazmamı istediler; yazıların çoğu bu nedenle yazılmıştır. Fotoğraf derneğindeki iki konuşma ile man¬zum metinler de bu bağlamdadır. Görsel sanatların kendine özgü kavramlarıyla ör- gülenmemesi nedeniyle bu yazılar, herhangi bir sanat izleyicisinin öznel yaklaşımı olarak düşünülmelidir. Ola¬sıya öznel ve izlenimci. Öyleyken sanatın
FİLM YILDIZI GEORGE HANNAFORD'UN GÖZ KAMAŞTIRAN BİR CAZİBESİ VARDIR. ETRAFINDA PERVANE OLAN KADINLARA RAĞMEN, EVLİLİĞİ FİLM PİYASASINDAKİ EN SAĞLAM VE UZUN SÜREN BERABERLİKLERDEN BİRİDİR. GEORGE KARISINI BAŞKA BİR ADAMIN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKARKEN GÖRDÜKTEN VE EVE DÖNDÜĞÜNDE GİZLİ BİR HAYRANININ YOLLADIĞI TEHDİT MEKTUBUNU BULDUKTAN SONRA HAYATINDAKİ HER ŞEYDEN ŞÜPHE DUYMAYA BAŞLAR. ?MANTIKLI OLAN", ?CAZİBE", ?DÜĞÜN DAVETİ" VE ?BERNICE SAÇINI KESTİRİYOR" BAŞLIKLI DÖRT HARİKA ÖYKÜDEN OLUŞAN BU SEÇKİ, FITZGERA
Haydar Karabey'den Akdeniz kıyılarının güzel insanlarının öyküleri... Şehircilik, kentsel tasarım, kentsel bellek, mimarlık, turizm, eğitim konularında 50 yıldır düşünce üreten, projeler geliştiren mimar, akademisyen Karabey; Kuzey Ege'den Doğu Akdeniz'e uzanan, muhteşem Anadolu kıyılarındaki turistikleşmemiş minik köylerin, Gümüşlük, Bodrum, Datça, Kos, Marmaris, Dalyan, Göcek, Kalkan, Meis, Kekova, Demre'nin KAYIPKÖY'lülerinin tuhaf öykülerini bir araya getirdi. ?Bu öyküler, kapalı bir toplum yapısı iç
Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiyede çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş vrya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi, eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir. Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğ
Tükendi
Aynı ırktan, kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı. Aynı yaşlarda, aynı boylardaydılar. Aynı kadını sevmişlerdi. Ataları aynı tanrıya ayrı yollardan ulaşmak istedikleri için, biri Boşnak diğeri Hırvattı. Bunu kendileri seçmemişlerdi, savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi. Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında, beklentileri yoktu yarın için. Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan daha güzel günleri bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inançlarl
Tükendi
İstanbul'dan suç manzaraları... Suçun perdelediği yaşamlar... Katillerin ardındaki insanlar. Sıradan olanın gerisindeki gizem. Ülkenin gerçek bir panaroması. Karakterler labirenti... Başkomser Nevzat'la, varoşlardan villalara, batakhanelerden sanat çevrelerine yaptığımız heyecan yüklü bir yolculuk. Trajik olduğu kadar komik, komik olduğu kadar kederli vakalar. Bize, bizi anlatan ironik öyküler. "Cinayetin işlendiği resim atölyesi bir korku filmi setini andırıyordu. Yüksek bir tavan, ölü yüzü gibi bembeyaz
Tükendi
?Monsieur Teste, her haliyle Valéry'yi hatırlatır. Başkalarına çok garip gelen, fakat kendisinin çok sade, çok tabiî bulduğu bir fikir hayatı yaşayan M. Teste, diline ?Ne gelir bir insanın elinden?" sorusunu dolamıştır. Vuzuha kavuşabilmek için kendine göre bir takım metodlar bulmuştur. Dilinden müphem kelimeleri atmıştır. Ölçülü konuşur, kelimelerini tartar, lüzumsuz söz söylemez. Bilinen şeyleri kafasında evirip çevirmeden, bunlar üzerinde düşünmeden kabul etmez. Dünyayı gezip dolaşmış, çeşit çeşit insanl
Buket Uzuner, Marakeş'ten Helsinki'ye, Honolulu'dan Madrid'e, Berlin'den Hiroşima ve Montreal'e uzanan yollarda rastladığı çoğu sıradan insanın sıradışı yol hikâyelerini YOLDA anlatıyor. Birbirinden çok farklı kentler, diller, kültürler, yemekler ve karakterler İstanbullu bir yazarın imgeleminden aynı insanî ve evrensel yolculuğun birer yolcusuna dönüşüyor. YOLDA bir sırlar kitabı. Uzun tren, uçak veya otobüs yolculuklarında tesadüfen yanımızda oturan bir yabancı yolcuya onu bir daha hiç göremeyeceğimiz
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48