Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 134 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Yontulmuş mücevherdir hüzün duru ve güzel, şiirin incisi gibi parlar. Denir ki yağmur yüreğe benzedikçe ağlar ve sarhoş uçuşuna arıların. Göğsümdeki bu taş gittikçe hafifler şiirde hüzün akşam gibiyse eğer. Toplanır imgesinde baygın bir sürü kuş, başlar göklerle demlenecek bir uçuş. Bilinmez nedendir kuşların toplantısı, karanlığın kızları gibi geceyi giyinmişler; sanki onları da sarmış yüreğimin tasası. Yaşamın ağır akan ırmağıyla işler hüzün ki Doğuda artık sararmış bir resim, bedelini şairler ödemiş, ölü
Tükendi
Tüm renkler gri Tüm sesler suskun Rüzgar Ve rüzgar Sadece rüzgar Okşar ölü yüzümü.
Tükendi
At başını çıkartır penceresinden ressam okşar onu atın zamanında dolaşmaya çıkarlar
Tükendi
Düşersen bir yağmur damlası gibi düş Masmavi bir tomurcuk ol Patla çocukların avuçlarında
Tükendi
Bir Kuş Ağzında Bir Dal aklımda bir dal her gece kuşlar konar ince ayakları ince bir dal ben seni aklımda dalın ağaçta durduğu gibi
Tükendi
Gordion Düğümü lanet olsun aceleye geç kaldım her yere gözlemliyorum sırları Gordion düğümü: kendimim izin veriyorum kafamın yere düşüp açılmasına her kim bakarsa beni görsün diye eğer Tanrı seviyorsa beni neden beni affetmeli?
Tükendi
Metin'in şiirlerini tanıdığımdan beri dergilerde okuyor, izliyordum. Benim öznel görüşüme göre bu şiirin çarpıcılığı yaşantısına dayanmasındandır. Devrimci bir geçmişi, iki yıllık bir cezaevi konukluğu var yaşamında. Büyük laf etmiş olmayayım ama şiir yazanlar orada bir süre yattıktan sonra şair oluyorlar. -Arif Damar- Metin Cengiz şiiri, 12 Eylül darbesinin ardından gelen gerilimli bir zamanın ürünüdür. O günlerin kültürel/yazınsal ve şiirsel ortamı, hem siyasal baskı koşullarına direniş olanaklarını arıy
Tükendi
Bu yapıt, antoloji özelliği taşısa da, aslında bir dönemi, yalnızca belli bir bakış açısıyla sınırlayıp, bu bakış açısıyla yaratılmış şiiri anlama çalışmasıdır. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümün birinci kısmında ülkemizin de kuruluş yıllarını oluşturan anlamlı tarihi kesit içinde olup bitene bakılıyor, toplumcu şairlerin bütün bu olup bitenden kendi bakış açılarından nasıl etkilendikleri anlatılmaya çalışılıyor. İkinci kısımda, 1923-1953 arası etkin olan toplumcu şairlerin dünya görüşü bağlamında
Tükendi
Ogün Kaymak şirinde dil, sözdizim ( syntax) düzeyinde maddileşir; bunun için, metaforik yapılanma başta olmak üzere imge örgüsü, sözcük seçimi ve ses yerleşik olandan ayrılır, okurun beklentisini sarsarak ilerler. Ancak anlam (semantic) düzeyindeki ustaca bireşim, dilsel sınırda süren bu gerilimi emer; şiirin vaat ettiği estetik haz da burada yoğunlaşır. Bu şiirin yerleşik eleştiriyi de, ortalama okuru da zora soktuğu açıktır ve şaire eşlik eden bir yaratıcı okumayı ön gerektirir. "Varlığın Evi" olan Dil,
Tükendi
Zeynel Çok, bu kitabında önce kurduğu şiiri bozuyor, parçalıyor, minimalist bir anlayışla yeniden kurmaya çalışıyor. İlk kitaplarından edindiği ustalığa yaslanmadan gerçeklikle saçma olanın arasında gidip gelerek şiirsel olanı oralarda yakalamaya çalışıyor. Çağrışımı zorluyor, yaşadığı Akdeniz söylencelerinden, yöre dilinden yararlanarak şaşırtıcı olanı deniyor. Kendi kültür kökenlerine, Ortadoğu duyarlığına doğru yolculuğa çıkmaktan ve buralardan şiirine malzeme taşımaktan kaçınmıyor. Günlük hayat bu şiird
Tükendi
Hilmi Nar, siyasi sebeplerden dolayı yurt dışına çıkan, hayata orada çalışarak tutunmaya çalışan binlerce vatandaşımızdan biri. Müzisyen, şiirle iç içe yaşıyor,şiir yazıyor. Kendi dizeleriyle söylersek, "ateşe, suya ve toprağa kan değdi.../ şeytana şahidim çok kötü şeyler yaşandı bu dünyada..." dizeleri onun hayatının ve şiirlerinin özeti gibi duruyor. Kendini lirik bir sesle, dilin içinden dile getiriyor. Toplumsal yaşantıya, ortak çekilmiş acılara tekil olandan yola çıkarak rahatlıkla varıyoruz. Çünkü anl
Tükendi
Kayıp Saklambaç Muzaffe Kale'nin ustalık döneminin ürünlerinden. Şiirinde hayatı genellikle şaşırtıcı, beklenmedik bir biçimde ele alan, teatral bir edayla işleyen şair; bu kitabında hayatı daha çok ölümün, yoksulluğun, dostluğun dolayımında değerlendiriyor. Ölümün, yoksulluğun, aşkın, dostluğun izini sürüyor, hayatın mucizemsi yanlarını, yaşam kardeşliğini gösteriyor. Günlük yaşamın bizzat kendisinin bir vakıa olduğunu destansı bir söyleyişle, bize tıpkı günlük yaşamın tadı ve ahengiyle belli belirsiz sunu
Tükendi
Günlük hayatta kanıksadığımız, hatta üstünde artık hiç durmadığımız, unuttuğumuz davranışlarımız vardır. Günaydın demek, sevmenin değeri, yaşadığımız şehir, kızımız, oğlumuz... Hasan Ildız her gün duyduğumuz, konuştuğumuz olaylar, sürekli yanıbaşımızda olan insanlar ve hemen yanımızda olup biten olaylar üstüne yazmış. Böyle olunca hayatımız hakkında bizi derinlemesine düşünmeye davet ediyor. Siyasi bir duruşun bir varlık sorunu haline geldiğini görüyoruz. Aşk, Ramallah, Ali Asker, Ahmet Erhan, İstanbul.. ye
Tükendi
Şiir gerçeklik konusunda etkili olan hakikatimsiler (imgeler) üretir, bu hakikatimsiler aracılığıyla hayatımız hakkında bize yeni ufuklar açar. Bu sebeple çoğunca şaşırtıcıdır, alışkın olduğumuz dünyaya farklı bakmamızı sağlar, alışkanlıklarımızı değiştirir. Ronny Someck'in şiirleri daha çok böyledir. Yaşadığı hayata dair sıradan olaylardan çıkarır şiirlerini ancak kimsenin ayırdına varamadığı derin anlamlara ulaşır, ders verici hakikatler üretir. Sıradanın şaşırtıcı, sarsıcı bir güce ulaşması böylece gerçe
Tükendi
Bu kitapta okuyucu Aydın Meriç çevirisiyle dünya şiirinden bir seçki bulacak. Şairlerin özyaşam öykülerinin, edebi yaşamlarının ve şiir anlayışlarının yer aldığı kitabın belirleyici özelliği bu. İkinci bir özelliği ise John Clare, Elizabeth Barrett Browning, Du Fu gibi büyük şairlerin ilk defa çevriliyor olması. Diğer şairlerden ise yeni şiirlerin dilimize kazandırıldığı bu antolojiyi elinizden düşürmeyeceksiniz. Şimdi Paul Valéry, Paul Verlaine, Randall Jarrell, William Carlos Williams, Thomas Stearns Elio
Tükendi
Kırım Mevsiminde Aşk, Celal Soycan'ın dünyaya yüklediği anlamla dünyanın kendi gerçekliği arasında vücut bulan gerilimi taşıyor. Bu gerilim dünyayı yeniden öğrenmenin eşiğinde şairi yer yer metafizik öğelere taşırken, anlaşılmaz, gizemli olanın dolayımında mistisizme de kapıyı aralıyor. Aşk ise bütün bu anlamlandırma düzenekleriyle alışkın olduğumuz gerçeklikle buluşmamızı sağlayan bir işlev ediniyor. Dahası şiiri örgütleyen temel izlek olarak öne çıkıyor. Celal Soycan şiiri aşk odağında varlığı yeniden a
Tükendi
Hayatın bizzat kendisi çoğu zaman kurmaca olandan daha zengin, kurgu açısından inanılmaz derecede sağlamdır. Yeter ki biz taşları yerli yerine koyabilelim, hayatın bu sağlam kurgusunu ilmek ilmek çözebilelim. Yavuz Özdem işte bu ustalık dönemi şiirlerinde tam da bunu yapıyor. Yaşadıklarından, daha çok da geçmiş ile ilgili şimdi düşünülenden yola çıkarak, kimi zaman da farklı olaylar arasındaki ilişkileri yakalayarak yazıyor geçmişini, yaşantıladıklarını, hayatını. Geçmişten şimdiye bir köprü kurarak hayatın
Tükendi
Yaşadığı hayatı değil de bu hayatın içinde filizlendiği kültürü, alışkanlıkları, kendi kasabasını, kasabaya değer katan eserleri, kasabanın özelliklerini şiirleştirmiş bu kitabında Hüseyin Avni Cinozoğlu. Bir aydının yaşadığı toprağa, yetiştiği kültüre, sevdiği insanlara olan namus borcunu böylece ödemiş oluyor. Şiirin olanaklarını, yılların şiir birikimi, ustalığını kullanarak anlatıyor Safranbolu'yu. Biz de Hüseyin'in gözünden, kaleminden bu güzelim Karadeniz incisini tanımak olanağını buluyoruz. Safranbo
Tükendi
Şiire varlık ve süreklilik kazandıran çağdaş öğe 'İmge'dir. İmgelem gizilgücünden ve duyarlığından kaynaklı bir duyusal/düşünsel anafor! Dilin maddileşerek doğrudan kendine yoğunlaşması ve şair / şiir / okur bireşimi içinde müthiş bir olanak... Metin Cengiz, usta şairliğini dış dünyanın nesnel bilgileriyle sınayarak kura gelmiş, şiir-kuramsal alandaki veriminde de epistemolojik, etik ve kuşatıcı bir tavrı öne almıştır. 'İmge' çalışması konuyu, bütün çağdaş bilgi düzeylerinden geçirerek ve sağlam konferansl
Tükendi
Amir Or'un biyografisi bize İsrailli bir şairin içinde yaşadığı ülkeye, ülkenin siyasal sorunlarına karşı tepkisinin ipuçlarını veriyor ama şiiri, yalnızca bu sorunla ilgili değil. Ya da ilgili tabii ama çok dolaylı olarak. Şiirinin asıl atar damarını sancılı bir anlama çabasının oluşturduğunu görmemek olanaksız. "Korktuğumuz için labirentten, takılıp kalıyoruz çalılığa" dizesinde söylenenin tersine o "labirente" girmekten korkmuyor, çalılara takılıp kalmıyor. En karanlık köşelere kadar gidip o köşeleri ayd
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 134 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2