Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 85 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Yaşamın kıyısında kalmış insanların gerçek hikayeleri... "İnsan genç olunca insanın isteyeceği her şeyi ister. Ayakkabı ister, elbise ister, gezmek ister. Ben bunları değil sadece karnımı doyurmak istiyordum. Hizmetçilik değil, onurlu bir iş yaparak karnımı doyurmak. Binlerce işsizin sokaklarda iş iş diye dolaştığı bir ülkede ilkokulu bitirebilmiş bir kız ne yapar? Hademelik, fabrika işçiliği. Çok aradım böyle işleri, sıra bir türlü bana gelmedi." Bir öyküde iş arayan birine iş bulmak kolay. Bir fabrikaya
Elohim'in Çocukları" düşünceleri hallaç pamuğuna çevirip bilgilerinizi sorgulatacak... "Daha önce hiç Tevrat'ı okudun mu?" diye sordu Uriel. "Ezbere bilmesem de evet..." yanıtını alınca sözlerine devam etti. "Tevrat iki Adem'den bahseder. Bunlardan biri Elohim'lerin yani benim ve yardımcılarımın meydana getirdiği galaktik insandır. Yani Mu halkı... Yani Adem -1... Diğeri de Yahve ırkının yani Hospitalarius ve ona bağlı Naakal'lerin meydana getirdiği yeryüzü insanı. Adem-2... Adem-2 soyu, Adem-1 soyundan da
Tükendi
"Tavşan, köstebek, tilki ve taksi şoförü ağaçkakan bir yıl boyunca trafik levhası olacaksınız. Levhalarda 'Hoşgörülü Olalım', 'Sabırlı Olalım', 'Yardımsever ve Duyarlı Olalım', 'Kurallara Uyalım, Kimseyi Ağlatmayalım, Ağlamayalım' yazacak" demiş. Ve böylece ormanda mutlu günler başlamış. O günden sonra herkes trafik kurallarına uymuş. Trafik kurallarına uymayan hayvanlar da derslerini almışlar.
Tükendi
Güzel ve tatlı Zeyno'nun anneannesinden dinlediği masalları siz de dinleyeceksiniz. Bir anneannenin dilinden ve hayal gücünden anlatılanları dinlediğinizde gülümseyeceksiniz. Rufinia, güzel ve zarif bir Su Perisi. Dillere destan güzelliğinin yanında aynı zamanda bir iyilik meleği. Rufinia'yı kim sevmez ki... Orman Kralı'nın oğlu Rufinus da görür görmez aşık oldu Su Perisi'ne. Böyle güzel bir masal olur da kötü cadı olmaz mı... Çirkin ve kötü ruhlu oğlu için kaçırdı Rufinia'yı. Rufinus perişan oldu ardından
Tükendi
"Eğer biz kağıtları çok çok yırtıp çöpe atarsak, ağaçlar yırtılmış oluyorlar. Ağaçları kesmeyelim, kağıtları geri dönüşüm kutularına atalım..." "Bulutlar eğer üzülürse acaba yağmur yağmaz mı? Barajlar dolmaz mı? Eğer barajlar dolmazsa, yağmur yağmazsa çimler büyüyemez, böcekler susuz kalır..."
Tükendi
Küçük bir çocuk Salih. Umut dolu küçük bir çocuk. Küçük ailesiyle mutlu küçük bir çocuk. Bir gün babası küçük ailenin umutlarına can katmak için çıktı yola. Almanya'ya gitti. Küçük Salih babasını özledi her gün. Masalların içine özlemini kattı bekledi. Babaannesi anlattı o dinledi. Beklediler her gün gurbetçi babanın yollarını. Merak, endişe ve özlemle günler geçti. Bir gün haber geldi babadan. Umut yeşeriyor muydu yoksa... Küçük Karaca babasına kavuşabilecek miydi... Işıl Özgentürk akıcı ve her zaman ki s
Tükendi
Gün geçmiyor ki yeni bir doğal felaket haberiyle karşılaşmayalım. Son birkaç yılda dünya genelinde gerçekleşen doğa olaylarının birçoğunu aşırı sıfatıyla nitelendirmek ise olağan hale geldi. Daha önce tutulan iklim kayıtlarıyla son yıllarda gerçekleşen fırtına, hortum, yağışlar, sel, soğuk ve sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar karşılaştırıldığında bu sıfatın hak edilmediğini söylemek hata olur. Ancak bugünkü aşırı doğa olaylarının başlıca sorumlusunun doğal döngünün kendisi değil de bizzat insanoğlu olduğu
İdealleriniz için kendinizi bile öldürebilir misiniz? "Dalga geçme, ben eski Yunan'dan bahsediyorum, zeytin ağacını Kral Zeus'a o armağan etmiş ve o gün bugün dünyanın en kutsal meyvesi zeytin olmuş. Kur'an'da, İncil'de ve Tevrat'ta adı geçer..." "Senin dine inandığını düşünmezdim..." "Dinden değil, zeytinden bahsediyoruz, barışın, bilgeliğin temsilcisi zeytinden, bana göre bir çiçekten daha değerli, bu yüzden de sana zeytin ağacından bir parça getirdim." "Çiçeği yine de tercih ederdim..."dedim. Sonra bir
Tükendi
Sana Evime Gel Demiyorum, Benim Uçsuz Bucaksız Yalnızlığıma Gel! "Sen benim için yalnızca Verdi'den söyle. Sen de, Verdi operalarındaki o yürekli kadınların gizemini görüyorum. Sevgilisiyle birlikte mezara diri diri gömülen Aida, kocasının hastalıklı kıskançlıklarının kurbanı saf ve dürüst güzeller güzeli Destemona, sevdiği erkeğin yaşaması için düşünmeden ölüme giden soylu Leonora..." "Beni güzel gözlerinde o kadar büyütme, Muna." "Seni gözümde nasıl büyüttüğümü bilseydin, titrerdin!" İç içe geçmiş bir
Tükendi
"'Yaşamak seni sevmektir.' Şimdi geriye dönüp baktığımda yılların nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Keşke zamanı durdurma elimden gelseydi. Sen hep kollarımın arasında kalıp, o güzel, sevgi dolu gözlerinle bana bakıyor olsaydın. Yeniden sevişebilsek ve tek vücut olabilseydik. Yaşamak, yaşamak, yaşamak...." "Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!" diyor Virginia Woolf 'Kendine Ait Bir Oda' kitabında. Anais Martin hayatını müziğe ve kelimelere adamış bir insan olarak var oluyor hayatımızda. Yazıyor v
Tükendi
Eğitim yazarlığında dengeleri tutturmak çok zordur; ya eğitim pratiğinin sığlığına sıkışır kalırsınız ya da eğitim teorisi içinde kurur kalırsınız. Erdoğan Yılmaz, bu dengeleri tutturmuş bir eğitimcidir. Teori ve pratiğin merceklerini öyle ustaca yerleştirmiştir ki, yazılarında hem pratiğin ışıltısı ve canlılığı, hem de teorinin ufukluluğu ve derinliği vardır. Ayla OKTAY, Haluk YAVUZER, Ali BAYKAL ve benim de içinde bulunduğum birçok bilim insanı ile çok yakın çalışmış, toplantı, seminer ve ana baba okulla
Tükendi
Aşkı bilmiyorsan, Gecelere sor. Kupkuru dudaklara sor Sapsarı yüzlere. Su nasıl oynatırsa yıldızları göğsünde Bedenler de canı bildirir, Aklı anlatır. Can, aşktan edep öğrenmede Kitaplara sığmaz öğrettikleri. Yıldızlar arasında ay Nasıl görünürse pırıl pırıl, hareli. Âşık da, insanlar arasında öyle görünür. Söner parlaklığı onun yanında herkesin. Akıl bütün yolları bilir de Yalnız aşk yoluna girince Şaşırır kalır. Mehmet Ergönül'ün günümüz Türkçesine uyarladığı "Divan-ı Kebir'den Seçmeler" ile diyardan diy
Tükendi
"Doğan gün yeni bir kimliksizlik, renksizlik demekti onun için Beyaz sabun kokusuydu günlerini kaplayan Üst üste içtiği sigaraların içine hapsederdi unutamadığı sevdasını 'Alinda' diyorlardı ona, ilk kez duyanlar tuhaf tuhaf bakardı 'Gavur mu ne' diyen acımasız kelimeler kulaklarını tırmalardı Küfür savururdu bazı geceler ismine, niye Ayşe değil Alinda Alinda diye dolanırdı bazen kulağında unutamadığının sesi O ses söyleseydi hep ne kadar da güzelleşirdi ismi..." Tarihe konu olmayan kişilerin, tar
Tükendi
Dün gece yine onları anımsadım. Hepsi gözlerimin önünden tek tek geçtiler. Onlar Beyoğlunun en eskisi, en yaşlısı ve en gün görmüşleriydiler. Nasıl da yürekten bir coşkuyla giderdim, nasıl diller dökerdim birkaç eski sözcük için. O zamanlar ayrı bir âlemde, ayrı bir düşteydim... Ve çılgınlar gibi âşıktım! Kurgularıyla, duygulu, duyarlı havasıyla başarılı öyküler. Hele bir Kontes Natalya var ki buruk bir tatla içimizde yaşıyor.Öykülerin ikinci bölümü Yaşayan Hüzün. Yitip giden İstanbulun hüznü O eski bahçel
Tükendi
Ansızın oluverdi, birden bire... Çalan telefonun sesiyle, sağ taraftaki kaburgama doğru, öyle bir savruldu ki yüreğim, kırıldı sandım. İşte başladık, harekete geçti artık. Ona doğru attığım her adımda, çarpıp duruyor göğüs kafesimin çeperlerine. Canım yanıyor... Sanki o çarpmaların hızı ile güç kazanıp tırmanacak boğazıma ve ağzıma kadar ulaşacak. Ödüm patlıyor... Her adımda biraz daha itiyor, tırmanıyor yüreğim boğazıma doğru. İşte o tam karşımda duruyor, yüreğim de ağzımda atıyor. Bütün bağlarından kop
Tükendi
- "Senin yüzünden sürekli suç işliyorum, Sedat." - "Ne demek istiyorsun?" - "Seni severken tenim tenine dokunuyor. Ama senin dokunulmazlığın var. Bir milletvekiline dokunmak suç olmuyor mu?" - "Bu benim için suçların en güzeli oluyor, sevgilim. Yanıma gel, bana bir daha dokun... Bir daha..." Soluk soluğa bir aşk. Ne olduğunu anlayamadan gelişen ve gözlerden saklanmaya çalışsa da tutku ateşiyle kendini gösteren bir aşk. Yakıcı, özlem dolu ve tutkunun mahzenlerinde kendini besleyen ve kaçınılmaz sonla k
Tükendi
Sokak kapısını yine mi tam kapatmadım? Hayır, unutmadım. Tabii ki gidesin diye değil! Sen evini bırakmazsın, biliyorum. Hikâyemi mi bekliyorsun? Benim hikâyem Gecede saklı. Suzan Bilgen Özgünün öykülerinde, küçük dünyalarından dışarı çıkmaya çalışan, kendi yoksunlukları tarafından kuşatılmış kahramanlarla karşılaşırken, onları bir yerlerden tanıdığımızı, bir sokak arasında ya da bir lokantada göz göze geldiğimizi düşünüyoruz. Okuru ve kahramanlarını böylesi bir düzlemde karşı karşıya getirmenin tüm s
Tükendi
Biri yaşlı öbürü genç iki çınar arasında kapısı olan bir meyhaneydi bu. Adı, Merhaba. Giriş kapısının yanlarındaki iki çınarın biri küçük, öbürü büyük ve görkemli. İsimleri de baba çınar ve yavru çınar. İlk gidişimde gördüm ki, içeri girenlerin hepsi sağdaki yavru çınara eliyle bir öpücük konduruyor. Ve içeri girerken hepsi boşluğa Merhaba! diyor. Duyulan Merhaba!ya içeridekiler de Merhaba! diye karşılık veriyorlar. Böylece anlaşılıyor ki, öpücüğü koyup Merhaba! diye girenler eski; demeyenler ise, benim gib
Anlatmaya çalıştıklarım, aslında bizim kuşağın büyük çoğunluğunun ortak anıları. Yaşadıkları, ancak, anlatmaya değer bulmadıkları anılar. Zaten ne zaman bu konular konuşulsa hemen ortak noktalar çıkıverirdi. Bu anıları anlamlı kılan ise, yaşandıkları dönemin özelliğiydi. Bu dönem, çağdaşlaşmaya, sağlıklı bir ekonomik sistem kurmaya çalışan genç Türkiye´de parasal ekonomiye sistem sıkıntılarının yaşandığı dönemdi. Bu anıları yazarken, parasal ekonomiye geçişte toplumun geniş kesiminin çektiği sıkıntıları
Tükendi
Girginsoy döneminde yaşayan ilerici şair ve yazarların hemen hemen tümü, İpekböceği' kitabının konuğu oluyor. Kitapta sanatçıların ve eserlerinin zenginliği kadar, doğrudan ya da dolaylı olarak ele alınan toplumsal olaylar da önemli bir yer tutuyor. Kapitalizmin insanı sömürüp metalaştırmasına karşın; umudu, iyilik ve güzellik duygularını elden bırakmadan, ele aldığı konular için: Ama konuya ilişkin sorunlar bugün de gündemde. Eskimemiş yazdıklarım. Sorunların çözümlenmesini, yazdıklarımın eskimesini, değ
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 85 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4