Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 71 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Satanizm başlangıçta sadece büyü aracılığıyla gizemli güçlerle irtibat kurma vesilesi olarak görülmüşse de zaman içerisinde Yahudi ve Hıristiyan öğretilerine karşı bir tepki hareketi gibi lanse edilmiştir. Bu sebeple Satanizm hem kökleri antik Mısır, İran, Yunan, Babil mitlerine hatta ilk insana kadar uzanan Şeytan algısının sistematik hale dönüştürülmüş şekli hem de tüm inanç sistemlerine ve değerlere karşı bir isyanın adı olmuştur. Satanistlerin kurumsallaşması yirminci yüzyılın ortalarında Amerikalı Anto
Tükendi
Evrendeki her şey baharla yeniden uyanışa başladı. Soladere Vadisi; suyuyla, çiçekleriyle, kokusuyla canlılara teslim olmuştu. Vadi her şeyin zamanını biliyordu. Gelecek her güzelliğe hazırdı. Hiç acelesi yoktu. Sadece zamana teslim olmak yeterliydi. Vadideki yolculuğumuz uzun zaman alacak. Çok şeyi tanıma fırsatımız olacak. Acele etmeyin. Vadideki güzelliklerin hepsine hemen sahip olmaya kalkışırsanız, çok şeyden mahrum kalırsınız. Yorulmayın, sefer kuvvetli kalmayı gerektirir. Temiz bal için temiz besl
YÜKSEKLİ KÖYÜNE Nevşehir ilinin en güzel köyü Bulunmaz emsalin eşin Yüksekli Ne yiğitler yatar senin bağrında Kıymetli toprağın taşın Yüksekli Baharın başkadır yazın başkadır Bucakda Mahmut'da hazın başkadır Ördeğin başkadır kazın başkadır Tatlıdır ekmeğin aşın Yüksekli Gurbette olanlar özlemin çeker Ah eder gözünden yaşını döker Sevdanı çekenler boynunu büker Dumanlıdır bazen başın Yüksekli Ozan Sadık övdü seni özünden Mert olan bellidir mertçe sözünden Can veririz bayrak vatan yüzün
Basın ve yayım organlarında zaman zaman yakın akraba evliliğinin sakat doğumlara neden olduğu konusu dile getiriliyor ve konunun uzmanı olan olmayan bir çok kişi tarafından bu tür evliliklerin sakıncalarından söz ediliyor. Bu yapılırken de bilimsel kanıtlar bulunmaya çalışılıyor ve genetik ilmi bu amaçla kullanılıyor. Yakın akraba evliliğinden söz edildiğinde özellikle kastedilenler de amca-dayı-hala-teyze çocukları bir diğer ifade ile kardeş çocukları arası evliliklerdir. Açıktan ifade edilmese de bu iddia
"Doğuştan mı insan olunur yoksa eğitim yoluyla mı insan haline gelinir?" Bu soru bağlamında kalıtımın ve eğitimin imkanları üzerinde durulmuş farklı görüşler ortaya konmuştur. Her insanın şu veya bu niteliklere sahip bir birey olması onun kalıtsal potansiyelinin çevreyle etkileşiminin (eğitim) ürünüdür. Elinizdeki eserde konular geleneğimizdeki birikim ile çağdaş bilgilerin ilişkilendirilmesi kaygısı güdülerek ele alınmaya çalışılmıştır. Okuyucunun eserle aktif bir iletişime geçmesini kolaylaştırmak üzere a
Melek cin ve şeytan konusu herşeyden önce itikadi bir konu yani inancımızı ilgilendiriyor. Çünkü Kur'an onların varlığından bahsediyor; Resulullah bazı özelliklerini anlatıyor. Müminin hurafe olan bir inanca düşmemek için bu varlıklara Kur'an'da anlatıldığı gibi inanması gerekir. Maalesef müslümanların çoğunun bu konularda eksik veya yanlış inançlara sahib olduklarını; bazan ifrata bazan tefrite yani aşırılıklara düştüklerini görüyoruz. İnançta da her iki tür aşırılıktan kurtulmanın yolu Kur'an'a ve sahih h
Kıbrıs tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik yapmış Akdeniz’in en gözde adasıdır. Osmanlı devletinin adayı fethi ile birlikte buraya Anadolu’dan Türk nüfusu nakledilmiş ve ada bir Türk yurdu olmuştur. Kıbrıs Türk toplumu bu tarihten itibaren adada varlığını sürdürmüş günümüzde de özgür bir şekilde yaşam sürmektedir. Günümüze gelinceye kadar çeşitli etkilerle karşılaşılmıştır. Son yıllarda Kıbrıs stratejik önemi, turizm ve diğer sebeplerle birçok araştırmaya konu olmuştur. Ancak Kıbrıs Türk toplumu üz
Yüce kitabımız Kur’an ve onun okunuş keyfiyetleri olan kıraat ilmi sahasında pek çok eser yazılmıştır. Kıraat ilmi çalışmalarında takip edilen usul birbirine çok benzemektedir. Zira bu çalışmalarda daha çok teknik veya sorunsal olan bazı konular işlenmektedir. Bunlar da, konuya vakıf kimseler hariç diğer kişiler tarafından pek anlaşılmamaktadır. Tabakat ve ansiklopedik eserlerde kısmen yer alması dışında kıraatın doğuşu ve gelişmesine yönelik süreci bütüncül ve metodik biçimde takip eden eserler oldukça
Fransız Katolik din adamı Alfred Loisy (1857–1940), yirminci yüzyılın başlarında Roma Katolik Kilisesi’ni ciddi şekilde rahatsız eden Modernist krizin merkezinde yer almıştır. Loisy, birkaç yüzyıldan beri biriken bilimsel ve tarihsel bilgiler karşısında statükoyu korumaya çalışan ve modern dünyada git gide toplumsal gerçekliklerden kopan Kilise Kurumu’na yeni bir anlayış getirerek taze bir nefes kazandırmak istemiştir. Vatikan’ın Loisy’yi aforoz etmesi, onu Katolik Kilisesi’ni reforme etme yönünde üstlendiğ
Tükendi
Nasihat dünya ve ahiret hayrına vesile olacak güzelliklerin çoğunu bünyesinde barındırmasına rağmen son dönemlerde maalesef olumsuz manalar çağrıştıran bir kavram haline gelmiştir. Nasihatlerin etik değerler ve pedagojik esaslar gözetilerek yapılmaması ile toplumu oluşturan fertler arasında güvene dayalı ilişkilerin neredeyse bitme noktasına gelmiş olması kanaatimizce bu duruma yol açan iki temel etken olmuştur. Lâkin nasihate duyulan ihtiyaç bitmiş değildir. Zira küreselleşme olgusunun da etkisiyle günümüz
Bu kitap bilimsel araştırmanın/çalışmanın ürünü değildir. Bununla birlikte bilime ve hayata da sırtını dönmüş değildir. Bir eğitim öğretim sürecindeki yaşanmışlıkların içinden sunulan kesitlerdir. Bu kitap güncel bir motivasyon aracı değildir olmamalıdır da. İsteklendirmeyi de kapsayan düşünme ve gelişimi içeren daha üst görev üstlenmelidir. Bu bir hayat aktarımıdır. Yaşanmışlığın yaşanacak hayatlara taşınmasıdır. Beklenen şey; hayatınızda yaşananlarla dertleşmek yaşanacaklara yol arkadaşlığı yapmaktır. Eği
Bu kitabın okunmasına katkı sunacak temel birkaç özelliğini vurgulamak yerinde ve yararlı olacaktır. Eserin yazarı Hans Mol (1922 2017) Columbia Üniversitesinde master derecesini Reinhold Niebuhr ile çalışmasından aldı. Doktora tezini Robert K. Merton'un danışmanlığında yaptı. Kimlik ve kutsallık ilişkisi üzerine yoğunlaştı. Bu eserde din sosyolojisi bakış açısı esas alınmakla birlikte genel bir sosyal bilimsel din kuramı tasarımı ele alınmakta ve disiplinler arası bir yaklaşıma ışık tutulmaktadır. Giriş bö
Cüce kelimesinin köken bilgisinin (etimolojisinin) yanında tarihsel gelişimi hayata dile ve edebiyata yansımaları bilim dallarındaki kullanım alanları bu çalışmada ele alınmıştır. Türkiye'de bir kelime üzerine derinlemesine çalışmalar yok denecek kadar azdır. Biz de cüce kelimesini ayrıntılı şekilde ele aldığımız bu çalışmaya "monografi" başlığını koymayı tercih ettik. Dildeki kullanımları ayrıntılı olarak ele alınan cüce kelimesinin edebî metinlerdeki yansımaları yanında tıp bitki hayvan uzay bilimlerindek
Kur'an'ı okumak Müslümanlar için hem bir yükümlülük hem de sevap kazanma vesilesidir. Bu nedenle Kur'an'ı tecvide riayet ederek usulünce okuyan bir kimse aynı zamanda ibadet etmiş olmaktadır. Yüce Rabbimiz Kur'an'ı içimize sindirerek tane tane ve büyük bir bilinç haliyle düşünerek okumamızı istemiştir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için Kur'an'ın okuyuş kurallarını ortaya koyan tecvîd ilminin hem teorik hem de pratik boyutuyla iyi bir şekilde öğrenilmesi icap eder. Zira ancak bu şekilde Kur'an'ın Allah taraf
Tükendi
Türklerin hâkim olduğu coğrafyada ilk defa bir din doğmuş ve buradan dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Osmanlı toprağı olan Bağdat'ta ortaya çıkan bu din; Bahaullah'ın İstanbul Edirne ve Akka'ya olan sürgünleri neticesinde Osmanlı coğrafyasının neredeyse bir ucundan diğer ucuna kadar taşınmıştır. Bahaullah'ın vefatından sonraki dönemlerde ise birçok ülkede teşkilatlanmış ve kurumsal bir kimlik kazanmıştır. Bazı kaynaklarda Bahailerin sayısına dair on milyon gibi abartıl
Büyü bilinen yollarla elde edilemeyen şeyleri elde etmek birisine zarar vermek ya da tehlikeleri uzaklaştırmak onlardan korunmak ya da kurtulmak için birtakım gizli kuvvetleri kullanarak doğa kanunlarını zorla etkileme çabasından oluşan işlemler bütünü olarak adlandırılabilir. Büyünün konusu genellikle bu dünya ile ilgili sorunları kapsamaktadır; yani insancıldır. Büyü her zaman insani eğilimlerle ihtiyaçlarla ve etkinliklerle sıkı sıkıya bağlantılı belli bir hedefi olması dolayısıyla bilime akrabadır. Büyü
Türk-İslam kültüründe çeşmeler insanı su mutlak hakikat ve kendi hakikatiyle buluşturan yapılara dönüşmüştür. Bu kültürde çeşme dünyanın birçok yerindeki durumdan farklı olarak sadece bir su temin etme aracı ya da şehirlerin meydanlarını süsleyen dekoratif bir nesne olmanın ötesinde birhierofanihâline gelmiştir. Çeşme insanı su ile; su ise kutsalla buluşturmaktadır. Bu kitabın konusu olan hem tarihî çeşmelerin hem de ülkemizin dört bir yanında inşa edilmeye devam eden hayrat çeşmelerinin maddi estetik ve ha
Selefî söylem Sünnî alimler arasında köklü bir geçmişe sahiptir. Bu söylem üzerine kurulan din tasavvuru Müslüman kitleler içinde meşru kabul edilmiştir. Düşünsel arka planı İslâm'ın ilk nesil bilginlerine dayanmakla birlikte selefi söylemi en kuvvetli şekilde dile getiren ve savunan kişilerden biri Takiyüddin İbn teymiyye'dir. Haçlı seferleri ve Moğol saldırıları arasında sosyal dinî ve fikrî bir bunalım devri olarak nitelenebilecek bir dönemde yaşayan İbn Teymiyye devrinde karşılaştığı problemleri çözmeye
İnsanlar neden ilahî varlıklara inanırlar? Neden bazıları sonsuz yaşam peşindeler? Bazıları ise sürekli hayattan kaçmak isterler? "Dinî" olarak adlandırdığımız inanç ve davranışlar neden insan kişiliğini derinden etkiliyor? Daniel L. Pals tarafından kaleme alınan ve üçüncü baskıda gözden geçirilerek güncellenen Dokuz Din Kuramı bu temel sorunların modern çağın en önemli düşünürlerini nasıl etkilediğini ele almaktadır. Erişilebilir sistematik ve özlü olarak Sigmund Freud Emile Durkheim ve indirgemeci olmayan
İslâm’ın geldiği zamanda Doğu’da Hindistan’da ve Batı’da İskenderiye’de bilimsel faaliyetler sürerken Arap coğrafyasında bilimsel bir etkinlikten söz etmek mümkün değildi. İskenderiye gibi bilim merkezlerinin Müslümanların hâkimiyetine geçmesi ve Batı’dan kaçan bilim adamları ve eserleri ile Müslümanların tanışması gibi etkenlerle İslâm medeniyeti, zaten özünde var olan bilim emrine duyarsız kalmadı. Özellikle ilk Abbasi halifeleri bilime çok önem veriyordu. Harun Reşid, Bağda’ta Beytü’l-Hikmet’i (Bilgelik
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 71 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1