Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 68 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Gemiyle Kore’ye giderken ardında sevdiklerini, hatıralarını bırakan kahramanların neredeyse gün gün yaşadıklarının kaydını tutmaya çalışan farklı bir hikâye; sılanın ve yeniden kavuşma hayallerinin iç içe girdiği, barut kokusunun tek gerçek olduğu çetin bir mücadele… Kore savaşında önemli izler bırakan Türk Tugayı’nın acı tecrübelerle dolu romanı… Hasan Basri Şenel’in kaleme aldığı Uzak Hayallere Doğru, Eşik Yayınları’ndan çıktı.
Hiçbir Özelliği Olmayan Adamın HikayesiSaat 8.05, otobüs tıklım tıklım. “Dıtt, tam kart son iki biniş.” Boğucu bir hava var. Pencere kenarında oturan insanlar uyuklarken, en arkaya doluşmuş gençler arasında devam eden bir muhabbet… Kulaklıklı bir genç sırt çantasını yolculara çarptırarak arkaya doğru ilerlerken otobüsün içinde insan yüzlerinden camlara, tavana ve yere oradan da kulaklara çarpan homurtu ağır ağır yükselerek kulağındaki müzikle karışıyordu.İki kere yıkanamadığımız şehrin bu sokaklarında birb
Gündelik dilin sıcaklığı ve sahiciliği, hikâyelerdeki karakterleri bizden, içimizden biri yapıyor. Komşuluğun, dostluğun, paylaşma tutkusunun, hatıraların, huzurlu bir hayatın mekâna indirgenmeden anlatıldığı öyküler göstermeden, işaret etmeden okuru da davet ederek anlatı dünyasına güçlü bir giriş yapıyor.Rümeysa Topal’ın kaleme aldığı Başka Bahar, Eşik Yayınları’nda.
Tükendi
“Mehmet, öylece bakıyordu. Zülâl, öyle içten söylemişti ki sözlerini, bu sözler Mehmet’i derinden etkilemişti. Az ötede kanepede oturan Müzeyyen Hanım’ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Mehmet, Zülâl’in dediklerini anlıyor ama idrak edemiyordu. Nasıl sözlerdi bunlar? Gerçekten böyle mi hissediyordu? Hayır, hissetmek değildi bu, Zülâl bunları yaşıyor olmalıydı ama nasıl? Yoksa bu çağda yaşayan bir Yunus Emre miydi bu insan? Böyle insanlar tarihin yaprakları arasında kalmamışlar mıydı? Bu çağda bunu başarabi
Eşik Yayınları’ından çıkan Abdülkerim Kolat’ın bu ilk romanı daha önce yayımlanan öykü kitaplarının bir takipçisi sayılabilir. Yolun izini sürenler, kendi anlamına koşanlar, gerçek diye dinlediğimiz hikâyelerin ardında nelerin olup bittiğini fısıldayan insanlar… Rüyanın kâbus ile birleştiği yerde yeni bir macera başlıyor. Abdülkerim Kolat’ın kaleminden, Ben Kaybederken.
“Midilli’den kalkan bu coşkulu rüzgârlar hangi büyük seferlere, savaşlara, denizlere, şehirlere uğruyordu? Hepsi birer emek harikası olan o gemiler acaba hangi iki kıta arasında hazineler taşıyorlardı?Onları görmeden mi bilmeden mi ölecekti bu ada da? Hayır… Asla… Bir borçadan Midilli’nin nasıl göründüğünü görmeden bilmeden asla olmazdı. Evet, o da duymuştu. Limanda anlatılıyordu Rodos şövalyeleri öncülüğünde tüm adalarda korsan gemilerin cirit attığını Çanakkale Boğazı girişinde Türk gemilerine pusu kuran
Günler çırpınarak uzaklaşıyor yanımızdan dakikalar, saatler çırpınarak dönüyor aynı dairenin içinde. Çırpınarak geçiyoruz dünyadan, ağa takılmış balık, uçmayı unutmuş kuş gibi. Ne kadar sessiz yürürsek yürüyelim yazgımızın üzerinde düşüncelerimiz, nefes alış verişlerimiz bile bir çırpınış aslında. Ruhumuz, düştüğü andan beri yeryüzüne, ten evinde çırpınıyor ve çırpınarak atıyor kalbimiz de.Çırpındıkça geride kalıyor çocukluğumuz, gençliğimiz. Çırpına çırpına havalanıyor, uçuyor avuçlarımızdan ömrümüz. Den
Bugün artık öneminin yitirildiği usta ve çırak ilişkisinin anlatıldığı, zanaat öğrenmenin sanat icra etmekle eş olduğu kıymetli zamanları vurgulayan, demircilerin, bakırcıların ve cümle çarşı eşrafının gündelik hallerinin yanı sıra onların ürettiği değerleri de vurgulayan Demircinin Çırağı, bugün sosyal anlamda zanaatkârların, esnafın ve değer üretenlerin önemini gün yüzüne çıkartıyor. Hakan Bahçeci’nin kaleme aldığı ve Eşik Yayınları’ndan çıkan Demirci’nin Çırağı ile kanaatin, özverinin, dostluğun ve yardı
Tükendi
Yıllar önce, gönlüme tasavvuf yolunu sevdirmek için neler yazabilirim yahut neler yazılabilir diye bir soru düşmüştü. Zamanla bu soru bir niyete ve niyet de bir faaliyete dönüşüverdi. Netice olarak da elinizde eser vücut buldu.Roman kurgu olması hasebiyle niyetimi doğrudan gerçekleştirebileceğim bir alan değildi. Fakat okurun kendini içinde bulması ve benzeri hayatlara öykünmesi, benimsemesi açısından da karşılığı vardı. Sadece kurguya dayanan bir tasavvufi anlatım, hâl ehli kimseler tarafından geçmişte böy
Cüneyt Dal, neredeyse her köşe başında hayatı doludizgin yaşamayı öğütleyenlerin karşısında durarak, sıradan insan hikâyelerine eğiliyor ve iyiden iyiye silinmeye yüz tutmuş insanların sesini dinlemenin, birbirimizi anlamamızda yardımcı olabilecek önemli bir anahtar olduğunu, kendisine has bir üslupla öyküleştiriyor. Iskalamak, gözden kaçırmak, görmezden gelmek, önemsememek gibi eylemlerle sık sık düşmekte olanlara, "başka dünyalar da mümkün" tezini sunmaya çalışıyor. Bu öykülerde hayata, insana; hal, durum
Tükendi
Sıkıştırılmış programlar, hızlandırılmış kurslar, sosyal medya çöplüğünün saniyede milyonlarca içerik üreten baş döndürücü trafiği, sıkışan şehirler, büyükşehirlerde bile nefes alamadığını, daraldığını söyleyen kitleler; tüm bu hıza rağmen kaçırılan toplantılar, yetişilemeyen iş görüşmeleri, geç kalınan mesailer, kaçan otobüsler, randevular size neyi düşündürüyor? Aydoğan K, Her şey Geçecek Hiçbiri Unutulmayacak adlı bu eserde günümüzün "kabına sığamayan" insan tiplemelerine itirazda bulunuyor. İnsan haklar
Tükendi
Kûtülamâre zaferinin perdesi bu romanla aralanıyor. Hasan Basri Şenel bugüne kadar göz ardı edilen Kut zaferine ışık tutuyor. Olayları bütün çıplaklığıyla, eğip bükmeden ustalıkla anlatıyor. Bir mücadelenin hikâyesinin, sarsıcı olayları ve askerimizin stratejik hamleleriyle nasıl bir zafer hikâyesine dönüştüğü çarpıcı biçimde anlatılıyor. Kut’un Dört Delisi Eşik Yayınları’nda…
Tükendi
Yakın tarihimize yönelik araştırmalar çok fazla değildir. Özellikle Osmanlı'nın son yüzyılı detaylı araştırılmalı, yazılmalıdır. Bu alanın uzmanı araştırmacılar yetiştirilmelidir. Son dönemde Abdülhamid Han'a dair eserleriyle öne çıkan yazar Ozan Bodur, 2. Abdülhamid Han'ın hayatı ve şahsiyetini ele alan bu eseriyle alandaki büyük bir boşluğu da doldurmuş oluyor. Eser, okura bazı sorular soruyor ve cevaplarının peşine düşürüyor: 2. Abdülhamid Han; bizim için ne ifade eder? Veya şöyle açıkça soralım; biz n
İnsanın yolculuğu yalnızca beden ülkesinde sürmez. Kalbi aydınlatacak kandillere, serüvenine ortak olacağımız hikayelere bu yüzden ihtiyacımız var. Farkına varmaya, farkında olmaya... Tıpkı büyüklerin dediği gibi: Ey yolcu, yaşadığın anın farkında ol! Tasavvuf yolunun büyüklerinden Abdülhalik-ı Gucdüvânî (k.s) ve Şah-ı Nakşibend (k.s) hazretlerinin yola diktiği, yolumuzu aydınlatan on bir esas, on bir kandilden yola çıkılarak kaleme alınmış on bir öykü... Kalbin Kandillerini Yakmak, Eşik Yayınları'nda...
Tükendi
Süleyman Mete, zamanın tüm değişkenliğini kabul eden fakat bir yandan da bu değişime teslim olmayanların gerçek anlamda farklılaşacağını öyküleriyle ispat ediyor. Uyan Behçet Rüya Görüyorsun yer yer alaycı, ironik ve oldukça yalın insan tiplerinin bir iz düşümü.
Tükendi
Biz biliriz ki bütün varlık âleminin bir zahiri, bir de batını vardır. Aslolan, hakikat olan "batın”dır ve tabiatı gereği saklı, örtülü, mahrem bir alandır. Buna rağmen batına zahirden yol bulunarak ama zahirde kalmadan ulaşılabilir. İslam medeniyetinde, her sahada olduğu gibi sözün en halisi, en süzülmüşü olan şiirde de "batındaki hakikatin zahirdeki mecaz ile örtülmesi” kanununa riayet edilmiştir. Bu yüzden şiirlerde kendi içinde mana bütünlüğü olan en küçük bölüme "beyit” denir. Beyit "ev” demektir.Nasıl
Çetin bir mücadelenin romanı olan Son Kale, Gırnata muhasara altına alınmak üzereyken açılıyor… Kastilya Kraliçesi İzabella ile Aragon Kralı 2. Ferdinand’ınevlenmeleri ile sağlanan İspanya birliğinin en büyük hedefi neydi, cesareti ve civanmertliğiyle ün salmış Gırnata komutanı Musa b. Ebü’l Gazan’ı bekleyen tehlike neydi, Müslümanlar yaklaşan tehlikelere ne gibi önlemler alacaktı? Son Kale, İspanya’daki müslümanların son mücadelesine ışık tutuyor…
Tarih, geçmişin tozlu raflarında unutulan, göz ardı edilen, üzeri ağ bağlamış nice olayla doludur. Bu hadiseler, bu vakalardaki şahsiyetlerin anıları, günümüze ve geleceğimize dair öyle hayatî fikirler ve bakış açıları verir ki biz, bunları kendiliğimizden veya başka yerlerden edinemeyiz. Birinci Dünya Savaşı’nın topyekûn dünyamıza kazıdığı acıların belki de en dayanılmazlarının yaşandığı Yemen Cephesi de bu bağlamda Çanakkale Savaşları’nın gölgesinde kalmış, unutulmuş, unutturulmuştur. Hilâfet topraklarını
Saf sevginin kimliğini taşıyan biri… Gölünün çizdiği istikamette ilerlemek için ailesini karşısına almayı göze alabilen Müyesser’in yaşadığı sıkıntılı günlerin izini süren Zeynep Sati Yalçın, sevginin ve gerçek aşkın kıymetini bilenlere dramatik bir hikâye sunuyor: Kendime cevap verdim "Rüyada âşık olan bu sefer bir kız. Kızın adı Müyesser. Şiir söyleyemiyor, yazamıyor, ama Müyesser Muhsin’i seviyor.” Bu sevgi hissi karnımı sancılandırdı. Birini sevmek fikri bile beni rahatlattı, evdeki her şeyi unutturmasa
Tükendi
Belki de Senin Hikâyendir adlı ilk öykü kitabıyla okurunu selamlayan Abdulkadir Kolat, hikâye haritasını daha da genişleterek yol alıyor. Gördüğümüzü, bildiğimizi sandığımız olaylara, durumlara temas etmemizi sağlayıp onların gerçekliğini bize daha duru bir biçimde aktarıyor. Kolat, ikinci öykü kitabındaki öyküleriyle herkesin hikâyesi yoktur, onları söyleyenler müstesna der gibi bizi kitabına davet ediyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 68 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1