sana. sana yazıyorum kendimi dinle.
konuşuyorsun:
sesin dünyanın iç çekişi!
şefkatin barınağı büyük diriliş!
gezegenler kanıma gül dikiyor
ağzını her açışında...la la laaa!
sözcükler de sever
Yazar, kaleminden dökülen öyküleri nereye fırlatıp atacağına karar veremedi önce...
Şöyle bir etrafına bakındı... Önünde uzanan masmavi, engin denizi gördü. Öyküyü ufuk çizgisinin ortasına kadar fırlatıp atıverdi. Ufuk çizgisinde yüzen öyküler dalga dalga kıyaya vurdu...
Çocuklar, denizin kıyısında... Dalgaların kıyıya savurduklarını toplamaya başladılar.
Kucaklarında;
Umut...
Sevgi...
Doğa...
Dayanışma...
Barış...
Ve
"Aylan Bebek" vardı.
Vildan Nine, Longoz Ormanları'ndaki Şenkışla köyünde, kırık bastonuna konan saka kuşlarının cıvıltıları ile mutlu bir yaşam sürmektedir.
Bir sabah uyandığında, ormanın uğultusu ve kötü adamların kahkahalarıyla karşılaşır... Sakaların çoğu ormanı terk etmiştir. Kalan birkaç saka ise, kırık kanatlarıyla, kötü adamların giremeyeceği ormanlara yuva yapabilmek için uçmaya hazırlanıyordur. Vildan Nine ise kuşların geri dönmeleri için planlar yapar. Kırık kanatlı kuşlar, bir gün iyi yürekli cesur çocukların eller
Özge, o gün yaşadığı anıyı, kalbinin en gizemli satırlarında bir sır gibi saklar. Ta ki günlükten öğretmene; öğretmenden, savrulan kar tanelerine kulaktan kulağa yayılana kadar...
Minik bir kalbin, soğuk bir dünyayı gül bahçesine çevirişinin öyküsü...
Kalbinin Gözü Olmayanın
Yüz Bin Gözü Olsa Da Kördür.
Beş yaşında kollarını kaybeden Ayşe, ayrılmak zorunda kaldığı okulunun özlemini çekmektedir. Ayak parmaklarının arasına sıkıştırdığı kalem ve fırçayla, günler ve geceler boyu, evlerinin bodrum katında resimler çizmektedir. Bir gün köylerine bir öğretmen atanır. Ayşe'nin resim yeteneğini keşfeder!
Sonra mı?
Okul!
Arkadaşlar!
Resim yarışmaları!
Bitmeyen Umut!
Ödüller!
Kollarına kavuşması!
"Ressam Ayşe" artık herkesin dilinde bir efsanedir!
"Beni unut! Oturma iznin olmadığı için biz yokuz derdin hep; sana kızardım. Şimdi hak veriyorum, biz yokuz; ömrümüz, kelebekler kadar. Geriye bakmadan kendine yeni bir hayat kur ve beni unut, bol şans sana." Yok sayılmayı, çaresizliği, işsizliği , tutunma çabasını, açlığı, Afgan bir mültecinin ağzından anlatan Kemal Siyahhan, Afgan kadınlarının yaşadıklarını, ülkelere müdahalelerin nelere mal olduğunu etraflıca anlatıyor bu romanda. İstanbul'a mülteci olarak gelmiş ve yaşamları kesişmiş, birbirinden farklı
Mavi konuşulurken hep korkardım
Resimlerim kırmızı, sarı, turuncu kokardı
Mavi neydi
Yıllarca düşündüm
Gözleriydi kadının
Korkularımdı derin okyanus gibi...
Kendiliğin önündeki engelin ne olduğunu bilmek kolay olmayabilir! Kemal
Siyahhan korkuların bilinçaltını nasıl esir aldığını, yaşama ve yaratıcılığa etkilerini
bu romanla ortaya koyuyor.
Bu romanı bana İlker Yasin yolladı. İlk sayfalarına göz atmaya çalışıyordum ki,
baktım sonuna gelmişim. Size de tavsiye ederim.
Mehmet Ali Birand
Kitabın tümü genellikle bir aşk romanı olmasına rağmen zaman zaman Bizans tarihinin önemli olaylarına da değinmektedir.
İmparator Romanos'un bir meyhanecinin kızıyla evlenmeleri tarihin bütün akışını değiştirmektedir. Alp Aracı bu dönemi o kadar iyi değerlendirmiş ki, kitabı okuyanlar bu konuyu çok enteresan bulacaklardır.
Ancak benim kitapta en dikkatimi çeken konu, Kiev Prensi Vladimir'in İmparator II. Basil'in kız kardeşi Anna'ya talip olmasıdır. Bu evlilik ve sonuçları kitapta o derece enteresan bir şek
İnternet, çağımızın önemli bir iletişim aracıdır. Birçok konuda ondan faydalanabiliriz.
Ödevlerimizde araştırmalar yapar, oyun oynarız. Ama biraz fazla bilgisayar başında oturduğumuz
da sağlığımıza ne çok zarar verdiğini de bilmeliyiz. Zamanımızı ve enerjimizi tükettiğini de. Oysa
sağlıklı yaşamak güzeldir. Toprağa basmak! Rüzgârı hissetmek! Güneş ışınlarında ısınmak!
Arkadaşlarımızla oynamak ne güzel...
(Arka kapak)
Komşuluk ilişkileri, insan ilişkileri, aile içi ilişkiler yaşayarak öğrendiğimiz
davranışlardır. Yine, ihtiyaçlarımızı giderirken, varla yok arasında bir denge
kurmayı da yaşayarak öğreniriz. Bizim mahallemizdeki çocuklar da kendi toplarını
kendileri yapar, oyuncaklarını kendileri yaratır. Bunları yaparken birçok duyguyu
da tanımış olurlar. Tıpkı sevgiyi tanıdıkları gibi. Mahallenin sevgilisi haline gelen
ve haftada bir, iki kez gelip çocuklara şeker dağıtan Aydede, bir süre sonra gelmez
olur. Burada da ayr
Bazen hiç nedensiz hastalandığımızı düşünürüz. Ancak hiçbir şey nedensiz değildir.
Ateş neden hastalanır, başını kim bekler gibi daha birçok soru ve yanıtlarıyla
Ateş'in Rüyası, sizi bekliyor. Hem sağlıklı beslenme ne demek, biliyor musunuz?
Aydede'nin beslenme önerilerini değerlendirebilir, nelerden uzak kalacağınız
konusunda karar alabilirsiniz.
Dengeli ve düzenli beslenme konusunda Ateş'in size anlatacakları var.
Kurallar bazen canımızı sıksa da bazen gereklidir. Öykü de, okuldaki kuralların ne
işe yaradığını öğreneceksiniz. Leman ve Ateş, ortak yaşam alanlarının neler
olduğunu ve nasıl kullanmak gerektiğini anlatıyor bize. Utanma duygusunu tanıyıp
ve özür dilemenin güzel sonuçlarını göreceksiniz. Ercan ve Ateş'in söylediği şiir
mi, fıkra mı yoksa Aydede tekerlemesi mi diye düşüneceksiniz. Tam da burada
düşünmeyi ve soru sormayı öğrenebilirsiniz. Belki de elinize bir kâğıt, kalem alıp
yazmaya başlarsınız.
İnsan kişiliğinin ta çocukluğunda oluştuğunu biliyor muydunuz? Çocukluk, insan
kişiliğinin mayalandığı dönemler! Çocuk bütün duyguları ailede tanır ve ailede,
çevrede ne görür ne yaşarsa kişiliği de o şekilde biçimlenir...
Bizim kahramanımız Sevgi'de annesinden gördüklerini yapmaya çalışıyor. Annesi
hasta olunca komşuları olan Ateşlerden yardım istiyor. Aydede ile Ateş koşarak
gidiyor ve doktor çağırıyorlar. Öykünün sonunda güven ve sorumluluk
kavramlarını tanırlar.
Öykü ile Türkü ikiz kız kardeşler ama davranışları, konuşmaları, huyları birbirinden
çok farklı. Öykü iyi kalpli, yardımsever, hoşgörülü. Türkü ise kibirli, inatçı ve
bencil. Ateş ve arkadaşlarının onlar için hazırladıkları doğum günü partisine
gelmeyen, üstelik arkadaşlarına dudak bükem Türkü'ye, partiye gelmesi için
Aydede neler söylüyor? İnsana en çok zarar veren bir duygu olan kibirden, Türkü
nasıl vazgeçiyor? Aydede farklılıklara saygıyı nasıl anlatıyor, merak ediyor musun?
Köy, toprak ve tarla demek. O tarlalara buğday, arpa, nohut, mercimek, mısır gibi
daha birçok ürünü ekip biçmek, kendi yiyeceğini üretmek demek. Bir taraftan da
inek, dana, koyun, kuzu, keçi gibi daha birçok hayvanların yetiştiği yerler demek.
Kısacası dağın, tepenin, akarsuların, ormanın, yeşilliğin çok, oksijenin bol olduğu
yerlerdir. Diğer bir anlamıyla, insanların birbirlerine karşı daha samimi olduğu,
sevgiyle ve saygıyla yaklaştığı, doğal yaşam alanı...
Aydede ve Ateş yaylaya gidiyor ve bakın nelerle
Ateş diyor ki; "Tren rayları üzerinde çıkardığı tak tak, tırak; tak tak, tırak seslerini
müzik gibi dinledim. Dağlardan aşıp, tünellerden geçtim. Pencereden baktım...
Aklım, ormanların yemyeşil renginde kaldı. Bu güzel geziyi hayatım boyunca
unutmayacağım."
Ateş daha neler, neler yaşamış, kitabın içinde saklı.
Aydede diyor ki; "Kitap okumak çocukların algılarını açar. Derslerini anlamalarına
yardımcı olur. Bilgilerini çoğaltır! Bir de bilinç oluşturur. Bilinç, düşünmektir!
Doğru kararlar almaktır. Kısacası okumak, başarı demektir."
Ateş'in ve Arda'nın başarısını öğrenmek ister misin?
Sevgi, insan duygularının içinde en anlamlı olanı ve en yücesidir!
Sevgiyle dokunduğun, sevgiyle yaklaştığın her şey güzelleşir!
Büyür öbek, öbek... Hızla çoğalır!
Sevgi, mutluluk getirir. Yaşamı güzelleştirir!
Sen de sevgiyle dokun kitaba, yaşama...
Sevgiyle uzat elini Aydede ve Ateş'e.
Toplam 264 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.