Mutfak imgesinin bütün anlamlarının gözlerimin önünde, bombardıman olduğu caddelerden geçiyorum.
Smile & Go! spotlu reklam panosunun ışıkları cenaze arabasında ışıyor.
Para ile tanımlara varmış bir kalabalığa çarpmak üzereyim.
Ça ça ça -Çarptım. Sendeledim.
Düşmedim.
Gençliğimi kıskandı ciklet çiğneyen yuppie.
Ahahahaha 1997.
Behçet Necatigil'in Evler kitabı ruhu gibi bir sokaktayım nihayet.
Bu yokuşun başında benim evim de var.
Saklambaç oyunlarındahelaya saklanabileceğin bir tek göz, bir yuva.
Ben hiç bu
Apartmanların dili olsa, kadınlara dair neler anlatır neler!
Korku, hüzün, sevgi, mutluluk, endişe, yalnızlık gibi daha birçok duygunun yaşandığı apartmanlar, çoğu zaman kadını anlatsa da yaşanmışlığın en bilinmezini bazen biri açığa çıkarır.
Kemal Siyahhan'nın "Yalnız Mor" adlı romanı, İstanbul'un yerlisi dışında başka şehir ve ülkelerden gelen kadınların hüzünlerini, sevinçlerini mercek altına alan sıra dışı bir romandır.
Aşk sarhoşluktur, olmazı olur, gidilecek yolu yakın eyler. Kubilay'ın Lise yıllarında kalbine yerleşen ve yaşamı boyunca tüm benliğini sarıp sarmalayan aşkının adı Roza...
Aşkların masumiyeti bazen din ve töre engeline takılır ama kalplerdeki yerini yıllar geçse de korur. Süryani Roza ve mavi gözleri tüm masumiyetiyle Kubilay'ın kalbine mıh gibi çakılmış ve yıllar yılı canlılığını korumuş. Kemal Siyahhan'ın bu romanı yaşanamamış aşklara bir göndermedir.
“Şimdi uzaklarda bir yerlerde, arada yüzlerce, binlerce duvar bile olsa bir kemiğin kırılışını işitebiliyorum. Elektrik düğmelerine basıldığını, bir kapının kapandığını, bir sandalyenin devrildiğini, bir musluğun açıldığını, bir sabunun kayıp yere düştüğünü. Çığlıkları, küfürleri, her şeyi...”
Farklı kültürleri, farklı etnik ve dinsel kökenleri olan insanların bir arada yaşamak zorunda oldukları kadim bir coğrafya bizimkisi, vatanımız. Üçüncü bin yıldan gün eksiltiyoruz; ama kardeşliği, farklılıklarımızın ne büyük bir zenginlik olduğunu sevgiyle taçlandırıp kavrayabildiğimiz söylenebilir mi?
Acıyla, gözyaşıyla yoğrulmuş bu topraklar kanatılmaya devam ediliyor hâlâ. "Neotürkiye'nin panzehiri hafızadır." diyerek bir saptama yapmış gazeteci/yazar Mustafa Hoş; Mehmet Kum'da "Son Ezidi" çığlığıyla ha
Uzak yollarda kalanları, artık kapısı çalınmayacak evleri, eksilişleri, ölümleri, ayrılıkları anımsadıkça, aynaya her baktığında gözlerini kendinden kaçıracak yer arar, böyle çilekeş ve sürgün bir yaşamın aslında marifet olmadığını düşünür; belleğinde yazlık sinemaların siyah beyaz filmlerinden kalan ve avuçlarında yaralar açan kederli bir sitemle "makûs talihim," diye söylenirdi Tamay.
Gece Seçkin'i uyutup, iki gözünün siyah ve uzun kirpiklerine iki öpücük kondurduktan sonra yatak odasına geçer, sırtını k
"Melih Ergen'in temel teması yaşıyor olmak ve ölümdür. Var olmak ve hiçlik. ( ...) Ergen'in felsefi göndermelere karşın somut yaşamdan kaçmayan bu romanı en az bir Vüsat O. Bener, bir Nezihe Meriç anlatım gücüyle yapılanmıştır."
-Demir Özlü (Radikal Kitap, 9 Ağustos 2013)
"Dört nesildir süren hastalıklı ilişkiler...Psikolojik derinliğe sahip bir roman Sağır Bellek. Melih Ergen hem şiirsel hem de psikolojik derinliğe sahip, eşsiz bir romanla çıkıyor okurun karşısına."
-Asuman Kafaoğlu Büke ‘Radikal Kitap,
Kusursuz yalnızlıklar doyuruyoruz,
Yanlış yerlerde nöbet tutarken.
Ellerimizde çölleşen gölge fesleğenleri,
Kaş büküyor çatlayan sulara.
Peki dünya; yeniden tanışmak mümkün mü seninle?
Bu kez daha adil ve centilmence...
söz düştü, dil tökezledi
hakikat aranıyor imgelerde
binmiş de kelimelerin kanadına
heves ediyor uçmaya mânâ
cümle şiire vurdu kendini...
Muazzez Uslu Avcı
Aksaray'da doğdu. İşletme fakültesini bitirdi. Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, Suje ve Almanya'da çıkan Die Brücke dergisinin sayılarında şiirleri, hikayeleri ve serbest yazıları yayımlandı. Ayrıca Die Brücke Dergisi 5 adet şiir kitabını Almancaya çevirdi. Şiir ve yazıları çeşitli kitap ve antolojilerde yer aldı.
Büyüklere, çocuklara hikayeler y
Romanlarında sıradan sayılan yaşantılara bir soru işareti gibi girmeyi başaran Dostoyevski, aynı başarıyı öykülerinde de gösterir. Dostoyevski, Einstein'ın fizikte yaptığı şeyi insan ruhunda yaparak gören, görülen ve gerçeklik arasındaki ilişkiye yeni bir boyut katar. Ona göre hiç kimse ruhunu eleştirilemeyecek kadar temiz tutamaz. Öykülerinde bir kez daha gösterir ki bu eleştiri bir samimiyet bunalımından çok kendine ait bir vicdan oluşturmaktadır.
Biz ölümü içerden bildik Ferda
Kalbin kırılma sesinden
Kimsesizler mezarlığında Mihri Müşfik'in
Bozulmadan uyuyan cesedinden
Aşiyan'da iki komşu ölü
Buluşur el ayak çekildiğinde
ve doktor Sabiha ve İstanbul ve sis sississs
çekilir
çekilecektir
Bir çocuk amentüsü dillerde
Dünya kalbimiz içre
Atlıkarınca şenliğinde
elbet dönecek
dönecek
dönecektir"
Dokununca, aşk olur
ve artık her şey
şaşırtılıp yeniden dikilmiş çiçekler gibi
tedirgin ve hevesli, kökler
yeniden arar ve bulamaz belki de gövdesini
su şaşırır, belirsiz bir ufuk, bulanık görüntü...
Dokununca çünkü, aşk olur
olmazsa felaket olur.
...
Mühürdar,
Korku çiçeğini kefene sardım.
Duvarımda büyüyen yabani bir ottu aşk,
Okşadım.
Bildi,
Bir beyaz serçeydi gönülde büyümeye aşeren ay.
Çocukluktu,
Erişte kesilen tahta sofralarda kalan.
Kelamdı kirpik yaraya ayan
Ve Tuşba bereketti aşk kanayan...
/ Bir kan sadece bir gölde kül olabilir mi?
Delikli Aldo ve ben
Garda Gölü'nün yüzölçümünden sallandıkça Galata'ya
Karanfil kokacağımızı nerden bilebilirdik
Sene-i devriyesinde dostluğumuzun
Biçimsiz şehirler aldık
Onofrio Panvinio gravürleri
Tek arşında geçtik tütün tüccarı Selim'i
Sırtını İsveç Konsolosluğu'na dayamış üç çocuk
Kürtçe şiir okuyor tedirgin es'leri
Her an bir meşrunun uzanabilir elleri
Bu da göğün cüreti bu bitimsiz iskele,
Duvarcıyken umutlanmak başka
İçimde bir dolgunluk hissediyorum
Hemen incelmeye koyuluyorum
Bu, gövden
-Yüreğimi yokluyor...
Zift görür, kalafatta renklenir de gövde
Sonsuzda direttiğimi, bir'ini
Şu!...işte şu köpüren, balık sürüsü!..
-M a v i l i k! benim
Mavilik
Bulantı sırf kaçak - neyin nesi
Uysallığa çok alışmış ve bir aralık öfkelenip, karşı koymaya, kararlı ve tutarlı davranmaya kalkışan zayıf ve basit karakterli insanlar için, kararlılıklarının ve tutarlılıklarının asla aşamayacağı bir ara çizgi, bir sınır vardır. Karşı çıkmaları önce çok şiddetli olur. Hatta şiddet, çılgınlık derecesine kadar varır. Gözlerini sımsıkı kapatıp, karşılarına çıkan engellere saldırırlar ve kaldıramayacakları yükleri omuzlarlar. Ama belli bir noktaya gelince, kendi kendilerine şaşarlar ve yıldırım çarpmış gibi d
Toplam 264 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.