Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 561 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Guénon bu kitabında, yerinin gayb alemi olduğunu söylediği bir "kutsal toprak"ın, aynı zamanda manevî bir hükümetin varlığı esasına dayalı bir "hükümdar"ın izini sürüyor. Dinlerde çeşitli anlatılar ve başlıklarla yer bulan bu hükümdar ve onun iktidar alanını, güçlü sezgileri ve zihinsel güçleri olan bir metafizikçi kimliğiyle ele alıyor. Guénon, kitap boyunca takip ettiği yöntemi belki şu ifadelerle açığa vuruyor: "Bize göre, coğrafî vakıalar ve aynı zamanda tarihî vakıaların kendisi, her şey gibi bir se
“Batılılar, sadece tek tip bir insanlık düşüncesinde ısrar ettikçe ve farklı gelişme derecelerinde tek bir ‘medeniyet’ olduğu inancını taşıdıkça hiçbir uzlaşmaya varılamaz. Gerçek ise birbirinden çok ayrı yönlerde gelişen sayısız uygarlık olduğudur...” Batı medeniyetindeki temel “anomali”yi tespit eden Guénon, külliyatına giriş mahiyetindeki bu kitabında, Batı’ya rasyonalizm ve materyalizm uğruna fazlasıyla ihmal ettiği temel metafizik ilkeleri yeniden elde edebileceği yolları teklif eder. Batı’nın uzak
Günümüzde Hristiyanlık, mensuplarının sayısı itibariyle dünyanın en büyük dinidir. İki milyarı aşkın nüfusuyla bu dinin dünya coğrafyasının hemen her bölgesinde mensubu bulunmaktadır. Gerek teolojik yapısıyla gerekse kurumlarıyla etkili bir geçmişe sahiptir. Doğuşundan itibaren üç yüz yıl boyunca yaşadığı sıkıntı ve zulümlerle, bunu takip eden altı yüz yıl boyunca dünya genelinde yayılmasıyla ve sonraki asırlarda da yaşamış olduğu büyük bölünmelerle iki bin yıllık tarihi maceralarla doludur. Elinizdeki eser
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki medrese ve dergâh geleneği bölgenin dinî, sosyal ve kültürel hayatında önemli bir role sahiptir. Bu rol, 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan bir etki ile devam etmiş ve yaklaşık bir yüzyıl sürerek 1980’li yıllara kadar varlığını hemen her alanda güçlü bir şekilde hissettirmiştir. Osmanlı Devleti’nin dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması aşamalarının yaşandığı bu sancılı süreçte bölgede birçok âlim yetişmiş ve bu âlimler çoğu zaman resmî otoritenin üze
Bu eser, insanoğlunun hakikati bir bütün olarak anlama iştiyakının tarih boyunca katettiği yolda antik bilgeliği ve modern bilimi kıyaslama ve geçmişte söylenenleri bugünün bilinenleriyle bir kere daha değerlendirme çabasının bir parçasıdır. Geçmişi ve antik düşünceyi yorumlamak, mevcut anlayışlarımızın gelecekte nasıl değerlendirileceğini doğru tahmin etmekten, yaşadığımız zamanın ruhunun bizi ne kadar etkilediğini ve şartlandırdığını görmekten daha kolay gibi görünüyor. Oysa zamanın ruhu, bizi sadece gele
İbrahim Kalın, dinamik bir yapı olan "medeniyet" kavramının asırlar boyunca geçirdiği değişimleri ve Batı düşüncesindeki aslî manasından zamanla uzaklaştırılarak sömürgeciliğin öncü kuvveti olarak kullanılmasını, Batı'da 19. yüzyılın sonundan itibaren görülen "insanat bahçeleri" rezaletlerine kadar ayrıntıları ve örnekleri ile beraber anlatıyor; medeniyet, barbarlık ve modernite arasında asırlar boyunca kurulan bağlantıları naklederken barbarlığın "modernleşme" ve "ilerleme" adına aldığı yeni şekillerini in
Aklın amel defteri bir hayli kabarık. Sevabı mı yoksa günahı mı daha çok, söylemek zor. İnsanların hayatını kolaylaştıran icatları yapan da Elhamra Sarayı'nı ve Selimiye'yi inşa eden de akıl, milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşları yöneten de kitlesel imha silahlarını yapan da akıl. Elbette farklı akıllar bunlar. Dolayısıyla temel soru şu: Bu fark nereden geliyor? Akıl, kendi özündeki iyiliği unutup neden kötülüğe râm oluyor? Kötüyü kutsayan ve meşrulaştıran akıl nasıl bir varlıktır? Kendi tabi
Hüsâmeddin Ali el-Bitlisî (v. 909/1504), Akkoyunlular döneminde yaşamış, Nurbahşiyye tarikatı mürşitlerindendir. Muhyiddîn İbn Arabî mektebinin bilinmeyen fakat önemli bir takipçisi sayabileceğimiz Bitlisî’nin en önemli eseri, ilmî ve irfânî birikiminin zirve ürünü olan Câmi‘u’t-tenzîl ve’t-te’vîl adlı tefsiridir. Bu eserde beyânî bilgi sistemi argümanlarından istifade edilmiş; istidlal ve nazar yoluyla ortaya konan aklî tevil çeşitlemeleri kullanılmış ve son olarak da riyazet ve mücahede ile elde edilen ke
“Varlık mertebeleri doktrinini anlamak için öncesinde herhangi bir şeyi mütalaa etmeden her şeyin en asli mefhumuna, yani külli İmkân ile ilişkisinde tasavvur edilen metafiziksel Sonsuzluk mefhumuna dönmek lazımdır. Onu tanımlayan terimin etimolojisine göre Sonsuz, hiçbir sınırı olmayan demektir.” Bu eser, çağımızın en büyük metafizikçilerinden biri olan René Guénon’un, metafiziğin en saf ve temel bahislerine dair kaleme aldığı üçlemesinin sonuncusudur. Diğer ikisi, sırasıyla Vedanta’ya Göre İnsan ve Hâller
Bu çalışmada, risale yazma hususunda velûd bir âlimin iki risalesinin tercümeleri sunuluyor: Eyyuhe'l-Veled ve el-Edebu fi'd-Dîn. Eyyühe'l-Veled, bir öğrencisinin sorusu üzerine İmam Gazali'nin cevaben kaleme aldığı, her Müslüman'ın manevî hayatına temas edecek nasihatleri ihtivâ eden hacmen küçük ancak kıymet bakımından oldukça büyük bir eser. el-Edebu fi'd-Din ise İmam'ın muhalled eseri İhya'da izahatı uzunca verilen kulluk ölçülerinin veciz bir üslupla ifade edildiği bir risale hüviyetinde. Detayın
Byung-Chul Han, Batı düşüncesiyle karşılaştırarak Zen Budizm’in boşluk, hiçlik, dostluk gibi temel kavramlarını açıklamakta ve felsefi potansiyelini ortaya koymaktadır. Bu mukayeseli yöntem, Uzak Doğu’nun köklerini ve Batı’dan farkını göstermektedir. Zen Budizm üzerinden “felsefe yapmak” kavramsal bilgiye karşı yaşamsal bilginin önemini belirlemekte, sessizlik içindeki esrarengiz dil kullanımında mevcut olan gücü gün ışığına çıkarmaktadır. Platon’dan Nietzsche’ye, Leibniz’den Heidegger’e Batı düşüncesiyle U
Eğitilmiş İnsanın İmali, hâlihazırdaki eğitim sistemleri vasıtasıyla imal edilmekte olan günümüz insanının mahiyetini ortaya koymayı amaçlıyor. Geç-modern dünyanın alelade bir bireyi olarak hayatın hemen her alanını kuşatan bir eğitim anlayışı dâhilinde neoliberal düzenin amaçlarına muvafık bir şekilde teknik bir beser olarak imal edilen insanın hususiyetlerini aşikâr etmeyi amaçlayan kitap, eğitimin salt eğitsel faaliyetler bütünü olarak görüldüğü ve okul içerisinde vuku bulan pratiklere indirgendiği günüm
18 yüzyılda Anadolu'da faaliyeti tespit edilebilen şeyhlerin sayısı yaklaşık olarak 807 dir. Bu şeyhlerin mensup olduklan ana tarikatlar ise Halvetilik. Nakşibendilik, Mevlevilik, Kâdirilik, Celvetilik, Bektaşilik, Bayramilik, Sâdilik, Rifailik ve Bedeviliktir. Bu asırda Nûreddin Cerrâhî, Hasan Sezai, Mehmed Cemâleddin Efendi, Abdullah Salahaddin-i Uşşâki ve Ahmed Raûfi gibi kol kurucusu şeyhler yetişmiştir. Elinizdeki çalışma bir yandan 18 yüzyıldaki sosyal ve siyasi hayatın önemli bir unsuru olan tarikatl
Elinizdeki kitap Osmanlı'nın büyük bir değişim geçirdiği 19 yüzyılda sûfilerin Anadolu topraklarındaki yaşamlanını, devlet adamları ve ilmiye çevreleriyle olan ilişkilerini incelemektedir. Bugüne kadar lokal olarak yapılan çalışmalarda çeşitli tarikat kollanna ait bilgiler yayımlanmıştır. Ancak Anadolu genelinde, hangi bölgelerde daha çok hangi tarikatların yaygınlaştığı, tarikatlann kaç adet tekke kurduğu, bu tekkelerin sosyal veya kültürel etkinliklerinin ölçüsü hep merak edilegelmiştir. Yine Vak'a-i Hayr
Pürüzsüzlüğü çağımızın alameti olarak tanımlıyor Byung-Chul Han. Pürüzsüz olanın güzelin en önemli ölçütü kabul edildiği bir zamandan dem vuruyor. Akıllı telefonlarımızın pürüzsüz ekranlarındaki like/beğen tuşundan ibaret estetik beğenimizi hedef alıyor. Güzelin canına kasteden, tahtına göz koyan pürüzsüzlüğün ipini pazara çıkarıyor. Fakat sadece bununla da kalmıyor. Çağın tüketim içinde boğulmaya mahkûm ettiği, öznelliğin tahakkümündeki güzeli yeniden düşünmeye davet ediyor okuyucuyu. Hakikat, ahlak, polit
Düşünce tarihi; insan özgürlüğünün fiziksel, davranışçı, genetik, kültürel ve teolojik determinizmin çeşitli türleriyle sorgulandığı ve tasallut altına alındığı pek çok örnekle doludur. İçinden geçmekte olduğumuz yüzyılda ise sinirbilimin baş döndürücü bulguları, bu yaklaşıma yeni imkanlar sunmakta ve listeye nörobiyolojik determinizmi ilave etmektedir. Böylece zaten sınırlı kabul edilen insan hürriyetinin varoluş istirabı sürmekte; özgürlüğe yönelik her yok sayış girişimi bir trajediye dönüşmektedir. Zira
Kahvehanelerde, sokakta, sosyal medyada hatta televizyon programlarında sağdan soldan duyduğu komplosal görüşleri fazla sorgulamadan benimseyen ve tekrarlayan, bunu yaparken zaman zaman kendi kendileriyle de çelişen insanlar (negatif-genellemecilerin zihnindeki, gerçek hayatta da örneklerini bulabileceğimiz komplo teorisyeni imgesi: homo conspiratus) rasyonel yeteneklerine başvurmayan vasat tipler olarak görülebilir. Ancak onları işaret parmaklarıyla göstererek alaycı ve kibirli bir tavır eşliğinde "komplo
Mâturîdîliğin Kur’ân ve Sünnet’i akla tâbi kılan “akılcı” bir mezhep olduğu, Mâturîdîlerin de “Mürciî” ve “Ehl-i Rey” düşüncesini temsil ettiği çeşitli çevreler tarafından farklı amaçlarla gündeme getirilen bir iddiadır. Elinizdeki eserde bu iddia, nübüvvetin en önemli konusu olan “mûcize, kerâmet, nüzûl-i Îsâ” bağlamında Ebû Hanîfe, Mâturîdî, Rüstüfağnî, Nesefî, Sâlimî ve Saffâr’ın da aralarında olduğu önde gelen Hanefî âlimlerin eserleri esas alınarak tarihsel bir sıralama ve nesnel bir metotla araştırılm
İnsan tınısını yitirdi. Modern dönemin insana bütün yapıp ettiklerini bu tek cümle ile özetlemek mümkün. Tını, dikey boyutta Âdem’e bahşedilen ve onu tüm mahlukat karşısında eşsiz kılan bir nevi şahsına münhasırlıktır. Bu özgün anlam ile varlık sahnesine adım atan insanın yeryüzünde üstlendiği halifelik de bir yandan mezkûr tınıyı ikame etmeye matuf bir şekilde dikey rabıtayı her daim diri tutmayı, öte yandan da yatay boyutta yaşama sanatı dâhilindeki ilişkilerini tını temelli inşa ederek mahlukatla olan mü
Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde belirlenen hedef ve yöntemler çerçevesinde Müslümanların büyük fetih hareketi, Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde başladı. Hz. Ömer (r.a.) döneminde Sâsânîler tümüyle yıkıldı ve Akdeniz'in hâkimi Roma'nın siyasi ve ticari düzeni altüst oldu. Perslere ait bir eyalet olan ve başkent Medâin'in de bulunduğu Irak, bu büyük fetih dalgasında Müslümanların girdikleri ilk bölgeydi. Irak'ın fethi hem Sâsânîlerin yıkılmasının hem de Şam fetihlerinin başarıya ulaşmasının zeminini oluşturmuş
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 561 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1