Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 106 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İslam hukukunda inananlar ve inanmayanlar arasında ahiret açısından fark vardır; ancak dünya hayatını düzenleyen kurallarda fark yoktur. Bu çalışmada Hanefi mezhebinde din farklılığının yeri ve hukukta ne gibi farklılıklara yol açtığı konusu ele alınmış, bu amaçla Hanefi mezhebinin yedi klasik eseri seçilmiştir. Bu eserlerde cihat ve siyer başlıkları yanında ibadet konuları hariç bütün bölümlerde az veya çok ehli kitapla ilgili bilgilere rastlanılmıştır. Öte taraftan Kur’an ve sünnet temeline dayanan İslam
Fıkıh ilmi, gerek İslam ilimlerinde gerekse geniş Müslüman kesimlerinde merkezi bir konuma sahiptir. Doğrusu ona ortodoksi niteliğini kazandıran nokta, son kertede İslam’ın dünyaya dair tavır alışlarının normatif ilkelerini üretiyor olmasıdır. Esasen fıkhın normatifliğin de ötesinde toplum(lar)la etkileşimi bir arka plan ve zemin olarak içermektedir. Öte yandan toplumsal tabakalaşma açısından alt tabakaların bir konu “caizdir/caiz değildir” şeklindeki hükümlere dikkat kesilmeleri, İslam’ın bu tabakalarda ne
Hakim Cemal’in şu ifadelerine daha önce rastlamış mıydınız: “Sonra Malcolm kardeşim evrak çantasına gitti, onu açtı ve bir avuç kâğıt çıkarıp bana salladı. ‘Bunlar ne biliyor musun? Bunları bana kimin verdiğini biliyor musun?’ Malcolm, bu soruları cevaplayamayacağımı biliyordu ama bu kâğıtların önemli olduğunu biliyordum. ‘Ben Arabistan’dayken’ devam etti, ‘Prens Faysal ile tanıştım. Bu adam bana özel jet uçağını gönderdi. Bu ülkedeki siyah insanlar, Afrika’daki siyah insanlar ve onlara en iyi nasıl hizmet
Din eğitimi çok eskiye dayanmayan yeni bir bilim olmasına rağmen birçok çalışmanın ilgi odağı olmuş ve hızlı bir gelişim göstermiştir. Bu bağlamda din eğitiminin çalışma konuları/alanları tarihsel süreç içerisinde değişim ve dönüşüm göstermiştir. İlk başta ele alınan çalışmalarda içerik açısından din eğitiminin tarihi, amaç/hedef, yöntem-teknik, müfredat vb. temel konular ele alınmış ve din eğitiminin neliği sorusu gündeme gelmiştir. Bunu, belirli şahsiyetlerin din eğitimi anlayışları, Kur’an-ı Kerim’deki s
İnsanoğlu varolduğu müddetçe kendini geliştirmek ve ölüm başta olmak üzere varoluşunu tehdit eden zihinsel, fiziksel ve biyolojik sınırlılıklarından kurtulmak istemiştir. İnsanın bu arzusu ve arayışı dinlerin de temel konusu olmuştur. Söz konusu amacı gerçekleştirmek için tekniği olabildiğine geliştiren insanlık, yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde bilim ve teknolojide ciddi ilerlemeler kaydetmiş; geçmişin efsanelerindeki sihirler ve ilahi anlatılardaki mucizeler âdeta hayatın gerçekliğine yaklaşmıştır. İş b
Hindistan dünyanın en eski (mö. 2000/4000) medeniyet havzalarından biri; Orta Çağ boyunca, iki önemli ticaret yolundan birinin; Baharat Yolu’nun ve coğrafi keşiflerin hedefi olan bölgedir. Hellenizm ve Müslümanlar vasıtasıyla din, matematik, astronomi, tıp gibi alanlarda insanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuştur. Huntington’a göre, gelecekte yeniden eski ihtişamına kavuşmasının muhtemel olduğu birkaç medeniyetten (İslam, Çin) biridir. Bugün bir milyar dört yüz milyona yakın nüfusuyla Çin’den sonra dün
Elinizdeki eser Nazianzuslu Grigorius hakkında Türkiye’de yapılmış ilk çalışmadır. Nazianzuslu Grigorius’u ve Teslis anlayışını 4 yüzyıl konsilleri açısından ele almayı hedeflemektedir. Bu çalışma, Hıristiyan teolojisinin, özellikle 2 yüzyıldan 5 yüzyıla kadar gelişen kısmının, Anadolu topraklarında Grek düşüncesi ile etkileşime geçerek oluştuğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri olan Nazianzuslu Grigorius’un, Hıristiyanlığın Teslis doktrininin ve Teslis’in üçüncü unsuru
Ahlâk, hangi inanç ya da dünya görüşünden olursa olsun insanlar için varoluşsal bir meseledir. Ahlâk üzerine felsefe yapmak şeklinde tanımlanan etik alanında belirgin bir şekilde öne çıkan konular arasında görecelik de yer almaktadır. Ahlâkî görecelik ya da rölativizm, ahlâkî değerlerin kişiye, topluma ve zamana göre değiştiğini, tüm zamanlar ve tüm insanlar için evrensel ya da nesnel bir ahlâkın olmadığını savunur. Bu iddia, ahlâk ile ilgili birçok hususu yakından ilgilendirmektedir. Ahlâk nedir, iyi ve kö
Bu kitabın amacı, 20 yüzyılın son yirmi yılında belirginleşmiş ve 21 yüzyılın ilk yirmi yılında tüm dünyada ilgi görmüş olan transhümanizm ve posthümanizm literatürlerinin birbirinden oldukça uzak görünen disiplinler açısından anlamlandırılmasıdır. Esas itibariyle teknolojideki gelişmelerin sağlık, mühendislik ve ile iletişim alanlarında daha yoğun bir etkiye sahip olmasının ardından 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başından itibaren neredeyse bütün insanların yaşamı teknolojiye bağımlı hale gelmiş
Din ve kültür arasında oldukça yakın bir ilişki vardır. Din belli bir kültür ortamı içinde hayat bulmakta ve anlamlanmaktadır. Din bu şekilde zamanla kültürü biçimlendirdiği gibi, kültür de dinin yapı ve anlamında bazı değişim ve dönüşümler meydana getirmektedir. Böylece dine teolojik bakılmasının yanında, kültürel olarak yaklaşılması da gerekliliktir. Konunun sınırlarını çizmek elbet de kolay değildir. Fakat belli bir yaklaşım geliştirerek ilerlemek de mümkündür. Bu kaygıyla hareket edilerek, farklı disipl
Kavram olarak ilk defa J. Huxley’in kullandığı transhümanizm; insanın biyolojik, psikolojik ve bilişsel yetenekler bakımından iyileştirilerek veya güçlendirilerek yaşlılığın geciktirilmesini ve insanı geliştirmeyi amaçlayan felsefi, bilimsel ve kültürel bir harekettir. Diğer bir ifadeyle transhümanizm insanın bedensel ve zihinsel sınırlarını ortadan kaldırmak ve daha mutlu, acısız, konforlu ve olabildiğince uzun yaşamak için her türlü teknolojiyi (tıp, genetik, biyoteknoloji, yapay zekâ ve robotik bilimi vb
Okuduğunuz satırlarda eğitim (talim, tedris, terbiye ve tedip) ile ilgili tespitler yapıldı, sorular soruldu ve sorunlar yumağının bir kısmı tartışmaya açıldı ve elden geldiğince nedenlerini belirlemeye, kaynaklarına işaret edilmeye çalışıldı. Tartışılan sorunların ele alınmayanlara kıyasla, devede kulak mesabesinde kaldığını belirtelim zira onların envanterini çıkarmak bile dikkatli bir gözlem, ciddi bir emek ve uzun bir mesai istemektedir. Eğitimin felsefesinden politikasına, amaçlarından yöntemlerine, ar
-Felsefi, Sosyolojik ve Tarihi Boyutlarıyla- Milli eğitim düşüncesi ve buna eşlik eden kanun olabildiğince nesnelci durumdayken yapılandırmacılık aksi bir yönde öznelliğe dayanmaktadır. Yapılandırmacılık düşünsel arka planındaki temel felsefi tercihleri nedeniyle sadece sınıf ortamıyla sınırlı bir öğrenme kuramı değildir. Bu durum beraberinde birçok çelişki getirmektedir ve gelecek nesilleri eğiten düşünce ve sistem açısından tehlikeler barındırır. Kendini hissettiren bu çelişkinin daha görünür kılınması
Aryüsçülük mezhebi, Hristiyanlık Tarihinde önemli yol ayrımını temsil eden bir hareket olduğu gibi Müslümanlar açısından da ilgi çekici bir konu olmuştur. Zira bazı Müslüman müellifler Aryüsçülüğü muvahhit bir Hristiyan mezhep, bazı Hristiyan müellifler de onu İslam’ı hazırlayan bir akım olarak görmüştür. Batıda Aryüsçülük üzerine çok çalışma yapılmasına karşın İslam dünyasında Müslüman müelliflerin Aryüsçülük hakkında bilgileri oldukça sınırlıdır. Bu eksikliği gidermek maksadıyla elinizdeki bu çalışmada ba
Ateist düşüncede Tanrı tahtından indirilip açık bir şekilde insan tanrılaştırılırken ataist düşüncede bu durum farkına varmadan gerçekleşir. Zira ateizmde aklın mutlaklaştırılmasıyla her birey bir yönüyle tanrı adayı olur. Hakikati iyiyi doğruyu kötü ve yanlışı kendisi üzerinden değerlendirir. Yani vahyin yerini alan akıl her şeyi bilme arzusuyla tanrılaştırılır. Bu durum aklın tiranlaştırılıp bir kral olarak Tanrı'nın yerine göz dikmesine neden olmuştur. Bu tanrısallık arzusu ateizmi doğururken diğer yanda
Bu dev eseri çevirirken yaklaşık bin yıl önce birçok bilginin günümüz tıp bilgileri ile örtüştüğüne şahit oldum. Bu örtüşmenin özellikle insan anatomisi ve organların fizyolojisinde daha belirgin olduğunun farkına vardım. Ancak şu hususu unutmamak gerekir; Günümüzde bile birkaç sene önce doğruluğundan şüphe edilmeyen ve altın standart sayılan bazı bilgi ve tedavi yöntemlerinin seneler geçtikçe biz hekimler bunların yanlış olduğuna şahit olmaktayız. Bu nedenle İbn-i Sina'nın bin yıl önce yazdı- ğı El-Kanun F
Klasik eserleri değerli kılan etken, insanın varoluşu ve kaderi hakkında yapılan tartışmaların tarihine ışık tutmasıdır. Bugün tartıştığımız ve görece çağdaş insana özgü gördüğümüz pek çok mesele, aslında tarihte büyük düşünürler tarafından tartışılmış ve belirli biçimlerde çözüme kavuşturulmuştur. İyilik-kötülük, insanın iradesi, tarihin yürüyüşü, insan-Tanrı ilişkisi gibi konular sadece modern insanların tartıştığı konular değildir, bu sorunlar üzerinde çok erken tarihlerde insanoğlu, belki de bugün bi
İnsanlık tarihine bakıldığında, insanın din ile bir şekilde ilişki içinde olduğu görülür. Bu ilişki, bireyin Tanrıyı algılayış biçimine, aidiyet hissettiği toplumun değerlerine göre farklılıklar gösterir. Birey bu farklılıklar üzerine birtakım sentezlerde bulunarak; Tanrı inancı, değerleri ve kişisel özelliklerini geliştirir. Kişilik özelliklerinin şekillendiği gençlik döneminde, sahip olduğu değerleri kendine uygun hale getirmeye çalışarak bir umut kapısı görür, kabul eder ya da yok sayarak onları reddeder
Sanal mekân muhafazakâr habitus için yeni bir karşılaşma alanıdır. Bu yeni mekânın akışkan doğasında “ne yapacağını bilmeme hali” muhafazakârları bir şaşkınlık durumuna sokmaktadır. Günlük hayat içinde bazen göklere çıkarılan bazen de toplumun “bozulmasının” yegâne müsebbibi olarak gösterilen internet, akıllı telefonlar ve bilgisayar gibi teknolojiler muhafazakârın günlük yaşam biçimlerini, tüketim odaklı ticari faaliyetlerini derinden etkilemektedir. Özellikle içinden geldikleri habitus erk tarafından sıkl
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 106 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1