Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 29 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“Dolapta biri var.” “Nerede? Ben göremiyorum.” “Göremiyor musun gerçekten?” (...) Bazı sabahlar uyandığımda kendimi aynalı dolabın içinde bulmaya başladım. Gece nasıl olup da uyandığımı, dolabın içine hangi dürtüyle girdiğimi bir türlü hatırlayamıyordum. Bazen çalan saatin sesiyle gözlerimi açıyor, bazen de Asude’nin kıkırdayarak kapıyı açtığı ve “Dolapta biri vaaar!” cümlesi eşliğinde bana baktığı anda kendime geliyordum. Gerçek nedir? Aile nedir? Aşk nedir? Bir akıl tutulması, bir dibe vuruş hikâyesi Dola
(...) Yatak odasına girdiğinde bahçe kapısının kapanma sesini işitti. Şu anda tek ihtiyacı olan şey deliksiz bir uykuydu. Tişörtünü ve eşofmanını çıkarıp yatağa yüzüstü uzandı, başını yastığa gömdü. Uykuya dalmak üzereydi, ta ki sırtında korkunç bir acı hissedinceye kadar. Bıçak defalarca ve acımasızca sırtına cansız bir et parçasına dönüşünceye kadar girip çıktı. Öldükten sonra bile. (...) Kurban yatakta kırmızı bir gölün içinde yüzükoyun yatıyordu. Kanlar odanın her tarafına sıçramıştı. Cep telefonu ve cü
Siliniyor, siliniyor. Her şey siliniyor. Siyah, simsiyah karanlığa batıyorum. Her yer siyah, yalnızca bu karanlığın merkezinde iki siyah billur hiç kaybolmuyor. Bitiyorum, arkaya doğru düşüyorum. İçimden, evet kendi vücudumun içinden tıpkı bana benzer sanki başka bir hayalet, benim hayaletim kalkıyor, ben düşüyorum, o kalkıyor. Ağır, müthiş, kaldıramayacağım kadar ağır bir uyku... Ben düşüyorum. Fakat tıpkı bana benzer birisi değil, benim aynım, aynadaki hayalim kadar aynım, kalkıyor gibi görüyordum. Uykum
(...) Arkasında birinin varlığını hissetti ve başını çeviremeden kafasına sert bir darbe yedi. Kendini yüzüstü denizde buluverdi Alekos. Öyle sert düşmüştü ki başını kayalardan birine vurmuştu. Suda kırmızı kan izleri gördü hayal meyal. Tuzlu su, ağzından, burnundan giriyor, gözlerini ve genzini yakıyordu. Kusmak üzereydi. Öksürdü, paniğe kapılarak doğrulmaya çalıştı. İkinci bir darbeyle, başı tekrar aynı kayaya çarptı. Darbeler arttıkça, su daha da kanlandı.Detektif Sokratis bu kez Makronisi adasında işlen
Birden alev almıştım. Çığlık çığlığa ayağa fırladım, kazağımın önü göğsüme kadar alevler içindeydi. (…) Göğüs altımdan dizlerimin üst kısmına kadar alevler vücudumun ön kısmını sarmıştı ve hiç durmadan çığlık atıyordum, bir yandan da yumruklanan kapının sesi geliyordu kulağıma.Sırılsıklam küvetin içine çöktüm. Yanarken hissetmediğim kadar büyük bir acıyla kıvranarak öylece kaldım. (…) kazağımı zorlukla üzerimden çıkardım. Eteği simsiyah közlenmişti. İçimdeki tişörtün karın kısmı tamamen yanmış, erimişti. Ko
Kocası Ziya’nın tüm endişelerine ragmen detektiflik macerasına kaldığı yerden devam ediyor Yıldız Alatan.Bu kez gizemli olaylar, seksenli yıllarda, Villa Şakayık adlı bir yazlık sitede yaşanıyor.Polisiye romanlara düşkün Alatan, usta bir terzi, dört dörtlük bir ev kadını, tatlı bir komşu, iyi bir dost ve eğlenceli bir anneannedir.En büyük hayali, çözüme kavuşturduğu gizemli olaylarla ilgili yazdıklarının bir gün yayımlanmasıdır.Türk polisiyesinin usta kalemlerindenYaprak Öz’ün, bu yeni macerasındaYıldız Ala
Tükendi
"Armağan Tunaboylu bu sefer de hikâyeleriyle karşımızda... Gene iyi bildiği, nasıl bu kadar iyi bildiğini bilemediğimiz karakterlerle. Ama sonuç olarak Metin Çakır'ı yaratmış adamdan söz ediyoruz. Oğlak'tan çıkan Cinai Tuhaflıklar'ın ilk hikâyesinde Ay Katili'ne yakalanmadan kapağı eve atmaya çalışıyoruz. Kendisi "intikam"dan söz ediyor ama aslında mesele "adaleti bizzat tecelli ettirme" meselesiymiş gibi geldi bana... Nasıl der eskiler? Pek leziz!" Sevin Okyay "Tabutta röveşata gibidir polisiye öykü yazm
Mesela, farz ediniz ki benim sekiz-on göbekten beri olan büyük annelerim tekrar dünyayı özleyerek hayata geri dönmüşler. (...) Ben bir annemi bile hoşnut edemiyorum. Allah saklasın öyle bir düzine çenesi düşük kocakarıyla sonra ne yaparım? (...) Ölü mezarında gerek. Oradan çıkmaları ne kendileri ne de bizim için iyi değildir. Sonra seçimlere karışırlar. Parlamentoya girerler. Dünyadan namusuyla, şerefiyle gitmiş olan edebiyatçıları, bilgeleri buraya milletvekili gönderirler. O biçarelerin de benzerleri gib
Tükendi
(...) Stefanos mezarlıktan koşarak ayrılan bekçinin arkasından meşum bir tebessümle baktı, ellerini ovuşturdu. Bu akşam şans yüzüne gülmüştü. Mezarcının çocuğu hasta olmasaydı, onu def etmek için başka numara bulması gerekecekti. Palavra boldu onda. Aslında bu akşam mezarlığa gitme niyeti yoktu. Ancak o gün defnettiği genç kadının kocası, mezara karısının çok sevdiği eşarbı bırakmıştı. Stefanos, akşam yemeğinde bunu hatırlayınca, eşarba sahip olmak arzusuyla âdeta kendinden geçmiş ve kendini sokağa atmıştı
Talih ve talihsizlik hayatlarımızın parçası. Bilirsiniz, başımıza iyi ya da kötü şeyler geldiğinde tekrarladığımız pek çok söz vardır; "Şans", "Kader", "Kısmet", "Baht" deriz, "Hayırlısı!" deyip hayatımıza devam ederiz. Ancak o kötü şeyler başkasının başına geldiğinde dillendirmeyi pek tercih etmediğimiz bir his daha vardır, hatta Almanların tam da bunu anlatan bir sözcüğü bile var: Schadenfreude. Yani başkasının talihsizliğine sevinmek. Hani, "Şükürler olsun benim başıma gelmedi!" derkenki o rahatlama hiss
Tükendi
Polisiye romanlara düşkün Alatan, usta bir terzi, dört dörtlük bir ev kadını, tatlı bir komşu, iyi bir dost ve eğlenceli bir anneannedir. En büyük hayali, çözüme kavuşturduğu gizemli olaylarla ilgili yazdıklarının bir gün yayımlanmasıdır. Fahri detektif Yıldız Alatan bu kez de 80'lerin Zonguldak'ında eşi ve dostları ile yaşadığı huzurlu hayatına birdenbire giriveren ve çözmek için can attığı yeni bir gizemin peşinde. İntihar mı, cinayet mi? Türk polisiyesinin usta kalemi Yaprak Öz'ün, yeni macerasında, Yıld
(...) Kenan Bey'i ilk gördüğü anı hatırladı. Sanki bir törende ya da ayinde gibi bir duruşu vardı. Odasındaki üçlü deri koltuğa sırtüstü yatmış, ellerini kucağında birleştirmişti. Saçları düzgündü. Ayakkabıları, hemen yanı başına, sehpanın kenarına düzgün bir biçimde konulmuştu. Çorapları çıkartılmış, ayakkabılarının içine katlanarak konmuştu. Her şey düzenlenmiş gibiydi. Beyaz gömleğinin kolları kıvrılmış, ceketi sandalyesinin arkasına asılmıştı. Her şey çok planlı gözüküyordu. Acaba bu planın içinde ölmek
Tükendi
(...) Bir şimşek daha çaktı. Salonu aydınlatan mavi ışık koridora yansıdığında, ne idüğü belirsiz bir varlığın parlak gözlerini bir anlığına gördüm: Yemyeşil parlayan, kocaman gözbebekleri vardı. Çığlık atarak ve sandalyeleri devirerek yemek masasının altına saklandım. Çenem titremeye başlamıştı ve bedenimi saran o tekinsizlik hissinden kurtulamıyordum. Hayatımda ilk defa cinler, periler gibi doğaüstü varlıklar aklıma geliyor, çıldıracak gibi oluyordum. O tuhaf, yeşil gözler de neydi öyle? Yerde mi emekliyo
Tükendi
Ökkeş ile Hüseyin taşıdıkları kişiyi raya yatırdılar. Ökkeş saatine baktı. Ardından raylardan aşağıya inerek gözden kayboldular. Mümtaz bir süre daha bekleyip gittiklerinden emin olunca, gizlendiği ağacın arkasından çıkarak rayda yatanın yanına koştu. Ökkeş'in kızı Zeliha'yı kanlar içinde buldu. Başında koca bir yara vardı. Demek ki, Ökkeş ile Hüseyin, aile meclisi kararıyla Abdullah'tan sonra zavallı Zeliha'yı da öldürmüşlerdi. Kızı raylara yatırarak suçu trene atacaklardı. Sözüm ona, intihar süsü verere
Tükendi
Bir boyacı çocuğun vahşice öldürülmesiyle başlayan soruşturma, Başkomiser Galip ve ekibine kısa zamanda bir seri katilin, görünüşte birbirleriyle ilgisiz gibi duran cinayetleriyle karşı karşıya bırakır. Bir yandan sevgilisi Aylin'in yasını tutan, bir yandan depresyonuyla mücadele eden Başkomiser Galip belki de kariyerinin en zorlu vakasıyla uğraşmaktadır. Beyoğlu çıkmazı ve Şarkılar Susunca'dan sonraki Başkomiser Galip Polisiyesinin üçüncü kitabı okurlarıyla buluşuyor. Küçük bir çocuk apartmanın girişind
Tükendi
Hercule Poirot kadar zeki, Sherlock Holmes kadar dikkatli, Mike Hammer kadar çapkın, James Bond kadar yakışıklı, Philip Marlowe kadar pervasız... Yok canım, nerdee! O, tarihin en ahlaksız, sahtekâr, korkak, yalancı, maço vb karaktersiz karakteri. Ama insan gene de onu sevmeden edemiyor. Karakol Cinayetleri'nin olağanüstü detektifi Metin Çakır'ın, diğer tuhaf ötesi maceralarına, Yıldız Cinayetleri, Konsey Cinayetleri ve Resim Cinayetleri'nde devam ediyor...
Macera Sırdeniz'le başlıyor... Büyükada'da yıkık bir yetimhaneye ustaca gizlenmiş kadim Mecusi İmparatorluk Akademisi... Marmara'nın, zehirlenerek soyları hızla tükenmekte olan deryagilleri... Kapadokya'nın yeraltı mağaralarında saklanmış efsunlu bir ayna... İki ayrı dünyadan ebedi bir efsunla birbirlerine bağlanmış Eflatun'la Anteaeus... Sırdeniz... Bir kurtuluş, bir ayrılık... "Gerçek" İstanbul'da "büyülü" bir maceraya hazır mısınız? "Bir şapırtı duydu ve nefesini tuttu. Sonra, göz ucuyla bakınca, iskel
(...) Ruzihayâl olduğuna yüz bin şahit isteyen en çirkin ve en iğrenç bir cadı ayağa kalkmış, ortadaki taş basamağa kadar gelmişti. Boyu ve gölgesi bir dev heybeti taşıyordu. Orada dikili durdu. Ağzı taze kana bulanmıştı. Saçları darmadağındı. Dişleriyse, bir kurdunki gibi sivri ve keskin bir biçimde parlıyordu. Nihayet gözleri... Tanrım! Bu gözler, beni aşk ve arzuyla kendimden geçiren o şahane gözler miydi? Evet, bu cadının, yahut Ruzihayâl hortlağının gözleri şimdi birer melanet kuyusu, tüyler ürperten b
Tükendi
Başkomiser Galip'in maceraları bu defa Kadıköy'de devam ediyor. Ama kendine has cinayet çözme teknikleri olan, matrak ve özgüveni yüksek Başkomiser Galip'in başı bu defa büyük dertte. Kadıköy'de Kurbağalı Dere'de başı olmayan bir ceset bulunur çünkü. Ama bu başsız ceset, Başkomiser Galip ve ekibini soluk soluğa bir maceranın içine sokmakla kalmayacak, birbirlerine duydukları güveni de sorgulatan ihanetler ve çatışmalarla dolu bir süreci de başlatacak. Aynı zamanda çapkınlığıyla ünlü olan Başkomiser Galip'in
(....) Polisler derhal çıkının düğümünü çözdüler. Feneri Yaklaştırdılar. İçinden Ermenice bir gazeteye sarılı, lahana gibi yuvarlak bir şey çıktı. Kâğıdın birkaç yerinde koyu lekeler görünüyordu, gazeteyi açtılar. Kenarı kroşe örmesi baklava dantelalı, kurumuş kanla lekelenmiş bir patiska parçasının içinde, yine aynı yuvarlak şekil beliriyordu. Yuvarlağa birkaç defa dolanmış olan bu patiskayı da açtılar. Kirpiklerinin arasından kesik koyun kelleleri gibi karaları kaymış, süzgün bakan bir insan kafası çıktı.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 29 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1