Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 103 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
... Dede Korkut ile Türk Destanları adlı kitapları ilk ve sonradan sayısını pek bilemediğim baskılarını sözünü ettiğim yayınevi yaptı. Fakat çok yanlışlı yayınlandı ve bilgim dışında yapıldığı için sonraki baskılarında gereken düzeltmeleri yapamadım. O yanlışların günahı benden çok yayınevinindir. Bu sefer, gerek Türk Destanlarını ve gerekse Dede Korkut kitabını yeniden yazdım. Yanlışları düzeldi, hatalar giderildi; geçen zaman içinde yayınlanmış yeni eserlerin getirdiği yeni düşünceler göz önünde bulunduru
Tükendi
"1978 yılındaydı. Sallantıda olduğu Türkiye'de pek hissedilmeyen, daha doğrusu hissettirilmeyen SSCB (Komünist Rus Çarlığı) topraklarını değil de, orada esir yaşattığı Türklerin ülkesini görmek istedik. Muazzam ile birlikte gitmeyi, görmeyi aklımıza koyduk. Bizim inancımızdakilere göre imkânsız bir seyahat idi bu. Solcunun her çeşidi, sağcısının en salçalısı kolayca gidebilirdi o vakitler Rusya'ya, bizim gibiler, Türk milliyetçileri.. çok zor giderdi, hattâ hiç gidemezdi. Gidişimizin hikâyesi bile zora vur
Tükendi
Yazarın roman ve hikayelerinde de karşımıza çıkan insan tiplerinden bazılarına bu yazılarda da ratlanılmaktadır. Özellikle Bugünki Türkiye Dizisi´ni oluşturan kitaplar bu yazılardan sonra tekrar okunursa daha bir doyumsuz tad alınacağı düşüncesindeyiz. Dünü bilmeden bugüne ve yarına ulaşmak mümkün olmadığından, köşe yazılarını ve yazarlarını reyting gözlüğü ile değerlendirenler gibi ticari kaygı taşımadan, geçmişimizi bir parça da olsa okuyucularımıza aktarabilmek tüm dileğimizdir.
Tükendi
Mademki insanı anlatıyoruz, öyle ise Onun mutluluğu için yazacağız; bu da, çirkinde bile var olabilen güzelliği aramak uğruna nice bir ömrü harcamak demek olacaktır. San´at adamının çok zor olan görevi de zaten burada başlar. Hayat ile ömür arasındaki bağların oluşturduğu hem birbirinden ayrı hem içiçeleşmiş bir hürriyet bizim aradığımız mutluluğu meydana getirebilir mi? Bu soru, bize, insanın dünü, bugünü, yarını ile birlikte ölüm sonrası dünyasını da bir arada düşünmek mecburiyetini yüklüyor. İyinin, doğ
Tükendi
Lala Mustafa Paşa´yı Ayasofya´nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul´dan, kendi bahçemden getirdim.
Tükendi
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın
Tükendi
Bütün bunlar oldu mu gerçekten... oldu mu? Bilmiyorum. Fakat o sabah Tekkenin, Hacı Bektaş Dergahı'nın kapısında eşiğe oturduğumda her şey o kadar canlıydı, açıktaydı, gerçekti. Beni o eşiğe getiren uzun, upuzun yolu düşünmüştüm; aynı zamanda kısacık bir yol idi, adına ömür diyorlardı, biz onu yaşamak zorundaydık. Buna rağmen yine her şey tüllerle örtülüydü, belki de ben bu olanların hiç birini yaşamamıştım; yaşadım sandıklarım birer geçişti; insanın kendi içinde bilmeden yaşadığı bir alemden bilmeden yaş
Tükendi
Yunan makamları Türk asıllı adayları, sudan bahanelerle genel seçime sokmaycaklar. Yapılan çirkin bir hesaptır. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalı. Ama sebebi nedir? Yunanlılar, yoksa bu soydaşlarımızın devlete sakatlerinden mi endişe duyuyor? Batı Trakya Türklüğü´ne insan haklarına uygun bir hayat tanınması Yunanistan´ın "şerefi" olmalıdır, yoksa "endişesi" değil. Ama, kişiyi nasıl bilirsiniz? - Kendi gibi. (Kitaptan sf.132)
Tükendi
Ebû Hanife, istemeye istemeye: Olaylar başladığı gibi bitmez, dedi; olaylar, çoğuncası, olayları başlatanı da aşar, hatta onu kendi akışında sürükler götürür. Bunlar, Kufe´de görülmüştür, arası soğumamıştır da. Muhtar´ı bilmez misiniz? Ondan öncekileri bilmezmisiniz? Başlattıkları olayların akışını bilebilselerdi sonuç böyle mi olurdu? Halbuki bakmak gerek, görmek...Senden öncekilerin akışını gözden geçirmeden başlayacağın işe başlamaman gerek. Akış diyorum hep..Ya Ebu Müslim, zaman; başı sonu senin bilemey
Tükendi
Türk Destanlarını konu edinen bu kitap, önceden belirtelim ki bir el kitabıdır. Orta öğretimde okuyan gençler için düşünülmüştür. İlmi bakımdan büyük bir iddiası yoktur. Yaradılış ve Türeyiş adını verdiğim Türk Destanını hazırlarken aldığım notlar, destanlarımızın öteki milletlerin destanları ile uzak yakın ilgilerini karşılaştırma sırasındaki yorumlamalarım ve düşüncelerim zamanla böyle bir kitabı yazmama sebep oldu... (Önsöz´den)
Tükendi
... Nasıl türküler söz dizimi ve ezgi olarak bölge özellikleri ve zevkine uygun değişikliklere uğruyor ve türlü varyantlar halinde karşımıza çıkıyor ise ve bu hal; masal, hikaye, mani gibi diğer halk edebiyatı türlerinde de görülüyorsa, efsaneler için de aynı durum söz konusudur. Aynı efsanenin Anadolu`nun doğusunda başka, batısında başka, güneyinde başka türlü anlatıldığını duydum. Kiminde küçük bir motif değişikliği, kiminde bir imaj fazlalığı, kiminde de bir kısım tabiat unsurları -veya yer ve şahıs adla
Tükendi
İttihatçılar´ın tasfiyesi ile birlikte Türk siyasi hayatında bir "ekol" tarihe karıştı.. Diyebilir miyiz? İzlerini günümüze taşımak hem mümkün, hem değil. Tarihi vakıa, süreç ve şahısların, zaman / mekan atlasında kendilerine mahsus müstakil özellikleri olduğu için genellemeler yanıltıcı olabilir. Ne var ki, bir husus hep kendini tekrarlıyor. O da Türk´ün "Kızılelma" arayışı... Dün ona İstanbul´da, Viyana´da aradık. İttihatçılar da aradılar. Devir değiştikçe "Kızılelma"da değişti. Bazen de hiç olamadı
Tükendi
Hoca Ahmet Yesevi, sadece düşünceleriyle ve sözleriyle, hareketleriyle ve tertemiz ömrüyle adını sonsuza emanet eden ölümsüzlerden değildir; özünü İslam´ın nurundan alan bir ruhu ham toprakların vatanlaşmasında maya olarak kullanabilmenin yolunu göstermiştir. Gösterdiği yolda yetiştirdiği müridleri, halifeleri, dervişleri hocalarından aldıklarını geliştirerek pekiştirmişler, bin yıllık bir yurdu adım adım, tıpkı dikenlerden ve ayrık otlarından temizlenen bir toprak gibi bu güne hazırlamışlardır. Can ocağınd
Tükendi
Belli zaman ve mekan içinde uyanış hikayesini anlatmaya çalıştığımız Sonsuza Uyanan Taşlar ne Türk adının ilk defa yazılışı, bugüne kalan yazılışı, ne Göktürklerin tarih destanı, ne de ilteriş Kağan´dan Bilge Kağan´a, Kül Tigin´e ve Bilge Tonyukuk´a övgüler, şiiridir. Belki bunların hepsidir, belki tek tek bunlardır. Ama hepsinden önemlisi hepsini gölgeleyen bir ululukta yücelişi, Türkçemizin haşmetini verişidir. Evet, Sonsuza Uyanan Taşlar ana dilimizin, o nefis Türkçemizin 1250 yıl önceki haşmeti ve 1250
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insanı
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insan
Bu oyun bir kişiliktir. Yunus´dan gayri kişiler Yunusun hayâlindeki kişiler diye düşünülmüştür. Böyle oynanırsa oyunun tek ve gerçek oyuncusu Yunus Emre, hayal kişilerin tekli veya koro konuşmalarına karşı davranışlarıyla hareket edecektir. Böyle düşünülür ise oyunun Rakkâse´si de gerçekle hayal arası bir görüntüde verilmelidir. Fakat bu oyun hayal değil gerçek kişiler var sayılarak oynanabilir. Bu durumda oyuncular, sırasıyla şu kişiliklere bürüneceklerdir.
Tükendi
Yümni hocamın "İman, yokluğa değil, gaybe, yani bilgimiz içine girmeyene inanmaktır." sözünden hareketle aklımızın eremediği konularda belirginleşen sessizlik ve sonsuzluk karşısında imanımızın bizleri iç huzura erdirmesi çabaları sürecinde insan olma özelliğimizin ve varlığımızın yok sayılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Diğer yandan hiçbir şekilde kendimizi ve benliğimizi bir başkası(ları)na teslim etmemesi ve Allah'ın yarattığı tüm kulların arasında eşitliği bozmaması, belirli kişi veya yapılara ayrıca
Tükendi
Yazarın roman ve hikayelerinde de karşımıza çıkan insan tiplerinden bazılarına bu yazılarda da rastlanılmaktadır. Özellikle Bugünki Türkiye Dizisi´ni oluşturan kitaplar bu yazılardan sonra tekrar okunursa daha bir doyumsuz tad alınacağı düşüncesindeyiz. Dünü bilmeden bugüne ve yarına ulaşmak mümkün olmadığından, köşe yazılarını ve yazarlarını reyting gözlüğü ile değerlendirenler gibi ticari kaygı taşımadan, geçmişimizi bir parça da olsa okuyucularımıza aktarabilmek tüm dileğimizdir.
Tükendi
Osmanlı Devletinden bu yana çok önemli sosyal müesseselerden biri olan vakıfların yüklendikleri fonksiyonlar üzerinde durulurken, 1946 Türkiyesinin sosyal-ekonomik ve kültür yapısından kesitler sunuluyor. Ayrıca, adalet mekanizmasının işlemediği bir devlette görülen rahatsızlıklar, devleti idare edenlerle idare edilenlerin duyuş, düşünüş, kültür ve inanç ayrılıklarından dolayı açılan sosyal yaralar üzerinde duruluyor.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 103 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2