Sonbahar mevsiminde, havaların yavaş yavaş serinlemeye başladığı,
gökyüzünde gri bulutların dolaşmaya durduğu bir zamanda, siyah bir lüks
otomobil, Zincirlikuyu mezarlığının kapısında durdu.
Saçlarına ak düşmüş, siyahlar giyinmiş bir adam, Zincirlikuyu
mezarlığında, ulu pırnal ağacının altındaki, sükunet koyunun, sessizlik
körfezinde, sessizlik içinde duran beyaz mermer mezara, ürkek adımlarla
yaklaştı. Elinde bir demet çiçek vardı. O kadar üzüntülü görünüyordu ki,
derin çizgilerin yerleştiği yüzünde
Çukurova Çukurova olalı böyle sıcak görmedi. Sarı sıcaklar kaldırılamaz bir
ağırlık gibi çöktü kaldı ovanın düzüne. Çakır dikenlikten inanılmaz çıtırtılar
yükselmeye başladı. Binlerce, milyonlarca çakırdikeni aynı anda patladı.
Kangallar, bir adam boyu yükselmiş, ortalığı mordan maviye griye çımkıyan bir
renk cümbüşünde dalgalandırırken, birkaç gün içinde dalların ucandaki mor
renkli, kendine has biçimleriyle, boynunu bükerek kuruyup kalmıştı, diken
yumağını andıran mor çiçekleri. Önce yanık kahvereng
Bir bulut kaynadı Torosların doruklarından, Akdeniz’in üstünden; ortalık griden siyaha döndü bir anda.
Önceleri ak pamuk yığınları gibi birikmeye başlayan bulutlar, giderek daha bir koyu renge büründü
gökyüzünde. Torosların eteklerinden denize doğru savrulup gelen çam, kekik ve peryavşan kokuları
yüklenerek gelen rüzgar, ak pamuk yığınları gibi bulutları toplayıp dağıtarak, savurarak aşağılara doğru,
ufkun ucundan itibaren kararmaya başladı. Karartı ortalığı alacakaranlık kuşağına çevirecek kadar
gride
Gerçekte neden bu kadar üzgün olduğumu bilmiyorum. Anlam veremediğim kelimeler yoğunlaşıyor
kafamın içinde. Hiç kolay değil düşünceleriyle barışık yaşayamaması insanın. Bu beni bıktırıyor.
“Seni sıkıyor”, diyorsunuz. Oysa, bu hüznüm, bu arzum, ne istediğimi bilmeye bile engel oluyor. Aklım
okyanuslara gitmiş gibi.
İçimde adını koyamadığım bir sıkıntı var; bu bana son derece yabancı bir şey. Adını koyamıyorum; ne
birini seçebiliyorum ne de vazgeçebiliyorum. Hayatın olmazsa olmazı; ne onunla olunabileni
Orta Çağ'ın Orta Asya'sında, karanlık çağların en koyusunda, beyliklerin birbirine
düştüğü, hiç bir yerin güvende olmadığı, hiç kimsenin kendini güvende hissetmediği
bir çağda, kardeşin kardeşe, kadının kocaya, babanın oğla düşman olduğu bir çağda,
Orta Asya'nın ortasında Seyhun nehri ile Ceyhun nehrinin ağzıan kadar kan aktığı bir
çağda, insan kellelerinden minarelerin dikildiği bir çağda, henüz on iki yaşında tahta
çıkan bir Han. Kıyasıya bir mücadele, yorulmak bilmeyen bir kılıç ustası, yenilmez bir irad
Orta Çağ'ın Orta Asya'sında, karanlık çağların en koyusunda, beyliklerin birbirine
düştüğü, hiç bir yerin güvende olmadığı, hiç kimsenin kendini güvende hissetmediği
bir çağda, kardeşin kardeşe, kadının kocaya, babanın oğla düşman olduğu bir çağda,
Orta Asya'nın ortasında Seyhun nehri ile Ceyhun nehrinin ağzıan kadar kan aktığı bir
çağda, insan kellelerinden minarelerin dikildiği bir çağda, henüz on iki yaşında tahta
çıkan bir Han.
Kıyasıya bir mücadele, yorulmak bilmeyen bir kılıç ustası, yenilmez bir irad
"Şarkılar seni söyler,
Dillerde name adın diye başlar bir şarkı"
Israrlarda ise , bildik nasihatler; ebeveynlerin ses tonu biraz daha yükselerek üşürsün, hasta olursun, donarsın" sözleriyle kulağımızda çınlardı.
Bekir ağa, o sabah her zamankinden erken uyandı. Kalktı. Bu gün yapmayı düşündüğü bir şey vardı.
Uzun zamandır yapmak isteyipte bir türlü zaman ayıramadığı bir şeyi yapmalıydı bu gün. Ellikte elini
yüzünü yıkadıktan sonra, aşağıda evinin kapısı önündeki seki taşının üstünde oturan Kahyaya seslendi.
Yumuşak bir hava vardı, serin, efil efil. Gökyüzünde gri kurşuni bulutlar dolanmaya başlamıştı kaç
zamandır. Yağmurlar ha geldi ha gelecekti.
Uzunevlerde sessizlik vardı. Çoluk çocuk sesleri doldurmamıştı henüz o
Güneyden, ak köpüklü dalgaları dayanılmaz hışırtılarda kıyıları döven Akdenizin üstünden bir bulut
kaynadı. Ak, pamuk yığınları gibi ışıltılı bulutlar savruldu rüzgarlara kapılıp. Yükseldi. Yükselirken
şekilden şekile giriyor, kah uçan atlara dönüşüyor, kah ağzından alevler saçan, çatal dilli canavarları
andırıyordu. Masmavi, billur gibi göğün altında, durgun bir hava vardı. Serin, efil efil bir yel esiyordu
arasıra, aşağıdan, gün batısından. Bulutlar küme küme yığıldılar, toplandılar üst üste. Tarifsiz bir
Burcu burcu toprak kokusu geldi burnuna. Taze toprak ıslak, çiğli, yapış yapış, bir hoş kokuyordu.
Günlerdir yağan yağmurlarda yıkanmış orman pırıl pırıl, temiz, bir hoş kokuyordu. Uzun süre aralıksız
yağan, siğim siğim, sarı, ipiltili, deniz kokuları, taze ot, çiçek, taze yaprak kokuları getiren yağmur, ancak
akşam üzeri durmuştu. Gökyüzünü kapatan, örten, gri, küme küme bulutlar rüzgara kapılıp gitmişler,
yerini billur gibi aydınlık, pamuk yığınları gibi ak bulutlara bırakmışlardı.
Dere kenarlarında ayrık
Yağmurlar durdu. Torosların doruklarında ak bulutlar dolanmaya başladı. Ak pamuk yığınları gibi, top
top... Rüzgarlara kapılarak şekilden şekile giren, uzayan, kısalan, toplanıp dağılan, sünen, ipileyen
bulutlar dolanmaya başladı doruklarda. Kış boyunca yağan yağmurlarda yıkanmış, tertemiz, mis gibi bir
toprak kokusu kaldı geriye kıştan. Toprak kımıl kımıl. Toprak doğurgan, verimli... Mordan yeşile, maviye,
maviden mora çalan, çıvgınlayıp duran, ipileyen, balkıyan, tüten, buğulanan bin renge battı, çıktı
ya
"Herkes düşünmekte serbesttir İl Han. Herkes her şeyi düşünür de, hepsini elde edemez. Böyle bir şey
yok.
Burada herkese görev düşüyor, kişisel bir şey değil ki, devletin geleceği önemli. Devlet varsa biz varız,
devlet
elden gittikten sonra ne halklar kalır, ne de Kağanlıklar. Akıllı olmak zamanıdır".
"Akıl hırsın gerisinde kaldığı zaman kavgalar büyür baba. Şimdi ordularımız bu muhteşem günde
muazzam
gücüyle bir yere doğru giderken bunları düşünmenin zamanı değildir. Önlemlerimizi almışızdır, gerisi
gelişm
"Elinde tuttuğu gazetenin birinci sayfasında, kocaman bir resmin altındaki yazıyı okuyunca, dikkat
kesildi. Bir üniversitenin kazı ekibi, yaptığı bir kazıda, o güne kadar gün yüzüne çıkarılamamış ve
hangi kültüre ait olduğunu henüz tespit edemediği çok değerli bir keşif yapmıştı. Güneş kültüyle ilgili
olabileceği tahmin edilen bir tablet bulunmuş ve tabletteki sembollerin ne anlama geldiği araştırılmaya
başlanmıştı. Güneş kültüyle Ters Lale ilişkisini gösteren bu tabletteki semboller, tarihte ilk kez
keşfed
Toplam 26 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.