“Kitabın, göz açıcı eleştirinin, kılavuzluğu makbul takdirin, okuma, öğrenme ve paylaşma sevgisinin yer aldığı yirmi yazı var bu kitapta. Bazısı epeyce ağırbaşlı, bazısı fazlasıyla muzip. Kimisinde hatıra, kimisinde sohbet edası baskın. Tarihin farklı burçlarından selam çakanlar da var, güncelin pazarındaki çığırtkan esnafa el ense çekenler de. Hepsinin emirberi, samimiyet elbette. Yirmi mevzunun mayasına saklanmış, yirmi damla bal. Bulduysak, kovanımız yağma olsun.” Şiirleri ve tarihî romanlarıyla dikkati
Sadece on üçüncü yüzyılın değil, insanlık tarihinin en önemli yükseltilerinden biri olarak kabul
edilen Baybars'ın hayatı, zafer ve fetihlerin yanında büyük acı ve çırpınışlarla dolu. Kıpçak
bozkırından Kahire'ye, kölelikten sultanlığa uzanan bu emsalsiz biyografide, Haçlı seferleriyle
birlikte yeni bir yıkım harekâtı olan Moğol istilası da ağırlıklı bir yer tutuyor. Ali Emre;
kronolojiyi gözeten etkili bir kurgunun yanında, olay ve anlatım yönünden sürekli zenginleşen
romanıyla, hem Frenkleri hem de Moğoll
Acar Süvari Tutuk Arbalet, şiirdeki hikâyenin izinin sürüldüğü yazılardan oluşuyor. Birer şiir çözümlemesi olarak da okunabilecek incelemelerde Mehmed Âkif, Kemalettin Kamu, Nâzım Hikmet, Melih Cevdet Anday, Attilâ İlhan, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Refik Durbaş ve İbrahim Tenekeci'den hareketle şiirimizin son yüzyılına dair genel bir fotoğrafa da ulaşılıyor.
Ali Emre, hikâyenin temel ögelerini gözeterek derinleştirdiği bu incelemelerde, şiirlerin yazıldıklara döneme, şairin kişisel hikâyesi
Fransa'da 1883'te yayımlanan İnatçı Keraban, konusu Osmanlı coğrafyasında geçen ve kahramanları Osmanlı halkından seçilen bir roman. "İmparatorluğun en uzun yüzyılı"nda; Boğaz'dan geçiş vergisine yönelik bir itirazla İstanbul'da başlayan olaylar, serüvenlerle dolu ilgi çekici bir Karadeniz turunun ardından yine İstanbul'da sona eriyor. Ali Emre, "Doğu'nun Bir Jules Verne'i Yoktu" başlıklı bir giriş yazısından sonra, romanı olay örgüsü, mekan, zaman ve kahramanlar yönünden ayrıntılı bir incelemeye tabi tutuy
Diz Çökmeyen, önemli portreleri merkeze alan on hikâyeden oluşuyor. Hepsinin temelinde, yakın ya da uzak tarihimizde etkili olmuş müslüman bir şahıs ya da önderin hayatı var. Hikâyelerin tamamında mendil, gözlük, kılıç, temren, hokka yahut çevgen topu gibi bir eşya yer alıyor. Bu yönüyle her biri, sıra dışı bir nesne anlatısı olarak okunabilecek bir özelliğe de sahip.
Ali Emre; akıcı ve duygu ağırlıklı bir anlatımla Mehmed Âkif, Şerife Bacı, Tarık Bin Ziyad, Mus'ab Bin Umeyr, Ömer Muhtar, Fâtıma Fihrî, Ahm
"Şark'ın kartalı; yıllarca çöllerin, ovaların, dağların üstünde süzülen, Kudüs semalarına yükselen sevinç nidalarına eşlik eden, deniz kıyısına Yecüc ve Mecüc gibi yığılan istilacıları şaşkına çeviren, kan ve çamur içinde çırpınan evlatlarını sabır ve cesaret gıdasıyla besleyen, en zor durumlarda bile yetimleri ve mazlumları koruyup kollayan, şeref ve muhabbetle büyüyen çocukları selamlayan ve artık ağrıdan sızıdan kıpırdayamaz hâle gelen yorgun kanatlarını sabaha doğru usulca kapattı. Bir çocuk kuyudan çık
Haçlı istilalarının dünyayı kasıp kavurduğu 12. yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, suyu tersine akıtmayı başaran adam. Bir ayağını Halep'te tutarak müslümanları birleştiren, zillet örtüsünü üstlerinden atan, değerler bağını yeniden yeşerten mücahid ve muttaki bir önder. Müslüman Şarkın kandili, kılıcı, kalkanı. Elliden fazla beldeyi Frenk işgalinden kurtarmasının yanında, inşa ettiği medreseler ve diğer kurumlarla Sünni uyanışa can katan bilge bir yönetici. Yeryüzünü titreştiren güçlü avazıyla, acı ve korku i
Hangi bildik yağmur getirir
Şimdi bize onları
Bağbozumunda, hasatta,
Taşranın ahbap koynunda
Usul ve güzelce gülen
annelerden Bire bin verdiği
Hâlde içine çekilen O
Başaklardan yayılan şiirli
Yalnızlıkları...
Bir sevincin koyağında dili
Birden irkilen
Gömleği düğmeli, içi yalımlı
Bir yörük beyi, muzaffer bir kahraman
Gibi gönlünce ölen o fazıl babaları
Hangi bildik yağmur getirir
Şimdi bize onları
Bağbozumunda, hasatta,
Taşranın ahbap koynunda
Usul ve güzelce gülen
Annelerden Bire bin verdiği
Halde içine çekilen O
Başaklardan yayılan şiirli
Yalnızlıkları...
Bir sevincin koyağında dili
Birden irkilen
Gömleği düğmeli, içi yalımlı
Bir yörük beyi, muzaffer bir kahraman
Gibi gönlünce ölen o fazıl babaları
Roman; İstanbul'un Frenkler tarafından işgal edildiği dördüncü
haçlı seferi döneminde, Halepli bir kadın ve dört gencin arayış,
tanıklık ve hatırlamaları eşliğinde kurulan ve iç içe geçen iki
anlatıyla ilerliyor. Kitapta Nureddin Zengi'nin hayatı ve
mücadelesiyle ilgili önemli yükseltilerin yanında, Haçlı
istilalarıyla ilgili aktarımlara, Müslüman dünyanın
parçalanmışlığına ve düşkünlüğüne, kadınların da öne çıktığı çok
yönlü bir cehd, uyanış ve inşa çabasına, Haşhaşilerin
süikastlerine, Anadolu'daki küçük
Ali Emre şiirinde yeni bir toplam, farklı bir dönemeç Meryem'in Yokluğunda. Ağır bir iç sızısının, başka yuvalara sığmayan acıların hemen yanı başında diri bir sesle, eleştirel bir bakışla, umut ve inançla örülmüş tanıklıkları, insanlık hâllerini, sosyal ve siyasal vurguları görmek mümkün.
"Meryem'in Yokluğunda Annem", "Tandır Kaynayınca" ve "Buz Gibi Sosyoloji" başlıklarını taşıyan üç bölüme ayrılan kitapta; kişisel yönü baskın içli ve lirik ses rüzgârına, tarihsel ve toplumsal yükseltiler eşlik ediyor. M
Yaşadığımız ülkedeki çeşitli insanlık hâllerinin, acı ve hüzün tablolarının yanı sıra Ortadoğu coğrafyasındaki gelişmeler, direnişler, farklı insan sesleri ve yüzleri de öne çıkıyor ?Yeryüzüne Dağılan'da. Tarih güncel olanla buluşarak deviniyor. Kara bir lirizm, epik bir sesin içinde büyüyerek yeryüzünün çeşitli bölgelerine ışıklar ve çığlıklar düşürüyor.
Mutlu ölüm yoktur o yüzden gövdeyi sağır eden bir kin varsa
Geyiklerden, yılışık konçertolardan, borsalardan kaçıp
Ekmeği tuzla tartmaya alışmışsa insa
Onarılmış Yas Bitiği, epik bir bilinç ile kara bir lirizm arasında biçimlenen 38 şiir içeriyor. Zaman zaman yumuşacık bir edayı zaman zaman da öfkeyle bütünleşen sert ifadeleri peş peşe, iç içe izleyebiliyoruz şiirlerde. Arka plandaki coğrafyanın bütün bir memleket ve Ortadoğu olduğu kitapta, tarih de şiirlere rengini veren duygu ve bilinç düzlemine paralel bir eleştirellikle karşımıza çıkıyor. Kimi örneklerde en belirgin şeklini hicivle kazanan dil de acıtıcı gerçekliğin ironize edilerek karşılandığı boyut
Milyon Sesli Mızıka, Ali Emre'nin ikinci şiir kitabı. Kendi toprağına ve tarihine dikkat kesilen, aynı zamanda bütün bir yeryüzüne ve farklı insan çehrelerine ışıklar düşüren geniş bir haritası, milyonlarca sesle örülen hüzünlü bir şarkısı var şairin. Duyabilecek iştiyakta olanın kulaklarını sağır edecek bu melodi, zamana ve insana bir de soru yöneltiyor: Kulaklarını tıkayanlar hayatlarına daha ne kadar devam edebilecekler?
Şiirin Saçağı Altında, bazen kadim, bazen güncel bir sorun olarak şiirin saçağı altında biriken, yer tutan çeşitli konuların belli dikkatler, yorumlar, öneriler eşliğinde ele alındığı poetik ve eleştirel yazılar içeriyor. Ali Emre, hem "şairler loncası"na sokularak hem de halkın minderine ilişerek, şiirle ilgili birçok kavram ve konuyu adalet ve ahlâkîlik ilkelerini öne çıkararak sorguluyor. Farklı bir şiirin de, farklı bir eleştirinin de hâlâ mümkün olduğunu vurgulayan yazar, çeşitli örnekler ve temsilcile
Hangi bildik yağmur getirir şimdi bize onları
Bağbozumunda, hasatta, taşranın ahbap koynunda
Usul ve güzelce gülen annelerden
Bire bin verdiği hâlde içine çekilen
O başaklardan yayılan şiirli yalnızlıkları..
Bir sevincin koyağında dili birden irkilen
Gömleği düğmeli, içi yalımlı
Bir yörük beyi, muzaffer bir kahraman
Gibi gönlünce ölen o fazıl babaları
Ali Emre, Kıyamet Mevsimleri ile başlayan; zaman zaman bireysel, toplumcu ama her zaman insansal olan şiir ırmağı kaynağını hiç kurutmaz, suyunu daha da çoğaltarak, yatağını genişleterek akar.
Mutlu ölüm yoktur o yüzden gövdeyi sağır eden bir kin varsa
Geyiklerden, yılışık konçertolardan, borsalardan kaçıp
Ekmeği tuzla tartmaya alışmışsa insan
Birikmişse kırbasında sözün öfkesi
Gidip o mübarek kana dokunmak ister
O çocuklara, o babalara bakmak ister Tanrının avlularından.
Bir rövanş bekler, yeni bir raunt,
Hepatopankreatobiliyer cerrahinin son yıllarda gösterdiği olağan dışı gelişme,Ülkemizde de konuya ilginin artmasını sağlamış,Türk Hepato Pankreato Biliyer Cerrahi Derneği çatısı altında toplanan meslaktaşlarımız önemli başarılara imza atmışlardır.Özellikle karaciğer tranplantasyonu seçkin bir tedavi yöntemi olarak Avrupa ile karşılaştırılcak düzeye ulaşmıştır.Türkiye`deki kurumlardan HPB cerrahi eğitimi alan meslektaşlarımız kendi hastanelerinde ya da sağlık kurumlarında HPB üniteleri kurulmasını sağlayarak
ben hangi bir kenti tutsam dilsiz eğninden
bezgin çıkrıklar, bedestenler geliyor aklıma
epik şiirler, kışlalar, o konuşkan esnaflar...
avuçları rençberlerden, kamburlardan ürken
narin kızlar oluyor sonra ağulu romanlarda
bir kuş dökülür gibi usulca ya da bir güğüm
vurulmuş bir çocuğun ışıldayan terinden
İki dize iki dize büyürdü göçmen çocukluğum Rimbaudnun gemisine binerdim, Alinin terkisine Davul tozu ve minare gölgesi içinde yaşamak Benzer mi hiç kalbi kar kaldırmayanın endişesine Bu yüzden ölüm korkusuyla avutuyorum gönlümü Bu yüzden, sazlığı özleyen ney gibi evime dönüp Anamın saçında beyaz bulmaca oynuyorum İnsan her yerde doğar fakat vatan gerek ölmeye Geçiyorsam şimdi aşktan, kızları evden kovarak Hep bu bozuk düzen, bu darağacı suratlı toplum Elifin uğru nakışlı tamam yavru balaban bakışlı Fakat y
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.