Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Gözyaşlarım hırsa getirdi beni. Dolabı açtım. Bir gömleğini seçtim. Önce hasretle kokladım, ardından düğmelerini kopardım tek tek Sonra aldım elime iğne ipliği, koparttığım düğmelerini yeniden diktim. İğneyi gömleğine her geçirişimde yanlış insan, her çıkarışımda doğru insan, deyip ağlıyordum. Kimbilir belki birazdan, belki daha sonra kapımı çalardın. Evimize dönerdin Bir ayağı kırık atına Hem gidecek neresi vardı ki? Yanlış sevgilinden, yanlış hayatlardan, yanlış arkadaşlıklardan gidecek neresi vardı ki?
Tükendi
Hem Hasan'ın konuşması da garipti. Hiç onlarınkine benzemiyordu. Kimse Nisan'ın onunla arkadaşlık kurabileceğini aklına getirmemişti. Nisan'ın dışarıya çıkmamasının sebebi ya bir yeri ağrıdığı içindi ya da evinde onu üzen bir şeyler olmuştu. Arkadaşlarının aklından bunlar geçiyordu ve kimse başka bir sebep olabileceğini, hatta bu sebebin Hasan'ın hayat hikâyesi olabileceğini aklından bile geçirmemişti...
İşte o zaman, sevgili diye, dünya diye, hayat diye baktığınız her boşluğu, artık sadece sizin o yaralı benliğiniz doldurur. Nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz, peşinizden o ıssız, o karanlık ormanınızı birlikte götürürsünüz. Nereye gitseniz, kendinizi orada kaybolmuş hissedersiniz. Yollarda kime rastlasanız, çıkartıp onun fotoğrafını gösterirsiniz. Bu insanı tanıyor musunuz, buralardan geçti mi, onu gördünüz mü? diye sorarsınız. Aslında kaybolan o değil, sizsiniz; aslında, o, diye sorduğunuz, kendinizdi
Tükendi
Uzun ve yorucu yolculuklardan sonra denize varmayı çok severim. Hayatın tam içine girip, göze aldığım ne varsa dibine kadar yaşayıp sonra yine kendime dönmek bana hep iyi gelir. Neresi olursa olsun yola çıkmayı severim. Yola çıkmak aşka benzer çünkü. Sonunda er geç yol da aşk da hakkını ister. Ya bir ödül kazanırsın ya da büyük bir diyet ödersin. Ya emeklerin, inançların geri döner sana ya da terk edilirsin. Ama her ikisinde de yaşamış olursun. Her ikisinde de boşuna yaşamadım, dersin. Öyleyse çıkmak
Tükendi
Hayatı anlamak için, tıpkı yazmaktan vazgeçtiğim zamanlarda olduğu gibi başımı bir suyun içine sokuyor, tam boğulacağım sırada başımı yukarı kaldırıyor, can havliyle nefes alıyor, o anda yaşadığımı ve hayatımı anladığımı hissediyorum.Yazmak, budur benim için. O boşluğu başım suyun içindeyken bir kez daha görür, kimsesiz kalmış ve hep kalacak olan sevgimin kanında boğulmamak için yazmaya koyuluyorum.Bir daha soracak mısınız bana o siyah önlüklü çocuk neden yazıyor diye? O zaman güneşe bakın ve açıklayın bu ı
Tükendi
Hayır, hayır ölmek istemiyorum ben! Sonsuza dek Elif´le yaşamak istiyorum Neden peki? Ne demek neden? Çünkü onu ölesiye seviyorum. Hayır, yine yanlış cevap; ne yazık ki yine dürüst olamadın kendine! Doğru cevap şu olmalıydı: Çünkü Elif senin son şansındı. Hülya bir başkasıyla gitti, Canan evlendi, Esra intihar etti! Hani o nerede kendine sonsuz güvenin? İşte, oğlum, güvendiğin deniz tükendi bak! Bir Elif kalmıştı, seni sımsıkı saran, güvendiğin, anlaşabildiğin. Bir daha Elif gibi birini bulmanın ne kadar zo
Tükendi
Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, radevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse, aşk yoktur ve hiç olmamıştır, sevgili!.. Birbirimizi kandırmayalım. Hadi, güne hazırlan!.. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek; sonra geçecek... Hadi, oyalanma, birazdan yarın olacak!.. Aşkta yarın yoktur, se
"Nerede bir Cezmi Ersöz yazısı, şiiri görsem, önce onu okumak isterim. Neden? Nedenini de hem bilirim, hem bilmem. Bilirim: Varlığı, bitimsiz muhalefettir o. Bilirim: Bir kaşiftir o. Bilirim: Bir "kendine üslup'tur o. Bilirim: Yunus'un genleri vardır onda. Bilmem de: Benim sözcüklerle tanımlamaya kalkıştığım Cezmi Ersöz yazısı, o sözcüklerin dışına taşar sürekli. Bilmem: Bildiğimi sandığım anda, vaha avlayacaktır beni... Yaşamayı ve öğrenmeyi seçtiğim için, bilmem. Soruyor: "Hayat Bir Emrin Var mı?" Hulki A
Sanki bütün bunları kendine söylüyor, kendinle konuşuyor gibiydi. Doğruldu, semenderini su bardağının içinden usulca alıp göğsüne yerleştirdi. Semenderin kulağına yavaşça, "Sakin ol bebeğim, sakin ol! Yok, bir şey!" dedikten sonra üstünü giyindi. Sonra o da bir sigara yaktı, sonra da bakışlarını gece lambasının gölgelere boğduğu odasının tavanında bir noktaya dikerek konuşmaya devam etti: "Biliyor musun, fotokopiyle çoğaltılmış gibisiniz. Bana benzer şeyleri söyleyip sonra da benimle sevişmek isteyen ama gö
Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen beklemek kadar acı, anlamak kadar zor nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi yok karşılığı yüzünün... Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen yakınlaştıkça imkânsız uçurumlar nedensiz hayatların o büyük acısı gibi yok karşılığı yüzünün...
Hayat kitaplarda yazılanlar gibi değilmiş. Kitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş. Her yüzün altına başka bir yüz... Böyle gidiyormuş; bunun sonu yokmuş. Geç de olsa şimdi anlıyorum. Beni aşar bu kelimelerin altındaki kelimeler, bu yüzlerin altındaki yüzler... Ben içimdeki acıya bakarım. İçimdeki enayiliğe bakarım. Evet, kelimelerin altındaki kelimeyi, yüzlerin altındaki yüzü biliyorum ama ben seni içimde hissederken, sana inanmışken, şehrin her tarafında yanan bir ışık vardı. Yollarda,
Buralarda ölüm çok farklı algılanıyor. Buralarda insanlar ölüme bir son gbi bakmıyorlar. Buralarda hiçbir şey kesintiye uğramıyor. Hayat, ölüm ve çocukluk, her şey kesintisiz bir biçimde, aynı büyülü nehre akıyor. Her şey bir çember çiziyor sanki. Ölenler, yeniden doğuyor... Yeniden doğanlar, ölmeye başlıyor... Hayat ölüme, ölüm hayata karışıyor... Ve hayatta kalacak olanlarla ölecek olanlar birbirlerine öyle yoğun bir sevgiyle sarılıyorlar ki işte o anda hayatla ölüm arasındaki o kesintisiz akışı görüyorum
Tükendi
İçeri Kafka Market´in sahibi girdi. Kahvede okey oynuyormuş; kasiyer kızlardan biri koşarak gidip çağırmış. Herhalde,"Markete tuhaf biri geldi. Kafka diye bir romancıyı sorup duruyor," demiştir. Marketin sahibi yüzündeki teri silerken, "Buyrun, beyfendi! Sorun nedir?" diye sordu. "Efendim," dedim, "Marketinize ünlü romancı Kafka´nın adını koymanız, beni çok heyecanlandırdı ve sevindirdi, sizi tebrik etmek için geldim," dedim. Market sahibi zararsız bir deli olduğuma kanaat getirmiş olacak ki derin bir soluk
Yaktın masum hırslarını geliyorsun; oysa bir bilsen, seni ona taşıyon şehir saçını bağladığın iple bile alay ediyor... Ah! Bir bilsen herkes tetikte; sense böyle hesapsız, böyle sevinçle... Ah! Bir bilsen, sadece güzelliğin tutuyor acımasızlığın kapılarını... Yaktın masum hırslarının geliyorsun; şehirden bir çocuk sevdin yine...
Tükendi
Birden fermuarını çözdü, pantolonunu indirdi. Sonra da külodunu çıkarttı. Beni nasıl aşağılıyacağını biliyordu ama öfkesini kontrol edemiyordu da: "Hadi, gel, gir içime! Hadi, hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime, hadi!.." diye bağırmaya başladı... Karanlık yerimin bu denli zorlanması, öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, "Yeter artık, yeter; bitir, bu oyunu!" diye bağırırken, cinsel organının çevresinde, kasıklarında, karnının altında derin si
Tükendi
Kimi geceler babası sadece üzerini örtüp, saçlarını, yüzünü, alnını okşamakla yetinmezdi. Yatağının bir kenarına ilişir. gizli gizli birşeyler fısıldardı. Sanki ona yattığı yerde nasihat ederdi. Pişmanlıklarını, görüp geçirdiklerini anlatırdı. Hayatın çok, ama çok ağır, taşıması çok zahmetli bir yük olduğunu anlatırdı sanki. Oğlu bu fısıltıları duymak için bütün dikkatini harcardı, ama nafile, duymazdı. Babası daha sonra kalkar, yüzünü seyderdi oğlunun. Babasının alkollü nefesini hisserderdi. Buruk, öksüz,
Tükendi
Kendimi tanıyamaz olmuştum. Hangisi bendim? İçimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkûm, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen, o sevdalı kadın mı? İkisi de olmak istemiyordum. Ama ikisinden de vazgeçemiyordum. Sanki biri olmazsa, diğeri yıkılacak gibiydi. Birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız
Tükendi
"Öylesine dolu dolu yaşadım ki inan, bazen, "Artık yeter!" diyorum. Doydum!" diyorum. Öyle bir an gelirse, yani bu duygunun sahiciliğine tamamen inanırsam, hayatıma kendi ellerimle son vermek istiyorum. Bunu bir kez çok yoğun duydum. Bir keresinde "Heraklia" diye bir yere gitmiştik. Geceydi. Yazdı. Bir kaleye çıktık. Aşağıda deniz muazzam görünüyordu. Gökyüzünde bir yıldız yağmuru vardı. Doğa sarhoş gibiydi sanki. Bir an kendimi öylesine mutlu hissettim ki işte, o an, hayatıma son vermeyi düşündüm. Kendimi
Tükendi
İşte o zaman, sevgili diye, hayat diye baktığınız her boşluğu, artık sadece sizin o yaralı benliğiniz doldurur. Nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz, peşinizden o ıssız, o karanlık ormanınızı birlikte götürürsünüz. Nereye gitseniz, kendinizi orada kaybolmuş hissedersiniz. Yollarda kime rastlasanız, çıkartıp onun fotoğrafını gösterirsiniz. "Bu insanı tanıyor musunuz, buralardan geçti mi, onu gördünüz mü?" diye sorarsanız. Aslında kaybolan o değil, sizsiniz; aslında, o, diye sorduğunuz, kendinizdir...
Tükendi
Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... Sen beni dışladığından beri, beni sevenlere bir hayalet hediye ettin... Tepeden tırnağa aşka, tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet... Bu hayaletin içinde, beni değil seni gördüler hep. Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti... Kimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim, diye buralardan... Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 45 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2