Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 58 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Küfür ile savaşmak yalnız kılıçla olmaz. Fikir, sırasında kılıçtan daha keskindir. “Anam” dediğin şu kadın artık yaşlılar sırasında sayılır. Ama bir de yüreğine sor, içi yirmi yaşındaki bir gencin yalım yalım yanan ateşi ile alev alevdir. Menfaat gütmeden, vatan ve îman yolunda güreşen insanın arkasında Allah vardır. Bütün dünya sana sırt çevirse ama Hak seninle olsa, yalnız değilsindir. Fakat Hak seninle olmayıp bütün dünya seninle olsa yapyalnızsın demektir.
Bu kitap ne bir hikayedir ne masal ne de roman... zamanı, mekanı, vak'aları, şahısları, isimleri hatta vak'aların seyri, sırası ve detaylarının yüzde doksanı ile otantik ve yaşanmış bir devrin, gerçek ve yaşanmış bir hayat tablosudur. Biz, İmparatorluk Türkiyesi'nin hemen de son evlatları; içinde haşır neşir olduğumuz askeri, siyasi, içtimai ve iktisadi bir tarih meydanında köşe kapmaca oynamış kimseler olarak, görüp duyduklarımızı, tadıp kokladıklarımızı, kudretimiz ölçüsünde, gelecek nesillere intikal e
"...Bugün dünya da, insan da buhran içinde sayıklamakta. İçine gömüldüğü gafletli rüyadan uyanmasıu gerek. Kim uyandıracak? Madde ile ruhun ellerinden tutarak biribirleriyle barıştırıp tek kuvvet haline kim getirecek? İşte Dost da, başı maddete gömülmüş olarak gönül körlüğü çeken, amma çektiklerinin de farkında olamyan Ademzade'ye onun için, hayatı boyunca ve her vesile ile seslenmiş, uyarmış, Peygamber mirası olan ahlak-ı Muhammedi devası ile derslerine şifa sunmuştur.
"Ne tuhaf, bu gökkubbenin altında herkes bir şeyler duyup bir şeyler söylüyor; fakat her duyuş, her söyleyiş ve her görüş, nihayet, mukabil olduğu eşyayı aksettiren bir ayna parçacığına benziyor. Fakat nerede o kamil ve mükemmel duyuş ve duyuruş ki, içine bütün cihanın aksettiği muazzam bir ayna olsun..."
“Bu dünya bir pazar yeri gibidir. Oraya nice mal ve mülk ile gelenler günlerini zararla kapat- mışlardır. Âyet-i kerîmede de buyurulduğu üzere birçoğu da iyilik verir kötülük alır. İşte dikkat edilecek nokta budur: Kötülük satıp iyilik almak. Bu da neyle olur, derseniz, imân-ı tam ve şevk-i muhkem ile demekte tereddüt etmem. Yâni bir kere Allah deyip istikāmet ettin mi gerek nefsânî gerek ruhânî, hiçbir sebep ile îmanına su katılmamak, tereddi ve bocalama illetine yakalanmamak. Şevk-i muhkem ise, insanoğlun
"Fakat sâkin ve insaflı olduğu zamanlarda, eski Hâlis Hoca'nın bu mâzi olmuş bîçare hüviyetin mezarı başına geçerek, onun yaşamakta iken de hayattan, ruhtan ve aşktan mahrum olarak geçirdiği kırk senelik zavallı bir ömrün mersiyesi içinde, yolunu bulamamış bir hayâtın bütün acılarını okuyordu. Şüphe yok ki, Mesihpaşa İmamı, şu kısacık fakat tecrübe ve ibret dolu zamanla Tâhir'i daha iyi anlıyor ve ona hak veriyordu. Muhakkak ki bu sefih ayyaş da değişmek, bambaşka bir insan olmak için sevmiş olmalıydı. Faka
"Topraklarını kaybeden, türlü hezîmet ve mağlûbiyetler ile yüreği dağlanan Türk milleti, insana değer verdiği müddetçe büyük millet şuûrunu kaybetmedi. Dili, dîni, târihi, görenek ve gelenekleri, kapanın elinde kalıp ağmalanmadı. Harsı, haysiyeti, vak?rı zedelenmedi. İkbâlimiz ve istikbâlimiz adına, çocuğu, târihi ve mukaddesâtı ile bir sistem ve metot dâhilinde yüz yüze getirmek gerekir. Şu bir gerçektir ki, dünü unutan, bugünü de bilemez. Hele istikbal için ümit beslemesi pek bestir. Memleket dert ve dâvâ
"Bence şekil ve san'at, manayı ziynetleyen bir kaptır. Mana, şekil perdesi altında gizli olduğu için göz, iç kıymetini görmüyor da; dış tezahürlerini görüyor, ruhu görmeyip, cesedi gördüğümüz gibi. Şekil manayı bulmak için bir kapıdır. Yazık ki insanlar bu kapının san'at inceliklerine, estetik vasıflarına dalarak, onu açıp içinde gizli olan hazineyi elde edemiyor."
Mensur şiir tarzındaki bu eser, Büyük Doğu, Resimli İstanbul Haftası ve Türk Yurdu mecmualarında neşredilen parçaların toplanmış hâlidir.Tez olarak romanlarından farklı değildir.İlâhi aşk ve mânevi derinlik hârika bir üslûpla işlenmiştir.
Tükendi
Mâbette Bir Gecenin hikâyeleri evliyâ menkıbelerini düşündürüyor. Yalnız kahramanları aşk velîleri. Bunların muhteviyâtı olan mecâzî aşkın da hakîkate yâni ilâhî aşka köprü olup olmadığını yine Cenâb-ı Rabbül-âlemîn bilir. Hikâyelerde zâhirî güzelliğin dâima ruh güzelliğine refâkat etmesi o beşerî aşkların zâten ilâhî olduğu müjdesini de berâber taşır Otuz dört hikâyeden meydana gelen Mâbette Bir Gece, hayalin derinliklerinden hakîkatin aşkınlığına uzanan hâdiselerin izdüşümünü okuyucuya anlatıyor.
Notlar, açıklamalar, fotoğraf ve gravürlerle zenginleştirilmiş, kağıdından tasarımına kadar farklı bir sunumla hazırlanmış olan bu kitap Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'nın kuruluşunun 50 Yılı vesilesiyle bir defaya mahsus olmak üzere 1000 adet basılmış ve tamamı numarandırılmıştır.
Tükendi
Bir devletin ve milletin pâyidar olması için her şeyden evvel o toplum insanının dört başı mâmur bir derûnî nizam ve zihnî kemal içinde bulunması lâzımdır. İşte Selçuklular ve Osmanlılar, bu ulvî ve zor işi, tasavvufun temînâtı altına vermişler, böylece de, o hak ve hakîkat anlayışına su katılıncaya kadar, yeryüzünün örnek devleti olmuşlardır. Bir milletin ikbal ve istikbâli, maddî varlık ve dirliği ile ölçülemediğine göre, her şeyden evvel içtimâî ve medenî âhengin ve siyâsî istikrârın ip uçlarını tutan el
Biz sefer ettik, fakat yol bizi imtihan etti; bu sefer eylemekten, yol armağanımız ne oldu? Toprak mertebesinden nebâta geldik ve orada yeşerdik, geliştik. Sonra hayvan mertebesine geçtik, hisli irâdeli olduk. Fakat yine bu yol bizi imtihandan kalmadı. Sefer ederken dağarcığımızdaki armağanı kim kaptı? .. Yol gönüldür, yolcu sensin. Bu yolu geçmek için nefs ferâgatından başka ne çâre? Geç... fakat cennete varmak için değil, kopup geldiğin noktaya ulaşmak, asıl benliğini bulmak için geç!
".....Tek tesellîm, ümîdim ve daha doğrusu temennim, orada veya hayatının geçeceği her (anda), etrafına müfid olmandır. Bu dileğimi belki çok söyledim, çok tekrarladım. Fakat bilerek söylüyor, isteyerek tekrarlıyorum. Ömrümce de söyleyip tesbih etmek isterim. Zîra yaşamadan gaye ve maksat, bence hizmet ve himmettir. (Muhit kısır, insanlar taş gibi..) demek, asla bir mazeret olamaz. Sırasında kayaların üstünde bile ot, hatta ağaç biter."
Tükendi
Cami bir taasup ve didişme ocağı değildir. O halde, ey cemaat diye söze başlayan vaizden de halkın beklediği şiddet, ateş, cehennem ve zebani tehditleri değil, sevgi, şefkat, dostluk, yakınlık ve İrfan-ı Muhammedi'dir. Cemaatini bütünleştirip dünya ve ukba hayatlarını imar edeceğin yerde parça parça ederek milli-hamasi bir anlayışın lüzumunu hiç düşünmeden kara ve karanlık bir şekilcilik kaftanı ile sarıp sarmalayıp onu boğuyorsun...
"Sâmiha Ayverdi bu eserinde bizi biz yapan millî ve mânevi değerlerimizi, bu değerleri bir hayat düsturu olarak benimseyen dostların hâtıralarıyla birleştirerek anlatırken memlekete refah, huzur, şevk ve bereket getirecek çârelerin ip uçlarını verir, hedefler gösterir.."
"......bazen öyle bir vak'a, öyle müthiş bir hadise oluyor ki, bizim iğne ile kuyu kazarak yaptıklarımızın üstünden bir sel gibi geçiyor, silip süpürüyor. İn san kendini bırakırsa ümitsizliğe düşmek işten bile değil. Fakat geçen sel de olsa kum kalıcıdır." Biz hele elimizden geleni yapıp tohumu ekelim de, büyütecek, yetiştirecek sahibidir," dedirtip, gayret kemerini tekrar kuşandırıyor. Bunun için ne kadar şükretsek azdır. Düşünüyorum da bu işlerin sonu hayır olmasa, müspete gitmese kendi yolunda olanları
Tükendi
Bu kitap Türk târihinin, seyir ve tekâmülü ardınca yürüyebildiğimiz ölçüde atılmış bu birkaç adım, iki büyük Türk devletinin dünya târihi muvâcehesindeki medenî ve içtimâî değerlerinin, uzaktan yakından münâsebet kurmak vaziyetinde olduğu milletlere ve nihâyet dünyâya neler getirdiğini, umûmî çizgileriyle tâyin ve tespit edebilmek gayretinin nâçiz bir mahsûlüdür. Bu yüzden de, başı sonu bilinmeyen târih dünyâsı içinde ve bu gökkubbenin altında tahtlar yıkıp zaferler kazanmış veya hezîmetler kaybetmiş Türk k
Tükendi
İstanbul medeniyetini kimler vücuda getirdi? Hangi adetleri hangi insanlar beğenip, seçti ve kök salan adetler, cemiyetin itiyatları zemininde derinlemesine nasıl yayıldı? Bu ince, bu zarif, bu her biri son derece duygu, değer ve itibar kazanmış görenekleri, yoksa insanlar değil de zaman ve zamanın taksime uğramış ölçüleri günler, aylar, yıllar ya da asırlar mı kendiliğinden işledi?
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 58 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1