Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
"Neyse ki, 'kendini koruyan' İstanbul var. İstanbul maceramda ona sığınmak iç açıcı. Kendini koruyan İstanbul bazan edebiyatta, resimde, eski bir fotoğrafta karşınıza çıkar. Bazan daracık sokakta zamana direnebilmiş bir çeşme, bazan önünden geçip gittiğiniz mezarlık, küçük semt camii, taa Bizans'tan kalma ören, duvardan fışkırmış mor salkım bulutları, kır kahvesi, bazan sadece baharlı akide şekeri ya da ansızın karşıma çıkan, kıpkırmızı ve karanfil kokulu lohusa şekeri, kimbilir daha neler, bir türlü sona e
Usta öykücülüğü ile kuşaklar boyu okurların başucundan hiç ayrılmayan Selim İleri'nin 1976 yılında Sait Faik Hikâye Armağanı kazanmış olan Dostlukların Son Günü adlı öykü kitabı tazeliğini hiç yitirmediğini yıllar sonra yeniden belgeliyor. "Selim İleri Dostlukların Son Günü'nde yalın ve şiirli dili, olayları ve nesneleri en küçük ayrıntılarına kadar saran gözlemleriyle usta bir öykücü olduğunu kanıtlar." Tahsin Yücel Dostlukların Son Günü, Türk öykücülüğünün dönemeçlerinden biri...
Selim İleri'nin, ilk baskısı 1971'de yapılan öykü kitabı Pastırma Yazı, iyi kitapların, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin güncel kalabildiğinin somut bir örneği. "Param pulum olmasa, yerimden yurdumdan edilsem köpek gibi Darülacezeye atacaklar; Bakırköy'de tımarhaneye bitişik bir hususisini açmışlar, Huzurevi'ymiş adı; başındaki kocakarıyı kapan oraya, kapan oraya. Bir yığın ihtiyarı tıkıyorlar içeri, koy dunsa bul, bir daha arayan soran yok. İhtiyarlar bir araya geldiler mi olmaz, çabuk ölünür. Etra
Tükendi
İşte, selvilerin gerisinden ateşler, kıvılcımlar yükseliyor. Dağıla dağda, uçuşa uçuşa, Ayasofya'ya kadar uzanıyor ve Ayasofya'nın beyaz minareleri pespembe kesiyor. Şimdi sis perdesi kalkmaktadır. Kubbeler mavimsi, gümüşleniyor, birçok minare, aydınlık çoğaldıkça, kıpkırmızı. Tepeler pembe pırıltılı, sahiller mavimsi ve morumsu. İstanbul âdeta taptaze. Selim ileri, İstanbul Kitaplığının altıncı cildi İstanbulun Tramvayları Dan Dan!..da romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbul'
Oysa korkmak zorundayız, dedi. Bir şey daha kavradım: bizden korkmamız isteniyor. Çünkü burada, bu operada bir üstünlük saplantısı egemenlik kurmuş. Bir şef, bir iki yönetici kendi üstünlüklerini sağlamak için geriye kalan herkesi köleleştirmek zorunda. Özgür doğmuş insanı köle kılmanın tek yolu da onu korkutmak. Korku salmak, dört bir yana. Geçen otuz beş yılı tek cümlede özetler anlatıcı: Hiçbir şey değişmedi. Darbeler, kırımlar, idamlar, katliamlarla dolu nafile geçirilmiş bir otuz beş yıl Ahmet Oktay
...Bununla birlikte romancı hep tedirgindir. Sözgelimi oğlunun Prag'a gidişini hatırlayan romancı, Vedad'ı birdenbire "bir sis içinde " örtülü görüyordu. Ve bu hatırlayışını yorumlamak istedikçe, iki şüphe yakasına yapışırdı: genç adam ya annesinden ayrılırken bu ayrılışın sonrasıza kadar sürüp gideceğinden kaygılanmıştı yada kendisini bekleyen "akıbet"i önsezileriyle duyumsuyordu... Romancı, oğlunun "öyle mahzun", öyle titrek, öyle yaslı bir bakışla annesine baktığını hatırlıyordu ki, "işte şimdi yine onu,
Bu kez en eskilere dönmek, en eskileri yazmak istiyorum. Kim bilir 1960larda hangi gündü. Tarih, sanat, mimarî, süslemecilik konusunda hemen hiçbir şey bilmediğim halde, camiin çinileri, kubbe pencerelerinden yansıyan ışıklar ortasında, rüyayı andırır bir etki bırakmıştı. O kadar çini ışıltısını, ancak çinilerde o kadar sır ışıltısına kavuşabilen narçiçeği kırmızısını, yeşili ve uçsuz bucaksız maviyi ilk kez görüyordum. Bence Selim İleri kırk yıldan beri emek verdiği edebiyat alanında mutfağından izbesine
Küçük burjuva kökenli aydının toplumsal işlevi, bu çetin karmaşadan cinselliğini de kapsayan bir yeni moral çıkarabilecek midir? Sürü insanı olmak ya da olmamak gibi bir gerekçe, ayrıcalık yarışını bir cehennem yasası olmaktan kurtarabilecek midir? Attilâ İlhan, 1980 Selim İleri, Ölüm İlişkilerinde, kendine özgü bir roman yapısı kuruyor, bir üslûp buluyor, bir anlatı tekniği yaratıyor; Cehennem Kraliçesinde aynı yapıyı -bu kez daha yetkin biçimde- tekrarlıyor. Her bölümün, o bölümde anlatılan kişinin görü
Tarih sırtımızdaki kambur mu: Nerede yanlış yapmıştık? Yalnızlığım için içiyordum. İnsansızlıktan donmamak, ölmemek için. Delirmeme ramak kalıyor, yine içiyordum. İkinci Sayru, Evine dön! Evine dön! diyordu; dinlemiyordum onu. Fakat neden? Tam o senelerde, herkesin Rus salatası olarak bildiği, patatesli, kornişonlu, mayonezli salata birdenbire Amerikan salatası oldu. Hayat mı dekor mu? En büyük işkence, Şark nedir, Garp nedir bilmemektir. İki âlemin ortasında yaşıyorsun ve ikisi arasına sıkışmışsın, haberi
"İstanbul, birbirinden o kadar farklı, hattâ birbirinin karşıtı bu semtler, yöreler aracılığıyla, birçok mimarîyi yan yana, iç içe sunar kentlisine. Göz daima oyalanır; düşünce yenilikle karşılaştıkça bilenir, gönlün duyarlığı şu semtten o semte daima tazelenir." Selim ileri, İstanbul Kitaplığının beşinci cildi İstanbul Lâle ile Sümbürde romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbul'a götürüyor bizi, büyülü bir yolculuğa davet ediyor.
Mevsimin ışıklarına, renklerine, saatlerine nasıl açılacağımı çok düşünmüştüm. 1950lerin İstanbulundaki sonbaharlar ağır basıyordu herhalde, çocukluğun sonbahar mevsimleri. Daima yaprak dökümleri, yağmurlar, taş havuzların yaz boyu kirlenmiş suları, yosun, çamur ve batak geliyordu gözümün önüne. Daima akik, topaz ve yakut. Selim İleri, İstanbul Kitaplığının dördüncü cildi İstanbul Hatıralar Kolonyasında romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbula götürüyor bizi, büyülü bir yolc
Selim İleri'nin ilk romanı Destan Gönüller ile son öykü kitabı Fotoğrafı Sana Gönderiyorum artık cep'te! Herkes okusun, bu önemli yazarın edebiyat yolculuğunun, edebiyata adanmış uzun yıllarının izini sürebilsin diye, ikisi bir arada yayımlandı. Eski bir roman kahramanı Şahane bir tuvalet Hayat sönüp giderken Perisiz evler Nar çatlağı Ölü hikâyeci Ada gezintilerim Gregor Samsa'nın elyazısı
"Deniz tertemizdi önceleri. Yeşil cam kırığı kıyılardan açıldıkça, Marmara'ya özgü, güneşin daima hülyalı pembe serpintiler bıraktığı mavi bir denize kavuşurdunuz." Selim ileri, İstanbul Kitaplığı'nın üçüncü cildi İstanbul'un Sandık Odasında romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbula götürüyor bizi, büyülü bir yolculuğa davet ediyor.
"Evlerin, kapılarda hep mücevher çağrışımlı tepe camları vardı, yine morlar, yahut kırmızıları, zebercet yeşilleri, bazan gece mavileri, topaz sarıları. Çok ender yine rastlıyorum, renklerindeki genç kalış gönlümü yoruyor." Selim ileri, İstanbul Kitaplığı'nın ikinci cildi İstanbul Seni Unutmadımda. romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbul'a götürüyor bizi, büyülü bir yolculuğa davet ediyor.
İstanbulu yazmak istiyorum. Kaybolan, değişen, özelliğini, anlamını yitiren şehri, çocukluğumun İstanbulunu. Aslında ayrıntıları, kent kültürünü var eden her şeyi. Bana öyle geliyor ki çılgınca bir girişim: Elim kolum tuttukça İstanbul yazıları yazmam gerekecek. Selim İleri, Yılsızlar Altında İstanbulda romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbula götürüyor bizi, büyülü bir yolculuğa davet ediyor.
Tükendi
Selim İlerinin Tozlu Aşk Romanları: 3 "Kafes'in Selim'in romanları arasında ayrı bir yeri var. Selim İleri romanında hüzün hep ağır basarken Kafes bu duyuşla sanki alay ediyor. Yakın tarihimizden siyasaya, toplumsal çalkantılardan cinselliğe yaman bir alay." Vedat Günyol "Trajedi sözcüğünü özellikle kullanıyorum. Gerçekten de, eğer trajedi sözcüğü, insanın bireysel ve toplumsal varlığındaki bir parçalanmayı, kendini gerçekleştirmek isterken uğradığı bir yıkımı dile getiriy
Setim İleri'nin Tozlu Aşk Romanları: 2 İkinci Dünya Savaşı eşiğindeki Türkiye... Eğlenceleri, hoppalıklarıyla ala ala hey Büyükada'dan, adı Yanıkvadideyken Yeşilvadi'ye çevrilmiş taşra köşesine savruluş... Tek parti iktidarı, savaş, yıkılan ülkü... Faşizmin amansız fırtınasında soluk kalmaya yazgılı derin bir aşk, Mediha Funda ve Nihat Giray... 'Has edebiyat'ın ustası Selim İleri'nin kaleminden! "Bu romanlara (Ölünceye Kadar Seninim, Hayal ve Istırap, Kafes) dönük tartışmalar henüz toplu olarak değerlendiri
Selim İlerinin Tozlu Aşk Romanları: 1 "En az anlaşılmış olduğunu sandığım yapıtlarından birinde, Ölünceye Kadar Seninim'de, İleri, yaşayan günün içine gönderir okuru: tam da bir toplumsal karabasanın içine." Ahmet Oktay "Ölünceye Kadar Seninim, bireyin gelişmişliğiyle içinden geldiği ortamın çoraklığı arasındaki acı karşıtlığı yetkin bir anlatımla dile getiriyor." Ahmet Cemal "Ölünceye Kadar Seninim, edebiyatımızda benzeri olmayan, çok önemli bir roman. Bu romanıyla Selim İleri, üstün nitelikli bir ürün
Çabuk ve güzel geçti o yaz. Akşamlar sanki hep hanımeli kokardı. Geç vakit, günbatımında A. S. 'den, Nergislibahçe Sokağı'ndaki apartman dairesinden ayrılırdım. O, beni, anacaddeye kadar geçirirdi. Eylül başında, bir akşamüzeri büyük konak bahçesinden bize doğru esen yel, güz yapraklarını da savurmuştu. Yel ansızın esmeye koyulmuştu. Ansızın yaprak dökümü başlamıştı. A.S., beni yine kolumdan tutmuş ve şöyle demişti: "Yaz bitiyor Kenan. Her şey bitiyor. İnsan olmamız için bir sınavdı bu yaz. Olabildik mi?" Ç
Türkçe öykünün en büyük temsilcilerinden Selim İleri'nin yıllardır sevilerek okunan kitabı Bir Denizin Eteklerinde, geçen onca yıla rağmen öykü türünün köşe taşlarından biri olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor... "Doğrusu Bir Denizin Eteklerinde insan zaafları, duygusallıklar, aşklar, acılar, umutsuzluklar, umarsızlıklar, yıkımlar, yalnızlıklar yani yazında yansıdı mı 'bireyselcilikle damgalanan, oysa yaşamdaki yerleri gerçekçi kalındığı sürece yadsınamayacak olan bütün bu duyarlıklar göğüslenerek o
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2