Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“BURCU: Pişmanlıklarınızı çok düşündünüz mü hastanede? SELİM: Düşünmeden pişmanlıklar gelip tokat attılar. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Hâlâ da öyle. Tam uykuya dalarken veya uyanınca, televizyona bakarken... Ama değiştiremiyor insan hiçbir şeyi.” Kaygılar ortasında yaşama tutunmaya çalışan bir anlatı... Selim İleri hastane ve hastane sonrası günlerini en iyi bildiği şeyle, edebiyatla sorguluyor. Tek bir anla değişen küskün, örtük hayatına bakarken kırgınlıklarını, pişmanlıklarını, mutl
Selim İleri'den dorukta bir dil ve anlatış şöleni: Kapkara alayın eşliğinde ölümsüzlük! Hazin bir azap günü, yine sonbaharda, üzüntüler cümleleri parçalıyor. Hayat bir yanıltı. Uzak, her şey çok uzak! Bebek'teki üçüz yalı, Çamlıca'daki bülbül yuvası köşk, Maçka Palas'ta salon-salamanje... Ulu Şair nereye adım atsa; her köşeden üstüne üstüne gelen Samipaşazâde Sezai'ler, Namık Kemal'ler, Halid Ziya'lar, II. Abdülhamid'ler, Abdülmecid Efendi'ler, Ahmed Hâşim'ler, Nurullah Ataç'lar, ötekil
"Annem İçin bir daha yayımlanmayacaktı. Yeniden yayımlıyorum. Bu çirkin dünyada annemi çok özledim. Bu kitabı yeni insanlar okusun istiyorum. Onlar da annemi sevsinler istiyorum." Edebiyatımızın çağdaş klasikleri arasında yer alan Selim İleri, Alzheimer hastalığına yakalanıp erken yaşta ölen annesini anlattığı bu kitabında, çok az yazarın yakalayabileceği bir içtenlikle ve duyarlıkla acı dolu bir sevgiyi, özlemi dile getiriyor. Annem İçin, Selim İleri'nin annesini ve kendi annelerimizi sevmek için...
Her Gece Bodrum, çağdaş Türk edebiyatının temel romanlarından biri... Edebiyatımızın en büyük ustalarından Selim İleri'yi geniş okur kitleleriyle buluşturan bu eser, yazıldığı günden beri tazeliğini yitirmedi, her kuşak tarafından yeniden keşfedilip okundu. "Deniz çalkantılarla çarpıyordu kıyılara. İnsanlar, çılgın kalabalık, bir içgüdüyle, tutsakmışçasına kıyı kahvelerine çıkıyorlardı. Dünyanın bütün dilleri konuşuluyordu sokaklarda. Teknelerin yapıldığı sokakta, daracık sokaklarda, şimdi yürüdükleri yold
Yayımlandığı yıl Tarık Dursun K.nın acemi güzellik olarak nitelediği Cumartesi Yalnızlığı, 46 yıldır okurla bağını korumayı sürdürüyor. Yılların ustası Selim İlerinin en genç kitabı! Oradan geçtikçe Sait Faiki düşünürdü, çipil çipil mavi gözleri ansırdı. Üzülürdü biraz da, gelip burada oturmadı diye. Hemen top alanının yanındaydı kahve, çatıya sığınmış bir çardak vardı önünde, çardak boyu sarmaşıklar. Hele güzün büsbütün güzel olurdu ortalık, kızılyapraklar kaplardı her yanı. Mermer masalara birer kan leke
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın iç dünyasına -her cümlesi okurdan emek bekleyen- çetin bir yolculuk! "Yaşlanıyordunuz: Tek bir Tanpınar yoktu, kaç kimliğe, kaç kişiliğe bürünmüştünüz! Göz kapaklarınız kurşun gibi ağır, kendinizden saklanıyordunuz." Bu romanı hayatla öldürülenlere yazdım. Bu romanı, burada yazdıklarımı yalnız onların okuyacaklarını biliyorum. Selim
"Bazen kitaplarını okuduğumuz, filmlerini, oyunlarını seyrettiğimiz, resimlerine dalıp gittiğimiz kimi sanatçıları tanıdığımızda, tanış olduğumuzda eserlerindeki o duygu yoğunluğunu yaratan kişiyle özdeşleştirmekte zorluk çekeriz. Aksi beklenmeli midir, okurun veya seyircinin buna hakkı var mıdır? Buna ben yanıt veremem ama Selim İlerinin anılarını okuduğumuzda kendisinin tam da romanları ve öykülerinde olduğu gibi özyaşamında da duygularını, tüm içtenliği ve iniş çıkışlarıyla yaşamayı içselleştirmiş, öyle
Selim İleri, Bir Gölge Gibi Silineceksin'de kıyıda köşede kalmış, geçmiş zaman okumalarındaki çiziktirmelerini gün yüzüne çıkarıyor. Üzüntüler, yüzleşmeler, kırılganlıklar, hesaplaşmalar. Anımsayışlar... Artık tamamen ve sadece metni ve yazarın büyüsünü esas alan saptamalar var bu cümlelerde. Selim İleri, kendi yapbozunu yapıp yine kendisi bozuyor; böylelikle hem kendi belleğine hem de edebiyata bir meydan okuma denemesine girişiyor. Bir Gölge Gibi Silineceksin, yüzyıllık birikime onurlandırma merasimi.
İlk kez tek ciltte bir araya gelen Geçmiş, Bir Daha Geri Gelmeyecek Zamanlar, 2. Abdülhamid döneminden 1980'ler Türkiye'sine bambaşka bir tanıklık... Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın'la başlayan, benim çocukluk anılarımdan izlenimlerle örülü anlatışı sürdürüyordum. Bir yandan da yitip giden, daha 1955'lerde yitip gitmeye başlamış İstanbul'u artık bir hayal-şehir olarak yansıtmaktı isteğim. Gramofon Hala Çalıyor'u yazarken görece bir mutluluk dünyası oluşturmaya çalışmıştım. Geçmişin sıkıntılarını
Türk edebiyatının ustalarından Selim İleri'den duymak, hissetmek isteyenler için enfes bir beste! Elimde Viyoletler / Beklenen Sevgili, bir ayna; mektuplar kâğıda döküldükçe aynanın içi açılıyor, sonrasında ortaya son derece kişisel ve cesur bir metin çıkıyor! Şefkati'ye yazılıyor her şey. Yazan kişi basımevinde musahhih. Emekliliği yaklaşmış devlet memuru. Şefkati kim? Bunca mektup neden yazılıyor? Selim İleri, imlanın sınırlarını bilinçli bir şekilde zorlayarak, bu "heyûlâ"yı bile isteye kurguluyor. Oku
Türk Edebiyatının Yaşayan Belleği Selim İleri'den tüm edebiyatseverler için olağanüstü bir kılavuz! Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu, çocuk yaşlarından beri "romanlar karasevdalısı" olan Selim İleri'nin, yarım yüzyılı aşkın okuma serüveninde yolunu aydınlatan romanlara ve bu romanların yazarlarına gönül borcunu ödemek için kaleme getirdiği bir kaynak kitap... Usta yazarın, 1874-1980 yılları arasını ele aldığı, Türk edebiyatının ilk roman denemelerinden yakın döneme kadar, yayınlanmış binlerce r
Bu şiirlerin hemen tümünde, çırpman, kötülüğün sıkıştırdığı bir ruh hali ile trajik ya da dramatik (hatta bir iki yerde melodramatik) duygu ve yaşantılar, cürete yaklaşan bir cesaretle dile getirilir. Cinsellik dahil. Ancak, sıkışmışlığın darlık yaratmadığına da dikkat etmek gerekiyor: Zamana meydan okunuyor çünkü bu şiirlerde, tıpkı Selim İleri'nin diğer yapıtlarmdaki gibi. Sıkışılan her yerde, uzak ve geniş zamanlı, bazen geleneksel ya da tarihsel varlıklara ve oralara ait bir dile tutunulmaktadır. Necmi
Türk edebiyatının yaşayan belleği Selim İleri'den yepyeni bir Uşaklıgil kılavuzu! Dört cilt halinde yayımlanan Sanata Dair yayımlandığı dönem de çok ilgi çekmişti. Bu dört ciltte Uşaklıgil'in entelektüel ilgileri, Türk ve dünya edebiyatına dair fikirleri, o büyük üslupçuluğuyla açtığı tartışmalar, dil ve edebiyat meselelerine yaklaşımları bir aradaydı. Siyah Bir Adam, dört cildin içinden Selim İleri'nin seçtikleri ve notlandırmasıyla okuyucunun karşısına çıkıyor. Selim İleri bizi bu defa Uşaklıgil yolculuğ
"Besbelli aynı sabaha karşı. Beyaza değil, siyaha. Korkun aynı korku: Hiçbir bahçe kalmayacak, hiçbir güzellik." Edebiyatının 50. yılında Selim İleri'den yepyeni bir roman: Sona Ermek. Çokça eser vermiş bir yazarın yarım kalmış romanını yeniden yaşatmaya çalışırken hatırladığı gençlik düşleri, geçmişin acımasız pırıl pırıl yaşanmışlıkları ve artık asla geri gelmeyecek, bir hayatın otobiyografik izler taşıyan dökümü... Yazmak-yazamamak sarsıntısı sürerken; okura şarkılar, filmler, resimler, kitaplar, yazar
Hem Doğu, hem Batı. İkisine de değerler yörüngesinde içten bağlılık. Bütün bağnazlıklardan uzak bir geçmiş (mâzi) saygısı, hemen ona bitişik bir yeniye açıklık. Yeter ki sağlam kültürde yarına, geleceğin aydınlık kuşaklarına hizmet verilebilsin... Behçet Necatigil, olanca alçakgönüllülüğüyle, bu mücadelede bir 'nefer olmayı yeğliyordu. Necatigil'in ?Eski Toprak'a ektiklerim yadigâr olsun!" dediği Selim İleri, yitik değerlerin, unutulmuş eserlerin vefalı savunucusu, Kırık İnceliklerin Şairinde, bu hatırayı
Öykücülüğümüzün dönemeçlerinden birini oluşturan Selim İleri, Yağmur Akşamları adlı yeni öykü kitabıyla bir kez daha okurlarına kendi yazı evreninin kapılarını aralıyor. Tüm yaşamların içinde biriken tortuların, tozun toprağın, ağırlığın arasından, bizleri hayata hapseden her şeyin içinden sıyrılıp gelen öyküler bunlar... Yıllardır bir kenara bırakılan, iz bırakmadığı sanılıp unutulmuş hesapların apansız birer baskını... Doğu'nun ve Batı'nın alet edildiği karanlık siyasetler ve bu siyasetler arasında yolunu
Misafir günleri, 1950'ler, 1960'lar İstanbul'unda hanımların hayatında önemli, özel günlerdi. Örnekse, ayın ikinci çarşambası falanca hanımın misafir günü, son perşembe de filânca hanımın. Bu öğleden sonralar için özel olarak hazırlanılıyor, ev yapımı tuzlular tatlılar, çörekler, pasta, çay, sıcak günlerde limonata. Misafir günü, evin beyi dönmeden sona eriyor. Tabiî bazı emekli beylerin tam ikram saati hanımlara katıldığı oluyor... Türk edebiyatının yaşayan belleği Selim İleri, ?sonsuz" İstanbul'unda bizi
"Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak'ta Selim İleri, şiir uçları veriyor, ayrılığı, yalnızlığı, yıkımı şiirden geçiriyor. Kanayan satırların arasından yitmiş bir dünyanın şiirini sunuyor." Füsun Akatlı "Nerdesin? dedi. Nerdesin? Ne çabuk yitirdik, ne çabuk birbirimizi yok saymaya koyulduk... Hoşça kal canım, sonsuza kadar. Hoşça kal, birbirimizi hiç tanımamışçasına. Günler olmadı. Birbirimizi sevmedik. Geceler olmadı, beni aramadın, ben seni düşünmedim, sana söyleyemediklerimin acısını çekmedim, içimden k
Ulusal marşımızı öğrencilerimiz, müzik öğretmeni Ferruh Bey'in yönetiminde söylediler. Ferruh Bey kürsüye çıkmıştı ve Devlet Senfoni Orkestrası 'nı yönetir gibi heyecanlıydı. Çocuklarsa kayıtsız, usançlı. Seslerin isteksizliği benim kulağıma bile çarparken, Ferruh Bey'in Beethoven'den Dokuzuncu Senfoni'yi yorumlamasına heyecanlanması tabiî etkileyici ve üzücüydü. Daha bu ilk bayrak töreni sahnesinden içim burkuldu; bunca genç çocuklar neden böylesine kayıtsız ve usançlıydılar? "Yaşarken ve Ölürken günümüzün
Allahaısmarladık Cumhuriyet. Seni biz ıstıraplarımızla kurduk... Sakın unutma!" Üç kadın: Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde var olma mücadelesi veren ilk kadın ressamımız Mihri Müşfik / Cumhuriyetimize giden çetin yolda tek başına Halide Edib / Yeni Türkiye de ?on beş milyonun sevgilisi" perde ve sahne sanatkârı Cahide Sonku... Hayallerinde, ülkelerinde üç büyük yalnızlık, trajik yıkılış! Ölü Bir Kelebek, Allahaısmarladık Cumhuriyet (Afife Jale ve Avni Dilligil, yılın en iyi tiyatro eseri ödülleri)
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1