Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 51 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
"Çünkü seni seviyordum. Zararı yok... İlk gördüğüm zaman senin gözlerin kalbimde öldürücü yaralar açmıştı. Zaten yaşayamazdım."
Tükendi
"O devirde bir şûriş-i fikir ve kalp efrattan cemiyete, cemiyetten memleketlere, memleketlerden bütün vatana sirayet ederek düşüncelerin, sakit ve rakit cereyanların menabiini ihlal ediyordu. Edebiyatla baş başa kalmak için bütün vatanda bir kûşe-i ârâmîde yoktu. Bu hallere karşı tesir-i muhitle geçirdiğim şedit, yakıcı, muharrip bir hayat-ı asabi içinde yazıhanemin önünde mülhime-i şiirin fikri taltif ve teşrifini beklerken kapımda hafiyelerin ayak seslerini, penceremden beni gözetleyen kaplan bakışlı gözl
"Sergüzeşt'i genç, gayretli ve maharetli bir mimarın tecrübe sahibi olmadan önce inşa ettiği bir binaya benzetiniz. Aldanmayacağınızı ümit ederiz." Mizancı Murat Küçük Şeyler'le edebiyatımıza yeni bir soluk getiren Samipaşazade Sezai'nin ilk ve tek romanı olan Sergüzeşt, gerek kurgusu gerekse anlatımıyla edebiyat tarihimizde bir dönüşümün habercisi kabul edilir. Henüz çocuk yaşta Kafkasya'dan getirilip İstanbul'da satılan Dilber'in macerasını XIX. yüzyıl sonu Osmanlı'sında hâlâ sürmekte olan insan ticaretin
Hayatın içinden öyküler yazan Samipaşazade Sezai, Küçük Şeyler'de sıradan insanların basit gibi duran yaşamlarındaki meraklarını, arzularını, özlemlerini, korkularını, acılarını, düş kırıklıklarını, öfkelerini, pişmanlıklarını, maruz kaldıkları duyarsızlıkları, kendilerini çevreleyen koşullara verdikleri veyahut veremedikleri tepkilerin psikolojik arka planını ve sonuçlarını ortaya koyar. Küçük Şeyler, okuru ağırlıklı olarak on dokuzuncu yüzyıl sonu İstanbul'unda dolaştırırken dış dünyanın katı gerçekleri
Genç esir Dilber'in Kafkasya'dan Mısır'a uzanan zorlu macerasını konu edinen Sergüzeşt, esaret sorunu odağında Osmanlı modernleşmesine ilişkin önemli ipuçları sunmakta.
Yalnız dökülen gözyaşları acıdır. Sen hiçbir derdini benden gizlemezken, bu ıstırabının sebebini niçin saklıyorsun? Memleketinde geçen bir şey mi hatırına geldi? Yoksa çocukken validenin kucağında ağladığını mı hatırladın? Sen kalbini bana da açmazsan, burada hâline hanımlar mı acıyacak, beyler mi ağlayacak? Esaret altına alınmış bir beden ve duygularla geçen koca bir ömür... Dilber'in yaşamının özü. Samipaşazade Sezai'ye şöhretini kazandıran Sergüzeşt'te insanın insani özelliklerini ve varoluş nedenin
Tükendi
Samipaşazâde Sezai'nin özellikle de konusuyla öne çıkan Sergüzeşt romanının -üslup ve roman sanatı açısından olduğu kadar- evet, yine konusu bakımından ayrıcalıklı bir önemi vardır. Köleliğin tarihi neredeyse insanlığın tarihi kadar gerilere gider. Pek çok milletin ve çoğu devletin geçmişinde kölelik vardır ve de çağlar boyunca savaşanlar, birbirlerinden aldıkları esirleri kendi işlerinde kullanmışlardır. Batı'dan Doğu'ya, Afrika'da Amerika'ya kadar onlarca, yüzlerce, binlerce ve milyonlarca insan asırlar
Tükendi
Samipaşa Sezai (1860-1936) İstanbul'da doğdu. Çeşitli Ülkelerde büyükelçi olarak görevalmıştır. Mesleği gereği Ingiliz ve Fransız Edabiyatlarını yakından öğrendi. Önemli eseri olan sergüzeşt 1888 yılında yayınlandıgında işlediği tema nedeniyle saray ve çevresini oldukça rahatsız etmiştir. Bir aşk romanı olan Sergüzeşt, 1880 yıllarının hayat tarzından ve günlük yaşantısından önemli kesitler sunarken, esaret ve hürriyet kavramlarının bir kez daha sorgulanmasını ister bizden. Sergüzeşt'te esir çerkez kızı Dilb
Sami Paşazade Sezai 1859 yılında doğmuştur. Devrin ileri gelen isimlerinden Sami Paşa´nın oğludur. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etmiştir. Sami Paşazade Sezai Divan edebiyatına karşı çıkmış ve Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yönelmiştir. Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri vermiştir. 1892 yılında yayımlanan ´´Küçük Şeyler´´ eseri Türk edebiyatının modern anlamda ilk hikayesi olarak kabul edilmekte
Tükendi
II. Abdülhamid devrinde yazılan eser, esaret temasını işlemesi nedeniyle yazarın göz hapsinde tutulmasına neden olmuştur. Kitabın kahramanı, bir köle olan Dilber'dir. İstanbul'daki bir konakta gerçek aşkı bulana kadar çok acılar çekmiş, oradan oraya sürüklenmiştir. Dilber'in Kafkasya'dan Mısır'a uzanan "macerası" Sami Paşazâde Sezai'nin anlatımıyla okuyucuya sunulmuştur.
Tükendi
Zengin bir ailede çok sayıda cariye ve kölenin olduğu bir evde büyüyen Samipaşazade Sezai, bu romanı oluştururken gözlemlerinden epey yararlanmış, gerçekçi karakterler oluşturmayı başarmıştır. Romanın kahramanı olan Dilber, Kafkasya'nın bir köyünde henüz dokuz yaşındayken esir tacirlerinin eline düşerek İstanbul'a getirilir. Daha sonra kader ona hem mutluluk hem de büyük ıstıraplar yaşatarak yolunu Mısır'a düşürür. Daha akıcı ve sade olması, aynı zamanda yazarın tarzının da bozulmaması için titiz bir çalı
Tükendi
"Rus şirketinin Batum'dan gelen ticari vapuru Tophane önlerinde demirledi. Vapurun gelmesini sandallarda sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi hemen güverteye atladı. Bunlardan biri uzun boylu, geniş omuzlu, siyah seyrek bıyıklıydı; etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymişti. Başında kendi milletine özgü bir kalpak, elinde gümüş saplı bir kırbaç bulunan Çerkez'e 'Hoşgeldiniz,' dedi, 'cariyeler nerede?'" Evinden ve yurdundan acımasızca koparılan küçük Çerkez kızı Dilber, bir esi
Tükendi
Sergüzeşt, Sami Paşazade'nin en önemli eseridir. Türk Edebiyatında modern kısa öykünün kurucusu sayılan Sami Paşazade, bu romanda Kafkasya'dan kaçırılarak İstanbul'a getirilip köle olarak satılan bir kızın yaşamını anlatırken bir dönemin anlaşılmasına da ışık tutmaktadır. Konu olarak; imkânsız bir gönül macerası anlatılırken arka planda; toplumsal sınıflandırmanın problemleri ile iyiliğin ve aşkın sınırlandırılamaz hikâyesini işlemektedir.
Tükendi
Türk Edebiyatında modern anlamda kısa öykünün de kurucusu sayılan Samipaşazade Sezai, Sergüzeşt adlı romanında Tanzimat döneminde Kafkasyadan kaçırılarak İstanbula getirilip satılan bir kızın yaşamını anlatır. İlk satıldığı evin hanımı tarafından Dilber adı verilen kız, hor görüldüğü, ezildiği için o evden kaçar; ancak yeniden eski sahiplerine verilir; yaşamı boyunca birkaç kez esir olarak satılır. Farklı evlerde farklı yaşam biçimleri içinde Dilberin başından geçenlerin işlendiği Sergüzeşt, Tanzimat edebiy
Tükendi
O günlerde coşarak akan Nil'in suları ayaklarının ucuna dokunarak geçiyor, o her dokunuşta etrafına bakıyordu. Ga­liba son kez söyleyecek bir sözü, verecek bir sırrı vardı. Fakat kime söylemeliydi? Nehir çok acımasız! Ağaçlar duygusuz! Bulutların arasında büsbütün kurtulmaya çalışarak gitmeye hazırlanan ay kayıtsız! Ruhu duruldukça vücudu sessizliğe bürünüyordu. Şimşek gibi ani olarak gelip giden Nil'in o soğuk, öldü­rücü girdapları, Doğunun gökleri gibi saf ve masum olan Dilber'i birkaç kez kendine doğru
Tükendi
İntizara kalmadı bak iktidar Kûşe-i uzlette oldum ihtiyar İntizarım hep vatan ikbalidir Kaldı bir düşman elinde tarumar Bu vatanda gördüğüm her gün benim Ah-u efgan ile hâl-i intizar Karşı durdum lütfuna, tehdidine Mertlikle işte ettim iştihar
Tükendi
İntizara kalmadı bak iktidar Kûşe-i uzlette oldum ihtiyar İntizarım hep vatan ikbalidir Kaldı bir düşman elinde tarumar Bu vatanda gördüğüm her gün benim Ah-u efgan ile hâl-i intizar Karşı durdum lütfuna, tehdidine Mertlikle işte ettim iştihar
Tükendi
O gece Çerkez o evde kaldı ve üç gün denenmek şartıyla üçünün de pazarlığı bitti.Bu evde kızlar geceleri bir odaya toplanıp, birbirleriyle konuşurlardı; fakat çok gülmek, Çerkezce konuşmak yasaktı ve bir müşteriye gidip de her ne sebepten olursa olsun beğenilmeyerek gelen esirlere on-on beş kırbacın vurulması kaçınılmazdı. Bu eve gelişlerinin üzerinden henüz birkaç hafta geçmişti ki bir sabah Hacı Ömer p küçük Çerkez esire: "Hadi, kalk gideceğiz." dedi. Çocuk kendi yaşındaki çocuklara özgü bir hareketlerle
Sergüzeşt, hürriyetin veyahut esaretin ne demek olduğunu ve bu topraklardaki karşılıklarının zamanla nasıl ve ne yönde değiştiğini düşünmemizi mümkün kılıyor. Eser, 'diğerlerinin algılarına riayet etmek' ile 'insanın yüksek hisleri' arasındaki sıkıntılı ilişkinin mahiyetini derinlemesine bir dil kuvvetiyle mütalaa etmekte ve bu suretle okuru hislerin, anıların ve düşüncenin arasında deveran ettirmektedir.
Tükendi
Kafkasya'dan başlayarak Mısır'a kadar uzanan bir esaret hikayesini anlatan Sergüzeşt, Tanzimat dönemi düşünce sistemini ve kölelik kurumunu eleştiren bir üsluba sahiptir. Romanın yazarı Samipaşazâde Sezai, Dilber'in hüzün dolu sergüzeştini, sevgilisi Celâl Beyin Dilber'e kavuşmak yaptıklarını, her ağlayan insanı sevgilisi sanmasını ve Dilber'in Mısır'da kapatıldığı yerden kendisini içten içe seven harem ağası Cevher tarafından kurtarılmasını oldukça akıcı ve etkileyici bir üslupla anlatır. Hayatı boyunca sa
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 51 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2