Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 920-940 / Aktif Sayfa : 47
Çocukluğumda ben çok fakirdim. Eğer çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.
Ulaş Özdemir'in 1997-2002 yılları arasında Roll dergisinde yayımlanan yazı ve söyleşilerinden oluşan Senden Gayrı Âşık mı Yoktur, 20. yüzyılda hem halk kültürü ve müziğine hem de popüler kültüre büyük etkisi olmuş, bu alanlarda sayısız eser bırakmış âşıkların portreleriyle rengârenk bir Türkiye resmi çiziyor. Âşık Mahzuni Şerif, Âşık İhsani, Mahmut Erdal, Ali Ekber Çiçek, Kul Hasan, Şahturna ve Dertli Divani'yle yapılmış söyleşilerin yanı sıra Âşık Veysel, Nesimi Çimen, Davut Sulari, Kul Ahmet, Muhlis Aka
Sivrisinek Fısıltısı devam ediyor. Yazarımız çok farklı bakışıyla olayları yorumluyor. Okudukça sivrisinekleri hatırlıyor insan... Önce fısıltısını, sonra ısırmasını... Kardeşim saatleri geri almadılar. Gece bitmek bilmiyor, İster en az üç çocuk çağrısına uy, İster rüya gör ve korkuyla uyan, Her şeye yetiyor... Şubat ayı takıldı aklıma... Ne vardı dört yılda bir 29 gün çekecek? Sonra Ocak ayı neden 31 gün? Şubat ayının hakkını yemiş. Bir gün Ocak ayından, bir gün de Mart ayından alsak... Şubat ayına ve
Tükendi
Ben 1992-95 yılları arasında yer alan Bosna savaşı hakkında yazılmış olan tüm kitapları okumanın şart olduğuna inananlardanım. Neden mi? Savaşa özenen ülkeler veya liderler, 20. yüzyılın en korkunç savaşlarından biri olan bu iç savaşın, bin yıllarca bir arada yaşamış halklardan birinin bir diğerini boğazlamaya karar verişinin ne vahşi, ne gereksiz olduğunu görüp ibret alsınlar diye. Sırp ve Boşnak dillerinde, bu savaşı anlatan pek çok eser olduğuna eminim. Ben bile savaşı ancak uzaktan izleyerek SEVDALİNK
KANSER! Bir kız çocuğunun tedirgin bakan gözleriyle izledim bu hastalığın babamın bünyesinde şekillenmesini. Kimi zaman korkulu, kimi zaman sancılı ama hep umut dolu. Bir çınar ağacı vardı gölgesiyle dahi yetinebileceğimiz. Dallandı budaklandı; yakmadı hep gölge etti. Sonra hep beraber kapattık gözlerimizi. KANSER dediğimiz bu hastalığın avuçlarımızın içine neler bıraktığını ve avuçlarımızın içinden neler aldığını hep birlikte bekledik.
Tükendi
Ailemin benden ne beklediğini biliyordum, arkadaşlarımın benden ne istediğini biliyordum ama ben hep daha fazlasını hayal ettim. Sıradan başlayan hayatımda bir hayal kurdum. Size bu kitapta anlatacaklarım, o hayalin bir yansımasıdır. Hayal dünyam benden beklenenlerden çok daha büyüktü ve bu, beni Hatay'ın bir köşesinden alıp Rusya'nın devasa şehirlerine, New York'taki gökdelenlere, Sudan'ın siyah firavunlarına ve Afrika'daki çöllere kadar götürdü. Miçolojik Dünya da böyle oluştu. Sizden beklenen
Bu kitapta sen varsın, ben varım, bir de hormonlarımız var... Hormon denen illetin bir kadını nasıl ele geçirebildiğini okuyunca, fantastik film izlemekten vazgeçeceksiniz çünkü gerçekler çok daha inanılmaz... Kocanızı "ayaklı çocuk yapıcı" olarak gördünüz mü hiç? Hamileyken biri koltuğa sert oturdu diye bebeğinizin zarar göreceğinden korktunuz mu? Loğusayken her kapı çaldığında misafir gelecek korkusuyla yerinizden fırladınız mı? Büyük konuştuğunuz her şeyi yapıp bir de kendinizi haklı çıkardınız mı? "Sü
Tükendi
Sultan Abdülaziz dönemi, beşeriyetlerin varoluşları, devletlerin kurtuluşları ve yeni iktisatlara dair yol arayışları devri idi. Üstüne güneş batmayan devletin çöküş dönemlerinde tahta oturan bir padişahın çaresiz demleri bu çöküşü engellemeye ne yazık ki yetmedi. Cenab-ı Hak'kın hikmetinden başka hiçbir varlığın teselli edemeyeceği bu hüzün, kubbedeki bu acı seda, ancak geçmişi ve geleceği görebilmiş, iyi idrak edebilmiş idarecilerin kadim gölgeleri altında anlamlandırılabilir. Ne yazık ki Sultan Abdülazi
Tükendi
Bu kitabın satırları arasında Devlet-i Aliyye'nin yetimi Bosna'nın mazisini keşfederken Osmanlı'nın derin izlerine şahit olacaksınız. İlmek ilmek işlenmiş kültür izlerini görünce ne kadar da bizden diyeceksiniz. Evlâd-ı Fatihân yurdu Balkanlar, Osmanlı için her zaman ehemmiyetini korumuş bir vatan toprağıydı. Bugün sınırlarımız dâhilinde olmasa da o coğrafya ile irtibatımız hiç kopmadı. Ve o insanların ruhlarındaki Osmanlılık da hiç bitmedi... Osmanlı'nın 1878'de Balkanlardan çekilmesi neticesinde Avustur
Tükendi
Kahire ve Paris'i ne bir gezgin, ne bir romantik ergen, ne safderun birhayran, ne bir sanatkâr, ne ekmek peşinde bir göçmen, ne kariyerpeşinde bir öğrenci, ne de bir sürgün olarak gördüm. Belki de hepsindenbir parça vardı; bu yüzden yazdıklarım tarihsel, mekânsal anlamdabütünlüklü notlara dönüşmediler. Galiba fazla yerli bir kafayla, bilme veayırma arzusundan çok "demek ki böyle" ve "şimdi burada bende nevar", beni daha çok çekti. Benimki sadece eşya, mekân ve insanla öznelbir temas. Bu temastan yansıttığım
Tükendi
Günü yazmak, güne yazarak dokunmaktır. Hayata ve insana dair tanıklığı güne yansıtmaktır günce. Uğur Kökden, edebiyatımızda bunu zamanlara/dönemlere yayarak yazan bir anlatıcı, usta bir denemeci. Bu kez İsviçre Kahvehaneleri'yle kendi kişisel tarihine kayıt düşüyor. İçteki ve dıştaki zamanlarına... İçli, içten bir bakışla bunu gün gün yazıyor. Değişik zamanlarda gittiği İsviçre'de yaşadığı yerlerin, kentlerin gezgini olurken, okuma yazma mekânları kahvehanelere de uzanarak izlenim ve gözlemlerini günlükleri
Tükendi
Modernleşme sürecinde Osmanlı toplumu sürekli olarak ikilikler yaşamıştır. Eski ile yeni, kadîm ile cedîd, tedenni ve terakki, muhafazakâr ve yenilikçi. Mutfak kültüründen müziğe, tarımdan şehirleşmeye, bürokrasiden mimariye kadar uzanan bu zıtlıklar, doğal olarak orduda da görülmüştür. Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilip yeni ve modern bir ordu inşa edilirken, kurulan askerî okullar, bu okulların hocaları, hızla gelişen teknolojik yenilikler... Batı kaynaklı bu yeni durum karşısında, geleneği temsil eden Alaylı
Tükendi
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yöneticileri, 1927 yılında önemli bir karar alır: Eğitim ve kamu binaları bundan böyle çağın en gelişkin örneklerine uygun biçimde tasarlanacak ve inşa edilecektir. Mevcut mimar kadrolarıyla en yeni teknikleri yakalamak ve uygulamak kolay olmadığından, bu iş için yabancı uzmanlar davet edilir. Viyanalı genç mimar Ernst Arnold Egli de gelenler arasındadır. Egli kısa süreliğine gelip 13 yıl kaldığı Türkiye'yi, iş yaptığı yer olmanın ötesinde sever, benimser. Gazi Mustafa Kemal'le
Tükendi
"ben de yalnızım çoklar sokağında hem mutsuz" Arkadaş Z. Özger Öyküleri ve denemeleriyle tanıdığımız yazar İsmet Tokgöz, üniversite yıllarından yakın arkadaşı Arkadaş Z. Özger'i sıcaklığını her zaman koruyan anılarla, kimi zaman da şiirlerinden yola çıkarak yaptığı çözümlemelerle, anı, deneme türleri arasında gezinerek anlatıyor. İsmet Tokgöz'ün, Arkadaş Z. Özger'i acısı, melankolisi, yalnızlığı, çocukluğu, hastalığı, ilkgençlik anıları, anne sevgisi, sevdası, dostluğu, şiiri gibi izlekler üzerinden anla
Tükendi
Bir annenin kaleminden yetenekli küçük bir kızın müzikte yolculuğu bu kitap. 27 sene önce İstanbul'da başlayan, sırası ile Paris, New York, Chicago, Calgary, Florida'da devam eden bir yolculuk... Burcu Göker'in yeteneğinin keşfiyle çıkılan yolda ve Florida State Üniversitesi'nde doktor unvanını alması ile devam eden bu serüvende; yerler, ülkeler değişiyor, zaman değişiyor ama olaylar pek değişmiyor. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun insanlar aynı, olaylar aynı ve Burcu hep aynı mantığı yürütüyor; karşı
Tükendi
Bu kitabı oluşturan metnin özel boyutu yakıcı: Şair, insan, düşünür kaynaşmış, bütünlenmiş haliyle karşımızda. Romantizm, Aydınlanma hareketinin hemen ardından fışkırmış bir akım, modern çağı hazırlayan büyük ve derin bir hareket, bir zihinsel yenilenme girişimi. [...] Mahrem Günce için, "1789 yaşanmasaydı yazılamazdı," yargısı boş yere öne sürülmemiştir. "Daha yükseği için çabalamalı, sürekli tefekkür ve onun yarattığı ruh hali için. Ah, ne kadar da az kalabiliyorum yükseklerde!"
"Nasıl doğdu?" "Normal doğurdun değil mi?" "Niye ağlıyor?" "Bu çocuk aç." "Kucağa alıştırmışsın." "Ben hamileyken 2 kilo almıştım, emzirirken 32 kilo verdim." "Sen daha dur, bunlar iyi günlerin." "Saçını kestir, erkek çocuk uzun saçlı olmaz." Ve hemen her yeni annenin duyduğu o meşhur soru: "Emiyor mu?" Anneliğimin ilk zamanlarında kendimle ve kitaplardan okuyup da "Böyle bir anne olacağım" diye yemin ettiğim, ancak çok kısa sürede tarumar olan mükemmel annelik hayallerimle savaştığım yetmiyormuş gibi bir
Gelecek kuşaklar dünü öğrenmek isterlerse, onlara kaynak bırakıyorum. Anılarımı kendimi önemsediğim için değil, bilginin, doğru sentezin sosyolojik olaylarda ayrıntılarda gizli olduğuna inandığım için bu kitap çıktı. Umarım benim vehmimden yararlananlar da çıkar.
Tükendi
Ruhum Bir Bukalemun, samimi itiraflar ve iç hesaplaşmalarla örülü ‘duygu durum dökümleri'nden oluşuyor. Yer yer argo diliyle şekillenen bu ruhsal gelgitler, isyankâr bir gencin kader notları aynı zamanda. Hayatla ve dünya ile uyumsuz ‘mutsuz bir bilincin' yansımaları olan bu metinlerin öne çıkan en belirgin özelliği, apaçıklığı, numara yapmaması, hasbiliği, gösterişten ve maske takmaktan olabildiğince uzak, ne ise o olarak konuşan, anlatan ‘sayrıl bir dili' okuyucuya deklare ediyor. Dünyaya ve dünya içre ki
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 920-940 / Aktif Sayfa : 47