Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Eski bir devrimci olan Halid, Cezayir’deki mücadelesinin ardından Paris’te kendi sürgününde yaşayan bir adamdır. Bağımsızlık savaşında sol kolunu kaybeden ve hayata tutunmanın yolunu resim yapmakta bulan kahramanımız, sergisine gelen eski komutanının kızına duyduğu aşkla adeta başka bir evrene geçer. O evrende aşk, nefret, korku, hayal kırıklığı, yaşlılık ve sadece insan hafızasına sığacak kadar anı vardır. Yaşamının muhasebesini yapan Halid, sevdiği kadın Hayat’ı uzun zaman önce vazgeçtiği Cezayir’in asma
Tükendi
Yıllanmış bir kan davası uğruna kararan hayatlar... Aşk adı altında meşru görülen cinayetler... Ve intikam ateşiyle kavrulan yürekler... Pınarbaşı Beldesi’nin yağız delikanlısı Efruz, tanık olduğu menfur bir suçun ağırlığı altında ezilmektedir. En yakınlarının eliyle işlenen bu günah ruhunda derin yaralar açar. Geçmişin kirinden arınarak hakikatin izini sürmek isteyen Efruz için uzaklarda yeni bir yaşam filizlenecektir. Peki ya türlü suçun, günahın ve intikam hırsının kararttığı hayatlarda gerçekler gün yüz
Hayatta olmak, yaşamakla bir değildi. Gidişinin öğrettiği en büyük yara bu olmuştu. Aylin, âşık olduğu adamın kendisini terk edişine duyduğu öfkeyi İtalya’nın büyülü sokaklarında geçecek bir intikam planına dönüştürür. Cesaretini toplar, Uraz’ın karşısına çıkar ve onu birbirlerini son defa görecekleri üç günlük bir seyahate ikna eder. Aylin’in tek bir şartı vardır: Nereden geldiği, neden orada olduğu ve daha sonra nereye gideceği asla sorulmayacaktır. Venedik’e adım atmalarıyla birlikte unutulmaz bir macera
Tükendi
18 Osmanlı padişahı (Deli) İbrahim’in tahta çıkışından, Valide Mahpeyker Kösem Sultan’ın ölümüne kadar geçen zaman içindeki saray entrikalarının; Yeniçeriler, Valide Sultanlar, Hasekiler, Saray Mensupları, Devlet Yöneticileri, Bektaşiler ve İstanbul’un ileri gelen kişileri arasındaki baskısından sonra ilk defa okurla buluşmaktadır. Fazlı Necib bu romanında, sevdanın mecnunlaştırdığı ama çıkar hesaplarının sevdaları savurup yok ettiği duygu ve davranışları kendi gerçek ortamından soyutlamadan ve insanların f
Tükendi
"Hayalin ne, Uygar? Bir hayalin var mı?" diye sormuştum ona televizyon izlediğimiz bir anda. "Var," demişti sakin ve yumuşak bir ses tonuyla. "Her insanın hayali olur." diye eklemişti. Şaşırmıştım ve hayalini merak etmiştim. Heyecanla sordum "Ne peki?" Bunu sorarken hayalinin ne olduğunu kesinlikle tahmin edememiştim. Gülümsemiş ve saçlarımı okşamıştı. "Hayalim, senin tüm hayallerini gerçekleştirmek." İki el arasında oluşan sevgi, Beyna.
Bir varmış bir yokmuş, zamanın birinde, Hans Brinker adında yoksul bir genç yaşarmış. Yüreği iyilik dolu, vakur bir Hollandalı olan bu gencin, Gretel adında bir de kız kardeşi varmış. Babaları seneler evvel, bu memleketin meşhur setlerinden düşüp akli melekelerini yitirince vefakâr anneleriyle baş başa kalmışlar. Her şeyin üstesinden kendileri gelmeye çalışan gençlerimizin önüne, kader türlü türlü zorluklar çıkarmış. Her Hollandalı gibi onlar da yaşadıkları çetrefilli coğrafyadan nasiplerini aldıklarından s
Tükendi
Güneşli bir bahar gününün korku ve umudu yükleneceği bir seher vaktinde omzuna yüklenen sefer sorumluluğu ile birçok kez ölümün ecel teri döktürdüğü ruhsal kıyamete eşlik etmenin ve hayatı aramanın ilginç bir hikâyesi onunki… Kara bulutların her yeri kapladığı kış günlerinde kan çiçeği büyütür gibi özlem ve hasrete yoldaşlık etmektir asıl olan. Ve geleceğe dair planların artık o kadar da uzun bir zamanı kapsamadığı günlerde ebediyete koştuğunun farkında olarak bir dava uğruna umuda yolculuğun çıkış hikây
Gözlerim son düzlükte ilerlerken mehtabına, içindeki çocuğa kıyamadım ben. İsterdim ki sen de gönlümün mabedinde öylece kalakalsaydın. Sevgi sözcüklerimle ısıtırdım içini. Kalbin ısınırdı başka ellere titremeden. Sarılırdım kokunu ellere hapsetmeden. Gözlerinin içine bakardım, bilirdim sen sözcüklerle sevgini anlatamazdın, gözlerinden anlardım gurbetini. Saçlarını okşardım çölde suya hasret kalmak gibi. Kaşlarına dokunurdum, bilirdim gideceğin yolun habercisi idi. Göğsüne yaslanırdım kalbinin o muazzam ritm
Yapıtlarında kişilerin iç dünyalarını başarılı bir şekilde yansıtan yazar öykülerinin birçoğunda olduğu gibi romanını da ana izlek olarak ekonomik ve toplumsal koşullar karşısında kişinin yaşadığı yıkım üzerine oturtuyor… Bir başka deyişle Tutkunun Köşeleri yazarın yerleşik ekonomik ve toplumsal düzenin insanı insanlığından çıkarışını işlediği bir roman… Mustafa Balel’in sunuş yazısıyla Tutkunun Köşeleri, Zeyyat Selimoğlu’nun Deprem’den sonra yazdığı ikinci romanıdır. Göç ve kötülük teması ekseninde kurulan
Tükendi
“Serçem, sen dalamazsın sulara Senin kanatların ancak göğü yarabilir; Mavi suları değil...” Semra, kayıp giden zamanın izinde çocukluğun masumiyetini ve ilk aşkın heyecanını aramanın hikâyesi… Şiirlerin gölgesinden, okul bahçesindeki ağaçların arasından “merhaba” diyen rüzgârın ve ışığın şarkısından, Ceyhan’ın tozlu yollarından, boş duvarlara yazılmış sloganlardan süzülüp gelen bir sevda.... Mazlum Vesek, 1990’ların Adana’sını ve günün kaotik siyasi ortamını arkaplan edinen romanında Semra’nın bırakt
Git Kendini Çok Sevdirmeden kitabıyla büyük beğeni toplayan Tuna Kiremitçi bu sefer, elinde gitarıyla hayata tutunmaya çalışan bir adamı anlatıyor. Yalnız kalmış gitarist Memet ve evliliği dönüm noktasında olan Ayşe… Bir ayrılık hikâyesinde buluşan iki insan… Bu İşte Bir Yalnızlık Var; müziğe, hayata tutunmaya çabalayan bir müzisyene, terk edilme acısına, yanlış aşklara, yarım kalmış bestelere dair bir roman…
Tuna Kiremitçi’nin ilk romanı Git Kendini Çok Sevdirmeden, kırık bir büyüme hikâyesi… Geçmiş zamanla bugün arasında kalan Arda, bir yandan kaybettiği evladının acısıyla diğer taraftan ilk aşkının yeniden ortaya çıkışıyla yüzleşiyor. Konuşmadan birbirini anlayanlara, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan ergenliğe, sevmeye, gitmeye, acılara ve her şeye rağmen hayatın güzelliğine dair bir roman…
Barrie’nin meşhur Peter Pan’ı ilk kez andığı ve bir bölüm olarak içerisinde beslediği romanıdır, Küçük Beyaz Kuş. Eserin başkahramanı olan Kaptan W.’nin günbegün yaşamından kesitler sunduğu ve Kensington Bahçeleri’nin fantastik öykülerini içerdiği birincil anlatımıyla, Küçük Beyaz Kuş’un meydana getirilişine tanık oluyoruz. Kimi yerde Kaptan W.’nin David’le çocukça bir dünyadaki, hayali maceralarına kapılırken kimi yerde de Mary A.’nın gerçek dünyasında kahramanımızla birlikte sabrın sınırlarını zorla
Dupduru, yer yer hüzünlü, yer yer coşkulu ama hep çağıldayan, insana kendini iyi hissettiren bir anlatım… Olanca ışıltılarıyla ilginç karakterler… Acının mizahla harmanlanışı… Üç kuşak boyunca anlatılan, sonunda mutlaka kapanacak olan bir hesap… İlmek ilmek dokunmuş, sürprizlerle dolu bir olay örgüsü… Çağdaş bir aşk hikayesi olarak da nitelendirilebilecek olan Efsun, Selahattin Demirtaş’ın artık iyice demini almış edebiyatçılığının son ürünü.
Tükendi
Genç psikiyatrist Ezel Asral bir gün tüm hayatını değiştirecek bir iş teklifi alır. Ünlü iş adamı Barbaros Özekli, Ezel’den şizofrenhastası kızını tedavi etmesini istemektedir. Ezel bu küçük kıza yani Karmen’e yardım etmeyikabul eder ancak bilmediği bazı şeyler vardır. Karmen’in yaşadığı ürkütücü kaleye taşınan Ezel,günler geçtikçe evde farklı bir gücün hüküm sürmekte olduğunu fark eder.Kanlı bir labirentin girdabının içine çekilirken hayatında gerçek sandığı her şeyinaslında gerçek olmadığını öğrenir.
Kalıntı1 (Ciltli) Poster Defter Rozet 3 Adet Alıntı Kartı Ayraç
Dominique Eddé’nin bu sürükleyici romanı, intikam ve iktidar uğruna birbirinin arkasından entrikalar çeviren, yok olmaya mahkûm Can ailesinin öyküsünü anlatıyor. New York’ta başarılı bir avukat olan Kemâl Can’ın, dışarıdan bakanların çoğunun göremediği sorunlu bir geçmişi vardır. Suriye İstihbarat Teşkilatı’nın başındaki amcası Seyfeddin Can, Kemâl’in babasını ve annesini öldürterek onun daha on iki yaşında öksüz kalmasına neden olmuş, sonra da eğitim masraflarını karşılayarak bugünkü başarısına ulaşmasın
Adam annesini kaybetmiştir, kadın geçirdiği kazanın ardından iyileşme dönemindedir. Tanıştıktan kısa süre sonra beraber yaşamaya başlarlar. Ama adam annesinin anısının izinde İspanya’ya gider, kadın da Meksiko’da onu bekler. Odysseus’u bekleyen Penelope gibi, Godot’yu bekleyen Vladimir ve Estragon gibi... Bu bekleyiş aynı zamanda içsel bir yolculuk. Hem sevgilisinin yokluğunun yarattığı boşluğu kapamaya hem de şehirdeki kırtasiyeleri dolaşarak ideal defterini bulmaya çalışır. İdeal Defter kadının bakış açıs
Tükendi
Ölçüsüz tutkular, dehşet verici eylemlere yol açar. Sicilya'nın ıssız kıyılarında, benzersiz bir doğa manzarasının ortasındaki muhteşem bir şato, karanlık sırların yatağı olabilir mi? Sicilya'da Bir Aşk Hikâyesi, sakin ve durgun görünen hayatları apansız bir çalkantıyla bulandırıyor. Şatonun dolambaçlı koridorlarında, insanı bir kez kendine çektikten sonra girdabından dışarı bırakmayan, kaynağı belirsiz bir korkuyu, günlük hayata istikrarla sızan bir psikolojik dehşete dönüştürüyor. Ann Radcliffe'in
“Ateş yoluna ışık belki ama dokunsan yanarsın. Uzansan sen şimdi yarama, sol yanıma; kan akıtır, tuz basar, yakarsın.” Kelebeği Öldürmek’le zirve yapan heyecan kaldığı yerden devam ediyor. Varis’in okla vurulup ameliyata alınmasından sonra gelişen olaylar Ada’nın hayatını altüst eder. Tüm bunlar olurken birçok gerçek, gün ışığına çıkacaktır. Ancak bu gerçeklerle yüzleşmeye henüz hazır olmayan Ada kendisini affedebilecek mi? Varis, Ada’ya mı yoksa Açelya’ya mı âşık? Peki, Alena, Milas, Kumsal ve Toprak nasıl
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8