Çocuk Kalbi, İtalya'nın yetiştirdiği en büyük yazar ve eğitimcilerden Edmondo de Amicis'in başyapıtıdır. Tüm dünya dillerine çevrilen ve her dilde yüzlerce kez basılan bu eser, eğitimcilerce dünyanın en yararlı çocuk kitabı olarak kabul edilir. Çocuk Kalbi'nde, Enrico adındaki bir öğrencinin okul ve toplum yaşamı, çocuklara özgü sıcak ve içtenlikli bir dille anlatılır. Enrico'nun günlüklerinden yola çıkılan eserde özveri, yardımlaşma, dürüstlük, iyilik ve vatan sevgisi gibi erdemlerin önemi vurgulanır.

“Ona kırmızı güller götürürsem, benimle dans edeceğini söyledi. Ama bahçemde tek bir kırmızı gül bile yok!” diye bağırdı genç Öğrenci. Bülbül, meşe ağacındaki yuvasından bunu duydu. Yaprakların arasından başını çıkarıp merakla neler oluyor diye baktı. “Bahçemde hiç kırmızı gül yok!” diye bağırdı Öğrenci ve güzel gözleri yaşlarla doldu. “Ah, nasıl da küçük şeylere bağlı bu sevgi! Bilge kişilerin aşk hakkında yazdıkları her şeyi okudum, felsefenin bütün sırlarına sahibim, gene de bir kırmızı gül yüzünden haya

Fransız yazarı Rene Guillot çocuklar için birbirinden güzel pek çok roman yazdı. Ama yazdıkları arasında en sevileni "Beyaz Yele" oldu. bu romanda, on iki yaşındaki bir çocukla beyaz bir at arasındaki büyük dostluk anlatılıyor. Bataklıklar, sazlıklar, göller, dağlar... Doğa güzellikleri içinde doğup gelişen müthiş bir dostluk. "Folko" ile "Beyaz Yele"nin unutulmaz dostluğu. "Folko", yüreği sevgiyle dolu yoksul bir balıkçı çocuğu. "Beyaz Yele", başıboş at sürüleriyle özgürce dolaşan, kimselerin ele geçiremed

Günlerden bir gün, adam iş bulamadığı için bir şey alamadan evine dönmüş. Ama kulübesinin kapısını açınca burnuna güzel yemek kokuları gelmiş. Yine her zamanki gibi resmi selâmlayıp duasını ettikten sonra yemek masasının yanına yaklaşmış. Bir de ne görsün, masanın üzerinde bir tencere durmuyor mu? Tencere ağzına kadar nefis pilâvla dolu imiş. Adamcağız şaşırıp kalmış, korktuğu için pilâvı yemeğe cesaret edememiş. Ama karnı aç olduğu için, ne olursa olsun demiş, geçmiş tencerenin başına, güzelce karnını doyu

Üç sihaşörler ve D’Artagnan Paris’e vardıklarında La Rochelle’de kazanılan harika zafer nedeniyle bütün şehrin büyük bir sevinç ve şenlik havası içinde olduğunu gördüler. Dört arkadaş bölüklerine katılmak üzere saraya doğru giderken şenliklere katılmaktan geri kalmadılar. Ancak kralın sarayına vardıklarında kardinalin gönderdiği dört muhafızla karşılaştılar. Bir tanesi, “Bay D’Artagnan, tutuklusunuz. Bir devlet memurunu öldürmekle suçlanıyorsunuz. Bizimle gelmek zorundasınız.” D’Artagnan endişeyle Athos’a b

Çok eskiden, Çin ormanlarının en ıssız bölgelerinden birinde gayet iri, gösterişli bir tavus kuşu varmış. Orman halkıyla birlikte hükmettiği beş yüz tavus kuşu ona ‘Büyük Tavus’ adını vermişler.Her öğle vakti, güneşin tam tepede olduğu saatte Büyük Tavus orman kenarındaki küçük göle gelirmiş. Bir çevre yapıp onu bekleyen tavusları kısa bir: ‘Leo!’ ile selamlarmış. Bu hem selam hem de emir göstergesiymiş tavus kuşları arasında.Hakanlarının sesini duyan beş yüz tavus birbirlerine sokularak yerlere kadar eğili

Ailesini kaybetmiş ve bir sirkte tehlikeli gösterilere çıkarılmakta olan ‘Cennet Kuşu’ yani Margarit Flamati, altında bir ağ olmadan yaptığı bir gösterisi sırasında düşer ve yaralanır. Cennet Kuşu iyileştiği gibi Şada Saib tarafından kaçırılır. Aynı binada olmalarına rağmen büyük babasını görmesi engellenmektedir. Sürekli kızı etkilemeye ve guruplarına katılmaya zorlamaktadırlar. Ancak Doktor Marselen, Bay Mişellini ve Lük onların planlarını bozar ve sonrası tam bir kargaşadır. Bu kargaşadan kimler nasıl ku

Kaçan hayvanlar kafeslerine kapatıldıklarında onların da tekrar evlerine dönmüş olmaktan sevinç duydukları besbelliydi. Sirk adamlarının da artık içleri rahatlamıştı. Kendilerine yardım eden ve iyi davranan köy halkını o akşam sirkte yapacakları gösteriye davet ettiler. Köylülerin bazıları gerçi bir hayli korku geçirmişti ama akşamki sirk gösterisinden sonra bunu da atlattılar.Size bir sır söyleyeyim mi? Sirk gösterisi bittikten sonra küçük Rosanna elinde bir çiçek saksısı olduğu halde arkadaşı zürafayı

Çağının hem şair-yazarı hem romantik hikâye anlatıcısı hem de bilimsel ilerlemenin takipçisi Jules Verne’den yine hayal gücünü zorlayan bir eser… 19. yüzyılda, olağanüstü düş gücüyle gelecek teknolojisini tasarlayan Jules Verne, bu kez sizi, Kuzey Kutbu’nun bilinmezleriyle dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Jean Cornbutte’nin oğlunu bulmak için çıktığı zorlu seyahatin ve bütün kışı buzullar arasında geçirmek zorunda kalan yolcuların anlatıldığı bu roman, ele aldığı konu ve anlatım biçimiyle her yaştan okura

Çağının hem şair-yazarı hem romantik hikâye anlatıcısı hem de bilimsel ilerlemenin takipçisi Jules Verne’den yine hayal gücünü zorlayan bir eser… 19. yüzyılda, olağanüstü düş gücüyle gelecek teknolojisini tasarlayan Jules Verne, bu kez çılgın Doktor Ox’un huzurlu Quiquendone kenti üzerindeki akıl almaz deneyini konu ediyor. Jules Verne’in bu romanı, diğer bütün romanları gibi ele aldığı konular ve anlatım biçimiyle her yaştan okura hitap edecektir. Bu eseri okurlarımızla paylaşmaktan mutluluk duyarız.

Mathew ve Marilla Cuthbert kardeşler ileride çiftliğin işlerini de çekip çevirmek için bir erkek çocuk evlat edinmeye karar verirler. Ancak çocuk bakımevi on bir yaşında Anne Shirley adında kırmızı saçlı, çilli, zayıf ve sürekli konuşan bir kız çocuğu gönderir. Abi kardeş kızı geri göndermeyi düşünürler. Ancak kızla geçirdikleri birkaç saat içinde kızı çok severler ve üçü için hayat asla aynı olmayacaktır. Büyüyüp küçülmüş biri olan Anne, sadece geldiği evi değil Avonlea’da yaşayan herkesin yaşamlarına bir

İlk kez 1864 yılında yayımlanan Dünyanın Merkezine Seyahat olağanüstü bir maceranın romanı. Henüz denizlerin altı ve gökler keşfedilmemişken bu konular hakkında romanlar yazan Jules Verne hiç eskimeyecek bir yolculuğu ve merakı anlatıyor.‘’Gerçekten, üç günlük suyumuz kalmıştı ve idare etmek zorundaydık. Bunu akşam yemeğini yerken anladım. Can sıkıcı bir bekleyiş içindeydik, çünkü geçiş dönemine ait bu yerlerde herhangi bir su kaynağına rastlama umudumuz pek zayıftı. Ertesi gün boyunca, ayaklarımızın altına

İyilik yapmanın önemini keşfettiğinizde mutluluk da kalbinizin derinlerinde sizi bekliyor olacak.İyi huylu, sevimli, kibar, sevgi dolu iki kardeş olan Camille ve Madeleine’in günleri eskisinden daha eğlenceli geçiyor çünkü artık Sophie ve Marguerite de onlarla birlikte.Yetiştirilme tarzları oldukça farklı olan Sophie ve Marguerite ile ilgilenirken aynı zamanda onlara örnek olmaya çalışan iki kız kardeşin başlarından geçen maceraları okurken hem keyifli zaman geçirecek hem de sorumluluk almanın bilincine var

Vaktiyle, herkesin sevdiği, bir küçük kız vardı. Ama onu en çok anneannesi severdi. Güzel torununa hediyeler almaya bayılırdı. Bir gün kırmızı başlıklı bir palto aldı. Çocuk bu paltoyu o kadar sevdi ki, artık başka bir şey giyemez oldu. Bu yüzden konu komşu ona Kırmızı Başlıklı Kız adını taktılar. Bir gün annesi: Buraya gel, Kırmızı Başlıklı Kız, dedi, bu pastayı ve şurup şişesini anneannene götür. Kadıncağız çok zayıf düştü. Bunlar ona kuvvet verir. Haydi, çabuk hazırlan. Yolda oyalanayım da deme. Sonra ko

Alman Yazar Goethe, Kafka’nın sözleriyle, “Hayat hakkında söylenebilecek her şeyi söyleyen biri” olarak tarif edilebilir. Adil Kral Aslan ve Kurnaz Tilki arasında geçen olaylarla hak, adalet, dostluk, iyilik, kötülük gibi kavramların derinlemesine ve eğlenceli bir biçimde işlendiği eser, bundan yaklaşık iki yüz yıl önce yazılmış bir masaldır. Goethe’nin, destansı bir üslupla yazdığı “Kurnaz Tilki” adlı eseri okurlarımızla buluşturmaktan mutluluk duyarız.

Bir zamanlar bir ülkenin melekler kadar güzel prensesi kendisiyle evlenmek isteyen her delikanlıya bir kusur bulmaktadır. Komşu ülkenin genç kralı prensesle evlenmek ister. Prenses, genç kralın çenesinde bulunan bir ben ile “İnsan büyük bir sepetin içinde bulunan elmalardan beneklisini seçer mi, hiç!” diye ile dalga geçer. Genç Kral kıyafet değiştirir ve prensesin sarayına kaz çobanı olarak girer. Sonrasını prenses düşünsün, biz karışmayalım.

Fritz, Leon, Jödit ve Şarl, Dole kolejinde samimi dört arkadaştırlar. Her birinin farklı ilgileri ve amaçları vardır. Gittikleri bir piknikte ateş yakamayınca kimyayı çok seven Şarl, insanları bu durumdan kurtarmak için kibriti bulmayı amaç edinir ve bulur. Ancak patent alacak parası yoktur. Bu sırada Fritz Şarl’ın buluşunu Almanlara satar. Jödit Cumhurbaşkanı olmuştur. Leon dünyayı gezmektedir. Ülke ekonomisine çok büyük katkılar sağlayan Şarl’ın maddi durumu ise hiç iyi değildir. Leon bu duruma çok üzülür

Oğuz Kağan Destanı, Türk tarihinin en önemli efsanelerinden biridir. Binlerce yıldır dilden dile anlatılarak günümüze kadar gelmiştir. Bu destanın içeriğini ve önemini öğrenip, Türk tarihini daha iyi anlayabilirsiniz. Tarihçiler, Oğuz Kağan Destanı'nın, Büyük Hun İmparatoru Mete Han'ın hayatını anlattığı konusunda fikir birliği yapıyorlar. Mete Han'ın doğumundan itibaren bütün hayatını mitolojik ve doğaüstü olaylarla süsleyerek anlatıyor.

İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair olan Oscar Wilde’in ölümünün üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen, tüm dünyada hâlâ severek okunuyor. Okurken hüzünlendiriyor, düşündürüyor ve an geliyor bu kadar olmaz dedirtiyor. Kendinizden çok şey bulacağınız sekiz öyküsünden oluşan bu kitabı keyifle okuyacaksınız.

Bir zamanlar devler, ilkbahar çiçekleri kadar boldu. Bu devlerden birinin adı Grandgousier idi ve hayatta bildiği en iyi şey yemek yemekti. Yemek yediği zamanlar doyduğu pek söylenemezdi. Hiçbir kadın onunla evlenmek istemiyordu ama Kral Parpaillos’un kızı Gargamelle bu devle evlenir. Bir oğulları olur ve adını Gargantuna koydular. Gargantuna’nın eğitimi için önce bir bilgi tutulur. Onun ölümünden sonra bir özel hoca ve en sonunda Paris’te eğitimini tamamlamaya gönderilir. Komşu ülkenin kralı Pikroşol bir h