Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 48-64 / Aktif Sayfa : 4
Anamız, bacımız, karımız, kızımız, yoldaşımız, yol arkadaşımız kadınlar! Biri olmadan ötekinin hayatını sürdüremeyeceği bir dünyada yermeden, sömürmeden ve yüceltmeden Allah’ın belirlediği sınırlarda kalarak ona hakettiği değeri verebilenlere ne mutlu! Aklımızda olanlar, zihnimize yerleştirilenler veya bize öğretilenler ile doğru bildiklerimiz! İnsanların kendi cinsinden biriyle ilgili, kadınlar hakkında doğru bilgi edinmelerini sağlamak için biz bu çalışmamızı hazırladık. Her erkek bir kadının oğlu, her ka
İnsanların doğru bilgi edinmelerini, Kur’an’ı doğru olarak anlamalarını ve Kur’an’dan doğru bir şekilde yararlanmalarını sağlamak için Kur’an’da geçen Kur’an’la ilgili olduğunu düşündüğümüz ve görebildiğimiz kelimelere dayanan Kur’an’da Kur’an adını verdiğimiz bu çalışmamızı hazırladık. Kelimeler konunun sınırlarını belirliyor, aynı zamanda zihin karışıklığını da önlüyor. Kur’an’da âyetler arasında çok yönlü bir anlam ilişkisi var. İlk anda birbirleriyle hiçbir ilgisi yokmuş gibi duran âyetlerde aynı kökten
Bu kitapta, “Benim sünnetime ve Râşit Halifeler’in sünnetine sarılın/ وسنة بسنتي عليكم الراشدين الخلفاء” hadisi çerçevesinde Râşit Halifeler’in uygulamalarının İslam Hukuk ilmine katkıları ele alınmıştır. Râşit Halifeler’den kastın Hz. Ebû Bekir (r.a.), Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.) olduğu hususunda görüş birliği sağlanmıştır. ŞerꜤî deliller içinde Râşit Halifeler’in sözleri önemli bir görev icra etmiştir. Râşit Halifeler’in sünneti ifadesi onların sahâbe dönemindeki lider vasıflarına
Biat, teslimiyet ve taklit kültürü hâkim olduğundan, klasik dönemde eleştiriye pek yer olmadığı zannedilir. Reddiye üzerine kurulu modernleşme sürecinde gelişen bu algının yanlışlığı için sadece tefsir tarihine bakmak yeterlidir. Eleştirilmeyen yahut başkalarını eleştirmeyen bir müfessir bulmak neredeyse imkânsızdır. Nitekim ulemâ, “Müsâdeme-i efkârdan bârika-i hakikat doğar” sözünün gereği olarak birbirini tenkitten sakınmamıştır. Sa’lebî’nin el-Keşf ve’l-Beyân’ına Ahmed er-Râzî el-Aksarâyî’nin Mebâhisü’t-
Şemsüddin es-Semerkandî, Hanefî-Mâturîdî kelam geleneğinde felsefî kelam yöntemini benimseyen ilk âlimdir. O, Semerkand’da doğmuş, muhtelif alanlarda birçok eser vermiş ve hicri 722 yılında vefat etmiştir. Semerkandî’nin varlık ve bilgi anlayışını incelediğimiz bu çalışma giriş, sonuç ve üç bölümden oluşmaktadır: Giriş bölümünde araştırmanın konusu, önemi, amacı, yöntemi ve kaynaklarının yanı sıra Semerkandî’nin hayatı ve ilmî kişiliği, kelam-felsefe ilişkisi, kelam ontolojisi ve kelam epistemolojisi konula
İnsanoğlunun tarih içindeki yürüyüşüne, yücelişine, inkırazına; ortaya koyduğu güz ve iradesine en iyi şahitlik yapan başat unsurlar şehirlerdir. Bu itibarla tarih, inançların, zaferlerin, direnişlerin ve yıkılışların sembolü haline gelen sayfalarında ayrı bir önem atfetmiştir. Mekke, insanoğlunun değişik yönlerini çerçeveleyen şehirlerin içinde insanın karakterini yapan bütün unsurları yansıtan bu önemi haizdir. Bir yanıyla cahiliye döneminde her üç semavi dinin doğuş yeri olan ve o dinin inanç sembolünü
Allah elçilerinin Yahudiler vasıtasıyla insanoğluna teblîğ etmiş olduğu vahiylerin, söz konusu toplumlar tarafından nuzûl süreçlerinde kaydedilmemesi; buna mukâbil aradan geçen uzun yılların ardından derlenerek zabt u rabt altına alınması, söz konusu din mensupları tarafından da itiraf edilen bir durumdur. Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki bu duruma karşılık son peygamberin tebliğ etmiş olduğu vahiy kesitlerinin daha nuzûl sürecinde yazılarak kayıt altına alındığı ise tarihin bize miras bıraktığı bilgilerde
Kur'an, nazil olduğu dönemde muhatap Arap toplumu tarafından anlaşılma sorunu yaşamamıştır. Ne zaman ki Kur'an'ın ahkamını çevreleyen zemin, zaman, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yapı ve muhataplar değişmiş işte o zaman Kur'an'ın anlaşılma sorunu ortaya çıkmıştır. Bu sorun, Müslümanların, Kur'an metninde bulunan ahkamın kendileriyle ve 20. yüzyılda içinde bulundukları çağın sosyo-kültürel yapısıyla çağdaş olmadığının farkına varmalarıyla daha da belirgin hale gelmiştir. Bu sebeple, Kur'an ahkamının kendi dö
Ne Erdemli Şehir gibi bir ütopya oldu ne de Toplumsal Sözleşme diyebileceğimiz bir yönetilme oldu ama “gerçekçi bir idealizm” vardı. Karşıtlıklar üzerinden yönetilen bir sistemden ziyade, dağınıklıkları toparlayan, müştereklerde bir araya getiren, hayatın çeşitli boyutlarını bütünleyen bir “denge/vasatiyye” mantığı vardı. Mekân açısından orta yer ya da iki farklı değeri eşitleyerek aritmetik bir ortalama tutturmak anlamına gelmeyen bu denge; ideallerin, değerlerin, düşüncenin yaşanan gerçekliğe entegre edil
Hasan-ı Basri Medine'de doğmuş, Müminlerin annesi Ümmü Seleme'nin gözetimi altında büyümüş, ilmi, irfanı ve hikmetiyle hem Arabin hem Acemin saygınlığını kazanmış bir şahsiyet olarak kendinden sonraki tüm Müslümanlar için de örnekliğini sürdürmüştür. Müslümanlar arasında dinin anlaşılması ve yorumlanması bağlamında ortaya çıkan tüm itikadî, fikhî ve tasavvufî yorumların başlıca kurucu şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Kelam, Fıkıh, Hadis ve Tefsir gibi temel İslamî ilimlerin oluşmasında tabiin
Müslümanlar Hz. Peygamber'in vefatı sonrasında yaşanan siyasi, kültürel ve ekonomik alanlardaki hızlı değişimlere uyum sağlamakta zorlandıkları için farklı görüş ve düşüncelere hep mesafeli olmuşlardır. Bu yaklaşımdan en fazla nasibini alanlardan biri Mutezile'dir. Oysa Mutezili fikirler, ömrünün çoğunda Mutezili olan Eş'âri ve Mâtüridi tarafından kültürel havzamıza dâhil edilmiştir. Öte yandan Mutezile, yekpare bir düşünce sistematiği bulunmayan, birbirinden özgün düşünürlerin altında barınabildiği bir yap
"Allah (c.c.)'a hamd ederim. Alemlere rahmet olarak gönderilen, mahlukatın seçkini, peygamberlerin önderi Resûlullah Efendimize de salât ve selam olsun. Bu telif Mekke-l Mükerreme'de Şeriat Fakültesi Tarih Bölümü'nde öğrencilere verdiğim derslerdir. Gözden geçirerek önemli olmayan haberleri ayıklayıp çıkardım. Sağlam ve önemli olanlarını kısalttım. Bilgileri en güvenilir kaynaklardan aktardım. Bunların başında elbette ki Kur'ân-ı Kerim gelmektedir. Âyet-i kerîmelere oldukça çok yer vererek konuları onlarla
Allame Tabatabaî, açık bir dil ve kolay üslupla Şia’nın bütün tarih, hikmet, irfan vb. boyutlarını bu özet kitapta açıklamışlardır. Bu kitabı mütalaa eden birisi, Şii düşünce temellerini iyice kavrayabilir ve kendi araştırma ve tahkiki yolundaki zorlukları aşabilmesi için bir takım anahtar niteliği taşıyan konuları elde edebilir. Bu nefis eser, Şia’nın manevî âleminden haberdar olmayan kişiler için kılavuz olup, bu emin kılavuza dayanarak yollarını kaybetmeyeceklerine ve hatta sağlam ipe sarılarak nih
Tükendi
İnsanların içinde yaşadığı toplumların, kendilerine göre aklı oluşturma metotları vardır. Bu metotlar, o toplumun aklını yani bilgi yapısını şekillendirir. Bu metotlar ya da vasıtalar bazı toplumlarda sadece duyular ve bu duyularla elde edilen bilgilerdir. Bazılarına göre bu vasıtalar duyular ve akıl, diğer bazılarına göre ise duyular ve aklın yanında nakil de bir kaynaktır. Hatta bazı alimler sezginin (keşf) bilgi kaynağı olduğunu kabul ederler. Duyular ve akıl üzerinde bazı bilim adamlarının bilgi kaynağı
1826 yılında kabul edilen Asâkir-i Mansure-i Muhammediye Kanunnamesi sonrasında Osmanlı askerî yapılanmasında pek çok değişiklik meydana gelmiştir. Bu kanunnameye binaen askerin din eğitiminde kullanılması maksadıyla ilmihaller basılmış, din dersi vermesi için “Tabur İmamı” ve “Alay Müftüsü” kadrosu ihdas edilmiştir. Selçuklu’da “Müzekkir”lerin, 1826 öncesi Osmanlı Devleti’nde “Ordu Şeyhi”nin icra ettiği hizmetleri yerine getiren bu görevliler, özellikle I. Dünya Savaşı’nda büyük yararlıklar göstermişlerdir
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 48-64 / Aktif Sayfa : 4