Orta Doğu´da yirminci asrın başlarında mayalanmaya başlayan, 14 Mayıs 1948´de İsrail Devleti´nin kurulmasıyla yarım asrı geçen çatışmalar zincirine, İsrail tarafına, bir başka açıdan bakan kitapta İsrail´in güvenlik endişeleri, sosyal yapısı, kurulduğu tarihten itibaren nerede ise devamlı bir savaş içinde yaşayan bir devlette sivil-asker ilişkileri, İsrail güvenlik stratejisinde kitle tahrip silahlarının yeri gibi sorulara, çoğunluğu Musevi yazarların makalelerinden cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. İsrail´

1991 yılında Soğuk Savaş´ın sona ermesi, yeni ümitlerin yeşermesine, barış içindeki bir dünyada refahın aranması gayretlerinin sürdürüleceği beklentisine yol açmıştı. Ne yazık ki beklentilerin hiç biri gerçekleşmedi. ABD elindeki gücü tek başına istediği gibi kullanacağını göstermekte gecikmedi. Dünya; Sovyetler Birliği´nin çökmesine hazırlıksız yakalandığı gibi ABD´nin çıkarları uğruna kontrolsüz güç kullanmasına da hazırlıksız yakalandı. Hindistan Asya´da büyüklüğüne oranla hakkında az şey bildiğimiz bir

Bir siyâset bilimcisi "çok az modern ideoloji jeopolitik teori kadar hayali ve anlaşılması güç; entelektüel olarak bölük pörçük ve muhtemel bir üçüncü dünya savaşını başlatacak kadar tuhaf anlam içerir" diyor. 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği´nin dağılması ile sona eren Soğuk Savaş´tan sonra geçen yirmi yıla yakın bir zaman içinde dünya yeni bir küresel düzenin kurulması mücadelesine sahne oluyor. Uluslararası ilişkilerin temel unsuru güçtür. Eskinin tehdit algılamaları da değişmiştir. N

Çin, hem en eski hem de en uzak komşumuzdur. Biz Çin´i "hiç tanımıyoruz" desek yeridir. Okuyucunun istifadesine sunulan elinizdeki kitap, Çin hakkında bilgi boşluğunu doldurabilmek amacıyla, bu konuda bir katkı sağlayabilmek için hazırlanmıştır. Bir zamanlar süper bir güç olan Rusya´nın süper bir güç olma potansiyeline sahip Çin´in ve menfaatleri her zaman ABD ile ortak olmayan ve ABD´nin siyasi, askeri ve ekonomik üstünlüğünü içine sindiremeyen Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliği çatısı altında, tek kutuplu

XX. yüzyılın son on yılında ülkeler bir yandan küreselleşme denen bir olgunun ne olduğunu, neler getirip götüreceğini anlamaya çalışırken bir yandan da siyasi bir belirsizlik ortamında sağa sola savrulup gitmeden, istikametlerini el yordamıyla da olsa belirleme gayreti içinde oldular. Türkiye ise içine kapanıp dış dünyaya sırtını dönerek yaşamayı seviyor. Halbuki yurt dışında olan her olay şöyle veya böyle Türk halkının günlük yaşayışını etkilemektedir. Türkiye kendi dışındaki dünya ile ilgilendiği öl