Derin dükkanın dışı taşra ve kimsesizlik. Ben orada her gün başka biri oluyorum. Sen bu ruh çöküntüsünü içinden çıkarıp okuduğun kitaplara atabiliyorsun. Bazen kitaplar da yetmiyor sana, bizim elimize yüzümüze bulaştırıyorsun. Ne kadar dertlensek de gülsek de bizden geriye dükkanda cezvede kurumuş bir telve kalıyor, ertesi gün ve diğer ertesi günler, o cezveyi ben yıkıyorum.
Derin nefes al. Belli etme. Kızarıklık geçene kadar bekle. Tekrar tepsiyi al, içeri yürü. Yürürken yüzüne koca bir gülümseme yerleştirmeye çalış. Ağız dolusu gülmelisin; doktor öyle söylüyor. Tabi bunu parantez içinde söyledi. Fısıltıyla. Hep arasında olduğumuz korku ile ümit yok mu; işte o ümit için moral çok önemliymiş. Gülersem, neşelenirsem, sevindirirsem, güldürürsem, yedirirsem, içirirsem, iyi bakarsam, ümit varmış. Ben de ümitvarım. Şimdilik havadisler bunlar.
Türksoy 2020 yılını ABAY YILI ilan etmişti. Türk Edebiyatı Vakfı olarak
Kazakistan Cumhurbaşkanlığı himayesinde Ulttık Avdarma Bürosu ile birlikte
yürüttüğümüz bir proje çerçevesinde Büyük Kazak düşünür-şair ve yazar; çağdaş
Kazak Edebiyatının banisi "Abay Kunanbayulı'nın tüm eserlerini Türkçeye
çevirerek yayımladık. Bugüne kadar Abay'ın en kapsamlı çevirisi olan bu eserde
daha önce hiç yayımlanmamış şiirleri ve denemeleri de yer almaktadır.
...Ömer Seyfettin'in "Türkçülük" düşüncesinin ufku asla Anadolu ve Balkanlar ile
sınırlı değildir. 1911 yılından sonra Ziya Gökalp, İsmail Gaspıralı gibi Turan
ülküsünü savunan düşünürlerle aynı fikrî temeller üzerinde eserler vermeye
başlayan Ömer Seyfettin'in bu eserleri ne yazık ki Turan yurtlarının Ruslar
tarafından işgal edilmesi nedeniyle asıl hedeflerden olan Turan ellerindeki Türklere
ulaşamamıştır.
1917 yılından itibaren ise Sovyet rejiminin "Türkçülük" düşüncesine karşı amansız
politikaları, bu sü
Bu eserde yer alan öğütler sadece Müslümanlara yönelik değil, bütün insanlığa
hitap eden, evreni kuşatan bir mesaj niteliğindedir.
İnsanı merkeze alan ve kâmil insanı arayan Ferîdüddîn Attâr'ın Pendnâmesi bu
nedenle yüzyılları arşınlayarak günümüze
kadar ulaşmıştır.
Ziya Gökalp'in Türkçülüğü, ırka dayalı bir Türkçülük değildir. Onun Türkçülük
düşüncesinin temel ekseni ortak bir potada eriyen, aynı kültürü yaşayan, aynı
havayı soluyan milletin ülkü birliğidir...
Bu eserde yer alan düşünceler, imparatorluktan millî devlete geçiş sürecini yaşayan
bir toplumun yol haritası niteliğindedir. Fikirleriyle bu karmaşık süreci aydınlatan
Ziya Gökalp millî devletin de hangi temeller üzerinde inşa edilmesi gerekliliğini
sistemli bir şekilde ortaya koymuştur.
Ahmet Kabaklı'nın on çocuk hikâyesi resimli roman olarak çocuklarımızla buluştu. Gümüş, Ahmet Kabaklı'nın çocukluk dostu olan sevimli bir köpektir. "Bizim inancımıza göre belki de Gümüş, darda kalan kulların yardımına koşan, iyilikler meleği Hızır Aleyhisselâm'ın köpeği idi."
Ahmet Kabaklı'nın on çocuk hikâyesi resimli roman olarak çocuklarımızla buluştu. Ejderha Taşı, Ahmet Kabaklı'nın çocukluğunun geçtiği Harput civarında bulunan dev gibi kara bir taşın efsânesini anlatıyor. "Zamanlar geçti, Ejderha Taşı'ndan korkmaz oldum. Hatta bu asrın dev kamyonlarını, silahlarını, tanklarını uçaklarını gördükçe eski zamanın o ejderhaları bana çok da canayakın, afacan, yaramaz ve sevimli gelmeye başladılar."
BOYUYORUM
Bu boyama kitapları başka... Çocuklarımız bu kitaplardaki resimleri hem boyayacak... Hem boyarken eğlenecek... Hem de eğlenirken çevresini, ailesini, hayvanları ve çiçekleri tanıyacak.
BOYUYORUM
Bu boyama kitapları başka... Çocuklarımız bu kitaplardaki resimleri hem boyayacak... Hem boyarken eğlenecek... Hem de eğlenirken çevresini, ailesini, hayvanları ve çiçekleri tanıyacak.
Bu kitapta, dilimizi en iyi kullanan yazarların örnek metinleri tahlil ediliyor. Yazarın edebiyat, sanat ve dil gücünü bütünüyle yansıttığı bu eserde, Yunus Emreden Ziya Gökalpe, Ahmet Râsimden Mehmet Âkife, Tevfik Fikretten Peyami Safa ve Sâmiha Ayverdiye uzanan seçkin kalemlerin yazdıklarının incelik ve güzellikleri farklı bir bakış açısıyla anlatılıyor.
Ahmet Kabaklı'nın on çocuk hikâyesi resimli roman olarak çocuklarımızla buluştu. Hırsız Korkusu, Ahmet Kabaklı'nın çocukken hayalinde canlandırdığı "hırsız"ı ve ona duyduğu korkuyu anlatıyor. "Masallarda can yakıcı gösterilen ‘kötü cinler'e, koca devlere, cadılara, hortlaklara, ifritlere dahî ben, eğlenceli yaratıklar diye bakardım. Hırsız da belki onlar gibi dünyada cismiyle var olmayan hayalî yaratıklardan birisiydi."
Ahmet Kabaklı'nın on çocuk hikâyesi resimli roman olarak çocuklarımızla buluştu. Kırk Kuyu, Harput'ta bulunan ve pek tekin olmayan bir yerin efsânesini anlatıyor. "Damları üzerinde dut pestilleri, üzüm sucukları, biber, patlıcan, tarhana kurutulan bağ evleri ile Kırk Kuyu, insanın yüzüne gülmektedir."
Ahmet Kabaklı'nın on çocuk hikâyesi resimli roman olarak çocuklarımızla buluştu. Munzur Baba, Ahmet Kabaklı'nın çocukluğunda geçen Munzur Suyu efsânesini anlatıyor. "Ya bu yıldırım hızıyla akıp Murat'a, oradan Fırat'a karışan, nihayet Peygamberimizi görmek niyetiyle Bağdat, Basra dolaşan Munzur Suyu? O da sakın Munzur Baba'nın, gaipten Hacc'a giderken yürüdüğü yol olmasın..."
Toplam 223 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.