Ursula Le Guinin kılavuzluğunda, Yerdeniz Takımadalarında yeni bir geziye çıkıyoruz. Yerdeniz dizisinin son kitabı olan Tehanudan on iki yıl sonra yayımlanan bu beş öykü, takımadaların dört bir yanında dolaştırıyor bizi; Roketaki Büyücülük Okulunun kurulmasından başlayıp, Gedin gidişinden sonra Okulda gerçekleşen değişimlere kadar geniş bir zaman yelpazesinde, Yerdenizin erkekleri, kadınları ve ejderhalarına dair, isimlere ve büyülere dair yepyeni masallar okuyoruz bu kitapta...Kitapta ye ralan beş öykü, sı
David Harvey'in dersleri devam ediyor: Şimdi Marx'ın Kapital'inin ikinci cildine eğiliyoruz. Kapital'in ilk cildi üretime odaklanırken, ikinci cilt malların alınıp satılmasıyla değerin nasıl ortaya çıktığını anlatıyor. Harvey ayrıca Kapital'in üçüncü cildinden de kredi, finans ve bankacılıkla ilgili bazı bölümleri buraya dahil ederek, günümüzün krizlerine ışık tutuyor ve Marx'ın analizlerini hayatlarımızın ortasına yerleştiriyor:
"Portakal marmeladıyla ilgili görünürde çok önemsiz olan bu öyküyü anlattıysa
Mihail M. Bahtin'in son yazılarının toplandığı bu kitapta, dilbilim alanında çığır açmış, bir araştırma programı kurmuş Söylem Türleri yazısının yanı sıra, beşeri bilimlerde metnin yerini saptamaya çalışan, yazar imgesini kurcalayan, yeni bir yöntem arayan önemli not ve makaleleri ile Bildungsroman ve edebiyat eleştirisinin durumu üzerine iki yazı yer alıyor. Hayatı boyunca dil ve edebiyat üstüne kafa yormuş, kafasında biriktirdiği binlerce olguyu analiz ederek düşüncesini geliştirmeye çalışmış büyük bir dü
"Bu da pek cesurca sayılmaz. Tabanları yağlamak... Doğrusunu istersen,
tahmin ediyorsundur zaten, ben de hiç cesaret edemedim.
Fırtınalar! Konga! Sen sanıyor musun ki o adam... En iyi ihtimali seçiyorum...
Babamı hiçbir zaman tanıyamayacağım, sen de beni tanıyamayacaksın, bu hep böyle gidecek,
peş peşe, sırayla. Kendimi suçlamaya devam mı etmeliyim? Aslında her şey içmeye devam etmek
için, âleme devam etmek için, böyle yaşamaya devam etmek için mazeret oldu diye kendimi
suçlamam mı gerekiyor?"
Franc
Popüler sinema her zaman kolektif arzu ve kaygıları seslendiren imgelerle doludur. Bu Yeşilçam için de geçerli. 70´li yılların Yeşilçam filmlerinde yer bulan imgeler de çoğu zaman modernleşmenin ve kapitalizmin sonuçlarına bağlı kolektif huzursuzluk, kaygı ve arzulara tercüman olmuşlardır. Kuşkusuz farklı biçimlerde. Dönemin Yeşilçam filmlerinde birçok farklı ses birlikte işitilir. Bunlardan biri güç ve intikam peşindeki saldırgan bir erkeğin sesidir. Hesap soran, başkalarına haddini bildirmek isteyen, her
Baş/sız ve başkan/sız, hüküm/süz ve hükümran/sız bir sarsılmaya teslim olanların, başsızların bir araya geldiğinde oluşturduğu bir cemaat mitosu. Yolda Buda ile karşılaşırsan, Buda'yı öldür diyen öğreti gibi, hiçbir tanrıya, hiçbir öndere, hiçbir akla, hiçbir puta tapmayan, bu dünyayı bir yukarıdakine, bir ötesine teslim ederek varoluşu içinde değersiz kılmayan bir mitos...
Kıyametin kopması aslında insanlığın doğrulmasına, uyur iken uyanmasına, uyur iken uyarılmasına, isyan etmesine bağlıdır. İsyan eden, b
İÇERİK TANITIMI: Tuncay Birkan'ın yirmi iki yıllık bir dönem içinde sol, kültür, felsefe, bilim, yayıncılık ve çeviri gibi
alanlarda söz aldığı yazıların biraz güncellenmiş hallerini içeren bir seçki Sol: Evin Reddi. Yerlicilikten solun
akademikleşmesi tehlikesine, entelektüelin konumundan "Tanrı'nın Ölümü"ne, tahlil gereğinden eylem gereğine,
geleceksizlik hissinden kurtulma imkânından farklı bir kır-kent tasavvuru geliştirme ihtiyacına alttan alta birbiriyle
bağlantılı temalar etrafında örülen yazılar bun
'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim', deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken,
Bir an için gözlerinizi yumun, sonra açın. Gözleriniz sizi merkeze koyan bir tablo serer önünüze: Uzaktaki şeyler küçülür, öndeki nesneler arkadakileri kapatır, uzaklaşan yatay çizgiler birbirine yaklaşır. Alışılmış bir algıdır bu. Her insanın böyle gördüğünü kendiliğimizden kabul ederiz. Sanat yapıtından da bu algımızı taklit etmesi beklenir. Pek çok resim bu algımızı bir yasa haline sokarak, nesneleri ve mekânı perspektife uygun olarak temsil eder. Güzel resimde, perspektife uyulmuş mu diye bakarız, ya da
İÇERİK TANITIMI: Sık sık insan bedeninin ne kadar mucizevi olduğunu duyar, ona düzülen övgüleri dinleriz. Bedenimizin incelikli
işleyişine dair kitaplar raflarımızı doldurur. Oysa bütün o harikulade yönleri bir yana, insan bedeninin milyonlarca yıllık evrim sürecinde
ortaya çıkmış bariz kusurları da var. Amerikalı biliminsanı Nathan H. Lents işte bu kusurların hikâyesini anlatıyor.
İnsan retinası niye ters? Diğer hayvanlara kıyasla üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden daha açığız? Bedenimizde niçin gerek
Felsefeci ve psikanalist Jonathan Lear, iki ilgi alanını birleştiren şu soruyu inceliyor: "Psikanaliz, insan varoluşuna, etik yaşama dair anlayışımızda ne fark yaratır?" İnsanların bilinçdışı güdülenim ve fantazilerle yaşadıkları gerçeğini de hesaba katarak, daha insani bir etik geliştirmek üzere kullanabilir miyiz psikanalizi? Yıllar içinde uygulana uygulana yerleşen erdemler yoluyla "iyi bir karakterin" nasıl oluşturulabileceği meselesini öne çıkaran Aristoteles etiği ile, zihnin bazı etkinliklerin amaçsı
Jacques Derrida'nın 1996'da verdiği "Konukseverlik Üstüne" seminerinden iki oturumla birlikte, seminerleri dinleyen Anne Dufourmantelle'in "Davet" başlıklı metni yer alıyor bu kitapta. Kitabın kendisi bir konukseverlik sahnesi gibi tasarlanmış: Derrida o zaman genç bir felsefeci olan Dufourmantelle'in "davet"ine uymuş, kapısını açtığı seminerinin metnini ona teslim etmiş; Dufourmantelle'in metni de Derrida'nın seminerine kitabın kapısını açmış ve baştan sona eşlik etmiş.
Jacques Derrida felsefe ve edebiyatı
Pis sularla köpürüp içimize çekiliyoruz. Bir dalganın üstüne binmiştik, tuzunu emmiştik, kıyıya vurduk.
Çok az zaman var, vakit geçmek bilmiyor.
Zamanın dayattığı harflerle cümleler kuruyor.
Saat kaç deyince, nasıl da şaşırıyor.
Geleneksel Metis Ajandası'nın bu yılki teması: Hayat Memat.
2020'de yaşadıklarımız hem malumun ilanıydı, hem de bizi hazırlıksız yakaladı. Onyıllardır biliminsanlarından, çevrecilerden,
duyarlı politikacılardan gelen uyarılar, çığlığa varan alarm sinyalleri kulağımızın arkasında bir yerde vızlıyordu; ama
hayatlarımızın ucu sonu belirsiz bir karantinaya dönüşeceğini öngörememiştik.
Pandeminin maddi ve manevi faturası ağır oldu hiç şüphesiz. Kaybedilen canlar canımızı yaktı, bazılarımız işinden ya da
sağ
Küçük Filozoflar Dizisi, 9 - 14 yaş çocukları için filozofların hikâyelerini anlatan çok güzel resimlenmiş kitaplardan oluşuyor. Diziyle çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı kazanmalarını amaçlıyoruz. Galileo İle Mevleviler dizinin yirmi beşinci kitabı.
Yazarlarımızdan Chiara Pastorini bir süre diş hekimi ve ağız hastalıkları uzmanı olarak çalıştı. Ama felsefe atölyeleri düzenleyen Küçük Aydınlanma'yı kurduğundan beri önyargıları köklerinden sökmek
Bu derlemedeki yazıları birleştiren nokta, sahiden evrensel bir menzile sahip yeni bir sol siyasette temellenen daha kapsamlı, yeni bir dayanışmaya duyulan ihtiyaç. Yazarlar, bugün çok tehlikeli bir durum içinde olduğumuza, neredeyse hayal bile edemeyeceğimiz felaketlerin kapıda olduğuna işaret ediyor. Bununla birlikte, bu tehlikeler Sol için yeni bir vizyon oluşturma fırsatı olarak da görülüyor.
Son Gerisayım aynı zamanda yeni bir başlangıca doğru bir gerisayım: Teori alanında bir komedi tatbikatı; yakını
"Mırıltı kesintisizdi. Çok uzaklardan geliyordu; sanki durmadan yağmur yağan, yine de suyun aç toprağı beslemeye yetmediği bir yerden... Bazen bir yakarışa, bazen ağlamaya, bazen inlemeye benzeyerek uzayıp gidiyordu. Şimdiye kadar duyduğu bütün seslerden farklıydı. İnsan aklının sınırları içinde düşünmüştü; mırıltı yaralı toprağı yatıştırmaya, sakinleştirmeye mi çalışıyordu? Sonra yanıldığını anladı. Yeni gelenlerin kulaklarına fısıldanan kindar bir ninniydi bu, anlatılmaz, dile gelmez yıkımların dehşetli e
Birgül Oğuz'dan yalnızlık, güven ve arkadaşlık üzerine uzun bir hikâye.
"Şimdi ormanda bir patikada dalgın yürürken aniden ağaçların, boyumu aşan yabani otların arasına dalıp koşmaya başlamışım gibi hissediyordum. Tren hızlandıkça bir sevinç dalgası yükseliyordu içimde. Ama her an daha da kararan bir ormanda dikenli bitkilerin, böceklerin, gececillerin arasına fütursuz dalışımın ödeyemeyeceğim bir bedeli olduğu duygusuna da kapılıyordum. Davranışımın kaynağına belirsiz bir gelecekte varacağımı seziyordum."
Hakikatin çölünde yaşamakla başa çıkamadığımız, giderek hakikat sonrasının nihilizminde kaybolduğumuz, herhangi bir ahlaki edimin ardında hınzır bir zekâ gösterisi olarak çıkar aradığımız, duygusuz ve hesapçı siyasi ve şahsi adımlarımızı ya apaçık bir zorlamayla herkesin iyisiymiş gibi sunduğumuz ya da umursamaz bir pişkinlikle kısmi çıkarımızı maksimize etmenin en insani tavır olduğunu varsaydığımız, iyiye olan inancımızı yitirdiğimiz gibi iyi arayışı içinde olanları da mahkûm edip alaya aldığımız bir zama
İroni nedir? Sadece bir söz, yani retorik olgusu mu? Peki Batı felsefesiyle kuruluşundan beri nasıl bir ilişkisi vardır? Sokrates'te ironinin işlevi nedir? Edebiyatta, sanatta nasıl kullanılmıştır? İroni yalan mıdır? Hakikatle ne tür bir bağı vardır? Riyakârlıkla, sinizmle, skandalla nasıl ilişkilenir? Tuzakları nelerdir? Yanılsamaların can düşmanı ironiye muhatap olan, karşısındakinin söylemek istediğini anlamakla ne yapmış olur?
"Uçucu", ele avuca sığmaz şeylerin filozofu Vladimir Jankélévitch, bu sorula
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.