"Çocuk Müzesi" Batı'da yaklaşık yüz yıldan beri var olan bir müze türüdür. Çocuk müzesi, bilim merkezi, eğitim müzesi, oyuncak müzesi aynı genel tür içinde yer alan ancak işlevleri farklı olan müze çeşitleridir. Önemli olan hepsinin çocuğa yönelik olması, çocuğun gelişimine ve eğitimine hizmet etmesidir. Yürkiye'de hiç "Çocuk Müzesi" olmaması bu açıdan büyük bir eksiklik sayılmalıdır. Çocuk müzesi türüyle ilgili hiç yayın olmaması da aynı sorunun başka bir yönüdür.
Uzman Şule Zilcioğlu2nun derlediği, Prof.
Kaybetmeden kimliğini
Ey Türk; titre, özüne dön!
Koru Türk'ün birliğini
Ey Türk; titre, özüne dön!
Bentleri yık, çağlayıp taş
Büyük düşün, kendini aş
Uyan, nefsin ile savaş!
Ey Türk; titre, özüne dön!
Vurgun şimdi Türkçe bile
Türkçe düşün, Türkçe söyle!
Bitsin hüzün, bitsin çile...
Ey Türk; titre, özüne dön!
Yetenek tek başına yazar yaratmaya yetmeyen bir şeydir, kitabın arkasında bir insan olmalı der Ralph W. Emerson. Doğrudur. Gerçek bir edebiyat eseri, bir insanın / yazarın kendi soluğunu sayfalara üflediği, o solukta kişilerine can verdiği özel bir dünyadır.
Bu çalışma, kitapların sayfalarında süren ve onu kapattıktan sonra da bitmeyen yolculukların izdüşümüdür.
Bu kitap, Osmaniye İlköğretim Okulu (o zamanki adıyla Osmaniye Ortaokulu) öğrencilerinin, Osmaniye yöresinden (aile büyüklerinden ya da çevresindeki tanıdıklarından) derledikleri masallardan bir seçmeyi içermektedir.
Paramparça
Evren bütün,
Dünya bütün,
İnsanlık paramparça.
Sevgi bütün,
Yaşam bütün,
Yürekler paramparça.
Zaman bütün,
Ölüm gerçek,
Eşitlik yalnız burda.
İlacı yok, ilacı yok
Sevgiden saygıdan başka
Bu kitap 125 dörtlükten oluşmaktadır. Böylece, yeni rubailerin sayısı öncekilerle birlikte zincirleme olarak 375 dörtlüğe ulaşmış oldu. Rubailer, dört dizelik manzumelerdir. Rubai vezinleri denilen, özel aruz kalıplarıyla yazılır. En çok felsefi ve tasavvuf konularında kullanılır. Az sözle çok şey anlatmak özelliğini taşırlar.
Tren seyahati gibi bu. Kompartıman penceresinden biteviye değişen panoramayı izlemek, istaasyonlarda ise sadece indi - bindi. Karşı koltukta hep yenilenen yüzler, ne kasabanın şirin istasyon binası penceresinden gülümseyen çilekeş istasyon şefinin ceren gözlü kızına sevdalanıp orada kalmaca, ne de bir kentin neon ışıklarına pervaneler misali yakalanıp o kente demir atmaca. Tren gittikçe hiç inmemek, cepte sonsuza kesilmiş bir bilet. Hayatı böyle yaşayınca mı oldu acep bu işler?
Kim düşürmüş gülüşünü bu vakitte yerlere
İnce bir yalnızlık mı yaşamın kıyılarında
Bu sonsuzluğu kim getirip koymuş uluorta
Kırmızı ışıklarda duran ömrümüz gibi
Tehlikelerden uzak
Yüzümüzün coğrafyasında bir aşk
Kıvrımlarda zarif cesetler gibi.
(Arka Kapak)
Toplam 54 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.