"Düello, kişiliğin ezilmesine karşı bir protestodur; onurun insan yaşamından daha değerli olduğunu, yani insan onurunun varlığını, bir despotun buna hükmedemeyeceğini kanıtlama çabasıdır. İnsan onurunu korumaya yönelik yasaların bulunmadığı o çağlarda düello, haysiyetli insanlar için kendisinin, ailesi ve yakınlarının onurunu korumada biricik yol sayılırdı..." Kitap, düello olgusunun Rusya'da ortaya çıkış tarihini, tanınmış Rus düellocularını, düello yapan ve düello girişiminde bulun Rus ünlülerini konu alm

"Damaya Güzelleme", düşünce temelli bir Anadolu oyununun bugün pek çoklarınca bilinmeyen hikâyesidir. Damayı sistematik biçimde çalışan ve aynı zamanda oyunun toplumsal bağları üzerine araştırmalar yapan yazar, R. İnanç Baykur, elde ettiği bulguları bu kitap aracılığıyla paylaşıma açıyor. Böylelikle dama üzerine yazılmış en kapsamlı kitabı ülkemiz kültür ortamına, özellikle oyun kültürümüze kazandırmış oluyor. Yazar, okura Anadolu damasının ve onu sarmalayan kültürün zenginliklerini birlikte sunuyor. Oyunda

Milyonlarca köylünün isyanı ve umutsuzluğu... İşte, Tolstoy un eleştirisinde birleşen bu ikisiydi.

1816 Noel'inde, yani 24 Aralık günü, Hükümet Tabibi Stahlbaum'un çocuklarının orta odaya girmesine gün boyunca izin verilmedi. Hele bitişikteki gösterişli odaya girmeleri kesinlikle yasaktı. Fritz ile Marie arka odanın bir köşesine büzülmüş, yan yana oturuyorlardı. Odaya akşamın karanlığı çökmüştü. Adet olunduğu üzere, içeri ışık getirilmediği için, ikisi de epey ürkmüştü. Fritz kız kardeşiyle (Marie daha yedi yaşına henüz girmişti) gizlice fısıldaşarak, sabahın erken saatlerinden beri kapısı kapalı olan od

Saatsiz yaşanır mı? Saati ile zaman arasında nasıl bir ilişki var? Zaman kavramından günümüzde ne anlaşılıyor? Yoksa insan zamanın diktatörlüğü altında mı eziliyor? İçinde yaşadığımız sistem zamanı hangi amaçla yönetiyor? Yöneyilen zaman hangi oranda insana ait? Kitap zaman ilgili sorulara cevap arıyor, cevap arıyor, cevap ararken yeni sorular üretiyor. Zaman hakkında türkçe düşünen bir kitap Zaman`ın Kitabı.

Bu kitabın yazarı, 27 Mayıs`ı aklı ermeye başlamış bir çocuk, 12 Mart`ı bir üniversite öğrencisi, 12 Eylül`ü çocuk çoluğa karışmış bir yetişkin olarak karşılamıştır; ama hepsinin ötesinde, ülkemizin ``görkemli 1961-71dönemi``nde yetişmiştir. O dönemden başlayarak 30 yıllık uzun bir zaman diliminde yazılmış ve çeşitli dergilerde yayınlanmış yazılardan hazırlanan bu seçki, sanat ve edebiyattan iktisat ve politikaya, bu arada devrim sosyalizm ve insan sorunlarına kadar pek çok alanda, bazıları sosyalist dünya

Sadece ezenlerin uğradıkları ahlaki kaybın yüzlerine yansıyan basıncını gözleyerek ölen Tolstoy, ülkesine şunu söyleyebilmekteydi: ``Senin için, sana işkence edenlerin ıslahına katkıdan başka hiçbir hak tanımıyorum!``

Tolstoy, zayıf yönleri ve perspektifindeki cesur radikalizmle, bir bütün olarak, subjektif bilincin gücüne idealistçe inanan büyük sosyalizmin büyük ütopistleri arasına konulmalıdır.

Nazilerle işbirliği yapmadığı için ölüm kampında tutulan ünlü Polonyalı sporcu Bronislaw Czech, gözlerini yumduğu sırada kamp orkestrası Carmen uvertürünün son notalarını çalmaktaydı. Bu kitapta birbirinden ilginç yedi sporcu biyografisi yer alıyor. Gol yemediği için Nazilerce öldürülen Sovyetler Birliği milli kalecisi Trusseviç; gazi madalyalı Sovyet güreşçi Parfyonov; muhalif olduğu için yine faşistlerce idam edilen Alman milli güreşçi Seelenbinder; Leh kayakçı Czech; henüz onbeşindeyken "siyasi sığınm

Türkiye`nin dünya sistemi içindeki yeri, ekonomik bağlantıları üzerinden yeniden düşünülmelidir. Eski sorular ve yanıtlarla, yeni zamanı anlamak mümkün değil. Türkiye ekonomisinin dünya sistemi içindeki ilk ve en büyük dış temas noktası Almanya. Ancak bu Almanya, "Avrupa Almanyası"dır ve farklı etki-tepki mekanizmalarının ürünü olarak görülmelidir. Bu kitapta, son iki yılın güncel gelişmelerine yönelik çözümlemeler eşliğinde, yeni bir zamanın iktisadi dinamiklerine Avrupa çerçevesinde ışık tutuluyor. Böy

``Ben barış için mücadele etmek istiyorum. İnsan savaş hizmetini reddetmediği sürece hiçbir şeyin savaşları ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır. İnsanın inandığı bir şey, örneğin barış uğruna ölmesi, inanmadığı, örneğin savaş gibi bir şey yüzünden acı çekmesinden daha iyi değil mi? Ders kitaplarımız savaşı yüceleştirmekte, dehşetlerini ise anlatmamaktadır. Bu yöntemlerle çocuklara nefret aşılanıyor. Ben onlara barışı öğretmek istiyorum, nefreti değil; sevgiyi öğretmek istiyorum, savaşı değil!`` - Albert

Çok partili dönemden bugüne değin oyun yazarlığımızın geçirdiği yarım yüzyıllık serüven ve ortaya çıkan çeşitli eğilimler, YGS Yayınları`nın Sahne Kültürü Kitaplığı içinde birbiri ardınca yayınlayacağı beş ciltlik "Kalemden Sahneye - 1946`dan Günümüze Türk Oyun Yazarlığında Eğilimler" adlı çalışma sayesinde ayrıntılarıyla kitaplıklarımıza girecektir. 1946`dan bu yana oyunları oynanmış tüm oyun yazarlarının dünya görüşleri, etkilendikleri olaylar, teknikleri, özellikleri ve oyunlarının çözümü, yorumu bu büyü

Yazar, döneme damgasını vuran 12 Mart Muhtırası, 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül askeri darbesi gibi olayların gölgesi altında, Türkiye`de engellemeler ve yasaklamalar kıskacındaki tiyatro yaşantısını inceliyor ve 1970-80 yılları arasında Türk oyun yazarlığında görülen sorunları, tartışmaları, biçimsel ve içeriksel eğilimleri ele alıyor. Kitapta, işçi ekseninde düzenin çarpıklıklarını ele alma eğilimi, köydeki toplumsal değişimi ve köy sorunlarını ele alma eğilimi, tarih ve söylenceyi bir malzeme ve sorgulama

Spor, yapıldığı toplumun tüm çelişki ve özelliklerini olduğu gibi yansıtan bir aynadır. Dışa vuran çirkinliklerden sporu sorumlu tutmak, cadının kendisini çirkin gösterdi diye aynayı kırması gibidir... Özde insancıl ve yaratıcı olan spor, ancak insancıl ve yaratıcı bir toplum düzeninde özgürce, özüne uygun biçimde gelişebilir. Daha önce değil... (Arka Kapak)

1960`lı yılların Türkiyesi üzerine düşünürken akla gelen ilk sözcük değişimdir. Siyasal görünümden ekonomik yapıya, toplumsal kurumlardan bireye... kadar her alanda değişim rüzgârları esmektedir. Yaşam pratiğinde, önceki dönemlerde rastlanmayan toplum fotografları gözler önüne serilir; olumlu ve olumsuz görüntülerle. Yazar, bu görüntülerin sahneye nasıl yansıdığını inceliyor kitabında..

Soğuk savaş sonrası değişen Avrupa nın sınırları nasıl belirleniyor? Coğrafik sınırlar, aynı zamanda etnik sınırlar anlamına da mı geliyor? Yaşlı kıtanın yeni düzenini kimler belirliyor? Avrupa nın, "Büyük Almanya" etrafında "etnik ada devletlere" bölünmesi sadece bir tesadüf ve "ulusların kendi kaderini tayin hakkı"nın doğal bir sonucu mudur? Avrupa da azınlıklar meselesini kimler "kaşıyor", bu politikalar hangi kurumlar aracılığıyla yürütülüyor ve finanse ediliyor? Belgin Mungan ın yayına hazırladığı

Soğuk Savaş, ağır ekonomik maliyetlere, yıkılım ve pek çok kayıplara, hattâ sosyalist toprakların genişlemesi gibi metropollerce kontrol edilemeyen sonuçlara neden olan savaşlardan kapitalist-emperyalist dünyanın çıkardığı yeni bir savaş anlayışıdır. Savaş meselesindeki ölçü, askerî zafer ya da mağlubiyetten çok, elde edilen sonucun nihaî politik hedefle uyumlu olup olmamasıdır. Soğuk Savaş da bir savaştır. Bu savaş türü, Clausewitz in "Savaş Üzerine"de tanımlamaya çalıştığı savaştan çok daha geniş bir an

Kautsky`nin kaderi, saf marksizmin kaderidir. Plehanov, marksizmi sorgulayamadığı için devrimin dışında kaldı. Artık öncelikleri değiştirmek zamanıdır. Marksizm Ekim Devrimi`nin değil, Lenin Ekim Devrimi`nin ürünü oldu. Çünkü Antonio Gramsci haklıydı: Ekim Devrimi, Marx ve Kapital`ine karşı bir devrimdi. Ona rağmen bir devrimdi. 1989`un karşı devrimcileri, yola çıkarken önce bol bol Marx ve Kapital`e dönmeyi önerdiler. Kapitalist restorasyonun önünü böyle açtılar. Bu kitapta, Türkçe`nin önem ve olanaklarınd

30 yıl öncesinin ele avuca sığmaz bu iki genç ve devrimci şairinden geriye ne kaldı? İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu, bir karşıtlığın mı, yoksa bir beraberliğin mi içindendir? İki isim arasında, birinin islam, diğerinin demokrasi dininin altını çizerek siyaset ve sanat önermesi dışında, pek öyle sanıldığı kadar da büyük farklar yoktur.