Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 117 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Fani dünyaya alaka gösteren, beklentiye giren huzur bulmaz. Aksine “bu bana lazım değil” diyen ve Hakk’a gayret eden bahtiyar olur.
Senaryo baştan yazılmıştı, herkes rollerini oynuyordu. Kimisi ağlıyor, kimisi gülüyor kimisi de alkışlıyordu. Hayat denilen bu oyunda herkes kendi kaderini yaşıyordu. Melike, kaderini değiştirmeye zorladıkça, battıkça batıyordu. Bütün çıkmaz sokaklar sanki ona çıkıyordu. Hüznü derinden derindi. Aile hayatı, ummadığından daha beter oluyordu. Çırpındıkça kaderine, kederine bir çözüm bulamıyordu. Aile binasının tuğlaları bir bir eksiliyordu. Bu sarsıntılı aile hayatında Melike artık ipleri yavaş yavaş koparıyo
Bugüne dek gazete ve televizyonda haber olmaması geçtiğimiz yüzyılda yaşanmış mendebur olayı değersiz kılmaz, tam aksine, ayrıntılara itina göstermeyip duyulmasını istemeyen birkaç insanın kabahati sayılmalıdır. Sözü edilen yerin, zamanın ve olayın aslı astarı var mı diye sonraki yıllarda köyü ziyaret eden az sayıdaki meraklı insan sayesinde, doğruluğu konusunda şüphe edenlere kulak asmayıp tüm insani, dünyevi ve uhrevi isteklerden sıyrılınca, şehirden uzaklaşarak buraya, bu köye yerleşen büyücü Tölge Ailes
“Yaşayabileceğimiz en güzel şey gizemdir. O tüm gerçek sanatın ve bilimin kaynağıdır.” Albert Einstein “Bakın bakalım, bu rakamlar size bir şeyler hatırlatacak mı?” Vedat yazılanları eline alıprakamları okumaya başladı: “31 49 52 75 – 69 10 25 41” Ardından ilk önce Amerikalıya, sonra da elindeki kalemle oynamaya başlayan Faik’e, soran gözlerle baktı. “Yani? Bu rakamlardan hiçbir şey anlamadım, ne diyebilirim ki?” “Ya Paktika desem?” “Efendim?” “Dedim ya işte, Paktika…” *** O gecden sonra hayatını
Bir bina düşünün, binlerce yıldır çevresindeki her şey yıkılırken dimdik ayakta kalmaya devam eden gizemli ve kibirli bir yapı... Peki bu yapı bir okula dönüştürülecek olsaydı... Eğer gizemli olayların peşinden gidecek cesaretiniz yoksa bu kitap size göre değil. Ancak herkes uyurken gizemli tünellerde dolaşmaktan ve gece bekçisi Bay Filch'e yakalanmaktan korkmuyorsanız doğru yerdesiniz. Gizemli bir macera, biraz mizah ve biraz da hüzün arıyorsanız yolculuğumuza siz de katılın. Ama unutmayın, bu yolculuk son
Belki de siyah değil, kahverengiyimdir gerçekten. Hem içinde siyah var ama daha bulanık, daha karışık, daha belirsiz kahverengi. Bazen bir kırmızı karışıyor içime, onu takip ediyorum; bazen bir yeşilin peşine takılıyorum. Onları da kendime karıştırıyor, yoluma devam ediyorum. Nedense duramıyorum. Hiçbiri bana tamamen uyamıyor, hiçbirinde huzur bulamıyorum. Hep böyle olacakmış gibime geliyor, kendi kahverengimin bulanıklığımda kaybolmaktan korkuyorum.
Meyvelerini yoksul çocuklarla paylaşmak isteyen bir şeftali ağacının öyküsü: İki yoksul köy çocuğu olan Ali ve Polat; meyveleri köylülerle paylaşmayan ağanın bahçesine gizlice girip birkaç şeftali aşırmaya karar vermiş. Uyanık ağa, bahçesine silahlı bir bahçıvan tutmuş. Bahçıvan bir tane bile koklatmıyormuş.
Nehrin sonunu ve büyük denizleri merak ediyordu Küçük Kara Balık. Nehrin nereye aktığını öğrenmeye kararlıydı! Ne pahasına olursa olsun bu yolculuğa çıkmalıydı! Önünde zorlu bir yol vardı: büyük balıklar, yengeçler, kılıç balıkları ve pelikanlar… Küçük Kara Balık yılmadı, dünyayı izleyerek ve öğütlere kulak vererek yolculuğuna devam etti.
“Elveda”, dedi tilki. “İşte benim sırrım: çok basit; insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçekler gözle görülmez.” “Gerçekler gözle görülmez”, diye yineledi Küçük Prens, unutmamak için. “Gülün için harcadığın zamandır, gülünü böylesine değerli kılan.” “Gülüm için harcadığım zamandır, gülümü değerli kılan” dedi Küçük Prens, unutmamak için. “İnsanlar bu gerçeği unuttular”, dedi tilki. “Ama sen unutma.”
“Kimi insanlar doğuştan yeteneklidir. Bu yeteneklerinin farkında olmayanlar da vardır. Benim gibi farkında olanlar da… Öyle ki bu yetenekler yararlı birçok amaç için kullanılabilir. En azından ben faydalanacağım bir iş bulmayı başarmıştım. Annem ve babamı kaybettikten sonra; yeni başlangıçlar, yeni bir yol, bu yolda kazandığım dostluklar ve beraberinde gelen tehlikeler ile hayatım değişti. Volkan da bu yeni yolda karşıma çıktı.” Genetik Mühendisi olarak mezun olan Mercan, hayatına Olay Yeri İnceleme po
Kimseye bir ders vermek, nasihat etmek amacıyla yazmadım bu kitabı. Haddim de değil zaten. Neyi doğru yaptık da kime ne akıl vereceğim? Öyle yazar olmak, çok okunmak gibi bir iddiam da yok. Peki, neydi uzun zamandır emek verdiğim, kimi zaman kendime çok kızdığım, yerden yere vurduğum, kimi zaman duygulandığım, ağladığım bu satırları yazmaktaki amacım? Tek bir hedef vardı, özür dilemek. Oğullarımdan özür diliyorum, annemden ve babamdan özür diliyorum. Ablamdan, abimden özür diliyorum, Candan Hanım’dan ö
Hayata dair söylenen ve yazılan ne varsa yaşama işaret düşmek içindir. Edebiyatımızın nitelikli isimlerinin kalemlerinden dökülen bu satırlarda, hepimizin yaşam yolculuğundan izler var. Polisiye antoloji kitabımız, kelimelerin eşsiz dünyasında kaybolmak isteyen siz değerli okurlarımız için...
PAHALI İNSAN Ellerin ısıtmaz, yakar beni sevgili. Nasıl da uzanırlar zamanın ötesine, Ve okşayarak cennetimi yıkarsın. Uzak dur, bu yük ikimizede ağır. Bahar bile mevsimi gelince güzel. İnsandır, var olan en kadim eser. Amelle pahasını biriktirir, yitirir. Cehennem hurdacılar çarşısından beter. Bilirsin, insan cenneti arzular. Bilmezsin, cennet insan içindir.
Aşk neydi? Gerçek aşk var mıydı? İyi kimdi? Kötü kimdi? Doğru, yanlış neydi? Kime göre, neye göre yşanıyordu hayatlar “Kötüler hep kazanır” düşüncesinden mi gülüyordu yüzleri? Yoksa yanılıyor muyduk? Bu yolculuğun sonu, Umut ışığına mı gidiyordu? Yoksa karanlıkta mı kaybolacaklardı?
Tarih dünyamızın nitelikli isimlerinin kalemlerinden dökülen bu satırlarda, hepimizin yaşam yolculuğundan izler var. Tarih setimiz, tarihin eşsiz dünyasında soluklanmak isteyen siz değerli okurlarımız için... Bilgehan Oğuz – Uyanış Alparslan - SelçuklularBilgehan Oğuz – Büyük Rüya: OsmanlıMuzaffer Koç - Millet mi? Ulus Devlet mi? Aradaki Kürtler Faik Eryaşar – Tarih Okyanusundan Damlalar
Tükendi
1962 Erzincan doğumluyum. Köyden kente göçün çocuklarından biriyim. İstanbul’da başlayan öğrenim hayatım Kabataş Erkek Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi ile devam etti. Mühendislik eğitimi aldım. Uzun yıllar yurtdışında süren çalışma hayatıma İstanbul'da devam ediyorum. Sosyal konulara duyarlılığım ve Kürt meselesinin bu ülkenin çözülmemiş tek sorunu olarak kuruluştan bugüne, içinde onca acıyı barındırarak taşınması beni çok etkilemiştir. Kürtlerle Türkler etle tırnak gibi iç içe girmişken, yurdun her ye
Gönlümde Sen VarsınEy benim eşsiz Sevgilim! Gönlüme bir bak, gönlümde ant olsun ki sen varsın.Ey benim gönlümün güzelliği, sözümün tatlılığı, kana kana avuçlarındanaşkı içtiğim Sevgilim!Gönlümde sen varsın.Ey benim gönül sözüm, ömür süsüm, mutlu anım, mum ışığım, gülen yüzüm!Gönlümde sen varsın.Ey benim hoş gelenim, safalar getirenim, yedi kat göklere sığmayan, aşk celladım!Gönlümde sen varsın.Ey benim yeminim, kirpiklerinde gözyaşını topladığım, aşk sultanım!Gönlümde sen varsın.Ey benim sessiz selamım, gön
Bilimkurgu meraklılarının yakından takip ettiği Bilimkurgu Kulübü, ilk bölümünü haftanın Kitabı seçmişti… ZAMAN GEZGİNLERİ dizisi ikinci kitabında yeni bir serüvenle yola devam ediyor… 9 Aralık Cuma, 2011 İstanbul Nedenini bilemediği ve nicedir varlığını unuttuğu ağır bir çaresizlik duygusu benliğini sımsıkı sarmalarken ağzı da kurumuştu. Kısa bir süre oturduğu yerde öylece kalakalmış, en sonunda güç de olsa o kartonu zarfından çıkarmıştı. Bir resimdi bu! Yalnızca siyah beyaz bir resim. O kadar işte! Ve ken
Bizans İmparatoru Romen Diyojen Selçuklulara esir düşer ve Sultan Alparslan'ın huzuruna getirilir. Sultan'ın çadırında bir müddet sessizliğin ardından Alparslan esiri Diyojen'e sorar: "Beni yakalasaydınız ne yapardınız?" Romen Diyojen beklemediği bu soru karşısında biraz bekledikten sonra şu cevabı verir: "Ya atımın kuyruğuna bağlatır sürükletirdim veya demirden bir kafes yaptırıp sizi ülke ülke gezdirirdim"der. Sultan Alparslan bu cevap karşısında bir soru daha sorar: "Benim size ne yapacağımı sanıyorsunuz
Büyük dahi Fatih Sultan Mehmet; İstanbul'un fethi için balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı, yaklaşık 17 ton bakır kullanarak dökülen ve 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1000 metre uzağa atabilen ‘Şahi' adını verdiği muazzam toplar yaptırmıştır. 50 çift manda ve 700 askerle iki ayda Edirne'den İstanbul yakınlarına getirilebilen bu, o zamana kadar misli görülmemiş topların ilk deneme atışları yapılmadan önce yakında bulunan kimselerin dillerini yutmamaları ve gebe kadınların çocuklarını düşürmemeler
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 117 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1