Dilden dile dolaşan LA Fontaine masallarını yeniden yorumlayan Haldun Açıksözlü günümüz çocukları ve çocuklarını hiç yitirmeyenler için yeniden anlatıyor.

Dilden dile dolaşan La Fontaine masallarını yeniden yorumlayan Haldun Açıksözlü günümüz çocukları ve çocuklarını hiç yitirmeyenler için yeniden anlatıyor.

Delden dile dolaşan LA Fontaine masallarını yeniden yorumlayan Haldun Açıksözlü günümüz çocukları ve çocukalrını hiç yitimeyenler için yeniden anlatıyor.

Dilden dile dolaşan LA Fontaine masallarını yeniden yorumlayan Haldun Açıksözlü günümüz çocukları ve çocuklarını hiç yitirmeyenler için yeniden anlatıyor.

Yaz tatilinde hoşça vakit geçirmek isteyen gençlerin yoluhazine avcıları ile kesişecek mi? Mavi Tavus Kuşu Mozaği efsanesi mi yoksa gerçek mi? Kayıp olan hazine mi yoksa insanlık mı? Casmin'in sakladığı sır küçük sandıkta gizlenmiş ya Semir'in sırrı? Gençler tarihi değerlere sahip çıkarak insanlığın onurunu koruyacaklar mı? Yazın en sıcak günlerinde bile gürül gürül akan şelaleleriyle , yemyeşil doğası ve su sesleriyle doğal bir serinliğe sahiptir buralar. Adeta cennete dönüşmüş bu toprakları görmeye d

"Köyün içine geldiğimii , iğde ağaçları kokusunun leylaklara karışmadan anlamıştır.Ne mutlu bana ki bütün bu güzellikler içinde tam üç ay kalacaktım. Ninem bize neler hazırlamıştı çok merak ediyordum.Mutlaka gözleme yapılacaktı bunu biliyordum. Yanına güzel bir ayran iyi gidecekti. Sanırım biraz karnım acıkmıştı. Yemek işi bir şekilde çözülürdü de acaba Casy'yi ninem nasıl karşılayacktı. Ah keşke ninem Casy'nin eve girmesine izin verse! Dur bakalım , bu yaz nelerle karşılacağım bilmiyorum ama çok eğlencel

"Bakıyorumda masalın içinde kaybolup gitmişsin , sende Camsab duracak mı, ne dersin? İnsanoğlu ihanet etmeden yaşayabilir mi? Ben de bunları düşünüyordum ki nine cevap vermemi beklemeden masala başlayacaktı, o başlamadan araya girdim: "Neden cevap vermemi beklemiyorsun ?" diye sordum nineme.Onun cevabı çok anlamlıydı: "Bazı sorular vardır; sende kalır cevaplarıyla , sen bilsen yeter ; başkasının duymasına gerek yoktur.Şimdi sırrı öğrenmek istiyorsan , cevapların sende kalsın.Ben kaldığım yerden anlatmaya

Öyle güzel dert ki bu , ey canan derman sende, Sen ne dilersen dile razıyım ferman sende! Gün dediğin akşamlı , insan dediğin fani, Geriye kalan var mı, gidenler nerde , hani? Ben de düştüm yollara ; vakit geldi, elveda! Hatıram olsun sana , birkaç hüzünlü mısra.

Oyun Bahçesi adlı çalışmamızın ilk kitabı "hayata hazırlanıyoruz" ile başladığımız yolculuk devam ediyor. Bu kez "birlikte öğreniyoruz" ve öğrendiklerimizle gelişimimizi sürdürüyoruz. Bu kitabımızda; ilköğretimlerin birinci kademesinde sahnelenebilecek oyun metinleri yer alıyor. Oyun bahçelerimize daha çok tiyatro yaparak birlikte öğrenelim ve geleceğin güzelliklerini hep birlikte yaratalım! Başlasın provalar.. Başlasın oyunlar... Ve perde!

Baho, Diyarbakır'da yaşayan bir çobandır ve geceleri gölün kenarında yıldızları seyretmeyi çok sever. Baho Gölü adını ve sırrını ondan almıştır ve bu sır...

Güneş her yeri ısıtmaya başlamıştı. Bahçe aydınlıktı. Toprak ise henüz yeni yeni ısınıyordu. Zaman biraz ilerledi ve güneş göğe yükseldi. Yükselince artan sıcaklığı önce tenimi kavurdu, sonra içime işledi. Çekirdeğime dek sıcağı duyumsuyordum. Susadığımı fark ettim. Annemin dallarındayken suyumu ondan alırdım. Annemin köklerinden gelen suyu aldıktan sonra güneşe döner ve onun ışınlarıyla eğlenirdim. Ben o ışınlarla eğlenirken rengim yeşilden sarıya, sarıdan kırmızıya dönüşmüştü zaten. Bu değişim içimi coş

Oyun Bahçemize hoş geldiniz. Elinizde çocuklarınızla, öğrencilerinizle oynayabileceğiniz oyunlarımız var. Oyunlarla yaşarken hayatı öğreneceğiz. Tiyatronun ve dramanın olmazlarını öğreneceğiz. Sanat, "ben yaptım oldu!" cümlesineki gibi naif ve fütursuzdur. Başlasın provalar.. Başlasın oyunlar... Ve perde!..

Samipaşazâde Sezai'nin özellikle de konusuyla öne çıkan Sergüzeşt romanının -üslup ve roman sanatı açısından olduğu kadar- evet, yine konusu bakımından ayrıcalıklı bir önemi vardır. Köleliğin tarihi neredeyse insanlığın tarihi kadar gerilere gider. Pek çok milletin ve çoğu devletin geçmişinde kölelik vardır ve de çağlar boyunca savaşanlar, birbirlerinden aldıkları esirleri kendi işlerinde kullanmışlardır. Batı'dan Doğu'ya, Afrika'da Amerika'ya kadar onlarca, yüzlerce, binlerce ve milyonlarca insan asırlar

Bir ağaçla dost oldunuz mu hiç? Dallarına konan kuşların cıvıldaşmalarına kulak verdiniz mi? Yapraklarının hışırtısındaki senfoniyi, rüzgarın dallarındaki uğultusunu duydunuz mu? Arıların, çiçeklerin üzerinde gezinirken çıkarığı vızıltıları dinlediniz mi? Yapraklarının, sararıp yavaşça yere doğru süzülürken dansını seyrettiniz mi, sonbahar rüzgarlarıyla oradan oraya savruluşunu, kış ayazında titreyişlerini izlediniz mi? Çıplak dalların bir gecede beyaz gelinlikle giyinişini gördünüz mü? Baharla yeşile dönüp

Alparslan Türkeş, 20. Yüzyılın ikinci yarısında adından en çok bahsettiren liderlerin başında gelir. Başbuğ Türkeş, fikrinin çilesini ve cefasını çekmiş bir liderdir. Yaşadığı veya maruz kaldığı her türlü menfi hadiseye hiçbir zaman sitem etmemiş ve ilkeli duruşundan da asla taviz vermemiştir. Hayatını Türk-İslam davasına adamış, her daim Türk milleti ve devletinin bekasını düşünen, ilke-ülkü-ülke parolasını yaşam tarzı olarak benimsemiş olan Başbuğ Alparslan Türkeş, çok az defa iktidarda vazifeli olmuş ols

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç adlı roman, 1910 yılında dünyamıza çarpması beklenen Halley Kuyruklu Yıldızı'nın İstanbul avam kesimi arasında yarattığı heyecanı anlatır. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın halkın kullandığı günlük dile ne denli hakim olduğunu bize söyleyen romanlarından biri de budur. Tatlı tatlı onların dillerini kullanarak, onların korkularından büyük bir eleştiri kitabı meydana getirmiştir diyebiliriz...

Sonra karar verdiler Hükmü yetmedi seher vakitlerinin Buğdayın, çeltiğin, tanenin Yetmedi eksiksiz bir ay

Hepsine çiçek der, geçeriz. Oysa binlerce yılın rüzgarıyla, tohumuyla, kokusuyla gelen inceliktir her biri... Şiirlerle gelir, türkülerle gelir, tezenelerle, tellerle duvaklarla gelir. Yazdıklarım da bir bukettir koklamanız için. Biraz bizim kokumuz, biraz sizin en çok da ötekinin kokusu vardır üzerinde. Açın burun kanatlarınızı... Biraz hayaldir yazdıklarım, biraz gerçek. Zaten her hayal biraz hayat, her hayat biraz düş değil midir? Açın düş yaralarınızı...

Türkiye Cumhuriyeti, kurulduktan sonra; Bulgaristan Yunanistan, Yugoslavya, Romanya gibi Balkan ülkelerinin yanı sıra Kafkaslar, Orta Asya ülkelerinden sonraki yıllarda ise başta Irak ve Suriye olmak üzere Ortadoğu ülkelerinden gelen kitlesel göçleri kabul etmiştir. "Türkiye'ye Uluslararası Göçler ve Türkiye'nin Göç Politikası" kitabında Osmanlı devletinden kalan sorunlara bağlı olarak başlayan göçler ve sonraki yıllarda Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada yaşanan sorunlara bağlı olarak Türkiye'ye gelen kitles

Karanlık ladin ormanı donmuş ırmağın iki kıyısında kaşlarını hiddetle çatmışçasına bütün heybetiyle duruyordu. Ağaçların üzerindeki beyaz buz örtü, kısa zaman önce esen bir rüzgarla ortadan kalkmış ve ağaçlar yavaş yavaş gözden kaybolan ışığın altında karanlık ve kaygı verici bir biçimde birbirlerine yaslanmışlardı. Araziye muazzam bir sessizlik hakimdi. Cansız, hareketsiz, öylesine harap ve terk edilmiş bir haldeydi ki ruhunda taşıdığı şey hüzün bile değildi.