Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 631 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
İnsanları düşünmeye, araştırmaya, gözlem ve deney yapmaya yönlendiren Kur’an, bünyesinde hazır çözümleri barındıran bir bilgi küpü değil, kendisinden çözüm üretilen bir bilgi kaynağıdır. Bu itibarla nazil olduğu günden itibaren çeşitli ilim dalları açısından sürekli araştırılmakta ve her bir ayetinin dikkat çektiği konular üzerinde kafa yorulmaktadır. Örneğin bir fakih, Kur’an’ın ahkâm ayetlerini tefsir ederken; kelâm alanında uzmanlaşmış bir ilim adamı ise Kur’an’ın itikadî ayetlerine ağırlık vermektedir.
O, tarihimizdeki gizli hazineleri, gün yüzüne çıkardı. Bıraktığı eserlerle tarihimizle gurur duyacağımız çalışmalara imza attı. Günde 17-18 saat çalıştı. 27 dil öğrendi. Müslüman bilim adamlarının bilim tarihine katkılarını ortaya koymak için 60 ülkenin kütüphanesinde araştırmalar yaptı. 400 bin cilt yazma eser inceledi. 1400 cilt eserin basımını gerçekleştirdi ve ismini tarihe altın harflerle yazdırdı. Bilim tarihinde çığır açtığı için 2019 yılına "Fuat Sezgin Yılı" denildi. Bu kitapta, Fuat Sezgin'in
"Bugün bir saatliğine Rasülallah Efendimizi evimde misafir etseydim nasıl davranırdım? Dükkanıma giderken önümde Efendimiz yürüseydi ardında nasıl yürürdüm? Bulunduğum mecliste Nebiyy-i Ekrem Efendimiz de bulunsaydı nasıl otururdum? Efendimizin yaşadığı saadet devrinde yaşasam O'na hürmetim nasıl olurdu?... diyebilen ve bunları aziz hayatlarında uygulama fırsatını bulan, yatarken O'nun sevgisine bürünüp yatan, kalkınca O'nun gül kokusunu alma düşüncesiyle kalkan müminlere selam olsun...
İslam İnanç Esasları denince ilk etapta “Amentü’nün Esasları” akla gelmektedir. Günümüz ilcaatlarına uygun olarak bu dersin okutulması, inanç sahasındaki güncel sorulara cevap verebilecek nitelikte olması önem arz etmektedir. Konu genel manada soyut olgulardan oluştuğu için, bu çalışmamızla konuyu “ala kaderil imkân” somutlaştırarak; temsillerle, akli delillerle ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verebilecek mahiyette açıklamaya çalıştık.
“Din”in sabit, tek ve evrensel olmasına karşın din anlayışları ve dini referans alarak geliştirilen düşünceler, değişken ve özneldir. Her dinî-sosyal yapı, kendisini biçimlendirirken dünyayı algılamaya dair normlarını ortaya koymakta ve bunu ağırlıklı olarak dine dayandırmaktadır. Farklı dinî-sosyal yapılar, temel dinî düşünceleri ekseninde kadının sosyal konumuna ilişkin normlar belirlemekte ve kadın algılarını şekillendirmektedir. İslâm düşünce ve medeniyeti üzerinde geniş çaplı etkiye sahip yapıları esas
Toplumu yönetme alanı olan siyaset, yönetilen olmasının yanında yönetici sıfatıyla da kadının varlığının hissedildiği bir alandır. Kadın-siyaset ilişkisi, İslâm düşüncesi içerisinde her daim tartışılagelmiş bir konudur. İslam dünyasında kadınların siyasete ilgisi dönem şartları çerçevesinde şekillenmiş, siyaset sahasında inişli çıkışlı bir çizgi takip etmiştir. Onlar kimi zaman iktidarda, kimi zaman muhalefette, kimi zaman da yönetimin perde arkasında toplum ve devletin idaresinde söz sahibi olmuşlardır.
İnsanoğlu var olduğu günden beri bilginin peşinde olmuştur. Bilginin aynı zamanda bir güç olduğu hakikatine de erdiğinde, onu öğrenmek ve öğretmek için bilgiyi sistemli bir halde araştırmaya ve entelektüel boyutta ele almaya çalışmıştır. Bilginin bu yolculuğunda kadınlar etkin bir şekilde gayret sarf etmişlerdir. İslam dünyasında ise kadınlar, İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren bu faaliyetleri sürdürmüşler, toplumsal cinsiyet odaklı baskıları aşan Müslüman kadınlar, ilmî çalışmaların neredeyse tamamında ro
Her coğrafya, farklı gerçeklikler taşımakta ve üzerinde yaşayan insana bu gerçeklikleri dayatmaktadır. Yeryüzü şekilleri, iklim, suya ulaşma imkânları gibi türlü etkenler, gündelik yaşamdan sosyal hayata, siyasî algılardan zihin yapısına kadar geniş bir yelpazede çok yönlü farklılıklara neden olmaktadır. Coğrafyada Müslüman Kadın kitabının amacı bu farklılıkları dikkate alarak Müslüman kadının tarihini yaşadığı coğrafyalar temelinde ortaya koymaktır. Bu düşüncelerle kitap, Müslümanların ağırlıklı oldukla
İslâm’ın kadına bakışı ve bu bakışın tarihî süreçteki izdüşümleri, Doğu ve Batı literatüründe üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Ancak ortaya çıkan ürünler; savunu, ret, saldırı, kimlik inşası veya öğüt ve nasihat çerçevelerinin dışına çıkamamıştır. Bu bağlamda değerlendirilemeyecek çalışmalar ise genellikle kadın olgusunun hukukî boyutu sınırında kalmıştır. Müslüman kadın imgesi, karşıt fikirlerin çarpıştığı bir zemin olarak kalmış ancak İslâm’ın ilk gününden bugüne “kadın”ın hakikatte ne olduğ
Hz. Peygamber’in ilk vahyi duyurması ile eş zamanlı başlayan Müslüman kadının tarihî yolculuğu, genel hatlarıyla benzer ancak detaylara inildikçe farklılıklar gösteren süreçlerden oluşmaktadır. Kadının dönüşümü, kadın algısı, kadının toplumsal konumu gibi açılardan Müslüman kadının tarihini ortaya koymayı hedefleyen bu kitapta tarihî süreçteki belli başlı zaman kesitleri temel alınarak bölümlendirmeye gidilmiştir. Müslüman kadını doğru tanımak, onun şekillenişine katkıda bulunan İslâm öncesi Arap toplumunda
Allah Hz. Muhammed’i, tüm zamanları ve mekanları kuşatacak şekilde insanlığın önüne “mutlak rehber” olarak koymaktadır. Bu ise onun hayatının her bir yanını değerli kılmakta dolayısıyla öğrenilmelerini gerektirmektedir. Çünkü bu sayede Müslüman, peygamberini kendisine daha bilinçli bir şekilde örnek alabilecektir. İşte elinizdeki kitap, Allah Rasûlünün çok ele alınmamış bir yönünü bir başka ifa-deyle şakanın hayatında nasıl bir yer tuttuğunu sizlere sunmaktadır. Böylece Son Elçiyi daha iyi tanımamıza, daha
“Rabbim! O şeytanların dürtüştürmelerinden sana sığınırım. Ve o şeytanların huzuruma gelmelerinden de sana sığınırım.”(Müminûn, 23/97-98) Yüce Allah, bu iki âyette Rasulullah’a (s.a.v.) ve dolayısıyla biz müslümanlara şeytanın şerrinden kendisine sığınmamızı emrediyor. Zira şeytanın şerrinden emin olmak için Allah’a sığınmaktan başka yol yoktur. Bundan dolayıdır ki şeytanın vesvesesinden Allah’a sı-ğınmanın önemini göstermek ve bunu vurgulu bir şekilde ifade et-mek için “sana sığınırım” sözü, iki âyette de
Dâvet İlmi, İslâm'in insanlara ulaştırılmasının ve tatbikinin yollarını gösteren käide ve usuller bütünüdür. Bu ilim, doğuş itibariyle İslâmî ilimlerin en yenisidir, ancak konusu bakımında en önemlisi olduğundan bu ilmi tanıtan bir giriş kitabı yazma zarûreti hâsıl olmuştur. İslâmî dâvet, çoğu müslümanın anladığı ve pekçok dâvetçinin yaptığı gibi, sadece insanlara vaaz etmek, İslâm'ın fazilet ve âdâbını anlatmaktan ibaret değildir. Aksine o, doğduğu gün den beri esasları, hedefleri ve kaynaklarıyla temâyüz
Dini ve toplumsal boyutlarıyla kadının, gerek aile hayatında gerekse siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik alanlardaki konumunu bir taraftan dini kurallar, diğer taraftan sosyal ve siyasi çevre, etnik yapı ve İslâm öncesinden gelen kültür mirası belirlemiştir. Bu sebeple İslam dünyasında kadının her yerde ve her dönemde aynı konumda olduğunu söylemek mümkün değildir. Emirleri eğmeden, bükmeden ,kendi heva ve hevesine, aklına ve mantığına, zamana ve zemine göre bin türlü bahanelerle eğip büküp, yamultmadan, “em
Elinizdeki bu eser her ne kadar merhum Prof.Dr. Ali Osman Koçkuzu’ya dair hatıraları toplayan bir kitap olsa da, aynı zamanda 1940’lardan,1950’lerden itibaren Türkiye’de din eğitiminin serencamına, Konya özelinde sosyal ve dini hayata da ışık tutmaktadır. Yaşanan zorluklar, bir diriliş neslinin azmini yok etmemiş, aksine onlar idealleri için, gece gündüz ilim yolunda gayret göstermişlerdir.. Bu kitaptaki satırlar özellikle genç nesillerde nereden nereye geldiğimize dair bir farkındalık oluşturursa, içinde b
Ömer b. Abdülaziz, hem valiliği hem de halifeliği döneminde ortaya koyduğu icraatlarla hayattayken büyük kitlelerin sevgisini kazanmış; vefatından sonra da hayırla yâd edilen ve örnek gösterilen halifelerden biri olmuştur. Hakkında oluşan olumlu imajdan dolayı bazı âlimler tarafından “beşinci râşid halife” olarak kabul edilmektedir. Medine’de valilik yaptığı dönemden itibaren âdil olmak, sosyal barışı sağlamak, yönetimle halk arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasını temin etmek, hakkaniyetli bir paylaşımı v
Tarihsel varlık alanının öznesi olan insan, tarihin en temel belirleyicisidir. Özellikle karizmalarıyla, zekâlarıyla, bilgelikleriyle ve politik becerileriyle öne çıkan önder kişiler, içinde yaşamış oldukları çağı şekillendirmiş, düşünce ve eylemleriyle tarihe yön vermişlerdir. Önderler olarak nitelendirilebilecek bu kişiler, cesaretleriyle, inançlarıyla ve kararlı kişilikleriyle insanlık tarihinde iz bırakmış, ‘daha iyi, daha erdemli bir dünyaya’ erişimin adeta rol modelini oluşturmuşlardır. Kitabımızda ta
Kur’an vahyinin çoğu bir sebebe bağlı olmadan Resûlullah’a nazil olan ayetlerden meydana gelirken, bir kısmı da bir sebep-sonuç sürecinde cevap niteliği taşıyan ayetlerden oluşmaktadır. Bu ikinci tür ayetler incelendiğinde Kur’an vahyinin belli bir kısmının birincil muhatap olan sahâbenin görüşlerinin ilahî makam tarafından pek çoğuna olumlu karşılık verildiği, çok cüzî bölümünün ise olumlu karşılanmadığı görülmektedir. Sahâbenin dile getirdiği soru, istek ve görüşlerinin ilâhî kaynak tarafından onaylanması
Günümüz insanının, ehli sünnet tarafından kabul edilmiş büyük İslâm alimlerinin tefsirlerinin hepsini de okumaya zaman bulamayacağını düşünen üstad Muhammed Ali Sâbûnî, bütün güvenilir tefsirlerin adeta özünü alarak, bu çağa hitap eden ve gençlerin de anlayabileceği üsluba sahip elinizdeki bu tefsiri kaleme almış ve bu esere, "Tefsirlerin Özü" manasında; "Safvetü't-Tefâsîr" adını vermiştir. Sâbûnî, bu zor metinleri, kolay anlaşılabilecek bir tarzda ve akıcı bir üslupla okuyucuya sunmayı başarmışt
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 631 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2