Sırrı Serpin:
“İşte şimdi tam bir polis gibi konuştun Nuri. 1989’dan sonraki ilk cinayet vakası bu. Tüm basın üzerinize çullanacak. Heyecanı düşünsene, neredeyse otuz yıldan sonraki ilk cinayet vakası. Hem de ne cinayet... Yüz bin nüfuslu bir adada tüm basiretsiz, niteliksiz devlet erkânı öldürülüyor. Boşuna dememişler
‘Biriken adaletsizlikler korkunç eylemlerle noktalanır,’ diye.”
“Güzel sözmüş. Kim demiş bunu?”
“Kimse demedi, ben uydurdum ama ben yazdıktan sonra eminim tüm ada halkı bu sözü söyleyecek
“Aslında bu bir sonbahar masalıydı. Sonunda sert rüzgârlar, sararmış bahçeler ve karanlıklar olacaktı...”
Zehra, otuzlu yaşlarının başında genç bir kadındır. Tam da evlilik arifesinde son bulan ilişkisinin ardından, geleceği ile ilgili ne yapacağını bilmediği ve çaresiz hissettiği bir dönemdedir.
O sabah iş yerine gelen mektup, hayatının tatsız ve monoton düzenini bir anda yerle bir eder. Zehra’nın iki yıl önce kaybettiği büyükannesinin, daha önce adını dahi duymadığı bir adada evi vardır ve bu evi toru
Tarih boyunca Türk isminin dünyayı karış karış gezdiğini ve gittiği yerlerde derin izler bıraktığını günümüzde dahi gözlemleyebiliyoruz. Bu isim ağırlığından olsa gerek taşıyan kişilerin üzerine büyük bir sorumluluk yüklemekle beraber kudretiyle o sorumluluğu taşıyabilecek kuvveti de bünyesinde taşıyor. Büyük bir cesaret örneği göstererek bu sorumluluğunu bundan tam 338 sene önce İtalya’nın Moena köyünde gösteren kahraman Türk askeri Balaban Hasan, namıdiğer “El Turco” bu durumun en büyük örneklerindendir.
Kitap Tanıtım Yazısı :
Bütün hayat sensin sanki
Senin için yazar bütün kalemler
Bütün kalpler senin için çarpar
Sensin şairleri yaratan inan.
Hayat dolu olan sen değilsin
Hayatın her yanı seninle dolu.
Şiiriyetin kaybolduğu, giderek maddeleşen bu dünyada biraz olsun şiirlerle avunmak ister misiniz?
Bu şiirler; kimi zaman aydınlık, kimi zaman karanlık, bazen mutluluk, bazen gözyaşı ile yıkanıp geçen yılları kovalayarak; hayal, arayış, sevgi, yakarı, gurur, ümit, ümitsizlik, nedamet, nefret, insanlı
Çocukluğundan itibaren hayata etrafındakilerden farklı bir gözle bakan; dedelerin, ninelerin, sevimli ve sevimsiz komşuların dizleri dibinde, masalsı taş evlerde, taş sokaklarda ve kırlarda büyürken, duyduklarını kendi iç sesi hâline getirip kafasının içinde sayısız karakter oluşturan, sonra da bu karakterlerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalan bir kadının annesiyle ve kafasının içindeki karakterlerle tutuştuğu savaşın tuhaf hikâyesi. Kimilerine göre hastalıklı, kimilerine göre eşsiz bir zihnin sanatsal traje
Bir şarkının en güzel nakaratında aşkı hatırlayıp ağlayanlar için; Bir sabah boğazımda bir kütle ile uyandım, o kütleyi korku besliyor ve her an büyüyerek nefesime düşman oluyordu sanki. Duygularım kalbimin mezarına gömülmüştü artık, her yağmur yağışında filizleniyordu içimdeki toprak kokusu. Hiç
beklemediğim bir anda düşmüştüm bu uçurumdan. Hüzün vardı göz bebeklerimde, yaşama gücünü kaybetmiş birinin ifadesizliğini taşıyordu irislerim. Eskimiş satırların arasında kaybolmuştum. "Aşk" kelimesi, tozlu raflar
Oğlunun okulda yaşadığı sorunlar nedeniyle gittiği hastanede ilk defa duyduğu disleksi kelimesinin ifade ettiği şeyler ona çok tanıdık gelmişti. Bu kelime çatı katında unutulmaya yüz tutmuş fotoğraf albümlerinin keşfedilmesi gibi bilinçaltına attığı birçok anıyı gün yüzüne çıkarmıştı. Sonra eğitim kurumlarında, sosyal medya kanallarında ve kitaplarda daha yakından tanımaya çalıştı disleksiyi. Taraflara göre semptomlar ve semptomların hayata yansıyan sonuçlarıydı disleksi. Eksik bir şey vardı öğrendiklerinde
"Sen iyi ol!
Sen mutlu ol!
Sen huzurlu ol!
Sen ol!" diye
Papatya Dile Geldi...
Seviyor sevmiyor diye Papatya'dan medet umuldu. Belki de narin, tsade ve hoşgörülü olduğu için yaprakları koparılan, hor görülüp kenara atılan bir çiçek olarak bırakıldı. Çok gösterişli değildi ama sahip olduğu güzellikler eşsizdi...
İlgi istemedi hiçbir zaman ama her koşulda açmaya çalıştı ve bunca eziyete karşın sevgisini sürekli belli etti.
Çünkü saftı Papatya. Bütün renklere inat beyazlığın zarafetiyle temizdi. Ne kadar kırıl
Bilmeyeceksin,
Durup dururken sığındığım limanın sen olduğunu,
Kendime yetemezken özlemle sana koştuğumu.
Hissetmeyeceksin,
Sımsıkı sarılırken bedenine ve saçlarında gezinirken ellerim. Gündüzleri sana yoğurduğumu, geceleri dolu dolu yağdığımı.
Ve duymayacaksın,
Çığlık çığlığa severken seni son/uçta öldüğümü,
Ama şunu bileceksin,
Çektirdiğini çekeceksin...
Bu kitap seni bilge yapacak diye bir iddiam yok.
Ben bilgeliğin bir sonuç değil, arayış olduğuna inanıyorum.
Bu kitabı yazma amacım, sana bir şeyler buldurmaktan öte bir şeyleri aramanı sağlamak. Sorgulamaya başlamak, hayatı anlamlı kılan en değerli olgulardandır.
Aramakla bulunmaz hakikatler belki ama bulanlar da sadece arayanlardır.
İnsan bulunca değil arayınca mutlu olur.
Biz böyle varlıklarız dostum, bulduğumuz şeylere
karşı nankörleşir, aradıklarımıza
karşı ise delice arzu besleriz.
Beyaz tomurcuk güllerin çevrelediği papatya demetini vazoya yerleştirirken ellerinin titremesini gizlemeye çalışıyordu. Bir an bakışları buluştu. Bu birleşen bakışlar hiçbir lisanda kudreti olmayan ve âşıklara çok şeyler anlatan şifalı bakışlardı.
Gözlerimin önünde uçuşan kanatlar, kulağıma melodi gibi gelen suyun sesi...
Omzumda hissettiğim acı uyanmamı söylüyor gibiydi.
Belki bir sondaydım, ya da tekrar başlangıcımı yazacaktım bilmiyordum.
"Sarılabilir miyim?" uzandığım yerden yavaşça kalkarak
ona doğru birkaç adım attım. Yorgun bakışlarını gözlerimden ayırmadan
derin bir nefes alıp geriye doğru adımladı.
"Alya..." başını yere eğerek soğuktan kızaran ellerini cebine koydu.
Kıyıya çıkmıyordu senin sokakların
Bilmiyordun gezinmeleri
Yol varmıyordu, gitmiyordu maviliğe...
Hâlbuki;
Mavi olması gerekmezdi gözlerinin
Ufku görebilmem için,
Varabilmem için denizlere.
Sokakların önemsizdi Çıkmaz dahi olsa
Yol bilmen, iz bilmen yoktu gözümde
Her yanın kıyıydı ömrüme Sende her gördüğüm hep Umman bana...
Hep derinlik...
Her dakika,
Seninle olduğum her dakika
Bir rüzgâr esiyor göz göze geldiğimizde
İçimde garip bir heyecan
Bir tufan.
Seninle her saniye denize mesken tutuyor yüreğim.
Her s
Her insanın yaşam öyküsü farklıdır.
Önemli olan, yaşamınızdaki
değişim ve gelişimdir.
Kendinizi tanıyor musunuz?
Kendinizin farkında mısınız? İşte bu kitap, size kendinizi fark etmeniz adına
kaliteli bir yaşamı sunmak için hazırlandı.
Bu kitapla kendinizle yüzleşmeye ve
değişim yolunda bir adım atmaya ne dersiniz?
Gözlerimi bir sabah görmemek için açtım.
Karanlık tüm düşüncemi mahkûm etmişti siyaha.
Yol bitmiş, izim silinmiş, sıfırı tüketmiştim.
Dallarda gezen beyaz çiçeklerin adı değildi artık adım.
Umudum, hayallerim, güzelliğe dair tüm sermayem,
sabırla bekleyişlerim...
Enerjinizi dengede tutun ki,
hayalleriniz gerçekleşsin.
Her insanın enerjisi çok farklıdır.
Siz kalbinizi en şeffaf haliyle yansıttığınız ve
kendiniz olduğunuz sürece, yaşamınız anlam
kazanacaktır. Bu kitapla yeni bir hayat için yolculuğa çıkmaya ve kendinizi bulmaya ne dersiniz?
Siz ölümle özgürleşenlerden mi yoksa ölüme tutsak olanlardan mısınız? Hikâyem bu soruyla başladı.
Bu soruyu kendime sorduktan sonra arabayı durdurdum
ve ters yönde yürümeye başladım.
Başkalarının kararlarıyla kendime değerler biçmiş,
yollar çizmiş, sıfatlar yaratmıştım. Korkularımı bile başkaları belirlemişti. Nasıl sevileceğini onlardan öğrenmiştim. İçimdeki
boşluğun sebebi buydu. Herkes...
Mutluluk ruhumdan çekilmiş, geriye görse de anlamayan, duysa da dinlemeyen, hissetmeyen, sevemeyen, kendini yüz yaşın
Bir vampir masalı fısıldıyor
gaz lambasının titrek alevi...
Karanlığı aydınlatmak için kendi kendini yakıyor,
kendi kendini avutmak için anlattığı masalı dinliyor.
Gece yanıyordu, gündüzün dibi tutmuştu.
Dolunay geceye gömülürken ikiye bölündü.
Biri maviye, diğeri karanlığa düştü.
Çernobil'in gölgesi şehrin üzerine düşüyor,
ölümcül radyasyonu hayatlara sinsi, sessiz,
kokusuz kılığıyla sızıyor ve Pripyat'ın ışıklarını söndürürken Kızıl Orman'ı
intikam kırmızısına boyuyordu.
Doğanın gücü reaktöre galip gelebilecek miydi?
Bu, hazin sonun değil,
bir damla gözyaşıyla yeşeren ümidin öyküsü.
Şehirden ayrılan genç kızın çocuksu aşkı eşliğinde insan-doğa ilişkisini bir kez daha sorgulayacak,
iyi yüreklilerin yeni dünyasının kapısını aralayacaksınız.
Nefes alabildiğimiz her an
Mucizedir zaten
Dünya yıkılsa gam yemem
Gözlerine bakarken
Sen benim tek nefesimsin
Asla bitmeyen
Mucizeler dolusu bir kâinat barındırır
Toplam 47 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.