Son örneğini 15 Temmuzda gördüğümüz, bölüp parçalama emelleri henüz bitmemiştir. Bir yandan ırkçılık, bir yandan siyasal dincilik- mezhepçilik kışkırtmaları bu vatanın bağımsızlığına, birlik ve dirliğine karşı yapılmaktadır. 1918- 1924 arasında geçen olaylar yeniden sahneye konuluyorsa herkes "üç elif miktarı" kadar da olsa düşünmelidir.
Kurtuluş Savaşını önlemek için düşmanlarla iş birliği yapan kimileri, kanlı ayaklanmalar çıkarıp Müslüman'ı Müslüman'a öldürttüler.
Konya'da dört kez denenen ayaklanmala
Saçlarında güneşin kırıntıları, boynunda menekşe kokusu ve teninde mehtabın izi varken... Her şey bir anda değişti. Seninle bir söğüdün gölgesini ev yaptığımız o vakit, üzerimizdeki sonsuz gökyüzüne bakarken başımıza düşen esenlik dolu bulutun adının ayrılık olacağını nereden bilirdim...
Bu hikâye böyle başlamamalıydı da zaten. İçinde ayrılık geçiyorsa bir öykünün, ne bulut bulut olurdu ne yağmur, yağmur. Her şeyin adı değişip dururdu, rengi değişirdi, biçimi değişirdi, değişmez dediğin her şey deği
Ben bu yürek yangınını bir gülüşe takas ettim
bir kedi sırnaşır parmak uçlarına
ve hayat yeniden başlar.
hepsi bu kadar...
Mülkiyete inanmaz Allah'a inanır. Çay hukukunu devletin hukukundan üstün gören aklı yüzünden akılsız sayılmaktan şikayet etmeyi düşünmemiştir. Hayatın koşuşturmasına ayak uydurmayı reddetme telaşı yüzünden yaşamayı unuttuğu zamanlar olmuştur. Ama Allah'ı asla...
Bilmediğim hâlde açsam perdeleri... Güneş yürüse
içeri... Banyoya gitsem. Suyu açsam sonra...
Gözlerimi yıkasam... Kaç kere yıkasam? Havlu var
aynanın solunda. Silinsem. Biraz kirli olsa da idare
ederim, olsun. Biraz kirlilik iyidir. Suyu kapatayım
değil mi? Yatak odasına gideyim sonra. Zehra gibi
aynı... Biraz sıcak biraz soğuk... Üzerimdekilerle
yatağa gireyim... Tüm kirli kokularımı alarak
yanıma, tüm birikmişlerimi... Kapatayım kapıyı.
Kilitleyeyim. Sensizlikten başkası girmesin...
Başıma yorg
Sıradan hayatların sıradan olmayan hikayesi Bir Yaşamın Güncesi
"Sıradan insaların hayatını tarihe mal etmek edebiyatçıların görevidir." demişti yazar bir dostum. Kralların ve kahramanların anlatıldığı destanların içinde önemsiz figürler olarak yer alan, oysa o destanın baş kahramanın oradan oraya savrulan vücudlaşmış halidir sıradan insan. Sıradan hayatların, ani gelişen ve çoğumuzun kader dediği tesadüfler zincirine eklemlenmesi halidir öykü. Sıradan insanın sıradan hallerinin, sevinçte olduğu gibi keder
"Ne Kadar Yerli? Niye Hâlâ Uzun", Mehmet
Akif Ertaş'ın IHLAMUR dergisi için özenle
kaleme aldığı, klişeden uzak sorularıyla,
sinema, televizyon ve edebiyat dünyasının
güncel sorunlarının altını ustalıkla çizerken,
İstanbul'un anlam ve önemi, yaratıcılık ile
üreticilik arasındaki ilişki, profesyonellik,
amatörlük, sinema ve televizyonda çocukların
ve kadınların temsili, nefret dili gibi başlıkları
da irdeliyor. Sinema, televizyon, tiyatro ve
müzik dünyasından isimler ile yapılan ayrı ayrı
değerli söyleşile
Birbirine zıt cevapların, aynı soruların farklı
şekillerde sorulması sonucunda elde edildiklerini
biliyor muydunuz? Mesela normal şartlarda bir
insana, ?'Şu andan itibaren daha fazla yaşlanmamak
ister misin?'' diye sorarsanız, kesinlikle ?'Evet''
cevabını alırsınız. Aynı insanın kafasına silah
dayayıp, ?'Yaşlanmana şu anda son vermemi ister
misin?'' diye sorarsanız, kesinlikle ?'Hayır''
cevabını alırsınız. Bir de farklı şekillerde sorulup,
aynı cevapları elde ettiğimiz sağlamalar vardır.
Örneğin;
Yoldan çıkmak başka bir yola götürür insanı. Aynı yolda ısrar etmek yolun tekdüzeliği içinde kaybolma halidir çoğu zaman. Gidilecek yer değil, yolun kendisidir gerçekte macera. Ulaşılan yer, yarattığı anlık yanılsamayla ele geçirir insanı ve dönüş yolunu kapatır. İşte gerçek yol o zaman başlar. Yusuf' mu yola çıkmıştır yoksa yol mu Yusuf' un içinde doğmuştur. Yolu lif lif ören hayatlar bütünü Yusuf'un dışında yaşanmıştır oysa. Kader kelimesi, işte tam burada; tesadüflerin doğduğu yerde belirginleşir. Ulaşıl
Kimse kimsenin kalbini sormuyor sevgilim...
Zaten var olanın varoluşla imtihanıdır öykü. Bir tanım çabasına girmeden her şeyi tanımlamak mümkün. Çünkü hayatı yazıyla resmetme gayreti şairden çok öykücünün meselesidir. İyi kurgu iddası olsa da olmasa da okunmaya değer cümleler barındırıyor bu kitap. Öykü kıtlığına yeni bir soluk salıklıyor bize...
Okuyup göreceğiz.
Kadim medeniyetlere ev sahipliği yapan Yemen, aynı zamanlar yüz binlerce Türk askerini de topraklarında barındırmaktadır. Bu kitapta anlatılanlar, vatanın selameti uğruna hayatlarını feda etmeyi göze almış ve Yemen'den bir şekilde dönmeyi başarabilmiş yiğit Türk askerlerinin anılarından oluşmaktadır.
Her biri bir destana konu olacak türden gerçek hayat hikâyeleridir. Her biri Yemen tarihinin ibret levhasıdır. Okuduğunuz bu hayat hikâyeleri Yemen'de Osmanlı Devleti'nin çöküşünü de anlatan birer vesikadır.
İnsanoğlunun düşünce ve düş gücünden beslenen masallar, beslendikleri kaynağın arayış, anlayış, kavrayış ve dünyaya bakışlarının izlerini yansıtır. Yoğrulduğu toplumun değerlerini kuşaktan kuşağa yansıtırken, bir dev aynası gibi gerçeğin boyutunu değiştirir; var olana ayrıksı bir boyut katar, görünmeyene de ışık tutar, gerçeğin tek ve değişmez olmadığını söyler bize...
Bu duvarlar neden varlar Perihan? Neden bizi ayırıyorlar? Sonra bu kiriş ve pencereler neden var? Sonra bu az yanan gaz lambası, bu kitaplar ve başımın üstündeki resmin neden var? Sen neden varsın Perihan hiç düşündün mü? Düşünme hiç sakın, düşünmek akıllı işi değil. Düşünmek deli işi de değil. Düşünmek; ensesi kalınların, kalburu yükseklerin işi. Düşünmek; çocuk öldürenlerin, amerikanın, israilin, japonyanın, çinin ve benzerlerinin işi. Düşünmek bizim işimiz değil. Zaten bunları geçelim, konumuz değil. Sen
Sen benim en yüksek uçurumdan düşerken, tutunma ihtimalim olduğu halde kırılırsın korkusuyla tutunmayıp düşmeyi göze aldığım daldın.
Bak ben düştüm, dağıldım.
Kemiklerim paramparça.
Artık seni kim kırarsa kırsın, adım değsin aklına.
ÇOCUKLAR BU KİTABI OKUMAYIN
Dudaklarınızdan süzülen zift kokulu kana dönüşüyor zamanla yazdıklarım. Satırların uçsuz bucaksız uçurumunda bütün renkler girdap oluşturuyor ve sizi çağırıyor acıyla sevişen her cümle. Sizse başını okşuyorsunuz ağlayan bilge çocukluğunuzun...YÜREĞİM BİR UÇURUM ÇOCUKLAR SAKIN BAKMAYIN...
Kaybolmuş çocukluğumun en son görüldüğü sokaktır bu kitap. Sizler seksek oynadığınız sokak aralarında büyütmeye çalışırken bilge çocukluğunuzu, beynimdeki artçı sarsıntılarla sarsa sarsa geçtim
İki avuç duayı sür de yüzüne gel,
Alnın tazecik seccade koksun...
"İnsan, nefsine hakim olamazsa, nefsi ondan çalmadık şey bırakmaz.
Ahlakını çalar,
Haysiyetini çalar,
Onurunu çalar,
En sonunda da cennetini...
Yusuf gibi kuyuya mı atıldın?
İbrahim gibi ateşe mi?
Yakup gibi yıllarca bir bekleyiş içinde miydin?
Yoksa Musa gibi Firavun'la mı uğraştın?
Ebu Leheb ve Ebu Cehil gibi düşmanların mı var?
Ne bu sabırsızlık, ne bu nankörlük, ne bu öfke?
Dilde hep isyan, hep küfür,
Şükür yerine...
'Bu Kitabı Okumadıkça "Kadınlar" Anlaşılamaz'
"Şiddete kurban giden kadınlarımızın berdelden tutunda, erkeklerin kumar, alkol ve sekse olan aşırı düşkünlüğü içinde çıkmaza giren çırpınışlarını ve sonunda çocuklarıyla eşlerinden aldığı intikamlarını ürpererek ve üzülerek okuyacaksınız. Keyfi yerinde olan ve kocaları tarafından el üstünde tutulan kadınlarımız, televizyonlarda "Sonrasız Kadınlar"ımızın sokak ortasında yok edilişlerini gördüğünüzde neler yapıyorsunuz? Empati kurup, hemcinslerinizi korumak adı
Dinle beni,
Bulursun bir bilmediğini.
Konuş benimle
Bulurum bir bilmediğimi...
Listen to me,
You may notice one thing
you don't know..
Talk to me,
You may mention something
I don't know...
Toplam 32 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.