Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Yirmi sekiz yıllık hayatında istediği hiçbir şeyi elde edemediğine inanan bir kadın, Bahar. Başladığı noktaya, baba evine döndüğünde artık hayattan pek de bir beklentisi kalmamıştır. Ancak bir şanssızlık abidesi olduğundan eminken memleketinde, İzmir'in göbeğinde kendi deyimiyle bir "çöl ayısı" ile karşılaşır ve o andan itibaren zaten karmaşık olan hayatı iyice içinden çıkılmaz bir hal alır. Peki herkesin övdüğü, yere göğe sığdıramadığı bu adam gerçekten iddia edildiği gibi Bahar'ın hayatının aşkı olabilir
Artık bir kraliçe olup Crictus tahtına geçen Carmen, her şeyin düzeleceğini sanarak yanılıyordu. Çünkü ölümsüz kardeşi Enka çoktan bir beden bulmuş ve onu öldürüp tahta geçmek için harekete geçmişti. Hem de bu sefer Enka Yüzüncü Nesil'de olduğu için Anka'dan katbekat daha güçlüydü. Carmen'ın koca bir gezegeni yönetmesi, Yüzüncü Nesil Enka'yı yenmek için bir yol bulması ve büyük fedakârlıklar yapması gerekecekti. Asıl savaş şimdi başlıyordu...
Tükendi
Psikolojik danışmanlık yapan Alkım, yeni görevinin yakışıklı ve başarılı iş adamı Kaan Soyalp adındaki adamın ta kendisi olduğunu öğrendiğinde hayatı hızla yön değiştirir. Soyalp Şirketler Grubu baş mimarı ve CEO'su Kaan Soyalp, uygunsuz bir videosunun basına sızdırılması nedeniyle büyük itibar kaybeder ve hiç istemese de profesyonel yardım almayı kabul eder. Fakat danışmanının, bir kafede gördüğü ve ilk andan itibaren aklından çıkaramadığı o kadın olduğunu öğrenince işler tam tersine döner. Birbirlerine du
"Gitme, ne olursun! Sana masallar anlatayım, kısa hikâyeler... Ninniler, şarkılar söyleyeyim. Yazdığım ürkünç şiirleri okuyayım, kahkahanı sal. Gitme, bulaşıkları bu ay boyunca ben yıkarım, ütü benim görevim olur, tozları da bir yıl boyunca mütemadiyen ben alırım. Evdeki sorumluluğunu es geç, söz, ben her şeyi ayarlarım. Dilersen bıyıklarımı keserim, saçlarımı senin beğendiğin şekilde kısalttırırım. Parfümümü değiştiririm, boynuma yaklaşmaya niyetlendiğinde tartışmamız gerekmez. Kırmızı kazağımı çöpe atarı
Aklın sustuğu, kalbin kabul ettiği ve ruhun teslim olduğu noktadasın şimdi. Her şeyin başladığı noktadasın. Kendinle karşı karşıyasın. Mucizelerini harekete geçirmeye hazır mısın?
Hayat, herkese adil davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *** Aile sıcaklığını soğuk duvarlar arasında aramak zorunda kalan beş yetim: Mert, Efsal, Hayal, Eren ve Doğu. Hayatlarının çıkmaz sokağında onlara "Yolun açık olsun" diyenlere inat birbirine kenetlenen bu beş arkadaşın, kardeşliğe dönüşen hikayesi üniversite yollarında devam edecektir. Peki ya tek bir sır, tüm bu dengelerin değişmesine neden olursa... Kardeşliğin, arkadaşlığın, aşkın ve şansın kendi yolunu çizdiği bu ki
"Buradan giderken yirmi beş yaşında, hayalleri olan bir delikanlıyken artık otuz iki yaşında, hayattan zevk almasını beceremeyen, sevdiklerimden uzakta yaşadığım her yıl yüreğimde var olan sevgiyi yitiren bir adamdım. Ne hayallerim vardı artık ne de yaşama isteğim. Yıllarca peşimi bırakmayan pişmanlıklarım, ne yaparsam yapayım susturamadığım vicdanım ve unutamadığım anılarım da benimleydi. Buradan giden adamla, şimdi dönen adam arasında dağlar kadar fark vardı." Hayalleri yıkılan ve gelecekten bir beklenti
"Yarım kalan sevinçlerim vardı benim. Yarım kalan mutluluklarım. Daha tohum halindeyken, filiz bile verememişken solmuş umutlarım vardı. Hep bir yanım eksikti. Hiç tamamlanmamıştım şimdiye kadar. Hep yarım kalmıştım. İlk defa dün akşam kendimi tamamlanmış hissetmiştim, oysaki bu bir yanılsamaydı. Yankı gitmişti. O pırıl pırıl parlayan güneş sanki önünde koyu bir bulut varmış gibi tüm güzelliğini ve ışığını kaybetmişti." Henüz beş yaşındayken kaybettiği anne ve babasının ardından büyük bir yalnızlığa gömüle
"...hayatta mucizeler yok. Birinin geçmişimden birini getirmesi ya da zamanı geriye sarması gibi. Her şeyin kendi zamanı var; bazı şeyler zamanından başka bir zamanda olmuyor ve eğer o zamanı da kaçırmışsanız... üzgünüm, hayat insana iyilik bahşetmiyor, sadece, "Salak olmasaydın o halde" diyor."
Romanovlarda sular durulmuyor. Tehdit çanları çalarken bu defa sıra gerçek hislerini maskeleyen Adrian'a geliyor. Adrian sonradan edindiği Romanov soyadının ağırlığı ve kendi geçmişi altında eziliyordu. Sokakların kuralsızlığıyla büyüyen ruhu, geçmişi ve geleceğiyle hesaplaşırken, sahip olamayacağını sandığı şeyi arzulamıştı ve artık maskesini çıkarmak zorunda kalacaktı. Jasmine zor olduğunu düşündüğü yaşamının yükünü tek bir gecede ve tek bir günahla ağırlaştırmıştı. Arzularına yenik düştüğü gecenin bede
Onunla tanıştığımda renklerini kaybettiğini düşünen, mutsuz ve sessiz biriydi. Ona Bayan Renk dedim çünkü sandığının aksine siyah ve griyi değil, gökkuşağının tüm renklerini içinde taşıdığına inandım. Birlikte gökkuşağını bulmaya çalışırken renklerin anlamlarını bambaşka bir bakış açısıyla öğreneceğimi tahmin etmemiştim. "Aşk denen şeyin ne olduğunu o anda kavrıyorum. Yıllarca insanları dinledim. Onlar için üzüldüm, onları iyi hissettirmeye çalıştım. Ama hiç onlarla birlikte gerçek alamda acı çekmedim. Bir
Tükendi
Bozkır ayazına tutulmuşçasına uyuşur parmaklarınız da yine ruhunuzun o ince aksine tepkisiz kalamazsınız. Nefesinizden üfler, nefsinizden yontarsınız onu. Her seferinde şekil alır kırık dökük vicdanınız. Af dilersiniz birbiri ardına... Tespih bu; sabır çektirir, ah çektirir. Ama hep çektirir. Tıpkı kader gibi. Hep size çektirir. Rengini yârin gözlerinden alır kimi zaman, kimi zamansa zifiri karanlıktan. Ama huzuru her daim Yaradan'dan. Hayatın ayazını ciğerine çekmiş, kendi gibi soğuk taşlarda deva bulan
"Hayatın en çok rekabet kısmı yoruyordu beni. Her alanda ve her köşe başında yer tutmuş bir rekabet vardı: İş görüşmelerinde, kız meselelerinde, sporda, otobüste ya da markette sıra beklerken... Milyonlarca spermin arasından en hızlısı olup, Büyük Rahim Taarruzu'nda kazandığımız ilk mücadele, kendimize güzel bir mezarlıkta güzel bir yer ayarlayana ve oraya gömülene kadar devam edecekti nasılsa." İşsiz bir Su Ürünleri Mühendisi olan ve geçici olarak evlilik programlarında "profesyonel seyircilik" yapan Ceng
Bu kitap bir yapıbozumu. Önce yıkacak. Sonra her bir parçayı tek tek silecek. Ve hepsini yeni baştan yeniyle inşa edecek. Bunu yaparken zaman zaman bir böcek, zaman zaman evrenin kendisi, zaman zaman da yoğurtlu semizotu salatası olacak. "Semizotur! Yoksa seni dışarı atmak zorunda kalırım" diyen uzay hakimine kızıp kadın erkek ilişkilerinin mahkemesini felsefe sofrasında kuracak. Olmazları olduracak. Felsefi kavramları anlatacak. En kara delikleri galeta ununa bulayıp kızartarak çıtır çıtır masaya getirec
Geçmişin gölgesinde, kökleri çok derinlere uzanan, sırların arasında filizlenmiş bir aşk... Birce, kalbi kırıklarla dolu, ürkek bir serçeydi. Hayata tek kanadıyla tutunmayı dilerken günün birinde, hiç ummadığı bir adam güçsüz, yalnızlığını simgeleyen o tek kanadını acımasızca kırmak istedi. Serçenin yere çakılışı yüzünde sadece bir tebessüme neden oldu. Çünkü o, hayatın acımasızlığını küçücük bir bebekken görmüştü. Aybars Toralı vahşi, öfke dolu ve acımasız bir kartalın kalbini taşıyordu. Karşısındaki ür
Her şeyin başladığı noktada "sen" vardın. Aşk yoktu. Korku yoktu. Kıskançlık yoktu. Endişe yoktu. Güvensizlik yoktu. "O" yoktu. "Sen" vardın. Sen var olduğun için onlar da var oldu. Şimdi kendinden çıkacaksın yola. Senden, ruhundan yansıyanlarla bulacaksın aşkı, bereketi, sağlığı. Ve yine kendine döneceksin. Çünkü bu bir yolculuk. "Öz"e yolculuk. Neresindesin kendi yolculuğunun?
Sıradan hayatından sıkılıp bilmediği yerlere giderek özgür kalma hayalleri kuran Carmen, kendini bir anda başa çıkamayacağı bir mücadelenin içinde bulur. Yeni tanıştığı ve kendisinin zümrüt olduğunu söyleyen Ron adında bir gençle, kimsenin haberdar olmadığı Crictus adlı bir gezegene gidip onu yok etmek için can atan ikiz kardeşi Enka ve ruhunu emmek isteyen bir Ruh Avcısı'yla kıran kırana bir taht kavgasına girer. Düşmanlarından kurtulmak ve zümrüdünü ele geçirmek zorunda olan Carmen'ın hayatı artık hiçbir
"Zaman herkese göre farklı geçer. Kimilerine günler hiç geçmez hele ki kavuşmak istediğin biri varsa ya da olmasını beklediğin bir olay... O zaman sanki yerinde çakılı kalır. Benim için de öyleydi. Kavuşmak istediğim iki kişi vardı hayatımda: Biri benim yüzümden toprağın altında yatıyordu. Ona kavuşmam için ölmem gerekiyordu. Diğeri de her gece hasretiyle küçücük giysilerine sarıldığım oğlum Haluk'tu. Onun için hayatta kalmam gerekiyordu. Bense Araf'ta kalmıştım. Ne ölebiliyordum ne de yaşayabiliyordum. Son
1815 İngiltere'sinden günümüz dünyasına uzanan bir aşk hikâyesi... Isabella Rosenberg çocukluğundan itibaren babası tarafından sevilmemiş, sürekli şiddet görmüş ve gözden çıkarılmış bir genç kızdır. Babasının ona olan tüm nefretine rağmen kalbi sevgiyle dolu, kötülük nedir bilmeyen Leydi Isabella, dadısıyla çıktığı bir gezintide hiç tahmin etmeyeceği olaylarla karşılaşır. Gizemli Kara Orman'ın derinliklerine doğru çıktığı yolculukta kendini bir anda modern zamanların İstanbul'unda bulan Leydi Isabella, kal
"İş hayatında rekordan rekora koştum. Sekiz yılda yirminin üzerinde iş değiştirdim. Yenilikten ve aramaktan hiç vazgeçmedim. Çünkü yaşayacak tek bir hayatım vardı ve ben onu mutsuz bir şekilde tüketmek istemiyordum. Vardı mutlaka benim de yapabileceğim bir şey! Bu kadar huysuz, geçimsiz, kavgacı, şirret, aksi (ay ne diyorum ben ya, kendi kendimin gıybetini mi yapıyorum?) olamazdım herhalde. Aradığım işi bulamadım ama koca buldum. Hem de aklımda evliliğin ‘e'si bile yokken. Çocuklarla olan iletişim şeklim,
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4