Uzun ve karanlık bir yolda soluk soluğa koşuyordu.
Ter içinde, kalbi küt küt atıyordu.
Yolun devamına yayılan karanlığa sızan bir ışık gördü.
Duraksadığı yerden başını cevirdi. Arkasına baktı.
Gökyüzü kızıl bir renge bürünmüştü ve
Maviliğini yitirmişti. Yeniden koştu,
Bu defa daha hızlıydı. Yakalamak istediği mesafe- kısalmıyordu. Yolun sonunda sude vardı.
Ona ulaşmalıydı. Sude ölmek üzere.
Ona bir defa dokunsa hayat verece...
Can almaya devam etmek istiyordu.
Az önce bebeğiyle sokakta olan Aylin canını kıl payı kurtarmıştı.
Halen can çekişen Heceye tekrar yöneldi.
Hecenin genç bedenine bir kurşun daha sıktı.
Hece olduğu yerde can verdi.
Katil cesedi iki bileğinden kavrayarak yönünü kıbleye cevirdi.
Kolları iki yana düşen cesedin bacaklarını ayrık bir pozisyona getirdi.
Uyandığı yataktan Kemal'e dokunmadan kalktı. Baktığı aynada yüzünde teslimiyetin ve kabullenmişliğin ifadesi hâkimdi. Titrek, ürkek, sakin ve yenilmiş... Memnun bir halde banyoya yürüdü Kemal'i uyandırmadan üzerini giyindiği odanın kapısını açtı loş ışıklarla aydınlatılmış koridorun sonunda kocaman bir tablo asılı duruyordu bir süre tablodaki resmi izledi arkasından gelen ses:
"Lenin"
Sıla korkuyla arkasına baktı Kemal kalkmış onu izliyordu.
-O resim Lenin'in resmi, tanıyor musun?
-Hayır, ilk defa gördüm k
İstanbul'u görmeyen kalbi, ne yapayım?
Bir kalp ki, içinde ancak, ben yanayım.
Yanmaktan öte, aşk ile deli divane olayım.
İstanbul dedikçe sen, sen dedikçe İstanbul olayım.
Her gün bekliyorum bu limanda usta. Belki bir gün tekrardan döner diye. Nice gemiler geçiyor ama o bir türlü gelmiyor. Bir yanım eksik, bir yanım haddinden fazla. Susuyorum usta. Alacak defterim o kadar kalabalık ki, sanki ben bile zamanı dolduğunda gidecekmişim gibi. Ama olur da bir gün gelir diye gidemiyorum. Kaç mevsim daha beklerim o yolcuyu bilmiyorum usta.
Hayat ne kadar da garipti. O ışıltılı, rengârenk neşeli günleri hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyordu insan ve bir gün gökyüzündeki kara bulutlardan daha kara bir ortamda buluveriyordu kendini. O ışıltılı renkler, neşeli gülüşler ve bayramlar uçup gitmişti. Geriye ne kalmıştı? Kanadı kırık bir kalp ve bomboş bir ev. Bu evde saatin yorgun sesleri ve kırık kalbin sessizce atmasından başka hiçbir ses duyulmuyordu
Memketiniz için bir şey şer yapmak istiyorsanız, yapacağınız en küçük bir işle işe başlayınız sözüne icabetle yapabileceklerinin en büyüğünü yaparak; vatanı, milleti, namusu, bayrağı ve inançları için canlarını feda eden aziz şehilerimiz! Ruhlarınız şâd makamınız âli olsun.
Sizlere ?Minnettârız!
Bu çalışmamız;
Milli Savunma Bakanlığı arşiv kayıtlarında bulunan, Kocaeli'nin 1341 şehidinin künye ve şehâdet belgelerini içermektedir.
Bir Hayata Dokunursan'da yazar, yargılananın sesinden öte artık kendisidir:
"Varsa eğer, sığındığım bir parça adaletti. O da bugün, bu mahkeme salonunda öldü."
"Yazar adaletsizlikle karşı karşıya geldiğinde kelimelerine akort çeker, geride kulaklarımızda bir uğultu ve yüreğimizde bir sendeleme bırakarak başka hayatlara uzanır.
Alman sanat eleştirmeni Hermann Bahrr 'İnsan bir kez kendisiyle dünyanın geri kalanı arasında ayrım yapabileceği bir sınıra vardığında, ben ve sen diyebildiğinde, dışı içten ayıra
Ah! Sevda...
İnsanı nasıl da hamur gibi yoğurup kendine uyduruyordu.
Osman'a olan aşkı Emine'yi tamamen değiştirmişti. O sokaklarda
Top sektiren, erkeksi tavırlarıyla dünya âleme kafa yutan kız gitmiş;
Yerine hanım hanımcık bir eş ve yavrusunu koruyup kollayan bir anne gelmişti.
Şimdi ne sevdiği ne de yavrusu yanındaydı. İkisini de kaybetmişti.
Emine kendine gelmiş, hem ağlayıp hem bunları düşünmüştü.
Herşey elinden kayıp gitmişti. Başını omzuna koyup ağlayacağı ne babası vard'
Ne de onu çok seven Osman'ın
GERİ VER
Ödünç verdim sana titrek kalbimi
Artık mühlet doldu; onu geri ver!
Ayın pencereye vuruşu gibi
Mahmurluğum geçsin, hadi geliver
Mühlet doldu dedim; onu geri ver!
Paylaştığım sırlarım da ödünçtü
Tutamadın; ciğerime od düştü
Ah ceylan bakışlı! Gonca gülüşlü
Aynalara küstüm, hadi geliver
Yıllarımı, sırlarımı geri ver
Hasretin yasını tuttuğum yeter!
Baykuşa yarenlik ettiğim yeter!
Cevrinden eriyip bittiğim yeter!
Söken şafaklarla çıkıp geliver.
Tüketme kalbimi; bana ge
-Reddediyorum, ta ki padişah darılsın bana, beni çağırsın yanına bende doğrusunu söyleyeyim ona.
Zaptiye Amiri:
-Neticesi vahimdir.
Bediüzzaman:
-Neticesi deniz olsa geniş bir kabirdir. İdam olunsam bir milletin kalbinde yatacağım. Ben İstanbula geldiğim vakit, hayatımı rüşvet getirmişim, ne ederseniz edin bunu söylüyorum. Ben isterim ki vatandaşlarımı bilfiil ikaz edeyim ki buda devlete intisap hizmet içindir. Maaş kapmak için değildir. Ben hür yaşamışım. Hürriyet-i mutlakanın meydanı olan Anadolunun dağ
Toplam 16 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.