Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Köylülerden bir sözcük duymuştu Öğretmen. Sözcüğün içinde ürperti, yokluk, çaresizlik, ölüm vardı. "Zemheri" denen bu sözcük karakışı anlatıyordu. Gülümserken kendi kendine mırıldandı: "Zemheri kelebekleri..." Bazen o mezarlıktan havaya süzülen mavi dumanlar görür, ruh gördüğünü sanarak ürkerdi. Hemen pencere boşluğundan iner, perdeyi sıkıca kapardı. Pencereden gelen soğuğa aldırmadan dışarıyı izlemeye devam etti. Beyaz ve siyahtan başka renk yoktu. İki zıt güç gibi ama aslında birbirlerinin tamamlayıcılar
Tükendi
İnsan kalıbında olan herkes bu yola girebilir elbette. Ama Aleviler bin yıldır, hatta binlerce yıldır sürmekte, akmakta olan, başlangıçtan bu yana faaliyette olan kadim Yol'dalar, çağlayıp coşan, akan bir ırmak, elbette bu Yol Alevilerin kendi Yol'u. Alevi olmayanlar da aynı Yol'u kenardan takip edebilirler, Aleviliğe girmeleri gerekli değil. Otobana girmeden de otobana paralel gidilebilir. Ama Alevilikle çatışarak kimse bu Yol'u gidemez. Çünkü Alevilik tüm hayvanlarla, hayvanların sütüyle, sesiyle, bitkile
Tükendi
Boyun eğer mi hiç insan? Evet, eğer. Bilinçsizse insan, korkaksa, örgütsüzse, çaresizse boyun eğer. Tarih boyun eğen bireylerin de toplumların da nasıl, köleleştiğinin, sömürgeleştiğinin, kişiliksiz, kimliksizleştirildiğinin dahası ve acı olanı nasıl onursuzlaştırıldığının örnekleriyle dolu. Ama öte yandan aynı tarih bize, insanın karşılaştığı her baskı ve zulme karşı, her haksızlığa karşı direndiğini, boyun eğmediğini de gösteriyor. İnsanlık tarihi bir anlamda boyun eğenlerle, eğmeyenlerin de tarihidir. İ
Tükendi
Seksen yıl önce bu vakitler, yalnızca düğünlerde giydiği saten kumaştan yeleğinin içinde, kır saçlarının diplerine kadar terlemiş kemençeci, kundurası ile balkonun ahşap zemininde, hayatında tuttuğu son ritmi işitiyordu. İki yıl önce bu vakitler, yemenisinin oyalarından damlayan yağmur damlalarının ıslattığı ellerinde sımsıkı tuttuğu bir taş vardı kadının. Bundan üç yıl önce Yırca'da altı bin zeytin ağacı kaşları çatık bekliyordu. On ay önce bu vakitler, yolun kenarındaki kavak ağacı, önünden koşarak geç
Tükendi
12 Eylül, gün olmaktan öte bir dönemin adıdır güneş yangını topraklarda. O topraklar ki kara bulutların gölgesinde çatlayarak, toz olup savrularak gösterir suya olan özlemini. Su ise özgürlüktür. Kasırgaya dönüştüğünde kara bulutlar bilinmeze savurur anaforuna aldığı yaşamları. İkircikli ruhlara gebedir artık ağır yaralı yaşamlar. Yaşama bir kıyısından tutunabilmekse dans etmekle mümkündür karaçalılarla... Bozkırın orta yerinde yeşil bir ağaç yanılsamasıdır bu dönemde aşk; bazen yaratmak bazen yok etmek baz
Tükendi
Leyla Akgül'ün kalemi bir gazetecinin fotoğraf makinesinin deklanşörü, farklı yaşam anılarını donduran bir dokunuş, olduğu gibi resmeden, hikâyesini okuyucuya bırakan, okuyucunun hikâye yazmasına fırsat veren fotoğrafçılık örneği. Kalemle fotoğraf böyle çekilir. Bazen yeni tanımlar kazandırır dile, yeni kapılar açar ufka; "ortaya karışık" bir karakter analizi olur. Metro, herkesin sıkıntıyla bitmesini beklediği bir yolculuk olmaktan çıkıyor bu kitapta. Bir tiyatro sahnesi. İçinde olduğumuz ama dışardan sey
Tükendi
Türkiye ve Avrupa'da Alevilik alanında, saha araştırmalarına dayalı önemli akademik çalışmalar gerçekleştirmiş bulunan ve aynı zamanda ocakzade bir aileden gelen Prof. Dr. Ali Yaman, konunun Orta Asya boyutunu da anlayabilmek amacıyla 2002-2005 yılları arasında Kazakistan, Türkistan'da bulunan Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi'nde öğretim üyeliği görevinde bulunmuş, Türkoloji Enstitüsü ve Yesevilik Araştırmaları Merkezinde de uzman olarak çalışmış, bu sırada Kazakistan, Kırgızistan ve Özbek
Tükendi
Akar Yeşilırmak. Aşkı sevdayı, dostluğu ve vefayı taşır gök yeşili sularında. Suskundur bazen, bazen hırçın dolanır dönemeçleri. Karanlık vadileri geçip verimli ovalara düşünce yolu; durağanlaşır, meyveye durur gökleri üleşen bahar dallarında. Güneşe gülümseyen kiraz çiçeğinin yinelenen umudu olur. Duyumsasa da ihaneti, kelepçeye vurulsa da bilekleri, zulüm zindanlarında işkencelere uğrasa da ruhu ve bedeni; taşar bulutların tanıklığında, yıkar bentleri. Nazım'ın: "Bulutuyla gemisiyle, balığıyla yosunuyla,
Tükendi
Çocukken evimiz şehrin dışında, yamaçta, tüm şehri yukarıdan gören bir tepenin yamacında, ufacık bir gecekonduydu. Tüm tepede üç beş tane ev vardı, kaderleri bize benzeyen. O evlerin çocukları mahalle arkadaşımızdı. O tepelerde boyumuzu aşan çimenlerin içinde kaybolurduk bahar aylarında. Kış geldi mi karda kayardık tepeyi boydan boya, uçardık, donardık, yanardık soğuktan, yara bere içinde kalırdık ama gün batmadan girmezdik eve. Yaz yağmurlarında tepemizin arkasında gökkuşağı çıkardı, yağmurdan sonra, göğü
Tükendi
"Değerli halkbilimi araştırmacısı A. Haydar Avcı'yı ilkin "Köroğlu Ayaklanması" adlı çalışması ile tanıdık. Onun ardından daha olgun bir eserle çıktı karşımıza: "Zeybeklik ve Zeybekler". Özellikle bu ikinci kitap, hem araştırma yöntemi hem de derlediği malzeme bakımından değerli bir halkbilimci ile karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Şimdi onun Pir Sultan Abdal üzerinde yeni bir çalışması ile karşı karşıyayız. Uzun yıllar önce Pir Sultan üzerine çalıştığım için onun bulduğu yeni belgeleri ilgiyle izledim. A
Tükendi
Vartanuş bu toprakların bir kadınıdır. Hak etmediği bir kaderle yüzleştirilen yüz binlerce kadından biridir. Ona, ölümün yaşamdan daha kolay olduğunu hissettiren, umutsuzluğun umuttan daha gerçekçi olduğunu duyumsatan bu topraklardır. Vartanuş, güzel bir insanın çirkin bir dünyayla imtihanıdır. Hepimizin vicdani yarasıdır. Vartanuş'un Ali'si bir tehcir romanıdır. Bu toprakların en karanlık dönemlerinden birine eğilen şiirsel bir çığlıktır. Hedefsiz bir yürüyüş, karanlık bir yolculuktur. Buna rağmen ölümün
Tükendi
Bu kitapta kısa yaşam öyküleri yer alıyor. Kısa kısacık. Yaşam hakları ellerinden alınmış insanların öyküleri. Devletin gençleriyle kavgalı olduğu bir ülkede yaşanıyor hepsi. Tamamı genç. Lise-üniversite öğrencisi, kimisi işçi, teğmen. Umutları, kavgaları ve aşklarıyla çıktıkları yolda vahşi bir cinayetle karşılandılar. Hukukun korkunç bir öç alma silahına dönüşebildiğini göreceğiz bu öykülerde. Acının dilinin tarifsizliğini de. Kitapta onların bu kısa entastaneleri anlatılırken onları idam sehpasına götüre
Tükendi
Tenekeleri yere bırakır bırakmaz eve doğru koşmaya başladım. Ahıra girip tabutuma uzandım. Kancaları ve çivileri yerlerine taktım. Babamın gelip beni çıkarmasını beklerken uyuya kalmışım. Ne kadar uyudum bilmiyorum. Her saklandığımda, sessiz ve hareketsiz yatmam gerektiği için uyuyakalıyordum. Babamın şifreli vuruşlarını duyunca uyandım. Tık tık tak, tık tık tak, tık tık tak vuruşları bitince içerden kapağı açtım. Elimden tutarak beni tabutumdan çıkardı, babam...
Tükendi
Bu topraklarda hayal kırıklığı kader kadar eski ve daimi... Yenilginin ve hayal kırıklığının oluşturduğu enkaz o kadar büyük ki insanlar artık sırf enkaz daha da büyümesin diye hayal kurmaktan vazgeçtiler. Artık sadece kendilerine sunulan gerçekle, başları önde, güneşin varlığını bile unutarak yaşıyorlar. Oysa güneş hâlâ doğuyor, hâlâ Nazım Hikmet okunuyor ve hâlâ sıkılı yumruklar göğe uzanıyor. Ve Beyazıt Piçleri enkazın üstüne basarak göğü fethetmeye çıkıyor
Tükendi
Çokça sözü edilen, fakat yeterince irdelenmediği görülen "Abdalan-ı Rum" olayını anlayabilmek için toplumsal dönüşümün tarihsel boyutlarını irdelemenin gerekliliği de ortaya çıkmaktadır. Bu aynı zamanda bir bakıma "arka plan" çözümlemesidir. Açık ki, kültürler birbirinin süreğidir. Sürekli değişerek, dönüşerek kendini yeni koşullara uyarlar, yeni bir çağa taşır. Bu, tarihin kaçınılmaz döngüsüdür. Bu durum gelenekte 'kökün üstünde bitmek' ya da 'ot kökün üstünde biter' biçiminde betimlenir. Her olgunun bir k
Tükendi
?Hakkari'de Bir Mevsim" filminin çekildiği Yoncalı Köyü'nde oturan yetmiş yaşındaki bir dede anlatıyor: Askerin çocuklarımızın öldürülmesini, cesetlerini ot yığınları arasına koyarak yakmasını hepimiz gördük. Sonra Binbaşı topladı bizi. Dayağın, tekmenin bini bir para. Beni de dövdüler. Benim gibi yaşlı Ahmet'i de dövdüler. Bir yumrukla üç dişimi kırdılar!" Cengiz Mumay, dokuz yılı aşkın bir süre Güneydoğu olaylarını izledi. İki kez ?Yılın Gazetecisi" seçildi. Türlü olaylar içinde en çok ilgisini çeken şey,
Tükendi
?Bir tutam aşk, dostluk, dayanışma ve direnmenin dayanılmaz güzelliğinin yaşandığı yıllardı 80'ler." Sevdanın boynunu hiç bükmediler, dostluğa namertlik sürmediler; yolları cezaevi kapılarından geçen 78 kuşağının kadınları... Hücrelerin bile yıldıramadığı bir azim ve direngenlik vardı bütün bu yaşananlarda. Acılar bu kadar anılarak yaşatılır mı evet yaşatılır ve yaşatılmalı da. Unutturmamak için öncelikle unutmamak gerekir. Anıların perçinleyeceği daha güzel günler umudumuzu hep taze tutanlara gelsin b
Tükendi
Yelda Karataş, şiir yazan bir nicel kalabalıktan sıyrılarak öne çıkan yapıtlarıyla şiirinin imgesel örgüsü güçlü kadın şairlerin başında yer alıyor. Şiirimizin öykünmelerle giderek bir homojenleşmeye teslim edildiği 90'lı yıllardan itibaren kendi şiirini başarıyla inşa eden Yelda Karataş'ı okumak, hüznün buğusunun kalbimizin camlarına vurması gibi... "Masallara inandığımız kadar aşka inanan ve aşkın yurdunu kalbine ve dizelere çizen" Yelda Karataş'ın "Ten Divan'e"sini okurken de kullandığı imge yoğunlukl
Tükendi
sonra onlar geldiler atları kuyruğu düğümlü kılıçları eğri çakmaklıydı tüfekleri deprem yerine döndürüp ülkemi kıtlığa kırıma kıyıma uğrattılar halkımı ve ben yeniden sarıldım çelik çekicine kawa'nın yüce dağın dar vadinin geniş ovanın yazdım destanını
Tükendi
Yazılı kültürün çok yaygın olmadığı Kürt toplumunda, kuşaktan kuşağa, dilden dile aktarılan öykü ve söylencelerin Kürt tarihini aydınlatmada önemli bir yeri var. Bu nedenle öykülerde, söylencelerde, efsanelerde toplumsal ve siyasal sorunların işlenmiş olması öykü ve söylencelerin önemini bir kat daha artıyor. Halk dilinde anlatılan Kürt öykülerine Batılı Oryantalistlerin ilgi duyması 19. yüzyılda başlamıştır. Kürt halkının sosyolojik yapısıyla ilgilenen bilim adamları, sosyolojik verileri elde etme güçlükle
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 50 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2