Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 164 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Millî Görüş Hareketi, 1960'lı yılların sonlarında (1969) Türkiye'de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak "Adil Düzen" tezini ortaya koymuş, hedef olarak "Yaşanabilir Bir Türkiye", "Yeniden Büyük Türkiye" ve "Yeni Bir Dünya" ideallerini belirlemiş "siyasal ıslahatçı" bir İslâmî harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur
''Ahlak erozyonunun en büyük müsebbi ülkemizin siyasetçileri ve hatta siyasetin ta kendisidir. Çünkü siyasi güç her yere hâkimdir ve siyaset her şeyin belirleyicisidir. Yani, kralın sistemi siyaset değil, sistemin kralı siyasettir. Çünkü ülkeyi yönetenler siyasetçilerdir. Her şeyi onlar belirliyorlar. bu belirliyecilik ahlak noktasında da geçerlidir. Yöneticiler ne kadar kaliteli ve ahlaklı ise, yetiştirdikleri insanlar da ancak o kadar kaliteli ve ahlaklı olur. Çünkü siyasetçilerin yaptıkları işler, konuşt
Kediye operasyon yapıldığını hiç duydun mu? Duymadıysan haydi al bu kitabı eline ve karıştır sayfalarını. Sana bir kediye en iyi operasyon nasıl yapılır anlatsın inceliklerini.Taha, Emre ve Efruz. Üç sıkı dost. Çok akıllı, çok güvenilir, çok komik, çok mantı, çok çikolata, çok kolonya, çok çok... Ne kadar çok ararsan bu kitapta. Üç kafadarın gerçekleştirdikleri operasyonu okurken heyecanlanacak, gülecek ve öğreneceksin. Hazırım diyorsan başlasın operasyon.
Hz. Ebu Zer bir gün Resulullah'a, yeryüzünde kurulan ilk mescidin hangisi olduğunu sorar, Efendimiz (sas): "Mescid-i Haram'dır" der, Ebu Zer: "Sonra hangisidir?" diye sorar, Efendimiz: "Mescid-i Aksa'dır" der. Bunun üzerine Hz. Ebu Zer: "İkisi arasında ne kadar zamanlık bir süre vardır?" diye sorar, Efendimiz: "Kırk yıl!" der. Görüldüğü gibi Mescid-i Haram, yeryüzünün ilk mescididir, nasıl ki Mekke kendinden sonra tüm şehirlere analık yapmışsa, Kâbe'de, kendinden sonraki tüm mabetlere analık yapmıştır.
Tükendi
"İnançlı" olarak adlandırdığımız insanların, zamanla Allah'ın ayetleri ile hükmetmek yerine sekülerleşmesi sonucu bozulan ve yozlaşan bir toplum ile karşı karşıyayız. Her yaptığımız işin bir karşılığı olduğu bu dünyada, bu bozulma ve yozlaşmanın da elbette bir karşılığı olacaktır. "Ey o bütün iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse duysun: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever, onlar Allah'ı severler, müminlere karşı boyunları aşağıda, kâfirlere karşı başları yukarıda, Allah
Tükendi
Bu hikayedeki kahramanların tamamı gerçek! Evet evet gerçek! Veee, bu hikayede anlatılan olaylar da gerçekten yaşanmış olaylar! Hasan Öğretmen ve öğrencilerinin yaşadıkları birbirinden komik ve eğlenceli olayları okurken, bizi sonsuza kadar mutlu yapacak bilgileri de öğrenip, şuurlanacağız. "Uzaktan Kumandalı Sivrisinek, Tavukların Hediye Paketi, Fulbolcular ve Sahabeler" gibi birbirinden güzel başlıklar ve konular seni bekliyor.
Bu çalışmada Millî Görüş Hareketi'nin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın kitapları, yabancı dillerde yayımlanan kitapları, teknik eserleri, çevirileri, makaleleri, meclis konuşmaları ayrıca MG partilerinin yayınları ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili Türkiye'de ve -nispeten- yurt dışında kaleme alınan kitaplar, e-kitaplar, ansiklopedi maddeleri, doktora ve yüksek lisans tezleri, dergiler, akademik ve popüler dergi makaleleri, sempozyumlar ve bildiriler tasnif edilerek bir bibliyografya oluşturulmaya gayre
Aşkı mezhep bilip kutsayan Fuzûli, "Aşk imiş her ne var âlemde" diyerek aşkı hem can hem yara olarak kabullenir. Aşk ki candaki yara, yaradaki candır. Bu dünyada var olmamızın ereği, öbür dünyaya göçtüğümüzde de künhümüzün ruh kuşlarıyla sonsuzluğa uçması ancak yanarak ve yaralanarak gerçekleşecektir. En sahici ve hakiki duygunun aşk olduğunu bilenler içindir bu dünya ve ötesi. Aşk ki kanadıkça yara, yandıkça yara, küle dönüşsek de yara... Dünya ki bir yara yurdudur. Bu diyara gelip yaralanmayan olmuş mudur
Hayır hayır, olamaz! Gerçekten daha gerçekti gördüğü. Güneş gibi apaşikar, ay gibi pırıl pırıldı. Eşiğine fırlattı bedenini. "Ey yazgımın gülü! Ey alnımın ak yazısı!" diye bağırdı, "Söyle bana, hangi bağın gülüsün sen?" Peri dile gelerek, seslerin en güzeliyle, "Ey yüreğimin sancısı!" dedi, "Keşiş dağının gülü, İriskin bağının sümbülüyüm ben. Sen de söyle bana, hangi rüzgar attı seni buralara?" Şehzade, anka kuşunun kanatlarına binmişti sanki, "Ey nergis bakışlım! Ey hilal nakışlım! Gönlümün rüzgarı
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" ayetinden mülhem "Müstakim Bir Hayat"ı kendisine yol edinmiş Nedim Urhan Hoca hem manevi yönü, istikameti ve İslami duruşuyla hem de öğrencileri sevmesi, öğrencilerle hemhal olması, babalık yapması yönüyle müstesna bir insandır. Dünyayı takmayan, doğru bildiği yolda sebat eden, davasını her şartta taşıyan ve şartlara teslim olmayıp, Allah'a teslim olan bir Dava Adamı olarak tanıdık Nedim Urhan Hoca'yı. Allah ve Rasulü'nün yolunda örnek bir hayatın, hepimize örnek olması
Yeryüzüne sığmayan gönlüyle, dört duvar arasına hepsedilen Mem, derin bir mutsuzluk kuyusuna düşmüştü. Orada günlerce, haftalarca, aylarca umutsuz bir halde kalınca anladı, İbrahim (as) gibi batınca kaybolan sevgiliye gönül vermemek gerektiğini. Acısı o denli büyüdü, o denli büyüdü ki artık küçücük bir keder hissetmemeye başladı. Samed'in aynası olan Kalb'i gittikçe saflaştı, arındı. Ve nihayet Gerçek Sevgili'ye çevirdi yüzünü. Sadece Allah'ı zikirle meşgul olmaya başladı...
Tükendi
Siyaset; Allah'ın el-Velî isminin insanda tecelli etmesiyle yeryüzünde İslâm'ı hâkim kılmak ya da var olan hâkimiyetini devam ettirmek; insanların müstakim çizgiden saptıklarında onları tekrar sırat-ı müstakime yönlendirmek ve onların dünyada emniyetlerini ve huzurlarını sağlamak amacıyla yönetimi kurumsallaştırma sanatıdır. Hedefi insanı mutlu ve huzurlu kılmaktır. Bunun için de hayatın tüm sorunlarını vahiy eksenli çözmektir. En azından biz siyasetten bunları anlıyoruz. Böyle bir siyasetin değerini ve öne
"Ruhumuza tesir eden, kendimizi şöyle bir yoklamaya sevk eden her film; velev ki içinde ruhsallığı deneyimleten, insandaki bir yaraya veya tecrübeye karşılık gelen tek bir sahne olsun, o film, bir başyapıt mesabesindedir artık. Zira sinemanın -dolayısıyla sanatın- gücü de buradan gelir: İnsana hakikati hatırlatmak, onu ruhsal olarak sar/s/mak ve olgusal deneyimlerini geliştirmek." "Her şeyin her şeye bir etkisi vardır. Bunu insanoğlundan daha iyi kim bilebilir? İnsan, kadimlerini koruyarak, merkezini her
Peygamber Efendimiz; "Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve gözümün nûru namaz." buyurmuşlardır. Namaz, sadece ruhumuzu arıtmakla kalmaz; bize, kul olmanın en yüce bağış olduğunu da bildirir. Namazda bütün ibadetler gizlenmiş ve toplanmıştır. Namaz, yaratılmışların en şereflisi olarak insanın, bütün yaratılmışlar adına Rabbine boyun eğmesidir. Namaza ilişkin öykü, anı ve menkıbelerden oluşan bu kitapla, günde en az beş kez yaşadığımız bu güzelliğin sırlarına bir kez daha varacak
"Ruhu kalabalık bir dünyanın şiirini yazıyor Mehmet Özger. Namazsız evlerde kederleriyle baş başa kalan melekler, süslü kızların tanrıları, morgta kanı çekilmiş cesetlere dönüşen imkanlar, ıslak tütünler, her şey var bu dünyanın içinde. En önemlisi de hurûtatın tecellilerine dönüşen kadim aşklar... Bir gök tiyatrosunda kadim hakikate çağrılar, sunaklar hazırlayan bir şair Özger. Onun şiirleri ezelden toprakla nikahlanmış gibi. Üstü başı toprak kokan, toprağa; yani insana, yani hakikate, yani arayışa adanmış
Bin yıllardır değişmeyen bir öyküdür bu... Hükümdarın etrafındaki vezirler, kellerini kaybetme korkusuyla hükümdarın yanlışlarını ve kendi doğrularını konuşamazlarken, sadece hükümdarın soytarıları, kendilerini ölümün kıyısına götürecek kadar pervasızca, hükümdarla ve onun yaptıklarıyla alay eder ve diledikleri gibi konuşurlardı... Belki de o soytarılar, hayatlarından çoktan vazgeçmiş bilgilerdi... Ve şimdi, sen ver kararını... Doğru bildiklerini, hiç korkmadan ve kaybedeceklerine hiç aldırmadan konuşan b
Anladım ki ülkemize dayatılan din tanımı, işlevi olmayan ve hayatın hiçbir sorununu çözemeyen, miadını doldurmuş bir dindir. Arşivlere bakarsanız 1930'lu yıllar ve sonrasında nasıl bir din önerilmiş ise bugün de önerilen din aynıdır. Böyle bir din anlayışının temelinde, tanımın İslâm'ın kaynaklarından değil de Batılı kaynaklardan alınması yatmaktadır. Çaprık bir din tanımının temelinde yatan başka bir gerçek ise, modernitenin kendisi ile hesaplaşacak tek gücün İslâm olduğunu bildiği için İslâm'a hayatta yer
Hz. Peygamber'in yolunu bilinçle ve ibadet anlayışıyla takip eden, Allah-u teala'nın velayetini tüm velayetlerin üzerinde gören ve bunun bir göstergesi olarak Resulullah'a ittiba eden, kâfirlere ve zalimlere en ufak bir sempati dahî göstermeyen, gök ehlinin sevgisini kazandığı için yeryüzü müminlerince de sevilen veliler, insaniyet makamının en büyük temsilcilerindendirler. İnançları, ibadetleri, ahlakları ve içtimai davranışlarıyla sünneti günümüze taşıyan, İslam'ın hayalî bir dünya görüşü olmadığını ispat
Bartu, Necmettin ve Enes... Biri Hz. Hamza kadar cesur, diğeri en az profesör kadar zeki, bir diğeri de hoca kadar bilgili... Onları, ahırda süt sağarken, bir evi tamir ederken, belgesel çekerken ya da Çanakkale'de gezerken görebiliriz. Üç arkadaş ile beraber maceradan maceraya koşmaya hazır mısınız?
Mahallenin birinde tek başına yaşayan çok yaşlı bir kadın varmış. Ekmeğini mahallenin çocuklarına aldırır ve sepetle yukarı çekermiş. Gel zaman git zaman bu ekmek sepeti masal sepetine dönüşüvermiş. Nasıl mı? Şimdi masal okuma zamanı.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 164 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4