Özellikle Mısır, Türkiye, Endonezya ve genel olarak Müslüman coğrafyasının bütününde, Geleneksel İslamcılığın
gölgesinde öne çıkan yeni bir "Siyasal İslam" vücut bulmakta: Piyasa İslamı. Batı değerleriyle eklektik bir uzlaşının ürünü olan bu İslam, Amerikan işletme kültüründen beslenmekte; özgüven edinme ve kendini gerçekleştirme stratejilerine methiyeler düzerek bireysel başarıyı göklere çıkarmakta; geleneksel İslami yasakları, pazarlamanın ve kitle tüketim kültürünün gerekleri doğrultusunda yeniden yoruml
Kapitalist ekonomilerde devlet müdahalesinin biçimi, genel olarak, üç farklı bakış açısıyla açıklanabilir. Birinci bakış açısına göre kamu politikası, yurttaşların demokratik yollarla (oy kullanmak suretiyle) ifade ettikleri tercihlerine bağlıdır: Halk hâkimiyeti. Burada demokrasinin iktisadi teorileri ve neo-liberal teoriler ön plana çıkmaktadır. İkinci bakış açısı devletlerin toplumdan etkilenmediğini, otonom kurumlar olduğunu, kendi çıkarlarına uygun şekilde
hareket ettiklerini savunur: Devletin hâkimiy
Genel kanı, sosyal bilimler ile felsefe arasında derin bir yarık görür; birbirini karşılıklı olarak yok sayan, hatta dışlayan iki ayrı dünya
arasındaki bir yarık. Oysa bu, en başından beri sosyal bilimler düşüncesine eşlik etmiş olan felsefi sorgulamaları ve aynı şekilde bilimsel
düşüncenin de felsefede tetiklediği tartışmaları görmezlikten gelmek demektir. Ülkemizde ne yazık ki ekseriyetle "herhangi bir özne felsefesi"
olarak alımlanmış olan Fenomenoloji, yine en başından beri, bu iki "bilme biçimi" arasın
İktisat ile ilgili bir rapor, makale, tez vb. yazmak zorunda olan her kişi, yazım sürecinde, az ya da çok zorlanır. Bu durum hemen her iş
kolunda, her eğitim düzeyinde böyledir; öğrenci, özel ya da kamu çalışanı, akademisyen olsun fark etmez. Çünkü "İktisadi düşünmenin
zahmetli vazifesi ifadelerin doğru anlaşılmasıyken, çoğu okulda yazmaya dair bir şey öğretilmez." Böyle bir durumdan mustarip olan
iktisatçı nasıl yazacağı üzerine düşünmeden, yazmak konusundaki profesyonel tavsiyeleri dikkate almadan yazmaya
Köpek Diyojen bu diyaloglarda; İskender ile konuşurken, Platon'a sataşırken ya da Pazar yerinde elinde fener dolaşırken örtük veya
açık bir şekilde hep aynı mesajı verir: En fazla şeye sahip olan kişi en az ile yetinendir. Başkalarının önemli, gerekli gördükleri Diyojen için
yüktür; ölçülülük etiği, sadelik ve yeterlilik olmaksızın yaşamak hem doğaya hem de varlık olarak kendine aşırı yüklenmektir ona göre.
Basit bir yaşamın peşinde koşmakla kalmayan, bizatihi yaşayan bir figürdür. Bu sebeple birçok kişi ve
Kimliği belirleyen nedir? Bize verili olarak mı gelir, yoksa hayat boyu inşa ettiğimiz bir şey midir? Bauman bu kitabında yine çok yönlü bir düşünür olma özelliğini göstermekle kalmayıp, yaşanmışlıklarını da düşüncesiyle harmanlayarak zihin açıyor. Kimliği, ötekiliği, muhayyel tanımlamaların ve ön yargıların bizi düşürdüğü hali kendine has üslubuyla irdeliyor. İcat edilmiş uyrukların, sınırların ve ulusların yerlilik ile girdiği savaşı, kendi hayatından örneklerle zenginleştirerek açıklığa kavuşturuyor. Ken
Modern yaşamdan kaçmak birçok kişinin hayalidir ancak çok az kişi bu hayali gerçekleştirir. Elinizdeki kitapta hikâyesi anlatılan Christopher Knight, bu hayali tam anlamıyla sıra dışı şekilde gerçekleştirenlerden. 1986 yılında, 20 yaşındayken evinden ayrılıp ormanda yaşamaya başlamış Knight ve bu yaşam tam 27 yıl sürmüş. Bu süre içerisinde başka hiçbir insanla sohbet etmemiş sadece bir kez selam demiş. Yemek, giyim, okumak için kitap ya da dergi gibi ihtiyaçlarını kulübelerden çalarak karşılamış ve sadece i
Frederic le Play, tipik bir muhafazakârdır, ancak bu kelimenin batı tarihselliğinde aldığı biçimiyle. [Ülkemizde görülen amorf şekilleriyle karıştırılmamalıdır]. Gerek mesleği (maden mühendisi) gerek dünya görüşü (Hristiyan muhafazakâr) gerekse de sosyal araştırmalara duyduğu ilginin kökeni (düzen için tehlike arz ettiği düşünülen işçi sınıfının paternalist terbiyesi) onun şahsında 19. yy. muhafazakârlığının yeni yeni gelişen sosyal bilimlere duyduğu ilgiyi de açıklar. Bu minvalde ilk kapsamlı monografi çal
Hobo, her şeyden önce bir işçi; ama hep yurtsuz, evsiz, ailesiz bir işçi. Hobo aynı zamanda da bir gezgin; kâh tren vagonlarını, ormanları, madenleri, tarlaları, kâh Chicago'nun kenar mahallerini, Hobohemya'yı mesken tutmuş bir gezgin. Kısacası Hobo, XX. yy. Amerikan popüler kültürünün, şarkılara, anlatılara konu olmuş, maceraperestliği ve bağımsız olmayı sınırlara gitmekle, sınırlarda yaşamakla özdeşleştirmiş yollardaki adamı. Ama Hobo, bir kez daha ve her şeyden önce bir işçi, en acımasız sömürü ilişkiler
Gündelik hayatta, siyasette ve hatta bilimde sıklıkla karşımıza çıkar, yanlış bilgiyi doğru sanmak ve yüzeysel bir bilgiden
hareketle "derin" ve ısrarcı genellemeler yapmak. Bir bilim olarak antropoloji de bu duruma maruz kalır ve bir zamanlar bazı
antropologların "ırk" paradigmasıyla kurduğu ilişki yüzünden "ırkbilim" olarak anılmaktan kurtulamaz. Çok fazla ön plana
çıkartılmasa da, aslında yine antropoloji içinde "ırk araştırmalarına" ve "ırkçılığa" karşı bilimsel duruşları ilk dönemlerden
itibaren gözlem
Maurice Halbwachs'ın, ölümüne müteakip, o zamana dek yayınlanmamış çalışmalarının bir araya getirilmesiyle vücut bulan Kolektif Hafıza (1950), yazarın 1925 yılında yayınladığı Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri başlıklı eserinde ele aldığı sorunsalların bir devamı niteliğinde. Yazar bu çalışmasında, psikoloji temelli bireysel hafıza anlayışlarını eleştiriyor ve hafızanın esasında mekân ve nesnelerde nasıl güçlü biçimde cisimleştiğini, bunun mekanizmalarını ve anıların bu süreçte nasıl yeniden inşa edildiğini m
Elinizdeki çalışma, George Herbert Mead'in 1927-28 yıllarında Chicago Üniversitesinde verdiği "sosyal psikoloji" derslerine dayanmaktadır. Bu ders notları Mead'in ölümüne müteakip bir araya getirilmiş ve ilk defa 1934 yılında yine aynı başlıkla yayınlanmıştır. Zihin, Benlik ve Toplum o günden bu yana sosyal bilimler ve felsefe alanın tartışmasız en büyük klasiklerinden biri olarak kabul edilmiştir. Felsefi açıdan pragmatist gelenek içinde konumlanan Mead, ilk olarak, eylem açısından zihne atfedilen birtakım
Heinz D. Kurz, bu kısa ve öz kitabında, alanında ne kadar yetkin olduğunu ortaya koyuyor. Iktisadi düşünce tarihini iktisat teorileri temelinde -teorilerin oluşumu, inandirıcılığı, iktisat politikası olarak uygulanabilirliği vb.- ele alarak, antik çağdan günümüze kadarki sürecini 246 sayfada derli toplu sunuyor. Bunu yaparken aralarındaki bağlantıyı da gözden kaçırmıyor. Hepsi olmasa da birçok "yeni" bakış açısının aslında "eski"nin türevi olduğunu, Marshall'ın ifadesiyle "devamlı, yeni kıyafetler giymiş es
"Bir şekilde idare ettim. Hayatta kalmayı başardım. Özümü yadsıdıkça insanlar beni onayladı. Eylemlerim kişiliğime
ihanet ettikçe, diğer insanlar bana daha çok ısındı. Bu sürekli şarkılar söyleyip dans eden dünya tımarhanesinde,
topluma uygunluğum gerçek bir kutlama sebebiydi."
Toplumsal normlara uyum baskısı ile kendi olma baskısı arasında sıkışıp kalan; hayatının bir döneminde kendi
olma baskısının, başka bir dönemindeyse uyumlu olma baskısının belirleyici olduğu Yew Shodkin'in hikâyesi. Bir
uyumsuzun uyu
Zygmunt Bauman ile Söyleşiler, Bauman'a bir giriş kapısı niteliğinde. Bauman'a aşina olanlar kadar, onun düşüncesine dair derli toplu bir metin okumak isteyen okuyucular için de bulunmaz bir fırsat. Bauman bu eserde hem insan yanıyla, hem sosyolog haliyle hem de filozof yönüyle karşımız çıkıyor. Elimizden tutarak bizi edebiyatın devleriyle, sosyolojinin kurucularıyla, çağdaş entelektüellerle buluşturuyor. Görünmez kentlerde dolaşıyor, labirentlerden geçiyor, Nazi zulmüyle yüzleşiyor, modernliği masaya yatır
"Durkheim Öldü"nün yazarı Arthur Asa Berger'le yeni bir cinayeti çözmeye hazır mısınız?
Ünlü postmodern kuramcı Ettore Gnocchi, evinde verdiği bir akşam yemeği esnasında öldürülür. Konuklarından hangisi onu zehirlemiş, bıçaklamış veya vurmuş olabilir? Aldatmış olabileceği eşi Shoshana TelAviv mi? Gnocchi'yi fikirlerini çalmakla suçlayan Rus dilbilimci Slavomir Propp mu? Muhtemelen Shoshana ile ilişki yaşayan Alain Fess mi? Gnocchi'nin metresi olduğu söylenen güzel yüksek lisans öğrencisi Myra Prail mi? Faz
Eugene Weber'in bu ölümsüz eseri, devrim sonrası Fransa'sında modern ulus devletin ve Fransız kimliğinin
inşa sürecini bütün detaylarıyla ele alıyor. Köylülerden Fransızlara, büyük ölçüde kırsala hapsolmuş, "barbarlar
tarafından meskûn" edilmiş ve karmakarışık kültürlerle malûl bir ülkenin 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra
nasıl bir dönüşüm geçirdiğini adeta bir kuyumcu titizliğiyle irdeliyor. Bu sayede bize modern anlamda Fransız
kimliğinin yaygın ve zorunlu eğitimin, mecburi askerlik hizmetinin ve
Beşeri ilişkilere dair izahatta bulunan ve insanın karar alma ve seçim süreçleriyle
ilgilenen iktisat, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerde rasyonalite üzerine bir tartışma söz konusudur. Bu tartışmanın
sebebi ise disiplinler arasında ve hatta aynı disiplin içerisinde dahi rasyonalite anlayışının tekleştirilememesi,
ortak bir rasyonalite anlayışında mutabık kalınamamasıdır. Farklı rasyonalite anlayışlarının var olmasının sonucunda,
disiplinler arasında ve hatta aynı disiplin içerisinde, beşeri ilişkileri
"O hâlde insanlar ve onların anları değil, anlar ve o anların insanları vardır."
Erving Goffman, 1967 yılında yayımlanan ve kariyerinde önemli bir dönemeç oluşturacak olan Etkileşim Ritüelleri adlı başyapıtında
şöyle yazıyor: "Bu çalışma, doğal ortamlardaki yüz yüze etkileşime, yani başkalarıyla bir arada olduğumuz esnada ve bu vesileyle meydana
gelen olaylara dair bir incelemedir. Ele aldığı temel davranışlar, insanların farklı durumlarda isteyerek ya da istemeyerek sürekli başvurdu-
ğu bakışlar, jest ve m
Toplam 75 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.