Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Seneca, yaklaşık iki bin yıl önce kaleme aldığı Doğa Araştırmaları'nda doğayı sorgulamadan önce amacını ve sınırlarını şöyle açıklamıştı: Hem kendisiyle hem de başkalarıyla ilgili olayları öngörüp yönetebilen bir zihne sahip olduğunu düşünenler de vardır. İçinde bizim de bulunduğumuz bu evrenin gayesiz olduğunu, doğanın rastlantılarla ya da yaptığı şeyin bilincinde olmadan hareket ettiğini düşünüyorlar. Bütün bunları öğrenmeye ve nesnelere sınırlar atfetmeye ne değer biçiyorsunuz? Örneğin Tanrı ne kadar muk
"Perdeyi yırtmak, hayatı anlamak... Bunun anlamı ne? Biz, insanlar, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, gerçeğin ve yalanın birbirlerinden kesin bir şekilde ayrıldığı ve asla bir diğerine karışmadığı, böylece şeylerin nasıl olduğundan, nereye gidebileceğimizden ve nasıl ilerleyebileceğimizden emin olduğumuz sıradan, temiz ve saydam bir dünyayı tercih ediyoruz; çaba gerektiren bir anlayış olmadan hükümlere ulaşmayı ve kararlar almayı hayal ediyoruz. İşte bizim bu hayalimizden ideolojiler doğdu. Görüşümü
Tükendi
Adam Gordon: Üniversiteyi bitirdikten sonra kazandığı "şiir bursu"yla İspanya'ya giden bir Amerikalı. Sorulursa İspanyol İç Savaşı ve şiir hakkında bir araştırma yaptığını söylüyor; ama kendi kişisel araştırmasından, örneğin derin bir sanat deneyiminin mümkün olup olmadığına dair sorgulamalarından kimseye bahsetmiyor. Sanatın doğasını veya klişelerini sadece iç sesiyle tartışıyor. Zaten ne yaptığını kendisi de pek bilmiyor. Edebî sahtekârlığının ne kadar da sahte olduğunu düşünürken sahici biri olup çıkıyor
"Günümüzde sadece az sayıda insan, yakın ilişkilerin neden olduğu şiddetli acıdan kaçabilmiştir. Bu acılar çok çeşitlidir: Prens/prenses bulma yolunda öpülen çok sayıda kurbağa; internet üzerinden, işe yaramayan çok sayıda arayış, barlardan, partilerden ya da tanışma randevularından yalnız dönmek gibi. Acı, bir ilişki kurulduğunda da yok olmaz, çünkü kişi ilişki yaşarken de can sıkıntısı, kaygı ya da öfke hissedebilir; acı verici tartışmalar ve çatışmalar yaşayabilir ya da sonunda kafa karışıklığı, kişinin
"Muhalif bir görüşü ifade ettiği veya özgürlüğünü ya da millî kimliğini savunduğu gerekçesiyle silahsız bir kişiyi öldüresiye dövme, makatına hava pompası, cinsel organının deliğine elektrik kablosu sokma gibi fizyolojik davranışlardaki çirkinliği ifade etmek için biraz çirkinlik gerekmez mi? Sokakları bok götürüyorken, kanalizasyonun pis suları her yeri kaplamışken, herkes pis kokuları kokluyor ve bundan şikâyet ediyorken, niye biz yazdığımız zaman, sadece ve sadece çiçeklerin güzelliğinden ve ne harika
Her yaşam biriciktir. Her yaşam öyküsü de öyle... Brás Cubas'ınki ise biraz daha biriciktir. Ne de olsa, Latin Amerika edebiyatının en iyi romanlarından birinin kahramanıdır. Üstelik kendi hayatını ölümünden sonra anlatan bir karakterdir Brás Cubas. Sıkıcılığı bu dünyada bırakmıştır. Kendi hayatını neşe kalemi ve hüzün mürekkebiyle yazar. Bazen okurdan içtenlikle özür diler, bazense onu erdem budalası olmakla suçlar. Bir yandan, hata bulmak için yanıp tutuşan eleştirmenle dalga geçer, diğer taraftan kendi k
Na-o-mi: Üç hece, iki insan/medeniyet, bir başyapıt. Bir yönüyle daha önce yazılmış bir Japon Lo-lee-ta... Doğu ve Batı, sevgi ve öfke, aşk ve gurur, kadın ve erkek, insan ve insan arasında yaşanan gerilimlere dair bir temel roman... Naomi, Batı hayranlığından yozlaşmaya, saplantıdan budalalığa ve hazdan işkenceye (veya tam tersi) ilerleyen hikâyesiyle, Juniçiro Tanizaki'nin neden yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olduğunu da anlatıyor. *** "Kadınların erkekleri kandırdığı" söylenir sık sık
"Çoğu kez insana, daha önce içinde yaşadığı hataların tam karşıtı olan erdemleri edinmesi için bütün bir hayat daha gerekir." İnsanlık Komedyası'nın bugüne dek Türkçede eksik kalmış mistik temel taşlarından biri olan bu romanda, bazen Séraphita isimli zarif bir genç kıza, bazense Séraphitus adlı genç bir erkeğe dönüşen meleksi ve göksel kahraman; ruh, Tanrı, inanç, kadın ve erkek ilişkileri hakkındaki fikirleriyle iki yüz yıla yakın bir süredir insanlığı büyülüyor. Balzac'ın, tıpkı ilk sayfalarda harikula
Ezra Pound'un İmgeciliğin manifestosunu açıkladığı üç maddesinden ikincisi şöyleydi: Sunuşa katkısı olmayan tek bir sözcüğün bile kullanılmaması. Cathay'i başka bir ustanın, Ülkü Tamer'in çevirisiyle ve tek sözcükle sunuyor Jaguar Kitap: Başyapıt.
O Gün İçin Bir Şemsiye'nin kırk altı yaşındaki anlatıcısı, bir "ayakkabıdenetçisi"dir. Satışa sunulacak yeni modelleri test etmek için Frankfurtsokaklarında henüz sadece kendisinin giyebildiği ayakkabılarla gezinir.Hayatta kendi yolunu bulamamıştır, ama yolda eski aşklarını, arkadaşlarınıve anılarını bulur. Bir "varış noktası" yoktur görünürde, ama heradımda insan ruhunun görünmez yerlerine biraz daha yaklaşır. Sadecesokaklarda değil, bilincin coğrafyasında da yürür ve sıradan görünen birinsanın ne denli sı
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4