Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 90 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İnsanın, İslami dünya görüşünde ilginç ve şaşırtıcı bir öyküsü vardır. ?İslam'ın insanı' sadece geniş tırnakları olan, iki ayak üzerinde yürüyen ve konuşma kabiliyetine sahip dik duruşlu bir hayvan değildir. Bu varlık, Kur'an açısından bu birkaç sözcükle tanımlanabileceğinden çok daha derin ve gizemlidir. Kur'an insan hakkında hem methiyeler düzmüş, sitayişlerde bulunmuş hem de sitem ve serzenişlerde bulunmuştur. Kur'an'ın en güzel övgüleri ve en büyük serzenişleri insan hakkındadır; onu gökyüzü, yeryüz
Tükendi
İlâhî muvahhidlerin bakış açısına göre, yaratılış âleminin ve insanın yapısı ve bu iki temel unsurun bağlantısı hakka dayalıdır ve bu üçgenin hiçbir köşesinde bâtıla yer yoktur. Kur’ân’daki birçok âyet varlık nizamının hak ekseni üzerine kurulduğuna, bâtılınsa ‘‘suyun üzerindeki köpük gibi’’ olduğuna ve sonsuza kadar ayakta kalamayacağına işaret eder. Bazıları bu hak üzere oluşu, âlem ve Âdem’in yaratılışındaki geometri olarak tefsir eder, kimisi bunu kâinatın düzeninin yapısının zorunluluğu sayar, başk
İslâm tarihine -daha doğrusu Müslümanların tarihine- ön yargılarımızı bir kenara bırakıp tevhit ve gerçeklik penceresinden bakarsak bazı sorunlarla karşılaşırız. Bu sorunların ana sebeplerinden biri, tarihimizin en başından beri devletlerin ve siyasi teşekküllerin emri altında olmasıdır. Devletçi “İslâm” tarihi ise başka sorunlar getirip koyar önümüze: Cahiliyeden kalma adetler, zulmün meşrulaştırılması, Muaviye gibi gayrı meşru yöneticileri aklamak için sahabe tanımını değiştirme, sahabeyi aşırı kutsama, h
Tükendi
“Kâinatta hiçbir şey velayet kadar konuşulmamıştır.” “Yeryüzünde insanlar, velayete çağrıldığı kadar hiçbir şeye davet edilmemiştir.” “Hiçbir balta, velayete vurulduğu kadar dinin köküne vurulmadı.” Yukarıda yazılanlar Kur’an’ın “hurûf-u mukataa”sı kadar önemlidir. Bu sözler “hak için varım” diyen bütün onurlu insanları istifhama çekmektedir. Kur’an ile meşgul olanlara şöyle bir soru sorulabilir: “Dinin en belirgin çehresi nedir?” Böyle bir soru ve bunun cevabı her şeyi ortaya koyar. Dinin en belirgin
Cemil Meriç, “Bu Ülke” adlı kitabına şu cümleyle başlıyor: “Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikâyen…” Pekâlâ; ya bizim hikâyemiz? Bir millet düşünün ki, “Horasan Şâhı” olarak tanınan ve Hazret-i Peygamberin 8. göbekten torunu olan İmâm-ı Aliyy’ûl Rızâ’nın muhabbetiyle İslâmiyet’i kabûl etmiş… Bir millet düşünün ki, Hazret-i Peygamber’in 11. göbekten torunu olan İmâm-ı Hasan’ûl Askerî’ye, “bizden” mânâsına gelen “Askerî” mahlâsını vererek daimâ ehl-i beyti zâlimlere karşı korumuş… Bir millet düşü
Allah peygamberimizi Kur’an’ın dili kıldı. Kur’an O’nun diliyle konuştu. O,sadece ayetleri perdenin arkasından alıp önüne koyan biri değildi. Dolayısıyla vefat eden peygamber ayetleri perdenin arkasından alıp önüne koyan kısmıyla vefat etti. Ama peygamberimiz aynı zamanda, insanlara ayetleri açıklayan, icra eden, ayetler hakkında sağa sola kayanları toparlayandı. Öyleyse hayat devam ettikçe kıyamete kadar bu ikinci fonksiyonun devamı şarttır. Allah(c.c.) ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem den(as)
Tükendi
Sinema filmler aracılığıyla bize ne söyler? Filmler, bilinmeyen bir dünyanın ve tarihin mitolojik hikayesi, psiko/sosyal travmaların dramatik krizleri, ideolojik ve politik çekişmelerin perde arkasındaki veya perdeye yansıyan gerçekliği, anlam arayışının sanatsal ve estetik döngüsü, bir mağara alegorisi yanılsaması, gelecekte olması muhtemel bir dünyanın dijital evreni, ütopyaları mümkün kılan sıra dışı bir ekran deneyimi, toplumsal ve bireysel hafızayı yenileyen ortak bir değer veya bu hafızayı deforme etm
18. ve 19. yüzyıl milliyetçilik dalgasının dünya üzerinde birçok ülkede yoğun olarak hissedilmesine rağmen dünyanın doğu ülkelerinde etkilerinin en fazla hissedildiği coğrafya şüphesiz birçok milliyet unsurunun yer aldığı Osmanlı toprakları olmuştur. Bu anlamda Fransız Devrimi, Osmanlı aydınları üzerinde büyük bir etki yaratan ilk Batı hareketidir. Ancak, devrimin sloganı “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan farklı etnik unsurlara aynı biçimde yansımamıştır: Osmanlı İmparatorl
Tükendi
“İmam Ahmed dedi ki: EbûSaîd el-Hudrî’den şöyle rivayet edilmiştir: Bizler Ensar’ın münafıklarını Ali’ye düşmanlıklarından tanırdık. Aynı rivayet Fazâilü’s-Sahâbe’nin bir başka yerinde (s. 792) geçer. Rivayet şöyledir: Cabir b. Abdullah’tan şöyle rivayet edilmiştir: Biz Ensar topluluğu münafıklarımızı ancak Ali’ye buğzetmelerinden tanırdık. Bu rivayet Câmiü’t-Tirmizî’de de geçer.”“Ümmü Seleme’nin huzuruna vardım. Bana ‘Aranızda Hz. Resûlullah’a (s.a.a.) sövülmekte midir?’ diye sorunca ben ‘Allah’a sığınırız
Her insan esasında bitimsiz bir yoldur. Yol denilen menzile ayarlı ezel ve ebed çizgisi hem zahirî hem batınî, hem haricî hem dâhilî, hem daimî hem arızî bir gerçekliktir. Bazı yollar vardır ki yüründükçe uzar, uzadıkça genişler gâh nuranî olur gâh zulmanî, gâh yokuş gâh iniş, gâh sarp kayalıklara çıkar gâh bahar kırlangıcı refakatinde meltemle kanat kanada yoldaş olur, sırdaş olur, dost olur, tüm nazeninliği, narinliği,latifliğiyle gönül olur. Bazen yağmur olur iner okyanusun susuz dudaklarına, bazen okya
On yedinci yüzyılda İslâm coğrafyasının en önemli merkezlerinden birinde Müslüman entelektüeller ve ilim talipleri için Molla Sadrâ tarafından yazılmış bu kitap, bugünümüzün entelektüelleri ve öğrencilerine dehitap etmektedir. Molla Sadrâ, bu kitabında hakikat, doğruluk, bilgelik ve sahih inanç gibi insanı insan kılan değerlere ulaşmak için yıkılması gereken putların neler olduğundan bahsetmektedir. Yazara göre cahiliye putlarının en tehlikelileri cahillik, akılsızlık, dünyevileşme, ilmi hor görme, taklit,
Tükendi
Müslümanların temel sorunlarından biri, genç neslin İslâmî ilimlerden uzaklığıdır. Bu sorunu, herkesten daha fazla hisseden ve çözmeye çalışan da bu genç neslin kendisidir. Bu derde sadece, İslâm kültürünü hem asıl kaynağından öğrenmiş hem de kendi zamanının ruhuna uygun bir dil kullanan kişiler deva olabilir. Üstad Şehid Mutahhari, bu niteliklere sahip olan az sayıdaki âlimden biriydi. Çünkü Mutahhari, İslâmî ilimlere derin vukufiyeti ve çağın getirdiklerini hakkıyla idrak etmesinden dolayı genç kuşağın di
Müslümanların temel sorunlarından biri, genç neslin İslâmî ilimlerden uzaklığıdır. Bu sorunu, herkesten daha fazla hisseden ve çözmeye çalışan da bu genç neslin kendisidir. Bu derde sadece, İslâm kültürünü hem asıl kaynağından öğrenmiş hem de kendi zamanının ruhuna uygun bir dil kullanan kişiler deva olabilir. Üstad Şehid Mutahhari, bu niteliklere sahip olan az sayıdaki âlimden biriydi. Çünkü Mutahhari, İslâmî ilimlere derin vukufiyeti ve çağın getirdiklerini hakkıyla idrak etmesinden dolayı genç kuşağın di
Müslümanların temel sorunlarından biri, genç neslin İslâmî ilimlerden uzaklığıdır. Bu sorunu, herkesten daha fazla hisseden ve çözmeye çalışan da bu genç neslin kendisidir. Bu derde sadece, İslâm kültürünü hem asıl kaynağından öğrenmiş hem de kendi zamanının ruhuna uygun bir dil kullanan kişiler deva olabilir. Üstad Şehid Mutahhari, bu niteliklere sahip olan az sayıdaki âlimden biriydi. Çünkü Mutahhari, İslâmî ilimlere derin vukufiyeti ve çağın getirdiklerini hakkıyla idrak etmesinden dolayı genç kuşağın di
Üstad İbrâhîmî Dînânî bey kendisini bizzat tanımakla şerefyâb olduğum yaşayan mühim bir İslam filozofudur. Dînî düşüncenin daha çok hukûkî muamelât konularına boğulduğu günümüzde Hikmet-İrfan-Kelâm gibi ana esaslara vurgu yapan nesli tükenen mütefekkirlerdendir. Her ne kadar kendi çizgisi Kelam ve Hikmet baskın karakterli ise de elinizde tuttuğunuz bu nehir söyleşi kitabının son kısımlarında da okuyacağınız gibi İrfan'a da merkezi bir yer açmaktadır. Ülkemizde dini ilimlerde geleneksel intikal zinciri varlı
Tarih boyunca, başta Mü'minlerin Emîri Hz. Ali Efendimiz (a.s) olmak üzere, bütün hidâyet önderleri, halk nezdinde "itibarsızlaştırma" kampanyalarına maruz kalmışlardır. İkiyüzlü zâlimler, bu hususta İblîs'e rahmet okutacak türden dâhiyâne planlar hazırlamış; mazlum halkları onların etrafından uzaklaştıracak ve ilim pınarlarından doyasıya beslenmelerine mani olacak türlü tuzaklar kurmuşlardır. Bu saldırılardan, insanları Hz. Peygamber'e ve onun Ehl-i Beyti'ne (aleyhimüsselâm) taşıyan Allah dostları da, kuşk
İmam Humeyni başkalarına akıl dersi vermeden önce aklını Kur'ân ile kâmilleştirdi. Çünkü Kur'ân'a danışmayan liderler bir türlü reşit olamadılar. O, başkalarına inkılâp ve cihat fikrî vermeden önce bizzat kendisi inkılâp yapıp cihat etti. Çünkü cihat edip inkılâptan korkanlar başarıya ulaşamazlar. Elinizde ki bu kitap rahmetli İmam Humeyni'nin Nefs Tezkiyesi konusunda yaptığı çeşitli konuşmalarından alıntılar yapılarak hazırlanmıştır. Kitapta tekrarların sebebi hem konuşmaların farklı yerlerde olmasından h
Kitaptaki yazıların toplamıyla Gadir Hadisi, usûl âlimlerinin ifadesiyle delâlet (kastedilen anlam; "mevlâ" ya da "velî" lafızlarından muradın ne olduğu, siyak ve sibak) ve sübut (böyle bir hadisenin gerçekleşip gerçekleşmediği) yönünden incelendiği gibi metin dışı tarihsel bağlam da analiz edilmiştir. Ayrıca farklı kaynakların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle metinler arası bir bütünlük kurulmaya çalışılmış ve oryantalistlerce konunun nasıl ele alındığı incelenmiştir. Bildiğimiz kadarıyla, Gadir-i
Tükendi
İnsan "susuzluk" çeken bir varlıktır ve onun bu susuzluğunu sadece halis bir din giderebilir. Bilimcilik ve dinden kaçış bataklığına saplanması ise insanı daha çok susatır ve sonunda da ölüm döşeğine düşürür. İnsanî alanları ufuklarına kadar kateden ve bazı Batılı bilginlerin ifadesiyle dünyanın sonunu gözleriyle gören günümüz insanı dine ve vahye ihtiyaç feryadını ruhunun derinliklerinde işitmekte, yegâne kurtuluş yolunun, ilâhî vahyi kabullenmek ve peygamberlerin öğretilerine teslim olmak olduğunu adeta
Şehit Beheşti, Tefsir yazmaya yeterli bir donanıma sahipti. Ancak o, tefsir derslerini sözlü olarak vermekteydi. Dersleri sözlü olarak vermesinin temel hedefi, sadece teknik ve karmaşık tefsir yapan tefsirciler gibi tefsir yapmak istemiyordu. İran'da yaptığı ilk tefsir dersinde, Beheşti'nin tefsir yöntemini ve bu işe yeltenmesinin sebebini açıklayan ses kaydını, tüm çabalarımıza rağmen ele geçiremedik. Dikkate şayandır ki o yıllar, ilmi dayanağa sahip olmayan dini anlayışların ve karma inançların hakim oldu
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 90 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1