"Herkes için bir vicdan takın askıya filmin sonuna yetiştirin bütün çığlıkları, kederleri, düşleri sonra yola düşüp, iyi yolculuklar görün..." Özgün E.Bulutun şiirleri güçlü bir kalemden çıktığını haykırarak düşüyor kitabın sayfalarına. İlerledikçe kendinizden ve hayattan çok şey bulacağınız dizeler bittiğinde üzüleceksiniz, yeni bir şiir ve şairin ayak seslerini duyuyor olacaksınız...

Kadınlara ve onların güzelliğine duyduğu büyük hayranlık Charlieyi iflah olmaz bir romantik haline getirmişti. İlk aşkı olan Bayan Eveleyne duyduğu büyük tutku ayrılıkla sonuçlansa da, Charlie için bu bir son değil, tersine şehvet yolunda yaşanacak güzel anılar için bir başlangıç olmuştu. Mary ve Eliza ile birlikte aşk ve tutku dolu maceralara doğru yol alan Charlienin yaşamı gün geçtikçe aşkla dolmaya başladı. Yeni insanlar onun için şehvetin tatlı öğretmenleri ve öğrencileri haline geldiler... Elinizdek

Elinizdeki bu kitap sizi aşka ve maceraya götürürken, bir yandan da size mutluluğun farklı hallerini sunuyor... "Açık arttırmacı, "Evet, baylar, bayanlar bu antika kutu için kim yirmi dolar verecek? Bu güzel kutu sadece yirmi dolar!" diye bağırdı. Drew, kutuya baktı ve bir süre düşündükten sonra yavaşça elini kaldırdı! "Evet, yirmi dolar verdiler. Yirmi beş dolar? Yok mu arttıran? Evet, yok mu?" diye bağırdı, açık arttırmacı. Kalabalığın antika kutuya hiç ilgisi yoktu, böylece arttırmanın sonunda kutu Dre

Süleyman Nazif (29 Ocak 1870, Diyarbakır 4 Ocak 1927, İstanbul), Şair ve tarihçi Sait Paşa'nın oğlu olan Süleyman Nazif, özel eğitim görerek yetişti. Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Fransızca öğrendi. Osmanlı ve cumhuriyetin önemli Kürt aydınlarındandır. Çeşitli memurluklarda çalıştıktan sonra "Vilayet" gazetesinde başyazarlık yaptı. II. Abdülhamit'in gazabına uğrayan yazarlardan biri olan Süleyman Nazif, 1897 yılında Paris'e kaçarak sekiz ay boyunca orada yaşadı. Yurda döndükten sonra padişahın emriyle vila

Üsküdar'da, üç oda bir salon, eski bir apartman dairesi... Bahçeye bakan küçük bir balkon ve bahçede iki ağaç... Evi ve hayatı paylaşan bir hala ve bir yeğen... Usulca birbirine yaslanmış, birbiri üzerine katlanmış iki hayat... Bir eski ders kitabının sayfalarına sıkıştırılmış notlardan yola çıkarak; İstanbul ve modern yaşam analizi yapan Tarık Sipahi, hiç kimseyle ve hiç bir şeyle savaşmıyor, herkesin körü körüne katıldığı bu oyunda da oynamıyor... O sadece; aralarda kaçırdığı gün doğuşlarına ve onların ko

19. yüzyılda geçen "Bel Ami", Guy De Maupassant'ın romanından beyazperdeye de uyarlandı. "George Duroy" isimli karakter üzerine kurulu olan roman, bu genç gazetecinin Paris'te çok etkili ve güzel bir kadınla kurduğu ilişki ve acımasızlığı sayesinde şöhret basamaklarını birer birer çıkarak kentin en güçlü adamı haline gelmesinin öyküsünü işliyor. Roman Duroy'un bir arkadaşının eşiyle ilişki kurması ve kadının aksanını düzeltmesine yardımcı olmasıyla başlıyor. Sosyetenin gözbebeği olan bu güçlü kadın daha son

Ermeni Av Hikâyeleri; bize insanoğluyla diğer canlılar arasındaki, dilsiz ama derinden gelen o büyülü ilişkiyi anlatmak amacıyla yola çıkmış bir doğa masalıdır. Kitapta; Ermenistan Dağlarında, Kuşlar, Dağda Geçen Çoçukluğum ve Kampta Gece Ateşi adlı dört bölüm altında, toplam otuz öykü yer alıyor. Öykülerin hemen hepsinde hâkim coğrafya; Ağrı Dağı etekleri, Sevan Gölü çevresi ve Aras Nehri kıyılarıdır. Ananyan, okuyucunun hiç yabancılık çekmeyeceği bu coğrafyaya sadece diğer taraftan bakıyor ve belki de e