Yalnızlaşan çağımız insanı, bu kitabı okudukça rahatlayarak, hakkı ve sabrı tavsiye eden bir dostunun kendisiyle konuştuğunu hissedecek. "Bu kitap aynen beni anlatmış." deyip kendinizi bulacak, yaşadığınız sorunlara çözümler üreteceksiniz. Ayaklarınız çamurun içinde olsa da, kafanızı kaldırıp, gökyüzündeki yıldızları görmeyi hatırlayacaksınız. Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin: "Dünyayı isteyen dine sarılsın, ahireti isteyen dine sarılsın, hem dünyayı hem ahireti isteyen yine dine sarılsın." dediği gi

Dünya ikliminde insanlığın son mertebesi olan Hz. Muhammed'in (sav) insan ruhuna şifası için Onun güzel ahlâkını reçete misali işlemeye çalıştık. Ne konuştuğu, ne yediği, ne içtiği, insanlara nasıl davrandığı, ailesi ve arkadaşlarına karşı sevgi ve hoş görüsü yani kısacası Hz.Peygamber'in (sav) sosyal hayatını ele alıp gönlümüzdeki o buhran derdinin dermanı Hz. Peygamber'in (sav) o zarif nadide şahsiyetlerinde gizli olduğunu bilip, sizlere aktarmaya çalıştık. Peygamberin güzel ahlâkı ile ahi aklanmak, O'nu

"Nebiler Sultanı'nm güzel vasıflarını, hiç durmadan devamlı olarak şerh etsem, yüzlerce kıyamet geçer de yine bitmez." (Mevtana) Peygamber Efendimiz (s.a.v): "namaz dinin direğidir. Kim bunu ikâme ederse (ayakta tutarsa) dînini ikâme eder, kim de bunu yıkarsa dînini yıkar." buyurmuştur. Biz de âcizane Peygamber Efendimiz (s.a.v) 'in namaz ile ilgili görüşlerinin bir kısmını zikretmeye çalıştık. Rabbim lâyıkıyla namaz dâhi tüm ibadetlerimizi yerine getirebilmeyi bizlere nasib etsin.

Niye üzülüp ağ Carsın can? 'Bırak sevmeyen gitsin. Dua et Kabbim seni terk etmesin. İşte O terk ederse, gerçekten bitersin...! " (Mevlânâ Celâleddîn-i 'Rûmî) Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyor ki: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin' Bu eser de, ilk bölümde Mevlana'nın, hayatı boyunca yapmış olduğu; Hakk'a niyazına ve yakarışlarına yer verdik. Cevher misali o nadide dularında ne kadar içten haykırdığım hissetmemek elde değil. İk

Aile; mutluluğun yeri, iletişim de mutluluğun aracıdır. İnsan doğru olanı bilir ve yaparsa mutlu olur. Doğruyu yöntemiyle bilme ve ebedi mutluluğa ermek için; Akıl doğru bilgiyle donatılmalı ve daima sağlıklı tutulmalı, Hayat daima doğru yönetilerek disiplin içinde yaşanmalı, Emele kavuşmaktan haz alınmalı biri bitince diğerine özlemle yapışılmalı, Alın teriyle kazanılan üstün meziyetler vicdanda erdem ve sabırla yoğrulmalı, gelecekten emin olarak, özgüvenle hayatın sürdürülmesine çalışılması gereki

İnsani gelişimin önündeki ezeli engellerden İblis'le Adem'in karşılaşması tarafsız bir saha olan bir bahçede gerçekleşmiştir. Buradaki karşılaşma galibiyet veya yenilgi olarak telakki edilmeyecektir. Sadece rakiplerin birbirini tanıma fırsatının verilmesi olarak telakki edilebilir. Ve insan, ihaneti, ikiyüzlülüğü ve maskeli kişiliği öğrenmiştir. Hata yapmanın insani bir olay olduğunu öğrenmiştir. Hatalardan kurtuluşun yolu tövbenin, kişiliği geliştirdiğini öğrenmiştir.

Öğrenmek, kendini geliştirmenin ve yenilenmenin vazgeçilmez ilk adımıdır. Öğrenmek, erdemli olabilmenin ve meleklerden üstünlüğün ilk gizemidir. İlk ceddimiz Hz Âdem'in (as) öğrenme yetisiyle donatılarak nasıl yüce bir mertebeye erdirildiğinin bilgisi ilk öğretmenimiz Allah (cc) tarafından bildirilmiştir. Öğretmen, saygı duyulan, sevilen ve geliştiren özellikleriyle belki de yüce Allah'ın Alim isminin küçük bir tecellisidir. Vahiy bulutundan inen ilk rahmet damlaları, Rabbimizin, nasıl ve niçin bir öğretmen

''Hey gidin başımdan! Gidin diyorum. Sizde kimsiniz? Bedenimden çekiştirmeye çalıştığınız şey nedir? Bırakın beni bırakın. Gökten inen sert ve haşin bakışlı melekler, ateşten elbiseler içinde, günahkar kulu sağından ve solundan kuşatmıştır. Yaşamını, Allah'ın emirlerine inat ve isyanla doldurmuş günahkarın yüzüne ve sırtına kanatlarıyla vururlar. Gözleri faltaşı gibi açılmıştır. Dönüşü mümkün olmayan yol görünmüştür. Beklemediği ve gelmesini hiç arzu etmediği günle karşılaşmıştır. İşte melekler, yüzüne sır

Her Beldenin Bir Sahabisi Var! Anadolu'muzu asude bir bahar ülkesi yapan Sahabilerimiz var. İslam'ın gül devrini yaşayan ve bize de yaşatmaya gelen sahiplerimiz var. Hz. Safvan bin Muattal (r.a.), bizim için bu topraklara şehit düşen, Anadolu'nun manevi sahipliğiyle özdeşlesen biridir... İslam alimlerinin ilk müceddit kabul ettikleri, tabiinin Yüce Halifesi Ömer b. Abdülaziz(r.a.) bile, genel fazilette Sahabeden Vahşi b. Harb (r.a.)'in ancak atının burnundaki bir toz olabileceğine ve Sahabenin asla yetişi

Çocuklarımız, en sevgili varlıklarımız. Onlarla ağlarız, onlarla güleriz. Onlar sevinirse biz de seviniriz. Onlar mutlu olursa biz de mutlu oluruz. Onlar üzülürse üzülür, incinirse inciniriz. Gönlümüz, doğal bir şekilde onların sevgisiyle dolu. Hususi bir gayret göstermeksizin, onları seviyor, onlar için canımızı feda ediyoruz. Doğumhanede onu kucağımıza verdikleri günden beri her şeyimiz o oldu. Biliyoruz ki her anne baba, çocuğunu canı gibi sever. Her anne baba için çocuğu, canının içi, ciğerinin köşes

Rivayetlere göre Züleyha, hayânın sembolü hükmünde olan Hz. Yusuf'a yaklaşmak ve arzusunu tatmin etmek için yaklaştığında etrafındaki putların üzerini örtmüştür. Olgunluk çağının akabinde muhakeme yeteneği verilen Hz. Yusuf, neden böyle yaptığını sorduğunda; "putlardan utandığım için" demiştir. Züleyha. Yusuf Peygamberin sözleri ise yıllar, asırlar geçse de önemini asla yitirmeyecek tarzdadır. "Sen sahte ilahından hayâ duyuyorsun da, ya ben Rabbimden nasıl hayâ etmeyeyim?" Dört duvar arasında yalnız old

Evlat sahibi olmak her Müslüman'ın hayatında önemli bir konudur. Bilhassa evladımızı arkamızdan hayır dua edecek, amel defterimizin kapanmamasını sağlayacak şekilde yetiştirmek en önemli gayemizdir. Ebu Hureyre (r.a)'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı ondan kesilir, sadece üç şey müstesna, sadaka-i cariye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden Salih, hayırlı evlat." Çocuklarımızın arkamızdan hayırlı işler yapmaya devam etmesi,

Anne-baba olmak, hayatımızın en güzel ve en önemli tecrübesi... Bir yandan bir evlat sahibi olup onu yetiştirirken, bir yandan da anne-babalık tecrübesinde kendimizi geliştirmek... Eskilerde bıraktığımız gençliğimize onlar sayesinde yeniden dönüyoruz. Bir zamanlar bizim geçirdiğimiz halleri yaşamakta olan çocuklarımıza yoldaşlık ederken; yıllar öncesine gidiyoruz. O zamanlar bizler anne-babamızın yerinde olmaya can atardık. Çünkü bizim gözümüzde onlar "büyük"tü. "İstediklerini yapmak için kimseden izin

Alimler şükrü şöyle tarif etmişler: "Şükür, nimetin tesirinin görünür hale gelmesidir. Nimet, kalpte, dilde ve bütün varlığımızda görünür hale gelmelidir." Peki, bu nasıl görünür hale gelir? Şükür, özünde, nimetin kıymetini bilmek demektir. Ve nimetin kıymetini bilen, onu layıkıyla kullanır. Belki bazıları "Allah neden şükür istiyor ki? Onun bizim şükrümüze ihtiyacı mı var sanki?" diye düşünebilir. "Madem öyle hiçbir şeye ihtiyaç yok, o halde neden bizden teşekkür bekliyor ki? Ne olmuş yani vermişse..."

Rabbimiz Nahl Suresi 16/80 ayetinde "Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı..." buyuruyor. Evlerimiz huzur ve dinlenme yeri değilse, vucüttaki bir arıza gibi yağun dikkatin konusu durumuna düşer... Başı ağrıyan, kalbi sızlayan, beli bükülen nasıl doktordan bir çare arıyorsa, ailesinde huzur bulamayan, evinde dinlenemeyen huzurun sahibine el açmalı... Bir mektup yazmalı; içini dökmeli, sıkıntılarını anlatmalı... Zarfın üzerine ismini yazdıktan sonra göndereceği adresi yazmayı unutmamalı... "Ya

Hiçbir âdem, bu âlemde mahzun olmasın, üzülmesin, boynu bükük kalmasın, gönlü kırılmasın. Dileğimiz, duamız bu. Rabbim kabul buyurur inşallah. Bu kitapta, Dünyanın değişik ülkelerindeki camiler tanıtılırken; bulunduğu ülke ve o ülkenin İslam ile ilk olarak nasıl tanıştığı hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Ayrıca tanıtılan cami ile ilgili halk arasında anlatılan hikâyelere de değinilmiştir.

34 asır sonra... Hz. Asiye'yi bir romanda anlatmak... O cennet hanımefendilerinin önde gelenlerinden biri. Onu anlamak, hele bu çağın insanına anlatmak... Hele hele yaşadığı zamanı ve mekânı düşünürsek... Zaman, insanlık tarihinin çocukluk çağı diyebileceğimiz, mitolojik devirlerini idrak eden bir antik çağ medeniyeti. İnsanoğlunu o masallardan kurtarmak için gönderilen nebilerden birini himaye etmek ve sonra iman etmek gibi kutlu annelik yapan mümine kraliçe Hz. Asiye...

İmandan sonra en büyük hakikat olan namazı bir kitapta bütün boyutlarıyla anlatmak ne mümkün. Herkes nasibi ve kendisine ikram edilen kadar bir şeyler söyleyebiliyor bu kulvarda, öncekilerden beslenip sonradan gelenlere bir şeyler sunma gayretinde. Bu kitap da böyle bir düşünceyle, namaz derdini gönüllere bir sevda olarak düşmek yolunda, karınca mantığıyla, nihai hedefe varmak çok zor olsa da, hiç olmazsa yolunda ölemez miyim, anlayışıyla hazırlandı. İnsanlara sadece, şunu yap bunu yapma namaz kıl zekat ve

"Benim yolumdan gittiğiniz sürece, ben aranızda gibi olurum" O, tüm tarihi şahsiyetler içinde hayatı en iyi bilinen; aşırılıklardan uzak, aslında uygun bir şekilde tanıtılmış olanıdır. Gerçekten de o; özellikle; peygamberler içinde hayatı en doğru ve pratik açıdan örnek alınabilecek şekilde bilinenidir. Üstelik onun hayatı farklı detaylara dikkat eden sayısız görgü şahidiyle izlenmiş ve tespit edilmiştir. Hiç kuşkusuz tüm dinler, aslı itibarıyla İslam'dır ve bütün peygamberlerin gönderiliş amacı da insanla