"Öldürülen kadınların çiçekli elbiseler ve şık giyimleri ile mutlu günlerinde çektirttikleri fotoğraflarını haberlerinizde kullanmayın. Sevdiği erkekle yan yana fotoğraflarında öldürülen kadını ifşa ederken katilin kişilik hakkını düşünerek yüzünü buzlamayın! Kadının da kişilik hakkı var. Öldürülse ve sesini çıkarmasa dahi kadının da kişilik hakkı var ve bir kez de şiddet diliyle kadını siz öldürmeyin. Ne kadının ne de erkeğin, o sokağın, o mahallenin, o kentin fotoğrafını kullanın. Çünkü ne katiller ne de

Parlamentonun sahip olduğu erk bireylerin özgürce konuşma ve fikirlerini yayınlama hakkı ile sınırlıdır..." Thomas Erskine 18.yüzyıl sonları... Thomas Paine, Kral'a ve onun parlamentosuna karşı Rights of Man (İnsan Hakları) bildirisini yayınladığında ülkesi İngiltere'de ihanetle suçlandı. Paine'in avukatı Thomas Erskine'in yukarıdaki sözlerinin nedeni de buydu. Erskine'in mahkemedeki bu haykırışı, ifade özgürlüğü ile ilgili bugüne kadar söylenmiş en çarpıcı söz olarak tarihe geçti. Parlamentonun meşruiyet

Yapay Zekâ ve Gazetecilik Prof. Dr. Filiz TİRYAKİOGLU İletisim, Toplum ve Erasmus+ Programı: HDLife Projesi Örnegi Prof. Dr. Hakan AYDIN - Dr. Ögr. Üyesi Metin EKEN Mahallî Basına Değer Verenler Hususunda Proje Sistematiği Prof. Dr. Turan AKKOYUN COVID19 Pandemisi Sürecinde Nefret Söylemi: "Greekcitytimes" Gazetesi Haberlerine Yönelik Analiz Doç. Dr. Mustafa Özgür SEÇİM Türkiye'de ‘Reklam' Eğitimi Veren Fakülte ve MYO'ların Profili Üzerine Bir Değerlendirme Doç. Dr. Mustafa Özgür SEÇİM Siyasal İletisimde To

Güvenlik kavramı, insanoğlunun tarih boyunca hem en temel ihtiyacı hem de en önemli problemi olmuştur. Savunma ve saldırı stratejileri, savaş temelinde güvenlik politikalarını şekillendirmiştir. Savaş kavramı yüzyıllardır gelişerek asimetrik savaş ve günümüzde ise iletişim araçlarının ve bilişim teknolojilerinin hızlı gelişmesi ile birlikte bilgi savaşlarını gündeme getirmektedir. Savunma stratejilerinin gelişmesi ile birlikte insanoğlunun korunan şeylere olan merakının bir sonucu olarak, yeni saldırı strat

Mağara resimlerinden Roma mozaiklerine, Âdem ile Havva'nın elmasından Barok Dönem natürmortlarına; paketlenmiş dışkıdan duvara bantla yapıştırılmış muza, tuvale dönüşen sofralara, ünlü şeflerin servis tabaklarına... Sanat ve gastronomi ilişkisini oldukça geniş bir perspektiften ele alan bu çalışma, yeme-içmenin sanatla olan serüvenini bambaşka bir zaviyeden bakarak yorumlamakta ve muhataplarına konu özelinde ilgi çekici bir okuma yapma imkânı sunmaktadır.

Türkiye'de "sanat sineması" kategorisinde yer alan felsefi tonlu filmlerde dekadans başat düşünsel eğilimdir. Ülkemizdeki décadent eğilimlere karşı eleştirel yaklaşımların geliştirilmesi için mütevazi bir adımın ifadesi olan bu kitap sinema çalışmaları alanındaki konformist eğilimlere karşı cüretli bir meydan okuma çabasının ürünüdür.

Bireyin, toplumsal yaşama katıldığı andan itibaren kurduğu tüm bireylerarası ve gruplararası ilişkiler, onun toplumsal cinsiyet rolüne ve toplum tarafından kendisine verilen toplumsal cinsiyet kimliğine uygun bir biçimde gerçekleşmektedir. Bu bakımdan, kişilerarası iletişimin aslında taraflar arasında ortak bir anlam inşası olduğu düşünüldüğünde, cinsiyet rolleri ve bu rollere bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının etkisini yadsımak mümkün değildir. Bireylerin karşılaştıkları kişi

Bugün bütün dünyayı çepeçevre sarmış simülasyon evreni (yeni İletişim teknolojileri ve sanal dünya ile birlikte) sayesinde yaşadığına dair yalanlar söylemeye devam etse de modern dünya çoktan ölmüştür. Onun için Silenos'un kehanetinin gerçekleştiğine şahit olunmaktadır. Üstelik uzun süredir yarattığı gerçeklik yanılsaması içinde çırpınıp durmaktadır ve bu haliyle hakikate dair söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Belki de artık olup bitenleri, bunların nedenlerini anlamaya çalışmak en doğrusu. Özellikle modern dü

İnternet dünyanın mevcut olan statükosunu tersine çevirerek küresel hayal gücünü elinde geçirdi. Bir zamanlar özel olan artık halka açık; bir zamanlar yerel olan artık küresel; bir zamanlar geçici olan şey artık kalıcı ve bir zamanlar güvenilir olan şey artık güvenilmez oldu. Bireyler interneti teknolojik bir yenilikten daha fazlası olarak görüyor. Birçok insan özgürlük hayallerini ve özlemlerini İnternet'e yansıtmakta. Bu değişiklikler, İnternet teknolojisinin insanların onunla etkileşimini şekillendirmesi

Toplumlar bireylerden oluşur fakat benleri biz yapan ortak hissiyat kitleleri kolektif bir bireye dönüştürür. Bu kitle içinde bireysel iradeler; ortak fikir ve hissiyatın çevrelediği bir potada erimekte ve aynı maksada yönelmektedir. Böylece kurgulu ya da kendiliğinden oluşmuş geçici fakat kolektif bir ruh hali oluşturulmaktadır. Kitlenin geçici bir birlikteliğe ve heterojen bir yapıya sahip olması onun çabuk dağılma riskini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle sürekli kolektif yemeğin harını arttırıcı, malzeme

"Okumayı, yazmayı, sayıları saymayı" okulda öğrendik ama "iletişim kurmayı" acaba bize öğreten birileri oldu mu? Her toplantıda soruyorum: "Bugün ülkemizin ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorun nedir?" diye... Herkes farklı bir yanıt veriyor. Ben de "iletişim" diyorum. Neden mi iletişim? Çünkü hangi sorunu ele alırsanız alın, içinde insan unsurunu görürsünüz. Birbirleriyle doğru ve sağlıklı iletişim kuramayan insan ilişkilerini bulursunuz. Hasta ile hasta yakını, onlarla sağlık personeli sağ

Bu çalışma Youtube'da kadın temsili örneği üzerinden sosyal medyanın toplumsal cinsiyet üretimine kapsamlı bir bakış sağlamayı hedeflemektedir. Bunu yaparken iletişim sosyolojisi alanındaki analiz modelleri yol gösterici haritalar olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde iletişim sosyolojisine kısa bir giriş yapılmaktadır. İletişim bilimin çalışma alanları ve sosyoloji ile ilişkisi açıklanarak, iletişim sosyolojisinde kullanılabilecek yaklaşımlar ortaya koyulmaktadır. Bu çalışmaya konu edilen G

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından hayata geçirilen reformlar ve devrimlerle ‘muasır medeniyetler seviyesine erişmek' şeklinde ifade edilen büyük ölçekli bir toplumsal değişme hedeflenmiştir. Değişimin merkezinde ise kadınlarla ilgili uygulamalar yer almaktadır. Cumhuriyet döneminde yaşanan modernleşme sürecinde Türk kadınının toplumsal rollerini değiştiren uygulamalar öne çıkmaktadır. Ev içi rolleri, eğitimi, siyasal hakları, çalışma hayatındaki varlığı ve gündelik hayat pratikleri açısından idea

Ünlü akademisyen George Gerbner'ın geliştirdiği yetiştirme kuramı (cultivation theory), önemli iletişim kuramlarından biridir. Kuram, televizyonun, insanların dünya algılamaları ve sosyal gerçeklik kavramlaştırmaları üzerindeki rolünü açıklamaktadır. Gerbner, televizyonda anlatılan hikâyelere odaklanmıştır. Prof. Dr. Ömer Özer bu çalışmada, televizyonla birlikte Twitter'ı da yetiştirme kuramı bakımından ele almaktadır. Kitapta, zengin kuramsal açıklamaların yanı sıra, şiddet örneğinde bir televizyon ve Twit

Bayburt'un bu kitap içindeki özgül varlığını tanımlamak için, onun medyatik temsilindeki yersiz- yurtsuzluk baskısı tarafından daraltılan yerselliğini de hesaba katmak gerekir. Çünkü Bayburt, hem bir yer olarak hem de yersiz-yurtsuz bir medyatik düşünsel ya da imge olarak vardır. Bu kitapta; İstanbul, Ankara, İzmir ve Bayburt arasındaki denklem, uzay mekanlı bir parodik komedi filminde söylenen ‘Ateş, Su, Toprak ve Tahta' ilişkisindeki absürt sınıflandırma kadar göze batar halde yeniden kuruldu. Söz uzaydan

Müstakil literatürlerde 'inanç odaklı bir dönüşüm' ve 'ruhsal bir başkalaşım' olarak ele alınan din değiştirme konusu, bu metinde 'kimlik odaklı bir sapma', 'farklılaşma/başkalaşma' ve 'bir ötekiye/yabancıya dönüşme' sürecinin ilişkisel inşa biçimlerine göndermeler yapılarak anlatıldı. Bu metin, toplumu kuran güç ilişkilerinin yapısal görünümü ve fail imleyicileri olan kimliklerin özlerini ve diğerlerini içine alan eşitsizlik ve ötekileştirme pratiklerini anlama merakını, din değiştiren gibi göz önünde olma

İnsanoğlunun hakikat arayışının ya da bir hakikat inşası çabasının gereği olarak gelişen semboller dünyasının izdüşümü olarak sanat tarihi; bir yönüyle, kutsalın tezahürünün tarihidir. Bu açıdan bakıldığında sanat da aslında aşkın olana, kutsal olana karşı geliştirilen karşı konulamaz ilginin, merakın ve korkunun yansıması olmuştur on binlerce yıl boyunca... Kutsal ve sanat ilişkisine yönelik fenomolojik bir deneme olan bu çalışma; tanrılardan, krallardan, bakirelerden, ritüellerden ve mabetlerden bahsetme

Bu kitabı ilginç kılan şey, tarihsel belleği Troçki üzerinden bir araya getiriyor olmasıdır. Tarihsel bellek ile geçmişi ve bugünü bir şekilde yeniden düşünmeye çağırmadır... Stendhal'in deyişiyle, "tarihleri avlama"ya gittik bu çalışmada... Mao Zedung tarafından ilan edilmiş olan güçlü Marksist retorik, "iktidar namlunun ucunda büyür" der. Troçki'nin Stalin karşısında politik trajedik yenilgisini; diğer nesnel nedenlerin yanında, esasen Mao'nun bu meşhur sözünde aramak lazım... Geçmiş, kendini unutuşa tesl

Bakireliğin Anlamı Sosyolojik Anlamda Bakirelik Teolojik Anlamda Bakirelik Bakire Doğum Kavramı ve Örnekleri BUDİZM'DE BAKİRE DOĞUM Budda'nın Soyu Budda'nın Doğumu Doğum Öncesi Doğum Zamanı Doğum Sonrası HIRİSTİYANLIK'TA BAKİRE DOĞUM Bakire Doğumun Hıristiyan İnancındaki Temelleri Havariler Kredosunda İncillerde Matta İncilinde Luka İncilinde Apokrif Yazmalarda Patristik Metinlerde Bakire Doğumla İlişkili Dogmalar Teotokos/Tanrı Annesi Perpetual Virginity/Meryem'in Sürekli Bakireliği Immaculate Conception/

Toplum, bireyi doğduğu andan itibaren çeşitli sınıflandırma biçimleri içinde inşa etmeye başlar. Doğumdan ölüme kadar süren toplumsallaşma sürecinde bireye aşılanan düşünce şemaları söz konusu bu sınıflandırmaları doğallaştırırken, sosyal yaşam pratikleri de bu düşünce biçimlerini sürekli olarak onaylamaya devam eder. Bireylerin eril ve dişil karşıtlıklar içine yerleştirilmesi de toplumsal ayrışmalara yol açan sınıflandırma biçimlerinden biridir. Bireyin toplumsal inşasının bedeni cinsiyetleştirici bir algı