Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Bu kitabın amacı, gölgede kalmış ve bu konunun meraklıları için çok önemli olan incelemeleri, olduğu gibi kitlelerin bilincine sunmaktır. Elinizdeki kitap, Zaza halkının tarihini, geçmişten günümüze dek olan süreci ele alıp, taraf tutmaksızın ve işlenilen tüm eserlerin gerçekliklerini kontrol ederek yazılmıştır. Böylesi uzun bir tarihi dönemi gün ışığına çıkarmada, şurada burada, metinler, makaleler ve kitap halinde yayınlanan eserlerden esinlenerek yolla çıkılıp sonuca varılmıştır. Bu kitap, Zaza halkının
Tükendi
Celsus aynı zamanda bir bilge kişi olmasaydı, hekim olarak, hem sağlığın hem de uzun yaşamanın en önemli koşullarından biri diye, karşıt şeyleri birbiriyle sürekli değiştirmeyi, ama bunu yaparken daha kolay olan aşırı uçlara yönelmeyi öğütlemezdi. Başka deyimle: hem aç kal hem de doyuncaya dek ye, ama doymayı yeğ tut; hem uyanık kal hem uyu, ama uyumayı yeğ tut; hem otur hem kımılda, ama kımıldamayı yeğ tut, demek istiyordu. Kuşlar arasında yarasa ne ise, düşünceler arasında kuşku da odur: ikisi de h
Marcus Tullius Cicero (M.Ö. 106 M.Ö. 43), Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar. Felsefe öğrenimini, Epikürosçu Phaedros, Stoacı Diodotos ve Akademi'ye bağlı Philon'dan almış olan Cicero'nun önemi, Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından kaynaklanır. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi yeğleyen, buna karşın ahlak alanında, dogmatik bir tavır sergileyip, Stoacılara ve Sokrates'e yönelen Cicero, Latincenin felsefe dili olarak gelişmesine
Mutluluk kaynağının bizde bulunduğunu, mutlu olmasını bileni mutsuz kılmanın insanların elinde olmadığını, deneyimimle öğrendim. -- Gençlik, bilgeliği öğrenme; yaşlılık da uygulama dönemidir. İtiraf ederim ki, deneyim her zaman bir şeyler öğretir; ama daha yaşayacağımız süre, zamanla ölçülüdür. --- Yaşlıların hepsi yaşama, çocuklardan daha çok bağlıdırlar; gençlerden daha güç ölürler. Çünkü ömürleri boyunca bu dünya için çalışmışlar ve sonunda, boşuna emek verdiklerini görür olmuşlardır. Göçerken bütün mal
Tükendi
* İnsanı öldürmek için gün ışığında, geniş meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. * Biz insanlar öteki yaratıkların ne üstünde ne altındayız. Bilge der ki, göklerin altındaki her şey, aynı yasanın ve aynı yazgının buyruğundadır. * Yasalar doğru oldukları için değil yasa oldukları için yürürlükte kalırlar. * İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeye hep koşa koşa gideriz.
Tükendi
Ayaklanma tarihi tam olarak belirlenmemiş olmasına rağmen, 1925 yılının ilkbaharının hemen başında başlayıp, kısa bir süre içersinde tüm bölgeyi sarıyor. Siyasi bir olgunluktan yoksun, gerekli askeri savaş talimatlarından habersiz bir gurupla harekete geçen bu ayaklamanın başarısızlığa uğrayacağı baştan beli olmasına karşın, resmi devlete büyük korkular yaşatmıştı. Ama mevcut koşullarda bir mucize gerçekleşemediği gibi, ayaklanma kanla ve katliamlarla bastırıldı. Ayaklanmanın önde gelen liderleri, Diyarbakı
Carl Gustav Jung, 1906 Haziranında, meslektaşı ve dostu Sigmund Freuda bir mektup yazarak, Wilhelm Jensenin, Gradiva adlı romanını okumasını önerir. Çünkü bu kısa roman, psikanalitik açıdan özel bir önem taşımaktadır. Freud, çok ilginç bulduğu bu romanla titizlikle ilgilenir. Freud niçin bu romanla bu kadar ilgilenmiştir? Doğaldır ki her şeyden önce bir roman olduğu için, katıksız bir esin ürünü olduğu için.. Jensenin, okuru sihirli bir etkiyle sürükleyen hayal gücü, biraz daha dikkatlice bakıldığında, bütü
Tersenê keko, toxımira awıra Tersenê, vengdê qeçtê kundaxira Tersenê meşt birro û binteyrora Tersenê, kerdenda gırdandê xora .... Wa bıtersê, kerdendak xırabinira Wa bıtersê, rocandêk ina vernira Wa bıtersê, Hessi, Hüssi û Osira Wa bıtersê, mehkemandê a rocıra
Yıllar önce mizah hikâyeleri yazmıştım. Ancak kitap yazmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Kitap yazsam, ne tarzda ve türde yazarım diye düşündüm. Yazıp yönettiğim oyunlarımın tarzında, diyalektik, epik ve mizahi olması en doğrusuydu. Bu da yetmezdi. Oyun yazmaya alışmış biri olarak karakteri, tipleri konuşturuyorum. Yıllardır da; Sen deli misin? Bu devirde tiyatroyla uğraşılır mı? Sorularına; Evet. Deliyim. Bu devirde hala tiyatroyla uğraştığıma göre, zır deliyim cevabını veriyorum. Madem ben tiyatro deli
Aforizmalar adıyla çevrilen bu kitapta, yaşam ve ölüm, iyi ve kötü, güzel ile çirkin gibi konular derin bir biçimde işlenmiştir. Albert Camus'un deyişiyle Kafkanın yazıları, Korku Çağı yok olana dek güncelliğini koruyacaktır. Yirminci yüzyılın sadece ilk çeyreğini yaşamış olan Kafka'nın eserleri çağımızı anlamada bizlere hala sonsuz ışığıyla yol gösteriyorsa eğer, bu yirminci ve yirmi birinci yüzyılı Kafkasız anlamamızın eksiz kalacağının biricik kanıtıdır. Öyleyse yaşadığımız dünyayı anlamak için Kafka'yı,
18. yüzyılın en ilerici ve devrimci fikirlere sahip Fransız yazar ve filozofudur Diderotnun başlıca özelliği romanları şekil ve içeriğinin yanı sıra, felsefi olarak da incelemesiydi. Romantizm akımının öncüsü ve humanist olan Diderot; zengin kiliseler kontrolünde bir endüstri olarak gördüğü Hıristiyanlık dinini reddetmiş olmasıdır. Denis Diderot, varlık konusunda doğaya ilişkin olarak maddeci bir yorum getirmiş ve duyumcu bir bilgi görüşünü savunarak, dış dünyaya ilişkin bilgide duyuların rolünü vurgulamışt
Elinizdeki bu iki dilde şiir antolojisi kardeş yüreklerden hayata akan barış şiirlerinin küçük bir pınarıdır. Bu kitaptaki şiirlerin büyük bir bölümü Barış İçin Sanat Girişimi grubunun web sitesinde yayınlanan şiirlerden oluşmaktadır. Bu sitede, Türkçesi yayınlanmış bu kadar güzel barış şiirini yan yana görünce, bu şiirlerin Kürtçeleri ile birlikte, barış için barış içinde aynı kitapta yan yana yayınlanmasının bu barışçıl çabayı daha da anlamlı hale getireceğini düşündük. Ve bu amaçla burada Türkçe yayınlan
Yunanlı aydınlar, öğrenciler, işçiler, çocuklar ve kadınların tutulduğu Haydari Kampında yaşanan irkiltici, korkutucu, kahredici insanlık dışı gerçek olayların anlatıldığı bir belgesel kitap. Kitapta insanın ne kadar insanlıktan çıktığını ve insanlıktan çıkarıldığını tüylerimiz diken diken olarak okumaktayız. Bütün bu yaşananlara rağmen yazarın, büyük bir açık yüreklilikle sergilediği bütün korkuları, ikiyüzlülüğü, kötülüğü, kuşkuları, zayıflıkları içerisinde insana, insanlığa dair gene aynı içtenlikle ve t
21. yüzyılın önde gelen Marksist teorisyenlerinden olan A. Gramsci, çok kötü koşullar altında geçirdiği kısa yaşamı boyunca, Marksizmin genel sorunlarının ve özellikle de üstyapı kavramının -tüm epistemolojik kategorileriyle birlikte teorileştirilmesine çalışmıştır. İlk çalışmalarında çoğunlukla gündelik politika yorumları ve tartışmalarını konu alan Gramsci, olgun dönemi diyebileceğimiz ve yaklaşık oniki yıl süren hapishane koşullarında ise, kendisine üstyapılar teorisyeni sıfatını kazandıran yapıtlarını k
Bu kitapta anlatılan her şey tamamen gerçektir ve tek amacı vardır; 70ler ve 80lerde yaşananların gelecek kuşaklar tarafından tamamen nesnel ve bizzat yaşayanlar tarafından anlatılması ve yeni nesillerin bunları öğrenmesi dersler çıkarmasıdır. Bu kitapta anlatılanların çoğu, bir çok kişinin yaşayıp ama dile getiremediği şeylerdir. Anlatılan sadece bir kişinin hayatı değil, binlerce yüzbinlerce gencin hayatıdır. Türkiye Kürdistanında (Kuzey Kürdistan) 35 yıl önce yaşananlar canlı bir tarihin ağzından dile
Tükendi
Rifat Kalakoğlu, dördüncü kitabında bu defa öykümsü denemelere yer verdi... Yaşam denilen süreç, insanların başından geçen; duyulan, görülen ya da hayal edilenlerin öykünmesi değil midir? İçinizde kalan hevesler, umutlarınız, tutkularınız, sevinçleriniz, kederleriniz değil midir sizi var eden? O, sadece; Okuyucunun hayal özgürlüğüne, öyle de böyle de düşünülebilirliğe saygı duyarım diyor... ve devam ediyor; Çoğunluk, çevre algılamalarımızdaki özenle yoğruluruz. Gün olur sevgiye, kimi zaman
Tükendi
Gelecek kuşkusuz sizin ellerinizde; iyisiyle, kötüsüyle de sizin olacak. İster istemez büyüyecek ve zamanla birlikte yol alacaksınız. Büyüklerinizin ardından gelecek, onların yerini alacak, her şeyi elde edip sosyal yaşama iyisiyle, kötüsüyle, her şeyiyle sahip olacaksınız. Yoksulluk, zulüm, zorbalık, adalet, sevinç, keder, kimsesizlik, dayak, iş ve işsizlik, hapishane ve özgürlük, hastalık ve ilaçsızlık, açlık, çıplaklık, yüzlerce sosyal mutluluk ve mutsuzluk sizin olacak. Bildiğimiz gibi hastalıkların ted
Denis Diderot (1713-1784) çağının sınırlarını çok çok aşan Ansiklopedinin yayıncısı olan Diderot, yazdığı kitaplarla derin izler bırakmış yaratıcı ve üretken bir yazar ve aydınlanma devrinin önde gelen filozoflarından biridir. Bu kitap insanlar hakkındaki düşüncelerin seslendirilmesini içermektedir. - ... eliniz orada ne arıyor? - Giysinize baktım, kumaşı çok yumuşak. Ne anladınız? Hiç. Şimdi söyleyeceklerimi güzelce bir tartın; birbiriyle konuşan iki kişinin, aynı sözcükleri ve deyimleri kullandıkları ha
Tükendi
Lenin göstermiştir ki, her gelişmenin kaynağı karşıtların çatışması ve kaynaşmasıdır. Bu kuram, Marksist diyalektik yöntemin çekirdeği, hatta temelidir. Karşıtlar belirmeden, çatışmadan, biri diğerini yok etmeden gelişme olamaz. Nesnelerin ve olayların karşılıklı ilişkileri değişme, gelişme ve hareket halinde düşünmeye başladığımız andan itibaren, tabiri caizse çelişmelerin üstüne basmış oluruz. İnsan düşüncesinin en temeli ve en dolaysız kaynağı doğrudan doğruya ve yalnız başına tabiat değil, tabiatın insa
Totemizm dinsel bir gereksinimden değil, insanların sıradan ve günlük gereksinimlerinden doğmuştur. Bütün bu olayları bir araya getirince, totemizm ekinin daha sonraki evrim aşamalarından önce gelen ilk aşama olduğunu ve ilkellik aşamasıyla tanrılar ve kahramanlar dönemi arasında, geçiş evresi olduğunu duraksamadan kabul edebiliriz. Totemizm, toplumsal olduğu kadar dinsel bir sistemdir. İlkel insanlar konusundaki yargımız, nevrozlularla olan benzerliğin fazla etkisi altında kalmamalı. Aradaki ayrılıklar d
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4