Resulûllah'ın sevgili yeğeni, Hazreti Fâtıma'nın saygıdeğer eşi -ve bir Fransız tarihçisinin dediği gibi- insanların en cömert kişisi, korkunç bir suikasta kurban olarak, yaşamının daha ortalarında, bu geçici ve ölümlü dünyanın sıkıntı ve zorluklarından kurtulup gitmişti. Fakat o, gökyüzündeki Samanyolu gibi, arkasında yüzyıllarca sürecek aydınlık bir iz bırakmıştı.
Ona, türlü nedenlerden dolayı çeşitli ad ve unvanlar verilmişti.
Cesaret ve kahramanlığından dolayı 'Esedullah' yani 'Allah'ın Aslanı' denilmi
"Fevaid" Farsça yazılmış, öğüt nitelikli bir kitaptır. Üçüncü bir kişinin ağzından aktarılmasına karşın, Hacı Bektaş'ın ağzından çıktığı izlenimi verilmiştir.
"Fevaid"de Hacı Bektaş düşüncesinin özünü bulmak olası. Pırıl pırıl ve yalınlaştırılmış bir Bektaşilik kokuyor. Bilim ve bilginin önemi vurgulanıyor. Zamanın değerlendirilmesi, işle ibadetin karıştırılmaması isteniyor. İnsanlar verimli ve üretken kılınmaya çalışılıyor. Zaman ve durumun gerektirdiği biçimde davranılmasını, zamanın ve durumların değişk
Bir bine bölünmez ki
Kazıklama Melâhat!
Bu hâle gülünmez ki
Gıdıklama Melâhat!
Melâhat O'dur Bu'dur
Ama bir içim sudur
Yatağına gir, kudur
Mıncıklama Melâhat!
Akar mizah damarı
Pek bulunmaz umarı
Bu bir yaşam kumarı
Bezikleme Melâhat!
Sen olduysan tencere
Yemeği Allah vere
İnsanları boş yere
Düdükleme Melâhat!
Elde mizah demedi
Gülmeden edemedi
Peşinde hep Ahmed'i
Sürükleme Melâhat!
Bu kitap, yolları demirden yapılmış Şiir Ülkesi'nin bir yolağzında, serbestle hecenin kesiştiği bir kavşakta doğdu.
Topl
Makâlât'ı Hacı Bektaş'ın bizzat kendisi mi Arapça yazmıştır, yoksa kendisinden edinilen ve öğrenilen bilgiler, biri tarafından mı Arapça kitap haline sokulmuştur? Kesin bilinmemektedir. Zamanın İmamı'nın ve büyük inanç önderlerinin sözlerini, konuşmalarını yaşarken veya ölümünden sonra müritleri-öğrencileri tarafından toplayıp kitaplaştırma geleneği 5. İmam Muhammed Bakır (ö. 733-4) dönemine kadar inmektedir. Onun, tarafımızdan hazırlanıp Türkçe'de yayınlanan Ummü'l Kitab adlı yapıtı ilk örneklerden biridir
Alevilik, uçsuz bucaksız, engin bir sevgi denizidir. Bu denizi oluşturan damlalar, birbirinin öz kardeşidir. Aralarında tevhit (birlik) vardır. Tevhit demek; Hakkın ve halkın tek vücut oluşu, aralarında ikilik olmaması demektir.
Alevilik, dürüstlüğün, namus ve iffetin, zararsız bir insan olabilmenin okuludur. Bu okulda pirler, taliplerine edep-erkân eğitimi verirler.
Alevilik, bir şereftir, bir kazançtır. Çünkü ırk, renk, cins, dil, din, servet farkı gözetmeden, el ele vererek, buram buram özgürlük kokan bi
biten bir aşkın yokluğuna sarılıyorum şimdi
giderken bırakmış olduğun eşyaların ağırlığı var bedenimde
şimdi biz
iki buruk yürek taşıyoruz seninle
zaman aşımına uğramış bir aşkın kalıntılarıyla yaşıyoruz
biliyorum
bir gün zaman aşımına uğrayan her şeyi
bir kibrit çöpü gibi yakıp atacağım
küllerini savurup atacağım bu aşkın
geriye sadece bir tek şey kalacak ikimizden
ne biliyor musun
kocaman bir burukluk
aşk burukluktur!
Aleviliğin ilk yazılı kaynak kitaplarından olan Ummül-Kitâb, beşinci imâm Muhammed Bâkırın (676-733/4), öğrenci ve müritleriyle soru-yanıt yöntemiyle yaptığı konuşmaları, bâtıni bağlamda dinsel-inançsal görüşlerini içermektedir. Soru ve yanıtlardan bir örneği görelim:
Kuran ayetleri hangi şehirlerde inmiştir? Konuyla ilgili bâtıni yorum nedir? Soru 28 [355]:
İmam Bâkırın Kurana ilişkin verdiği bilgiler ve tanımlamalar Ortodoks İslamın inanç anlayışına ve bu kanaldan öğrendiğimiz Kuran hakkındaki tüm
PİNOKYO
Carlo Collodi
Pinokyo, bir masal; Pinokyo, tahta bir kukla. Umutla başlıyor bu masal ve bitiyor mutlulukla.
Pinokyo yanlış yaptıkça, herkes ona kızıyor. Söylediği her yalandan sonra Pinokyonun burnu uzuyor.
Bu tahta kuklanın yüreği; öğrenince iyiyi, sevgiyi ve emeği; Pinokyo dönüyor gerçek bir çocuğa, gerçek bir insana. Bakalım bu masal ne anlatacak, ne öğretecek sana!
Pinokyonun burnu, söylediği her yalandan sonra biraz daha uzuyordu. Peri, ona bir soru daha sordu. Pinokyo, Perinin her sorusuna s
Bu kitap 8 Ocak 2009 tarihinde yitirdiğimiz, ünlü Türkolog Madame Irène Mélikoff'un (Eren Bacı'nın) eserlerinin kısa bir tanıtımını; yazarın, Türk halk İslamlığında inanç karışmaları ve bu inanç karışmaları içinde Orta-Asya'lı damarın belirgin varlığı sorununa bir kez daha değinen son yazılarını ve eserlerini Türkçeye aktaran Turan Alptekin'e yazılmış, çevirileri ile ilgili mektuplarını içermededir. Kitabı hazırlayan ve yayına emek verenler, Anadolu halk İslamlığının saygın araştırıcısı, yol gösterici hoca,
Kırklar´ın Cemi´nde adı ile okuyucuya ulaştırdığımız bu eser; ´Anadolu Halk İslamlığı´ üzerine araştırmalarının Türkçe yayını ´Uyur İdik Uyardılar´ (İstanbul 1992,1993,2006) adlı kitabı ile yakından tanıdığımız Profesör Irène Mélikoff´un konu üzerine son makale ve bildirilerini bir araya topladığı Au banquet des Quarante - Exploration au cour du Bektchisme-Alevisme (Kırklar´ın Cemi´nde- Alevi- Bektaşiliğin özüne doğru yolculuk, İstanbul 2001) adlı Fransızca yayının Türkçeye çevirisini içermededir...
Yazar,
Prof. Dr. Irène Melikof, 1995 yılında Fransızca olarak yayımlanmış olan bu kitabında Türk kültür ve tarihi üzerine araştırmalarından oluşturduğu bir seçme ve derleme ile, "Destan", "Edebî İncelemeler", "Tarih ve Belgeler", "Masal" ana başlıkları altında yirmi yazısını bir araya toplamış bulunuyor: (Babek Hurremî ve Seyyid Battal, Dede Korkut Kitabı ve Gürcüler, Melik Danişmend ve Sivas´ın Alınışı, Ebu Müslim, Türk Destan Edebiyatı´nda Kerbelâ, Sarı Saltuk; Türk-İran Şiirinde Helva geleneği, Anadolu dest
Şehrin gece lambaları, şafak sonrasında güneşin ilk ışıklarına yenik düşmek üzere...
Daha bir ay öncesinde bu saatlerde güneş doğmuş oluyordu çoktan. Sonbahar her şeyiyle kendisini hissettirmeye başladı bile...
Yorgun ve yaşlı kadını hatırlatan İstanbul, biraz sonra kendisine azıcık da olsa yakışan, yaşlı gerdanında hakiki inciler gibi parlayan ışıklarını söndürecek ve yine yorgun ama telaşlı bir güne başlayacak.
Aynen bu şehre benzetiyorum bugün kendimi...
İstanbul'un binlerce, benimse elli küsur yılın
Belli günler vardır hayatımızda, unutamadığımız günler. Mutluluk duyduğumuz, önümüzde yeni bir ufkun açıldığı günlerdir bunlar, Irène Mélikoff´la tanıştığım gün de benim için böylesi günlerdendir işte.
Daha önce, Türkçeye çevrilen bir-iki incelemesini okumuştum Mélikoff´un. Özellikle Alevîlik-Bektaşîlik konusunda dünyanın önde gelen Türkologlarından biri olduğunu biliyordum. ()
Makaleler okunduğunda, Irène Mélikoff´un, Alevîlik-Bektaşîlik olgusunu derin bir bilgi ve görgüyle değerlendirdiği; sahip olunan b
"Seyyid Ahmed Hüsâmeddîn ve Nakşibendî Öğretinin Kökleri" adlı araştırmasında Turan Alptekin, Seyyid Ahmed Hüsâmeddîn Rükkânî´nin yaşamı, kişiliği ve eseri üzerine ayrıntılı bilgi ile birlikte yazarın önde gelen iki yayınının geniş bir değerlendirmesini sunmadadır.
Edebiyatın edebiyat dışı kökleri bağlamında araştırmacı, Nakşibendî öğretinin kavram ve ilkelerine, öğretinin bugüne dek üzerine eğilme gereği duyulmamış büyük bir kişiliğinin eser ve sözlerinin izinde Bahâüddîn Nakşbend´in Türkistanlı "baba"la
Bu kitap, Yunus şiirlerini tek bir kişiye ve yüzyıla aitmiş gibi ele alan yorum ve incelemelerin bir eleştirisi olarak doğdu. Amacı, Yunus´ların çokluğu sorununu tartışmak değil -çünkü bu zaten bilinen bir gerçektir-, üslup ve yapısal bağlam çözümlemeleri ile ortaya çıkan dönemlerin ve ozanların kanıtlanabilir tanımlarına ulaşmak, divanların en az üç yüz yıl süren oluşumları içinde zamandaş (senkronik) gibi yer almış olmakla birlikte gerçekte zamandaş olmayan (diakronik) üst üste katları birbirinden ayırm
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.