Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 57 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Düşünce için bazı rasyonel gerekliliklerin olması gibi eylem için de bazı rasyonel gereklilikler vardır. Bu kitap, belirli bir etik anlayışı ve özgeciliğin insanın arzu ve eylemleri içerisindeki rasyonel gerekliliklerden biri olduğunu ileri süren bır insan doğası görüşünü savunrnaktadır. Buradaki özgecilik, değersiz ya da amaçsız bir özveri değil, art niyet içemıeksizin diğer insanların ilgilerini düşünerek gönüllü eylemde bulunmayı ifade etmektedir. Bunun yapılması ne ölçüde mümkündür? Bu, neden önemlidir?
Tükendi
Tek olan Tanrı'm! Kendine yetim kılma beni! Kederini tutup sarstı, olgunları bir yana hamları dökülüp yerle bir oldu. Derdini sarstı... "Dert insana mahsustur, dağa taşa ait değil" diye söylendi. Sonra da "Bin derdin bin bir de ilacı var, yalnızca ölüme çare yok" -dedi. Ölüm, gizemlerin en ulaşılmazıdır...! Kulağına bir ses çalındı, o anda güm diyerek kör bir kuyunun dibine yuvarlandı sanki. Yüksekten düşmek ne güzelmiş, aynen uçmak gibi bir şey. Ancak içini sızlatan dert ve duyduğu korkudan dolayı tarifsi
Tükendi
Krizlerin Panzehiri 1929'dan 2008'e kadar dünya ekonomisi çok sayıda ekonomik kriz yaşadı. Hastalığına teşhis hep benzer oldu dolayısı ile reçetesi de... ta ki hastalık reçetede ki ilaçlara dirençli hale gelene kadar! 2008'e kadar ekonomik krizlerde şirketlerin batışı söz konusu olurken artık ülkeler batmaya standart kriz reçeteleri sadece anlık çare olmaya başladı. Ancak gelinen noktada bireyler ve devletler şunu idrak etmeye başladılar.Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü yalnız taşır. -Dr. Bülent Gedikli-
Tükendi
Her ne kadar evden 1000 km'den daha uzakta olsam da Türk halkının eşsiz içtenliği ve yuva sıcaklığı uzaklığı unutturmuştu. Onlara şükran borcumun nedeni misafire ikram edilen çay akşam yemeği ya da yatak değildi. Çünkü yaya seyahatlerim sırasında bunları başka yerlerde de sağlamışlardı. Beni esas etkileyen neden bu üzerime titremeleri'ydi. İnsan bunu sadece kardeşler ya da sıkı dostlar arasında hissedebilir.
Tükendi
Makalât-ı Siyasiye ve Edebiye, Namık Kemal'in, oğlu Ali Ekrem Bolayır tarafından "Külliyât-ı Kemal" serisi içinde altı cüz olarak 1327 (1911) yılında yayımlanan eseridir. Dil ve yazım sorunlarından edebî tür ve terimlerin irdelenmesine, bireyin duygu dünyasından toplumsal yaşayışın çeşitli yönlerine, tarihsel olay ve kişilerden dönemin güncel sorunlarına, hukuktan ekonomiye, ahlaktan siyasete kadar pek çok konunun ele alındığı bu eser; Namık Kemal'le ilgili çalışmalarda sıkça başvurulan ve onun düşüncelerin
Tükendi
Şimdi size beni yitirmenizi kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni yadsıdığınız gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere...
Tükendi
"Ortadoğu'da otoriter rejimlerin uzun ömürlü ve iç muhalefete karşı güçlü olmasında orduların yadsınamaz bir rolü olmuştur. Bölgedeki otoriter rejimlerin temel dayanağını ordular teşkil etmiştir. Hiçbir devrim silahlı kuvvetlerin rızası olmaksızın başarılı olamaz. Ordunun desteği her zaman yeterli değildir; ancak devrimin başarısı için gerekli bir koşuldur. Arap dünyasında pek çok otoriter yönetimin sonunu getiren halk hareketlerinin sonuçlarının ne yönde olacağı konusunda ülke orduları aktif ve belirleyici
Tükendi
Beyaz siyaha yakışır... Mavi en çok gökyüzüne...Martılar denizin üstüne yakışır. Kırmızı en çok güle yakışır. Gül ise aşık olan bülbüle... At yiğide yakışır yoldan yola, dağdan dağa dolaşır. Kılıç kınından hak için çekebilene... Kin kötüye yakışır. Yalan ise o kahrolası namerde... Şiir güzel okuyana yakışır...Türkü güzel sese... Nağme ise yapabilene... Söz alime yakışır... Laf adama... Vaat ise sözünde durana... Şeref ise en çok insana yakışır...
Tükendi
"Hayat, gerçekten, öykü sona erdiği anda başlar" Düşmeye gör. Kimseyi görmek, kimseyle konuşmak istemiyorum. Evimdeyim. Odamda. Boz bulanık düşüncelerimle baş başa. Ne kapım vurulsun, ne telefonum çalsın. Yalnızım. Yalnız olayım. Haftalardır böylesin. Tecrit odasında, tutuklu gibi. Zor. Korkularım acımasız bir kurt gibi içimi kemiriyor. Artık önemi yok. Çok şeyin önemi kalmadı. İç güvenim yittikten sonra, beni başkaları bitireceğine korkularım tüketsin. Öyle değil mi? Değil. Az sonra yine telefonlar çalaca
Gündelik Hayatta da görüldüğü gibi, dil mübadele edilen, anlamlandırılan, ve en önemlisi de ister bilimsel ister harcıalem olsun farklı gerçeklilere işaret eden hiyerarşik yapılanmalardır. Hiyerarşik bu yapılanmalar farklı bilgilerin üretilmesine cevaz verir.
Tükendi
"Bir 19.yüzyıl düşünürü olarak Mehmet Arif Bey,bir müderris veya bir muallim (Darulfünün hocası) değildir. Mehmet Arif Bey,uzun yıllar üst memuriyet görevinde bulunan bir Osmanlı askeri-demokrasi mensubudur.O nedenle Mehmet Arif Bey'in felsefesi akademi dışında üretilen bir felsefedir ve bu açıdan da bize göre önemlidir.
"Bu eser adından anlaşılacağı gibi Osmanlı Mekteplerindeki Ahlakı belirlemeyi amaçlamaktadır.Mektep ise Osmanlı eğitim sisteminin modern kurumudur.Bu açıdan o eğitimde hem bir sonu hem bir başlangıcı ifade etmektedir.Diğer taraftan o, bir 'süreklilik'tir.Klasik bir eğitim sistemi bakımından bir son, modern eğitim sistemi bakımından başlangıç.İçerik(Ahlak ve Eğitim) bakımından bir sürekliliktir.Bu bakımdan Osmanlı mekteplerinden Ahlak eğitimde iki varlık alanını ve bu iki alanda tespit edilen 'ahlak-ı' ifade
Tükendi
18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılda yaşamış olan Erzurumlu Emrah, sanatı ile bu çağa etkisini bırakmış en önemli ozanlarımızdan biri olmuştur. Erzurum'dan sonra Trabzon, Sinop, Sivas, Çankırı, Kastamonu, ve Tokat gibi illerde belirli aralıklarla kalan ve buralarda sanatını icra eden Emrah, bu bölgelerde yetişen aşıklara da ilham kaynağı olmuştur. Yetiştirdiği çırakları ile kendine has üslubun günümüze kadar ulaşmasına zemin hazırlamış, kendi adıyhla anılan bir ekolün, "Emrah Kolu'nun kurucusu olmuştur.
Tükendi
Elinizdeki çalışma, Hurufiliğin geniş literatürü içerisinde önemli bir yere sahip olduğuna şüphe bulunmayan 5 mensur eseri havidir. Bunlardan her birinin Hurufilik açısından tartışmasız ayrı bir değeri vardır. Ancak bu külliyat içerisinde öne çıkan isimler vardır ki bunlardan en önemlisi elbette Nesimi'dir.
Tükendi
Ülkemizde kentsel yoksulluk, göç ve kentleşme sürecinin patolojisine bağlı olarak giderek derinleşmekte ve süreklilik kazanmakta, yedeğinde türeyen sorun yumaklanyla hayatın bildik suretini değiştirmekte, rizikolu ve tekinsiz bir sosyo-kültürel iklim yaratmaktadır. Metropollerde, kentin uç ve kenar bölgelerinde yaşam mücadelesi veren alt sınıftan insanlar, bir yandan tüketimci bir toplumda yoksun olmanın acılarını yüksek volümlü yaşamak durumunda kalmakta, diğer yandan bu acıyı toplumsal şiddet gösterisi şe
Tükendi
Tatvanın yerleşme tarihini ve gelişimini incelemek, bu konularla ilgili iddialarda bulunmak, kaynak yetersizliği dolayısıyla oldukça zordur. Şehrin coğrafyası, son döneminin ekonomik ve sosyal yapısı hakkında yapılmış bazı çalışmalar olmakla birlikte tarihi ile ilgili derli toplu bir çalışmadan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu kitap birçok alanıyla birlikte Tatvanın tarihini de içine alan ilk çalışmadır.
Beslemelik kurumu geçmiş yüzyıllardaki feodal tarım düzeni içerisinde hem koruyucu aile sistemi hem de bir emek biçimi olarak işlev görmüştür. Bununla birlikte eskiçağlardan itibaren neredeyse bütün toplumlar içinde bir şekilde yer edinmiş olan bu kurumun önemi ve yaygınlığı günümüzde unutulmuştur. Osmanlı toplumunda, besleme kullanımı öylesine geniş çaplı bir uygulama haline gelmiştir ki, varlıklı ailelerin konaklarında onlara besleme istihdam edilmiştir. Kurumun yaygınlığı sadece geçmişle de sınırlı deği
Viyana Çevresi, devrim niteliğinde şu üç gelişmeden doğmuştur : Mantıkta, matemetiğin temelinde ve fizikte ilerlemeler. Bunlar spekülatif bilgi teorisinin temellerini sarsmış, Kantçılığı gözden düşürmüştür; felsefede yeniliği gerekli kılmıştır. Çevre filozoflarının ortak amaçları felsefede dönemeci gerçekleştirmektir. Bunun için yapılması gerekenler de şunlardır : Bilginin sınırlarını yeniden çizmek; dünyayı sadece bilimsel tarzda kavramaya çalışmak, olguları anlamlılık ölçütlerine göre düzenlenmiş protokol
Tükendi
Türk yazınının ve Türk dilinin yetkin tarihçisi, yazar Agah Sırrı Levend'in, 1928'de eski yazıyla (Osmanlıca) yayımlanmış tek romanı Acılar, seksen dört yıllık sürenin ardından ilk kez Türkçe'de. Roman, 1920 yılının Mart ayında İtilaf Güçleri'nce işgal edilen İstanbul'u gerçek, yaşayan, can acıtan görünümüyle betimliyor. "Karşıda Boğaz'ın saf ve nazlı sinesi üstünde, morarmış ve çirkin bir leke gibi duran düşman gemileri göründü. O anda hissettim ki mazi ile atiyi ayıran derin bir uçurumun kenarındayım."
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 57 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1