Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 77 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Solnit yürüyor, ama metni uçuyor! Mike Davis, Observer Bir kıyıdan diğerine yürüyorum, o yüzden Rebecca Solnit'in düşüncelerle dolu ve büyüleyici Yol Aşkı'nı bana esin vermesi için yanımda taşıyorum. Yol Aşkı'nı yazın okunacak kitap olarak seçen Stephanie Merritt, Observer Filozoflar, edebiyatçılar, müzisyenler, sosyologlar ve evrim kuramcılarıyla kırlarda, bozkırlarda, ormanlarda geziniyor Rebecca Solnit. Koltuğunun altında Rousseau'dan Wordsworth'e, Benjamin ve Patti Smith'e uzanan devasa bir kütüphane
Tükendi
Delilik şimdiye kadar hep aşırılık, şiddet patlamaları, nöbetler, halüsinasyonlar olarak anlaşıldı. Ama ya sandığımız gibi değilse? Gözle görülür ve çarpıcı tepkilerden değil sıradan insanlarda da bulunan özelliklerden oluşuyorsa? Başka bir deyişle, deli olmak ile delirmek arasında fark varsa? Harold Shipman'ı düşünün mesela. 250'den fazla cinayet işlemiş, ama yıllarca saygın bir hekim olarak görev yapıp insanların takdirini kazanmıştı. ... Tıp alanındaki en güncel araştırmalardan haberdardı, tutulan ve y
Tükendi
Yoğun ve kanlı bir ölüm kalım mücadelesinin alevleri arasından çıkmıştır Siyah Deri Beyaz Maskeler. Bedenin olduğu kadar ruhun da ayakta kalmasıyla ilgili bir mücadele... Sömürgecilik psikolojisini inceleyen ilk kitaptır bu. Aşağılık kompleksinin nasıl aşılandığını, sömürülenlerin nasıl sonunda zulmedicilerini taklit eder hale geldiğini ele alır. Yazar siyah sorununun psikanalitik bir yorumunu sunar bize. Fanon bir masa başı filozofu ya da kuramcı bir akademisyen değildir. Daha acil ve zorlayıcı bir mesel
Tükendi
Katharine Burdekin'in 1934'te Murray Constantine takma adıyla yayımladığı romanı Mağrur Adam, uzak bir geleceğin barışçı toplumundan 1930'ların İngiltere'sine atılmış sahici ?Birey"in bakış açısından anlatılır. Sınıf ve cinsiyet ayrımlarının bulunmadığı, çift-cinsiyetli, kendi kendini dölleyen, vejetaryen bir toplumdan gelen ?Birey", önce kadın sonra erkek kimliğiyle aralarında dolaştığı, kendisine ?alt-insan" olarak görünen yaratıkların dünyasını mesafeli bir bakışla, çoğu zaman şaşırarak yorumlar. Alt-
Tükendi
Zizek bu sefer, belki de kendisinden hiç beklenmedik bir kurmaca eserle çıkıyor karşımıza: Antigone'nin Üç Yaşamı. Klasikmitologyanın en temel eserlerinden olan Antigone'yi Lacan katıksız bir arzu modeli olarak ele alır. Bu eser Platon, Hegel, Kierkegaard ve Butler gibi birçok felsefeci tarafından ele alınmış, edebiyat alanında da pek çok çeviriye ve farklı yeniden anlatımlara konu olmuştu. Zizek de örneğin Hiçten Az kitabında bu tragedyayı tartışma konusu etmişti ama şimdi burada o tartışmayı çok daha başk
Tükendi
?BUGÜNE KADAR DELİLİK, AKLISELİM OKYANUSUNDA KÜÇÜK BİR ADA OLARAK DÜŞÜNÜLDÜ. AMA BEN ARTIK ONUN HİÇ DE BİR ADA DEĞİL, KOSKOCA BİR KITA OLDUĞUNDAN ŞÜPHELENİYORUM." Başarılı bir tıp adamı Simao Bacamarte prestijli kariyerini feda ederek eve döner ve kendini yeni gelişmekte olan psikolojiye adar. Kendini ve doğduğu kenti taçlandırmak için Brezilya'daki ilk psikiyatri merkezini açar, fakat çok geçmeden delilik imarelerini komşularında görmeye başlar... Karanlık bir mizah ve şiirsel bir dille, ASABİYECİ okuru ki
Tükendi
?SİZ ŞEYLERİ MENGENEYE KOYSANIZ DA HİÇBİR ZAMAN ONLARI YOK EDEMEZSİNİZ." Babası öldüğünde Carl Einstein on beş yaşındaydı. Tek romanı Bebuquin'in umutsuzluk ve kuşku içinde ölen kahramanında hem babasından, hem de kendinden bir şeyler vardır. Babasının ölümünden kırk yıl sonra, Nazilerin eline düşmemek için intihar etti. (Walter Benjamin'inkine benzeyen bir ölüm). İspanya İç Savaşı'nda, Durutti Dostları'na katıldı, anarşistlerin saflarında savaştı. Temsili sisteme, parlamentarizme karşı derin kuşku besleyen
Tükendi
Hepimizin sorduğu ama cevap alamadığı soruydu Gülnuş belki. Bilincin dışındaydı çünkü. Dışımızdakileri, Kurum'un bozduğu içimize yaklaştırdığımızda ne olacaktı acaba? Her birimize önemli-önemsiz meşguliyetler dağıtıp bir ömür bizleri çıkarı doğrultusunda oyalayan, yönlendiren Kurum kullanıma hazırladığı Gülnuş'la sorun yaşamaktadır. Ölümün hem temsilcisi hem de icraatçısı olan Osmanlı cariyesi Gülnuş, meçhul bilgileri ifşa ederek Kurum'un kadim çalışma sistemini canlı bomba gibi bozmak üzeredir. Pantolo
Açık Radyo yirmi yıldır konuşuyor. Durmadan konuşuyor... Dinleyici ile sürekli bilgi, fikir ve duygu paylaşımına dayanan bu benzersiz diyalog, dinleyicinin yıllar içinde büyüyen maddi-manevi desteği ile de serpilip gelişen bir bağımsız mecranın müthiş macerasını yansıtıyor aslında. Bu kitapta, olağan insanların elbirliği ile yarattığı bu 'müşterek'in olağanüstü ve biraz da masalsı hikâyesinin küçük bir dökümü var: Radyo yayınının açılış dakikalarından başlayarak her yılın ön plana çıkan özelliklerini yan
Tükendi
BUL BENİ Ağır unutkanlığa neden olan ölümcül bir hastalık hızla yayılmaktadır. Virüs kaptığı halde hastalığa yakalanmamış bir genç kadın olan Joy kendi gibilerin tecrit edildiği hastanede mücadele verir. Bir yandan da doğduğunda kendisini terk eden annesinin izini sürmeye başlar. Hiç unutmayacağım şeyler: adım, uydurma doğum tarihim,bir trenin tüneldeki gümbürtüsü. Diş macununun tatlı pütürleri. Kahve ve kanın acı tadı. Geceleri Hastanenin karanlığı. Annemin gençliğindeki yüzü.Başka insanların unutacağı şe
?Kent Hakkı", ?Yaşam Alanı" gibi kavramlar artan bir hızla hayatlarımızda karşılık buluyor çünkü mahalleler, ormanlar, kıyılar, kamusal mekânlar, bağlar bahçeler, tarihî binalar talan tehdidi altında. Bu tehdit sadece insanları etkilemiyor kurdu kuşu, börtü böcüyü, inşaatlar yüzünden göç yollarını değiştirmek zorunda kalan leylekleri, kısacası tüm doğayı, yaşamımızı tehlikeye sokuyor. Bu tehdit insanların hayatlarıyla oynuyor, mekânların hafızasını yok ediyor. Açık Radyo'daki Kentin Tozu programıyla Cihan
Tükendi
1965'li yıllarda yirmi ila otuz yaşlarında olanlar felsefi alandaki birçok öğretmenlerle karşılaşma şansına sahip oldu. Sartre, Cangulhem ve Lacan gibi daha yaşlı olanlar hala ışıldar, Althusser gibi biraz daha genç olanlar çalışmalarını sunmaya başlarken, Deleuze, Foucault, Derrida gibi yeni bir nesil arenaya giriyordu. Tüm bu ustalar bugün öldü. Felsefi sahne kırk yıl uğraşla önümüze konmuş sorulara nasıl bağlı kalınacağını bilen, yeniyi kendi dilleriyle yeniden formüle edebilen ve taviz vermeyen genç v
Tükendi
Yine de deneylere devam ettim, çatlamış ellerim zehre bulaştı, çatlakları genişledi, içlerine kömür tozu doldu, aralarından kan sızdı ve çektiğim ıstırap tahammül edilemez bir noktaya geldi. Dokunduğum her şey bana acı veriyordu ve kafam öyle bir hale gelmişti ki bu eziyeti, nice yıllar boyunca yakamı bırakmamış ve tüm gayretlerimi hüsrana uğratmış şu bilinmeyen Güçlere atfetmeye hazırdım. "Yeni bir sanat keşfedilmişti. Doğanın ta kendisi! Doğal bir vahiy. Büsbütün genç ve umut dolu yeni bir sanat türünü
Tükendi
"Öyle ya da böyle, Açık Radyo yirmi yıldır konuşuyor... Durmadan konuşuyor. Milyonlarca, yüz milyonlarca, hatta belki de milyarlarca kelimeyle, heceyle, sesle, sedayla, tınıyla ve notayla kesintisiz konuşuyor..." Açık Radyo'nun 20. yılı vesilesiyle hazırlanan Açık Radyo Kitaplığı'nın ilk kitabı olan Biz Yaşarken..., radyo dalgalarından yayılan sözlerin bir kısmını bir araya getiren bir "hatıra kitabı." Biz yaşamaya devam ederken artık aramızda olmayan "konuşmacılar"ı, yolu radyodan geçmiş o kıymetli insanl
Tükendi
Hüseyin Yurtdaş meçhul bir yerde, bilmediği insanlarla yeni bir hayata başlayan genç bir adamın haletiruhiyesine taşıyor sizi. Bilinmez bir boşluk, yersiz, zamansız bir gerçeklik ama bir o kadar aşina olduğumuz abartısız gündelik hayat çıkıyor karşınıza. İhsan kızgın bir serseri mi yoksa kendine göre haklı bir mücadele mi veriyor bilinmez. Süslü lafları, gösterişi sevmez o, kadınlarla ilişki kurmayı beceremez, geleceğe dair planlar yapmaz, tek dayanağı küfürlü isyanıdır. Herif öküz gibi bi şey. Dalga geçti
Yaşarken kendi hayatınızı değil de başkalarının size verdiği hayatları yaşadığınızı; bazı kurumların, verilmiş hayatları sizing aleyhinize sürdürebilmek için örgütlendiğini fark ettiniz mi? Kendi hayatınızı bulmak için, başkalarının hayatlarından hiç kaçtınız mı? Kaçtığınız yerde bile, tutsak edildiğinizi, çırpındıkça mahrem yaşantılarınızın bile size karşı kullanıldığını; dünya denilen büyük, egemen sistem içinde dönüştürülmeye çalışılan bir denek olduğunuzu gördünüz mü? Babür Tayga herkesi, kendisi gibi
Tükendi
Bowie'yi ilk olarak 1970'lerde, bir televizyon programındaki Starman performansıyla tanıyan Simon Critchley'nin hayranlığı on iki yaşından bu yana sürüyor. Yazar bu kitaba Bowie'nin hayatını sığdırmak yerine şarkı sözleri, sahne şovları ve video klipleri eşliğinde kısa ve özlü bir gezintiye çıkarak Bowie'nin sanat yaşamına bir bakış imkanı sağlıyor. Felsefe üzerine çalışmalarıyla tanınan Critchley'nin Bowie'si sıradan bir biyografi olmaktan çok edebi ve felsefi bir inceleme.
Tükendi
Finansallaşma, tamahkarlık, etkin şekilde düzenlenmemiş bankalar... bunların tümü küresel ekonomik krizin sorumlusu olarak gösterilmiştir. Fakat aslında her biri çok daha büyük, neredeyse mitolojik bir dramanın alt başlıklarından ibarettir. İzleri ta 1929 Büyük Buhranı'na dek sürülebilir bu dramanın. Ama orada kalmaz. Tıpkı Girit canavarına haraç ödemeye mecbur bırakılan Atinalılar gibi, dünyanın, ?Küresel Minotauros"u yani Amerika'nın bütçesini ve ticaret açıklarını finanse etmeye başladığı 1970'lere uzan
Tükendi
Yolları tuhaf bir şekilde kesişen insanların, yıllara ve mekanlara yayılmış hikayesi. Karadeniz'deki Bayram'ın, Ela'nın, İsa'nın; Gökçeada'daki Bahar'ın; İstanbul'daki Oruç'un, Nil'in, Yasemin'in hayatları... Bir savaşın, bir yangının, bir cinayetin farklı hayatlar üzerindeki izleri, Karadeniz'in yaylalarından hapishaneye, mahpusluktan İstanbul'un arka sokaklarına uzanan bir romanda sürülüyor.
Tükendi
Marx, Freud, Nietzsche, her üçü de, birbirlerinden çok farklı biçimlerde de olsa camera obscura metaforunu eserlerinde kullanmıştı. Tanınmış Fransız düşünür Sarah Kofman, nihayet Türkçe çevirisiyle okurlarla buluşacak olan klasik eserinde, bu metaforun oldukça geniş çaplı bir incelemesini yapmakta. Marx'a ayırdığı açılış bölümünde Kofman, ters çevirmenin ideolojik süreç için gerekliliği üzerine bir okuma sunuyor. Ardından, Freud'un bilinçdışını tanımlarken camera obscura metaforunu nasıl kullandığını inc
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 77 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2