Onlar, çölün gizemli ve büyüleyici ortamında yaşayan arkadaşlardı. Her çocuk gibi meraklıydılar. Yaşamlarının her günü, heyecan veren bir keşif ve öğrenme yolculuğuydu ve bir gün, bu yolculuk onları müziğin büyüleyici dünyasıyla buluşturdu. Artık, doğanın eşsiz seslerinden müziği keşfeden insanoğlunun müzik yolculuğunun bir parçasıydılar.
Korku aklımızla ve isteğimizle denetim altına
alamadığımız ve bizi tedirgin eden bir tehdit duygusudur.
Korku hayatımızın temel, en insani duygularından biridir.
İnsanoğlu bütün insanlık tarihi boyunca korku
duygusuyla var olmuştur.
Korktuğumuzda soluklarımız hızlanır, titreyebilir,
terleyebiliriz. Rengimiz sararabilir. Korkmak aslında
biraz da sağlıklı kalabilmemize, kendimizi korumamıza
yardımcı olan bir duygudur. Bütün duygularım gibi
korkularım da benim sağlıklı olduğumu gösterir. Asıl
anormallik korkma
"Ben daha küçüğüm, her şeyi
bilmiyorum, ama büyükler de bazen
bilmiyor her şeyi.
Ben çocuğum ya, her şeye
şaşırıyorum; ama büyükler de
şaşırıyor bazı şeylere.
Bu büyükleri anlamıyorum bazen,
ama çok seviyorum annemin
kucağına zıplamayı.
Bir de bana kitap okunmasını, güzel
uykulara dalmadan önce."
Pergamon; ilkçağların dünya incisi kentlerinden
biriydi. Dünyanın en değerleri heykelleri, mermer
işçiliğinin en mükemmeli bu kentteydi. Tıp
bilimine uygun ilk hastane burada açılmıştı. Keçi
derisinin işlenerek üzerine yazı yazılmasına uygun
hale gelmesiyle oluşan parşömen bu kentte
bulunmuştu.
Pergamon, ilkçağda da yakınçağda da acımasızca
yağmalandı. Yakın çağlardaki yağma, Alman
mühendis Carl Humann'ın 1865'de gelişiyle
başladı.
Carl Humann, yağmanın büyük ödülü olan eşsiz
Zeus Sunağı'nı, parça parça Alm
İzmir Aydın demiryolu hattının yapımının ve
işletmesinin ayrıcalığını Osmanlı yönetiminden alan
İngilizler hemen çalışmaya başlamışlardı.
Ayasulug'a (İzmir'in Selçuk ilçesi) sürekli İngilizler
geliyor ve ölçümler yapıyorlardı. Gelenlerden biri de
mühendis Wood'tu.
Çocukluğundan beri arkeolojiye meraklı olan Wood,
bu toprakların geçmişte dünyanın en zengin
uygarlıklarından birine ev sahipliği yaptığını
okumuştu. Okuduğu kaynaklardan bir tanesi,
dünyanın yedi harikasından biri olan ARTEMİS
TAPINAĞI'nın EFES't
Eski bir Mısır yazması şöyle der:
"Karya'lar, denizin yüreğindeki adalarda yaşayan
insanlardır."
Denizci ve savaşçı özellikleri öne çıkan Karyalılara,
komşu ülkelerdeki halklar kısaca "Karlar" diyordu.
Bronzdan silahlar satan Karyalı gemiciler aynı
zamanda iyi savaşçılardı. Fırsat buldukça adalara,
Helen anakarasının kıyılarına saldırıyor, yağma
yapıp dönüyorlardı. Zamanla adalarda ve
Ege'nin karşı sahillerinde korkulan insanlar
oldular.
Tarihin ilk paralı askerleri onlardı ve düşmanları
bile onları kiralam
Bu çağda ahmaklaştırma, sadece topluma sistematik olarak dayatılan bir uygulama değil aynı zamanda bir endüstridir. Ahmaklaştırma sosyal ve kültürel bir olgu olduğu kadar iktisadi bir olgudur.
Artık baskın olan edebiyat insansız ve maddesiz bir edebiyattır. Sokaktan, fabrikadan, okuldan, yaşamdan kovulmuş olan akıl kitaplardan, entelektüel alandan, zihinlerden de kovulmak istenmektedir; bu da edebiyat ve felsefeyle yapılmaktadır.
Piyasa edebiyatı ve topluma sistematik olarak aşılanan felsefe, kitlesel bir
"Uçaktan inip bavullarımızı aldığımızdan bu yana neredeyse yarım saat geçmişti. Birlikte yolculuk yaptığımız herkes çoktan çıkıp gitmişti. Bizi almaya bir kamp görevlisi gelecekti. Onu beklediğimiz bekleme salonunda in cin top oynuyordu. Can ve benden başka kimsecikler yoktu.
Aniden klimalar durdu. Derken salonu aydınlatan lambalar yanıp sönmeye başladı. Etrafı garip, metalik bir koku sardı.
Can, heyecanla başını okuduğu kitaptan kaldırdı. Yüzüme endişeyle baktı: ‘Ezgi, sence de bir tuhaflık yok mu? Kosko
Yıl 1790, yer Kuzey Amerika.
Rosemary Weston, on iki yaşındadır ve Kuzey Carolina'daki bir köyde, çiftlikte yaşamaktadır. Her gün tavuklara yem verir, şifalı otlar toplar ve arta kalan vaktinde yakınlarındaki ormanı keşfe çıkar. Bu sakin köy ortamında Rosemary, kendini güvende ve mutlu hisseder.
O yaz, bazı gelişmeler olacaktır. Köye yeni birileri; bir karı koca taşınır. Fıçı ustası ve onun genç, hamile karısı. Fıçıcının karısı Rosemary'nin ilk gerçek dostu olur; birlikte hayal kurup, birlikte gülerler. A
Yayınevimiz daha önce Afşar Timuçin'in genel estetik
konularında beş kitabını yayımlamıştı. Sonuncu kitap
Sabahat Türer'le yazdığı ülkemizin ilk ve tek genel estetik
sözlüğüdür. Afşar Timuçin bu defa estetiğin özel bir alanına
giriyor ve edebiyatın ne olduğunu ve ne olmadığını kendiyle
tartışıyor. Edebiyat üretenlerin bir bölümü kendi yapıtları
üzerine önceden de sonradan da çokça düşünmez
görünüyorlar. Bu yüzden onların yazdıkları bazen en
hoşgörülü okuyucuyu bile yadırgatabiliyor. Yaratıcıda
estetikçi don
Londra'da, kendisini evlat edinen annesiyle
sıradan bir yaşantısı olan bir öğrenciyken, Maya
atalarının ona yüklediği sorumluluğu fark edince
yaşamı değişen Guatamala doğumlu bir kız Bella
Balistica. O, Mayaların kutsal hazinesinin
koruyucusu.
Arkadaş
canlısı,
haksızlıklar
karşısında
dayanamayan; her çocuk gibi ebeveynleriyle
didişen, bu didişmenin arkasındaki sevgiyle
beslenen, arkadaşlarını korumak için öne
atılmaktan çekinmeyen, futbol oynamaya bayılan;
doğa aşığı, hayvanların dostu Bella Balistica.
Bell
Düşünen insanların dünyasında felsefe sözlüğü vazgeçilmez
bir alettir. Gönül ister ki her ülkede ya da her dilde sekiz on
felsefe sözlüğü yazılmış olsun. Felsefe sözlükleri giderek
gelişen ve özelleşen ulusal dillerin düşünce anahtarlarıdır,
onlarda bir dilin temel kavramlarını tanımlarıyla,
açıklamalarıyla, örnekleriyle buluruz. Varlığını düşünceye
adamış aydınlar için bir felsefe sözlüğü yaşamsal bir önem
taşır. Felsefe sözlüğü felsefe okumalarımızın dayanağıdır.
Hızla değişen ya da başkalaşan, yeni görüş
En güzel şeylerimin yorgunuyum En güzel yerlerine sakla beni Ölümleri andırsın sakın korkma İyice ört üstüme her şeyini Mağaralarında barındır beni Kim sorarsa sorsun burada deme Derin uykulara daldır düşüncemi Bembeyaz yağmurlar yağdır içime Beni rüzgarlara ver sürülere kat Kandır göçmen kuşları bu da bizden de Karların altına gizle sulara karıştır Zamana bir gün diye ekle beni
Afşar Timuçin bu yeni kitabında, yeni şiirimizin oluşum ve gelişim sürecini Tanzimat döneminden alıp 1960 kuşağına kadar getiriyor, böylece bu çok genç şiir atılımının ayrıntılı bir incelemesini ortaya koyuyor. Aşağı yukarı yüz yılı içine alan bu yeni şiir serüveninde özellikle yapı taşları niteliği taşıyan şairleri geniş bir çerçevede irdeliyor ve eleştirisini pekçok örnekle doğruluyor. Bu eleştiri kitabının şifre tutkulu aydınlar kadar bizim yeni edebiyatımızı öğrenmeye hevesli gençleri de ilgilendireceği
Şiirleriyle olduğu kadar deneme yazılarıyla da tanıdığımız Afşar Timuçin'in gazete yazılarının birinci cildini daha önce yayımlamıştık. Bu ikinci ciltteki yazılar da birinci cilttekiler gibi sıradan, güncel sorunlar çerçevesinde sıkışıp kalmadan felsefenin, ruhbilimin, estetiğin, tarihin sorunlarına yöneliyor. Bu kısa ve özlü yazılarda deneme türünün ilginç örneklerini bulacaksınız.
Akşamın binbir rengi Deli bir tekne olur yüreğimde Nerede gül beyazı balıklarım Deli bir tekne olur yüreğimde Bütün yaşadıklarım Ve bütün yaşamadıklarım Alır başımı açılır Kuşlar gibi ne varsa içimde Yasalarını bile duymadığım Alır götürür beni Adını ve yerini bilmediğim Uzaklara bırakır Bir akşam vakti sana sarılaşım Deli bir tekne alın yüreğimde Haydi gidiyoruz der Derken buluşur dudaklarımız Birden papatyalar içimde
Anlama, açımlama ve yorumlama sanatı olarak kabul edilen hermeneutik başlangıçta özellikle geçmişten gelen ancak gelinen aşamada dil ve içerik açısından anlaşılır olmaktan çıkmış "bağlayıcı" ve "kutsal" metinleri tekrar anlaşılır hale getirmek amacına hizmet eder ve 18. yüzyılın sonlarına kadar özellikle teoloji ve kısmen de hukuk alanında kullanılır. Ancak özellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren edebiyat metinlerinin yorumlanması alanında da kullanılan genel bir hermeneutiğe dönüştürülmesiyle birlikte
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.